Edward Jenner, Çiçek Hastalığı ve Aşısının Tarihi

19.04.2019
Edward Jenner, Çiçek Hastalığı ve Aşısının Tarihi

Bilimde övgü dünyayı ikna edene gider, fikri ilk bulana değil. -Francis Galton

Yüzyıllar boyunca çiçek hastalığı insanlığı harap etmiştir. Modern zamanlardaysa, Edward Jenner’in dikkat çekici çalışması ve çabalarından sonraki gelişmeler sayesinde endişelenmek zorunda değiliz. Son yıllardaki aşının hızlı gelişimiyle birlikte bağışıklığın tarihi kökenleri sıklıkla unutulmaktadır.Ne yazık ki, 11 Eylül 2001’deki Dünya Ticaret Merkezi’ne yapılan saldırıdan bu yana biyolojik savaş ve biyo-terörizm tehdidi yeniden ortaya çıkmıştır. Çiçek hastalığı muhtemel bir biyo-terörizm aracı olarak tanımlanmıştır (1). 21. yüzyılda birkaç kişi tarafından bilinen bir hastalığın tarihini gözden geçirmek mantıklı görünüyor.

Edward Jenner ( Resim 1) bağışıklığa ve çiçek hastalığının tamamen ortadan kaldırılmasına yaptığı yenilikçi katkılarıyla dünya çapında tanınmaktadır. (2). Jenner’ın bu çalışması, ne inek çiçek hastalığı enfeksiyonunun çiçek hastalığına özel bir bağışıklık kazandırdığını öneren ne de bu amaç için inek çiçek hastalığı aşılamasını yapan ilk kişi olmasına rağmen bağışıklık bilimin temeli olarak kabul edilmektedir.

ÇİÇEK HASTALIĞI: BİR HASTALIĞIN KÖKENİ

Doğal bir hastalık olarak çiçek hastalığının kökeni tarih öncesi dönemlerde kaybolmaktadır. Hastalığın M.Ö. 10.000 civarında, Kuzeydoğu Afrika’daki ilk tarımsal yerleşim zamanında, görüldüğüne inanılmaktadır (3, 4). Oradan da eski Mısırlı tüccarlar aracılığıyla Hindistan’a yayılması mantıklı görünmektedir. Çiçek hastalığına benzer cilt lezyonlarının en eski kanıtı, 18. ve 20. Mısır Hanedanları (M.Ö. 1570-1085 ) zamanında mumyaların yüzünde bulunmuştur. Mısır firavunu V. Ramses’in mumyalanmış kafası (M.Ö 1156’da öldü) hastalığın kanıtlarını taşımaktadır (5). Aynı zamanda, çiçek hastalığının eski Asya kültürlerinde de bulunduğu bildirilmiştir: çiçek hastalığı Çin’de en erken M.Ö. 1122’de tasvir edilmiştir ve Hindistan’ın eski Sanskritçe metinlerinde bahsedilmiştir.

Çiçek hastalığı, beşinci ve yedinci yüzyıllar arasında bir zamanda Avrupa’ya da yayılmış ve Orta Çağ’da sıkça salgın yaşanmıştır. Hastalık Batı uygarlığının gelişimini büyük ölçüde etkilemiştir. Roma İmparatorluğu’nun çöküşünün ilk aşamaları (MS 108) büyük çaplı bir salgınla aynı döneme denk gelmiştir: Yaklaşık 7 milyon insanın ölümüne sebep olan Antonine vebası (6). Arapların yayılması, Haçlı Seferleri ve Batı Hint Adaları’nın keşfi, bu hastalığın yayılmasına sebep olmuştur.

