AMERİKAN KORKU SİNEMASI

05.07.2019
AMERİKAN KORKU SİNEMASI

Korku kavramı, sinemayla bütünleşmeden önce de, tarihi oldukça eskiye dayanan sözlü ve yazılı bir birikime sahiptir. Besin zincirinde hayatta kalmayı başaran hayvanlardan, tehlikeler karşısında geri adım atan insana kadar bizi güdüleyen bir olgudur. 20. yy’ın başlarından beri sahibi olduğu ilgiyi arttırmaya devam eden korku sineması, görsel bir araç olarak sanat ve tiyatro dünyasının daha sonraki örneklerinden biri olmuştur. Gerektiğinde oldukça ucuza mal edilebilen bir tür olduğundan, sinema endüstrisinin girdiği krizlerden de etkilenmemeyi başarmıştır. Korku filmlerinin çoğu inancın doğasını irdeler ya da açık dini çağrışımlar içerir. Bu filmlerin amacı, kurallarla belirlenmiş davranışları aklamakta ve yanı sıra bunlardan uzaklaşmanın sonuçlarını göstermektir (Colin Odell, Michelle Le Blane, Korku Sineması, s: 13).

Sinema salonunda izleyici, kendi başına gelmeyeceğini bildiği korkunç bir durumla kurbanın yüz yüze geldiğini görür. İçten içe güvende olduğunu bilir ve  korku dolu anlar için heyecanla bekle. Kurbanın yaşadığı duygu durumunu deneyimler, bundan doğan zevk ve arınmayı, yani katharsis’i yaşar. Günün sonunda ise sinema salonunu sağ salim terk eder. Toplumsal yaşam bir yandan istek, gereksinim ve tepkilerin yenilerini [WK1] [I2] yaratırken, diğer yandan bir kısmını da yasaklar ya da engeller. Bu istek, gereksinim ve tepkilerin, korku filmleri aracılığıyla boşaltılabileceği öne sürülmektedir. Korku kavramının yaratımı, en başta doğaüstü olanı kaynak alarak işe başlasa da, alışılmıştan yapılan sapmalar da tedirginliğin, kuşkunun ve dehşetin kaynağı olabilir.

Hitchcock Sineması adlı kitabında, Hitchcock’u ve filmlerini auteur[WK3]  kavramıyla (Senaryo ve karakterlemeyi kendi özgü bakış açısından sunan sunan yönetmenler için kullanılır.) yaşam ve ilişkileri temel olarak inceleyen Robin Wood, bu türün temelinin kültürel tabuları baz aldığını öne sürmüştür. Wood’a göre, korku türünün hakiki konusu, batı uygarlığının baskıladığı ya da yasakladığı her şey için verilen mücadeledir. Bu, korku filmlerinde bir dehşet nesnesi ya da terör malzemesi olarak dramatize edilmiş haliyle, karabasanlardakine benzer biçimde ortaya çıkmaktadır. (Robin Wood, An Introduction lo The American Horror Film, Movies and Methods Vol. II, (Ed., Bili Nichols), University of Califomia Press, Berkeley, 1985, s. 201.). Temel korku ve kaygılarımızı ele aldığından korku sineması, dünyanın her yerinde seyirci bulmakta zorlanmamıştır.

1930’larda Hollywood’un sinema sektörünü ele geçirmesiyle birlikte, birçok korku filmi üretilmiş olsa da tür; sadece Amerikan sinemasının bir ürünü olmamış, Avrupa tarafından da oldukça geliştirilmiştir. II. Dünya Savaşı yıllarında meydana gelen para sıkıntısıyla Universal’ın korku yapıtları, ne yazık ki tekrara düşmüştür. 1950’li yıllarda Amerika’yı saran atom bombası ve komünistler tarafından istila edilme korkusu, o yılların korku sinemasını besleyen paranoyayı belli eder ve toplumun bir yansıması niteliğindedir.

Korku filminin temel yapısı, genellikle üç aşamadan oluşmaktadır: düzen, kaos ve tekrar düzen. Açılış sahnesi genellikle korku unsurundan bihaber bir toplumu gösterir ve düzeni bozan kaotik ögenin eklenmesiyle film başlamış olur. Bu tür filmlerin amacı, toplumu dengeli bir yapıya geri döndürmek, doğaüstü olanı ya da yaratığı etkisiz hale getirmektir. Bu temel yapıya eklenebilen tek şey, düzenin yeniden sağlanmasının ardından ortaya çıkabilecek şok durumlarıdır.

