1950’lerde İngiliz Tiyatrosu

01.10.2019
1950’lerde İngiliz Tiyatrosu

Modern Tiyatro

1950’lerin ortasında İngiliz tiyatrosunda canlanma vardı.30 ve 40’lardaki İngiliz oyunlarında üst tabakaya ait karakterlerin bulunduğu, günlük hayattaki problemlerden uzak salon oyunları hakimdi. Bu durum İngiliz tiyatrosunu sınırlı sayıda izleyiciye hitap eden, sadece orta sınıfların eğlencesi haline gelen tiyatro formuna dönüştürmüştü. Oyunların sundukları hiçbir şey yoktu çünkü ana oyunlar ya yabancılar tarafından ya da sıradan yazarlar tarafından sahneleniyordu.

Geçmiştekilere aykırı olan bu yeni akımlar ‘’Mutfak Oyunları’’, ‘’Düşünceler Tiyatrosu’’, ‘’Absürd Tiyatro’’ ve ‘’Öfkeli Adamlar Tiyatrosu(Angry Young Men)’’ olarak adlandırılıyordu. Bunlar önceki oyunlardan tamamen farklı olarak insanların bu fani dünyadaki yalnızlığını, diğer insanlara karşı duyduğu yalnızlık hissini, kızgınlığını ve dünyanın koşullarına karşı gösterdiği öfkesini ve toplumdaki genel düzensizliği anlatıyordu. Oyunlarında ifade ettikleri düşünceler yüzünden yazarlar dönem eleştirmenleri tarafından sol ideolojiyi kabul eden yazarlar olarak kabul edildi.

Düşünce Tiyatroları sahnede genel sosyal ve politik konuları tartışma eğilimindeydiler. Politikacıların çöküşü, sosyal çatışmaları ve diğer acımasız ama gerçek temalar bunlardan bazılarıydı. Bu türün temsilcisi John Arden’dı.

Modern İngiliz tiyatrosunun dönüm noktası olarak görülen oyunlar Samuel Beckett tarafından yazılan Godot’yu Beklerken ve John Osborne tarafından yazılan Öfke(Look Back in Anger) isimli oyunlardı. Bunlar absürd tiyatro ve Öfkeli Adamlar tiyatrosuna aitti. Bu iki oyun büyük bir başarı elde etmiş ve İngiliz tiyatrosundaki restorasyonu başlatmıştı. Tiyatroda bu yeni tarzların oluşmasındaki önemli neden 1950’lerin sonunda ortaya çıkan otuzlu yaşlardaki kültürel ve politik geçmişe sahip erkek izleyici kitlesiydi. Bu kitle ilk televizyon çağının çocuklarıydı ve kendilerini filmlerdeki karakterler ve olaylarla özdeşleştiriyorlardı. Look Back in Anger’ın muazzam bir popülerlik kazanmasının bir diğer nedeni de oyunun televizyonda da gösterilmiş olmasıydı.

Absürd Tiyatro

1952 ve 1962 yılları arasında birkaç yazar Paris’te buluştu ve ‘’Absürd Oyunlar’’ etiketiyle damgalanmış bir dizi oyun yazdı. Bu yazarlar İrlandalı Samuel Beckett, Romanyalı Eugene Jonesco, Rusyalı Arthur Adamov ve İspanyalı Fernando Arrabal’dı. Hepsinde aynı dünya görüşü hakimdi, geleceğe dair en ufak bir umudun bulunmadığı, mutluluğun olmadığı bu fani dünyaya insanlığın hapsolmuşluğu. Oyunları onların endişelerini yansıtıyor, yaşamda anlamın bulunmadığına inanan çağdaşlarının fikirlerini destekliyordu. Kendilerini bir grup olarak adlandırmadılar veya yeni bir akım başlattıklarına inanmadılar hatta bunların tam aksine Martin Esslin ‘’Absürd Tiyatro’’ adlı makalede şöyle yazar: ‘’…kendisini bir yabancı olarak gören kendi dünyasına izole olmuş ve kendini toplumdan koparmış kimse… kendi kaynakları, geçmişi ve kökeniyle olaylara kişisel yaklaşımını sunanlar…’’

(Absürd tiyatronun ilk örneklerinden; Godot’yu Beklerken)