Yeni Dünya’da bilinmeyen, çiçek hastalığı İspanyol ve Portekizli işgalciler tarafından tanıtılmıştır. Bu hastalık yerel nüfusun büyük bir kısmının ölmesine sebep olmuştur ve ayrıca Aztek ve İnka imparatorluklarının yıkılmasında etkili olmuştur. Benzer şekilde, Kuzey Amerika’nın doğu kıyısında, hastalık ilk yerleşimciler tarafından ortaya çıkarılmış ve yerli nüfusun azalmasına neden olmuştur. Çiçek hastalığının yıkıcı etkileri aynı zamanda ilk biyolojik savaş örneklerinden birine de yol açmıştır (1, 7). Fransız-Hint Savaşı sırasında (1754-1767), Kuzey Amerika’daki İngiliz kuvvetlerinin komutanı Sir Jeffrey Amherst, İngilizlere düşman olan Amerikan-Hint nüfusunu azaltmak için kasıtlı olarak çiçek hastalığının kullanılmasını önermiştir. Amerika’da çiçek hastalığının artmasına sebep olan bir diğer faktörse köle ticaretidir çünkü birçok köle Afrika’da çiçek hastalığının yaygın olduğu bölgelerden gelmiştir.

Çiçek hastalığı toplumun tüm seviyelerini etkilemiştir. Avrupa’da 18. yüzyılda, yılda 400.000 kişi çiçek hastalığı yüzünden ölmüştür ve hayatta kalanların üçte biri kör olmuştur (4). Çiçek hastalığı veya 18. yüzyıl İngiltere’sinde “benekli canavar” olarak bilinen hastalığın belirtileri aniden ortaya çıkmıştır ve sonuçları yıkıcı olmuştur. Vaka ölüm oranı% 20 ila % 60 arasında değişmiştir ve hayatta kalanların çoğunda korkunç yara izleri bırakmıştır. Bebeklerde ölüm oranı daha da yüksekti, 1800’lerin sonlarında Londra’da% 80 ve Berlin’de% 98’e yaklaşıyordu.

Variola kelimesi çiçek hastalığı için yaygın olarak kullanılmış ve MS 570’de Bishop’s of Avenches (Lausanne, İsviçre) tarafından tanıtılmıştır. Bu kelime Latince olan ve “lekeli” anlamına gelen varius veya “derideki iz” anlamına gelen “varus” kelimesinden türemiştir. ”Küçük pockeler (pocke kese anlamına geliyor) terimi, ilk olarak 15. yüzyıl sonunda İngiltere’de hastalığı, daha sonra büyük pocke’ler olarak bilinen sifilizden ayırmak için kullanılmıştır (8).

ÇİÇEK AŞISI VE İLK TEDAVİ GİRİŞİMLERİ

Çiçek hastalığından sağ kurtulanların bu hastalığa bağışıklık kazandığı yaygın bir bilgiydi. M.Ö 430 civarlarında önceden çiçek hastalığı geçirmiş kişiler hastalığa yeni yakalananlara bakmak için tutulurdu. (9). İnsanoğlu uzun süreler boyunca “benekli canavar” için bir tedavi bulmaya çalışmıştır. Ortaçağ döneminde pek çok bitkisel ilaç, soğuk tedavi ve özel kumaşlar çiçek hastalığını önlemek veya tedavi etmek için kullanılıyordu. Dr. Sydenham, (1624-1689) hastalarını odada hiç ateş olmadan, camları sürekli açık bırakarak, yatak örtülerini hastanın en fazla beline kadar çekmesine izin vererek ve “her yirmi dört saatte bir on iki bira şişesi” vererek tedavi etmiştir (10).

Ancak, çiçek aşısının keşfinden önce bu hastalıkla savaşmanın en başarılı yolu aşılamaydı. Bu sözcük “aşılamak” anlamına gelen Latince inoculare kelimesinden gelmektedir. Aşılama, çiçek hastalığı virüsünün bağışık olmayan kişilere deri altından verilmesi anlamına gelmektedir. Aşıcı genelde çiçek hastalığı geçiren birinin olgun püstülünden alınmış taze bir madde ile ıslatılmış bir neşter kullanırdı. Bu madde daha sonra bağışıklığı olmayan kişinin kollarına veya bacağına deri altından verilirdi. Aşılama ve çiçek aşısı sıklıkla birbirinin yerine kullanılırdı. Aşılama, pek çok ülkedeki insanın bir salgın tehdidi ile karşı karşıya kaldığında bağımsız olarak ortaya çıkmış gibi görünüyor. Fakat aşılamanın kendi riskleri de bulunuyordu. Alıcıların yaygın çiçek hastalığı geliştirip onu başkalarına yayabileceklerine dair endişeler vardı. Frengi gibi diğer hastalıkların kan yoluyla geçmesi de endişe konusuydu.
Bundan sonra çiçek aşısı olarak bahsedilecek olan aşılamanın Avrupa’ya geldiği dönemden, 18. yüzyıl, çok daha önce Afrika, Hindistan ve Çin’de uygulanmış olması muhtemel görünüyor(9). 1670 yılında Çerkez tüccarlar çiçek aşısını Türk “Osmanlı” İmparatorluğu’na tanıtmıştır. Türk padişahının hareminde muazzam güzelliklerinden dolayı talep gören Kafkasyalı kadınlar, çocukken vücutlarının yara izlerinin görülmeyecek bölgelerinden aşılanmıştır. Bu kadınlar ayrıca çiçek aşısı uygulamasını Bab-ı Ali mahkemelerine getirmiş olabilirler (4, 10).