Sinema Tarihindeki İlk Korku Örnekleri:

  1. Operanın Hayaleti – George Waggner (1925)

George Warner’ın Operadaki Hayalet (1925) adlı filminde, korku unsuru hayaleti canlandıran ‘bin bir surat Chaney’ olarak anılan Lon Chaney’dir. Yüzünü karmaşık şekillere sokmak için birçok üniteden geçirir. Filmin en ünlü sahnelerinden biri, opera binasının merdivenlerinde Hayalet’in varlığını kırmızı bir pelerin içinde sergilediği Bal Masque de l’Opera’nın dekorlarıdır. Sessiz bir korku filmi olarak aşırılık ve deneysellikten yoksun olmasına karşın, dönemin yüksek bütçeli filmlerinin önemli bir örneğidir.

 

  • Dracula – Tod Browning (1931)

M.Ö. 2. yy’dan itibaren yazılı metinlerde vampir olgusuyla karşılaşıyor olmamıza rağmen ancak 18.yy’da “vampir” bir edebiyat nesnesinde özne haline gelebilmiş, Bram Stoker’ın 1897 tarihli Dracula romanıyla evrensel bir nitelik kazanmıştır. Dracula rolünü usta oyuncu Bela Lugosi canlandırmaktadır. Kont, tip olarak uzun boylu, kemik yüzlü gotik bir bedendir.

 

  • Frankenstein – James Whale (1931)
Ä°lgili resim

Mary Shelley’nin aynı adlı romanından uyarlanan, yönetmenliğini James Whale’in yaptığı Frankenstein (1931), izlediklerinizin sizi dehşete düşürebileceğine dair bir uyarıyla başlar. Ölü insan parçalarından yeni bir canlı yaratmak gibi bir saplantısı olan tıp öğrencisi Henry Frankenstein’a, deney sırasında asistanı Fritz eşlik eder. Frankenstein rolünü canlandıran Boris Karloff’un makyajını, bugünkü görüntüsüyle neredeyse aynı olacak şekilde Jack Pierce yapmıştır.

 

  • Freaks (Ucubeler) – Tod Browning (1932)

Tod Browning, Dracula’yı çekişinden bir yıl sonra adını daha da duyuracak ve aynı zamanda onu eleştirilere maruz bırakacak Freaks’i çeker. Yönetmen filmde, doğuştan deforme vücuda sahip gerçek sirk çalışanlarını oynatmıştır. Ucube kavramının tanımlamasını beden üzerinden değil, kişilik üzerinden gerçekleştirir.

 

  • King Kong, Merian Cooper – Ernest Schoedsack (1933)
king kong 1933 ile ilgili görsel sonucu

King Kong’un güçlü imajı seksen yılı aşkın süredir aynı kalmayı başarmıştır ve bunun nedeni karakterinin sağlamlığıdır. Kong hazla nefret eden, seven ve koruyan erkek benliğinin beyaz perdedeki en saf manifestosudur. Anne karakteri de yalnızca bir çığlık kraliçesi değil, son ana kadar kendi ayakları üzerinde durabilen, cesur ve maceraperest bir kızdır.

 

  • Cat People (Kedi Kız) –  Jacques Tourneur (1942)

Jacques Tourneur’ın 1942’de çektiği erotik korku filmi olan Cat People’da, Irena ve Paul, panter ve insan karışımı bir soydan gelmektedirler. Günlü hayatta insan görünümünde dolaşan bu tür, cinsel ilişkiye girince pantere dönüşmektir. Irena, Avrupalı kadının duygu yüklü tutkusunu temsil eder. Cinsel soğukluğunun nedeni temelde, çocukluğunda yaşadığı travmalara ve yaşadığı toplumun bakış açısına dayanır.

 

  • Them! (Onlar) – Gordon Douglas (1954)

James Whitmore’un başrolü canlandırdığı bilimkurgu filmi Them!’de, radyasyona maruz kalarak devleşen karıncalarla olan mücadele konu edilir. Canavar filmi yerine, teknolojinin kötüye kullanımı sonucu Amerika’yı parçalayan yaratıklarla doğrudan toplumsal bir eleştiri sunulmaktadır. Korku yaratma taktiklerinin en klişelerini filmde bulmak mümkündür: Ani sıçramalar, duvarda beliren gölgeler ve insanı geren bir müzik.

Film türleri arasında korku alt türü, kimilerince basit ve sıradan bulunmasına karşın özellikle sinema sektörünü Holyywood’un eline almasından sonra popülerlik açısından zirveye ulaşmıştır. Tüm olumsuz yorumlara karşın korku unsuruyla ileşitime geçen izleyici, bastırdığı veya inkar ettiği güdülerin ortaya çıkmasına olanak sağlar. Bu iletişimi anlamak açısından, korku türünün ilk örneklerine göz atmakta fayda var.

 

M. Işıl Ayçiçekka

Hacettepe Üniversitesi, Sanat Tarihi

 

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.