Absürd terimi gerçekte ‘’uyum dışı, mantıksız, amaçsız’’ anlamına geliyordu. Jonesco Kafka’yla ilgili yazdığı makalesinde ‘’Absürd amaçtan mahrum kalandır…içinde kaybolacağı dini ve metafiziksel inanışlardan kendini koparandır böylece tüm davranışlar mantıksız, uyumsuz yanı absürde döner’’ der. Camus 1942’de yazdığı Sisifos Söyleni’nde ise ‘’ İllüzyonlardan, hayallerden aniden mahrum bırakılan kimse kendisini yabancı hisseder… Kayıp yurdun hatıralarından mahrum, vaat edilen bir yaşamın umudundan yoksundur. İnsanla hayatı arasında oluşan bu ayrılma durumu absürd(saçma) hissini uyandırır’’ der. Bir taşı hiçbir zaman ulaşamayacağı halde daima yukarı taşımakla lanetlenen Sisyphos insan kaderinin absürdlüğün tipi bir figürüdür. Camus absürd oyunların ana teması olan insan yaşamının saçmalığı ve bu saçmalığa karşı duyduğu ıstırabı açıklar. Kısaca anlatmak gerekirse; bu tarz oyunlar genellikle başı ya da sonu olmayan, olayların birbirine bağlanmadığı olay örgüsünden yoksun oyunlardır; sahne psikolojik ilerleme kaydetmeyen, bireysellikten yoksun karakterler gibi ufak unsurlarla sınırlandırılır. Oyundaki dil dahi absürdü yansıtır; insanlarla iletişim kuramama ihtimalini vurgulamak için konuşmalar tekrarlayan sözlü ifadeler, çok kısa diyaloglar ve uzun duraksamalar gibi saçma ifadelerle doludur.

Öfkeli Adamlar

1950’lerin sonunda başta John Osborne olmak üzere A. Wesker, Kingsley Amis gibi isimlerin de aralarında bulunduğu genç bir grup yazar İngiltere’de büyük bir başarı elde etti. ‘’Öfkeli Adamlar’’ adı altında toplandılar. Yaşadıkları dünyadan memnun olmayan, kendi yaşam tarzını yansıtmak isteyen genç neslin sesi oldular. Aile, yurtseverlik, kilise değerleri ve kültür gibi bazı kuruluş ve değerlere

karşı mücadele ettiler. Geleneklere, sözleşmelere ve otoriterliğe karşı geldiler. Sosyal devletin vaatleriyle kandırılmış hisseden bu grup bu hissi gün yüzüne çıkarır; çünkü devlet onları her ne kadar iyi beslemişse de ya da her ne kadar iyi eğitmişse de işçi sınıfı üyelerine kapılarını kapayan orta ve üst sınıfın üyelerine okul kapılarını açan bir sınıf sistemi geliştirmiştir.

(John Osborne)

Osborne’un Look Back in Anger adlı oyununun baş karakteri olan Jimmy Porter 1950’lerin sonlarındaki genç neslin rol modeli haline gelmiştir. Jimmy, sofistike üst sınıf tarafından kullanılmayan, gerçek insanların sokaklarda kullandığı bu kızgın neslin en yalın en saf dilini kullanır.

(Look Back in Anger oyunundan bir sahne).

Öfkeli Adamlar’ın çalışmaları siyasi olmakla birlikte dönemle alakalı temaları işler. İşçi veya orta sınıfı ele alan oyunlar genellikle karanlık ve pespaye bir odada geçen gerçekçi unsurları anlatır. Karakterler daha iyi bir gelecek umudunu sarsan ideallerindeki umut ve karanlık gerçek arasında sıkışırlar. Avrupa terimi olan Absürd Tiyatronun aksine Öfkeli adamlar tipik İngiliz fenomenidir.

Öfkeli adamlar adı altında çıkarılan Look Back in Anger(Öfke) oyununda bir yanlış anlaşılma olabilir. Oyun öfkeyle değil ruhani bir ilerleyiş arzusunun ölümüyle ilgilenir.

Osborne, 10 Mart 1992’de bir İtalyan programı olan Maurizio Castanzo Show’a konul olur. Programın ertesi günü İtalyan gazetelerinin manşetlerine Öfkeli Adamlar grubundan Arnold Wesker’in Osborne’un oyununa gönderme yaptığı bir önceki gecenin yayınıyla ve grupla ve bu isyanla alakalı olarak ‘’Cumhuriyet’’ başlığını atar. Osborne, George Fearon isimli eleştimenle bir barda buluşur ve ona oyununu, Look Back in Anger’ı tanıtmak ister ama bunu nasıl yapacağını bilemez. Bir şeyler içerken Fearon Osborne’a bakar ve ‘’Eğer yanılmıyorsam, sen öfkeli genç bir adamsın, değil mi?’’ der. Osborne ve Fearon Leslie Allen Paul’un 1951’de yayımladığı sınıf çatışmalarıyla ilgili Marksist bir karakterle ilgili olan Öfkeli Adamlar dizinini düşündüğünü söyler. O zamandan bu yana bu etiket, bu başkaldırı tüm dünyadaki  basında ve İngiliz tiyatrosunda Öfkeli Adamlar çalışan öğrenciler arasında kullanılmaya başlanır. Wesker yazısını aslında hiçbir zaman öfkeli bir adamın veya adamların olmadığını iddia ederek bitirir. ‘’Aslında mutluyduk çünkü başkaldırı sonrası oyunlarımız başarı kazandı ve böylece biz de para kazanmış olduk’’ der.

Çeviri: Bahar Bostan

Kaynak: https://rosariomariocapalbo.wordpress.com/2011/03/08/the-theatre-of-the-absurd-and-the-angry-young-men/

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.