Çiçek aşısı, 18. yüzyılın başlarında İstanbul’dan gezginlerin gelmesiyle Avrupa’ya ulaşmıştır. 1714 yılında Londra Kraliyet Topluluğu, Emanuel Timoni’den İstanbul’da tanık olduğu çiçek aşısının tekniklerini anlatan bir mektup almıştır. Buna benzer bir mektup da 1716’da Giacomo Pilarino tarafından gönderilmiştir. Bu raporlar deri altı aşılamasının yapılışını tanımlamıştır. Ancak bunlar tutucu İngiliz doktorların yöntemlerini değiştirememiştir.
İngiliz Aristokratı Leydi Mary Wortley Montague’nin ( Resim 2) devamlı çabaları sayesinde İngiltere çiçek aşısıyla tanışmıştır(10). 1715 yılında Leydi Montague çiçek hastalığına yakalanmıştır ve bu yüzden güzel yüzü hasar görmüştür. 20 yaşındaki erkek kardeşi de 18 ay sonra bu hastalıktan dolayı ölmüştür. 1717’de Leydi Montague’nin eşi Bab-ı Ali’ye elçi olarak atanmıştır. Leydi Montague, İstanbul’a gelişlerinden birkaç hafta sonra bir arkadaşına Osmanlı mahkemelerinde kullanılan çiçek aşısı yöntemiyle ilgili bir mektup yazmıştır. Leydi Montague çiçek hastalığının zararlarını önleme konusunda o kadar kararlıydı ki elçilik cerrahı Charles Maitland’e 5 yaşındaki oğluna aşı yapması emrini vermiştir. Aşılama işlemi Mart 1718’de yapılmıştır. Nisan 1721’de Londra’ya döndüklerinde Leydi Montague, Charles Maitland’den kraliyet mahkemesi doktorlarının önünde 4 yaşındaki kızına aşı yapmasını istemiştir.
Bu ilk profesyonel çiçek aşısı süreçlerinden sonra uygulama kelimesi pek çok kraliyet ailesine yayılmıştır (11). Charles Maitland’e 9 Ağustos 1721’de Newgate’teki 6 mahkuma aşı denemesi yapması için kraliyet lisansı verilmiştir. Mahkumlar eğer bu deneyi kabul ederlerse kral onlara bir ayrıcalık tanıyacaktı. Pek çok mahkeme doktoru, Kraliyet Topluluğu üyesi ve Tıp Fakültesi üyesi bu deneyi gözlemlemiştir. Tüm mahkumlar deneyden sağ çıkmıştır ve daha sonra çiçek hastalığına maruz kalanların bağışıklık kazandığı kanıtlanmıştır. Bu ilk denemeyi takip eden aylarda Maitland bu deneyi yetim çocuklarda da yapmış ve başarılı bir sonuç elde etmiştir. Son olarak 17 Nisan 1722 tarihinde Maitland Galler Prensesi’nin iki kızını başarılı bir şekilde tedavi etmiştir. Beklendiği gibi, prosedür bu son başarının ardından genel kabul görmüştür.

Kaynak: Stefan Riedel, Proc (Bayl Univ Med Cent) (2005 Jan), Edward Jenner and the history of smallpox and vaccination.

https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC1200696/

Çeviren: İrem Sargın

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.