İLK KURAMCILARDAN KARL MARX

03.09.2018
  İLK KURAMCILARDAN KARL MARX

                            İLK KURAMCILARDAN KARL MARX

 

“İnsan doğaya ne kadar yabancılaşırsa o kadar toplumsallaşır, ne kadar toplumdallaşırsa da o kadar kendine yabancılaşır.”

Karl Marx

Karl Marx 1818 ve 1863 yılları arasında yaşamış sosyalist bir kuramcı ve eylem adamıdır. Karl Marx tarih içinde ekonomi ve felsefi düşünce alanlarında da önemli bir yere sahiptir. Ancak biz Marx’ı şimdilik sosyoloji kuramcısı olarak ele alacağız. Karl Marx’ın düşünceleri, Comte ve Durkheim’ın düşünceleri ile keskin bir karşıtlık içindedir; ancak tıpkı onlar gibi Marx da Sanayi Devrimi sırasında toplumda ortaya çıkan değişimleri açıklamaya çalışmıştır (Giddens, 2005,ss.10).  Marx’ın tarih ve toplumun çözümlemesi “çatışma” ve “ilerleme” düşüncesine dayanmaktadır. İnsanlık tarihinin gelişimini, tarihin değişik dönemlerinde ortaya çıkan ve farklı yerlere sahip olan sınıfların birbirleriyle olan mücadelesindeki çatışmalara bağlar.

Marx’ın vizyonu evrimci bir kalkış noktasına dayalıydı. Ona göre, ilerlemenin motoru barışçı büyümeden çok mücadele ve çatışmaydı; kavga her şeyin atası ve toplumsal çatışma, tarihsel sürecin özüydü. (Coser,2015, ss.57) Marx’a göre, modern toplumun temel özelliği endüstriyel ve bilimsel olmasıdır. Marx; geleneksel toplum ile modern toplum arasındaki zıtlığı düşüncesinin temeline koymaz. Ona göre, asıl zıtlık modern toplumun içinde barınır. Yani kapitalizm asıl zıtlıktır. Toplumsal sistemlerin değişimi coğrafya ve iklim gibi toplumsallık dışı etmenler ile açıklanamaz, çünkü temel tarihsel dönüşümler karşısında bunlar görece sabit kalır. (Coser, 2015, ss.59)

Marx’a göre toplumlar sadece yapılaşmış bütünler değil aynı zamanda gelişen bütünlüklerdir. Bu gelişmeyi sağlayan değişkenler ise ekonomik üretim tarzıdır. Ekonomik üretim tarzı, insanlar arasındaki ilişkilerde ifade edilir. Bu ilişkiler herhangi bir belirli bireyden bağımsızdır ve bireyin isteklerine ve amaçlarına tabi değildir. (Coser,2015,ss.59) Bu ilişkiler sosyal sınıfların oluşumunu belirler. Üretim tarzını, üretim güçleri ve üretim ilişkileri belirler. Bunlar altyapıyı oluşturur. Çok genel bir formülle ifade etmek gerekirse, Marx’a göre toplum altyapı ve üstyapı ögelerinden kurulu bir bütündür. Yani toplumun temelini altyapı ve üstyapı oluşturmaktadır.

 

Peki, Marx’ın altyapı ve üstyapı adının verdiği kavramlar neleri kapsar? Altyapıda üretim güçleri ve üretim ilişkileri bulunur. Üretim güçleri, üretim için gerekli olan araçlardan, aletlerden, tekniklerden ve işgücünden oluşmaktadır. Üretim ilişkileri ise, toplum içindeki insanların üretim sürecinde kurdukları ilişkileri ifade eder. Üstyapıda, maddi olmayan ögeler bulunur. Yani inanışlar, felsefe, hukuk, ahlak, sanat, din, ideoloji, siyaset, kültür yer almaktadır.

Marx, toplum düşüncesini kuramsallaştırırken takip ettiği yöntem tarihsel ve diyalektik materyalizmdir. Marx’ın materyalist yöntemine göre siyasal çatışmalar, ekonomik gelişmenin doğurduğu mevcut sosyal sınıflar arasındaki savaştan ibarettir. Siyasal çatışma ise sınıflar arası bir çatışmadır. Marx, sınıfların ilkel komünal yapıdan uzaklaşmayla oluştukları düşüncesindedir. Bu uzaklaşma toplumda iş bölümünü meydana getirir. İş bölümü de, üretim araçlarından faydalanma derecelerine göre birbirinden ayrılan insan sınıflarını oluştur. Yani tabakalaşmayı. Egemenliği ele alan sınıf ekonomik fazlayı elinde bulunduran sınıftır. Ancak egemenlik sonsuza kadar sarsılmadan süremez. Bu nedenle “Bugüne kadar var olan tüm toplumların tarihi, sınıf savaşları tarihidir” der Marx.

Markist sosyolojinin ana hatlarını; Alman felsefesi, İngiliz İktisat düşüncesi ve Fransız tarihçiliği oluşturur. Marx’ın sosyolojisinin ana temaları şöyle maddelenebilir.

  • Toplumu incelemek, tarihin hareketini incelemektir. Yani insanlara değil, üretim güçleri ve üretim ilişkilerini tahlil etmek gerekir.
  • Toplum, altyapı ve üstyapıdan oluşur.
  • Tarihi ilerlemeyi sağlayan, üretim güçleri ile üretim ilişkileri arasındaki karşıtlıktır. Yani çatışma ve sınıf mücadelesidir.
  • Marksist tarih ve toplumsal değişim anlayışına göre devrim, tesadüfî bir olay değil, aksine, tarihsel bir gerekliliktir.
  • Marx’a göre, toplumsal gerçeklik insan bilincini belirler.
  • Marx’ın tarihsel evre anlayışını üretim tarzları oluştur. Bunlar Asya tipi üretim tarzı, antik üretim tarzı, feodal üretim tarzı ve kapitalist üretim tarzıdır.

 

Rabia DURAK

 

KAYNAKÇA

COSER, L. A. (2015). Sosyolojik Düşüncenin Ustaları, Ankara: De Ki Basım Yayım

GİDDENS, A. (2005). Sosyoloji, Ankara: Aytaç Yayınevi

ETİKETLER:
YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.