ANITA PALLENBERG: The Rolling Stones’un Esin Kaynağı ve Bir Yeraltı Kraliçesi

30.08.2018
ANITA PALLENBERG: The Rolling Stones’un Esin Kaynağı ve Bir Yeraltı Kraliçesi

Yazan: Rob Sheffield

Çeviren: Esin Nisan YILDIRIM  (Zaman Makinesi)

Kaynak: www.rollingstone.com 

Hadi kadehlerimizi yeraltı kraliçesi, The Rolling Stones’un ilham kaynağı ve aynı zamanda Glimmer ikizlerine (Mick Jagger & Keith Richards) vaktiyle dersini vermiş olan muhteşem Anita Pallanberg’ün şerefine kaldıralım. 73 yaşında dünyaya gözlerini kapayan Pallenberg, sadece Keith Richards’ın sevgilisi değildi. O kendi oluşturduğu tanımlar içerisinde bir rock& roll efsanesi, bir stil ikonu ve The Rolling Stones’un acımasız yüzüydü. Keith Richards’a o uğursuz ihtişamını, Mick Jagger’a kıpır kıpır dans etmeyi, Brian Jones’a ise biçimsiz şapkaları nasıl takması gerektiğini öğretti. Keith Richards’ın Anita’yla tanışmadan önceki fotoğraflarına bakarsanız, arada Buddy Holly ve Karındeşen Jack kadar fark olduğunu görürsünüz. Keith ve Anita arasındaki duygular patlak verir vermez Keith o beceriksiz utangaçlığını bir kenara itip Anita gibi çalım atarak yürümeyi öğrendi. Onun eşarplarını, tişörtlerini hatta bandanalarını taktı. Anita Pallenberg, The Rolling Stones’un yörüngesindeki şeytani atmosferin çiçeğiydi. En kötü olarak adlandırılan kızlardan daha da kötüydü. Günahı, çevresindeki İngiliz liseli okul çocuğu kıvamındaki grup elemanlarından çok daha iyi bildiğini gösteren cinsten bir gülümsemesi vardı.

Anita’nın çevresinde birçok şey hararetli bir şekilde yok olmaya başlardı. Arkadaşı Marianna Faithfull onu eskiden ‘’Glenda Hindenburg’’ olarak çağırırdı. Keith Richards’ın biyografisini yazan Victor Bockris ile sohbet ederken, ‘’Birçok insan benden korkardı.’’ diye açıklama yapmıştı Anita. ‘’Sanırım bu benim yaşamayı bilen biri gibi görünmemden kaynaklanıyordu. Aynı zamanda Roma’dan gelmiştim ve fazlasıyla ülke gezmiştim. Uzun süre New York’ta kalmıştım ve tüm o insanları tanıyordum. E tabi bir de fazlasıyla umursamaz ve keyfine düşkündüm. Keith ve Mick’in bana bakışlarını haliyle gözünüzde canlandırabilirsiniz: ’Bu tuhaf fıstık da nereden çıktı acaba?’ der gibilerdi. ‘’ diye devam etmişti Pallenberg. Keith ise Anita hakkında, ‘’ O her şeyi biliyordu! Ayrıca her şeyi beş farklı dilde söyleyebiliyordu. Beni deli gibi korkuturdu.’’ diye açıklama yapmıştı.

Pallenberg, Alman-İtalyan asıllı bir oyuncuydu ve Stones elemanlarıyla içli dışlı olmadan önce, Andy Warhol’un da bulunduğu New York camiasında takılıyordu. Barbarella ve Candy gibi filmlerde oynadı. Ama en parlak performansını Performance filminde gösterdi. Rol arkadaşı Micks Jagger’dı ve Jagger’ın oynadığı karakterin hayal gücünün karanlık tarafını canlandırmıştı. Anita’yı Stones’un meşhur şarkılarından biri olan ‘’Sympathy For The Devil’’in geri vokalinde de duyabilirsiniz. ‘’Hoo hoo’’ diye gelen ses, onun sesidir. Godard’ın One Plus One filminde ise kapalı, kahverengi bir kıyafet giymesine rağmen hala baştan çıkarıcı olmayı başarmıştı.

Pallenberg, The Rolling Stones sahnesine 1966’da dönemin grup elemanı olan Brian Jones ile olan ilişkisi aracılığıyla girdi. Hatta, ‘’Brian’ı kaçırmaya karar vermiştim.’’diye açıklama yapmıştı. ‘’Brian diğer elemanlara göre daha esnek biri gibi görünüyordu.’’ Brian ve Anita neredeyse aynı şeyleri giyinmeye başlamışlardı. Anita saçlarını kesip rengini daha açık bir sarı yapmıştı. Bir noktadan sonra ikiz gibi görünmeye başlamışlardı. Brian bir gün Anita’ya ‘’Beni Françoise Hardy gibi giydir.’’demişti. Ve Anita da bunu yaptı. 1966’nın kasım ayında, Brian’ın Nazi üniformasıyla ayakta dururken Anita’nın da onun önünde diz çöktüğü fotoğrafları Londra basınına sızdı. Bu fotoğraflar tam bir skandala dönüştü. Stanley Rooth’un kendi kitabı olan ‘’The True Adventures of the Rolling Stones’’ta yazdığı gibi, ‘’Brian ve Anita, insanların akıllarını uçuruyorlardı.’’ Bu sırada, The Rolling Stones elemanları dünyaca kötü oğlan çocukları damgasını yemişti. Fakat ne olursa olsun, o zamana kadar Anita gibi bir canlıyla yolları kesişmemişti. Ürettikleri şarkılar, Anita’nın da içlerinde olmasıyla daha aykırı ve görkemli bir hal almaya başlamıştı. Anita aslında birçok farklı açıdan onlara ‘’Bırak kanasın!’’( Bu tabiri yazar, grubun Let It Bleed albümüne bir gönderme olarak özellikle kullanmıştır.) demeyi öğretti.

O sonbaharda Keith, Anita ve Brian’ın yanına taşındı. Ne yanlış gidebilirdi ki? ‘’Anita’yı ilk gördüğümde verdiğim tepki ‘Bu hatunun Brian’la ne işi var?’ şeklinde olmuştu.’’ diye açıklama yapmıştı Keith Richards sonradan. ‘’Anita inanılmaz derecede güçlü, kişilik olarak Brian’dan daha sağlam, daha özgüvenli, çekingenliğin ç’sinden bihaber birisiydi. Brian ise özgüvensizliklerle doluydu.’’ İlişki devam ederken Brian gittikçe daha kıskanç ve sömürücü biri olmaya başladı. Bir gün Anita’nın suratına hızla patlattığı tokat yüzünden elini kırmasıyla bu durum sonlandı. Anita, Keith ile Morocco’ya yaptıkları bir yolculuk sırasında Brian’ı Keith için bıraktı. Çift aynı zamanda Gram Parsons ile çok candan dost oldu. Yaptıkları aktivite genel olarak arabaya atlayıp Joshua Tree’ye sürmek ve gökyüzünde UFO aramaktı.

1970 senesinde grup için de çok önemli olan Performance filminde Pallenberg, Mick Jagger ile boy gösterdi. Jagger bu filmde, bitik ve inzivaya çekilmiş bir rock yıldızını canlandırdı. Filmde Michele Breton’da oynadı. Londra’dan gelen bir gangsterin evlerine saklanmasıyla başlayan, Anita’nın bu adamı baştan çıkarıp, akıl oyunlarıyla kafasını karıştırmasını anlatarak ilerleyen bir konusu vardır. Filmde Anita ve Mick’in birlikte oynadıkları açık sahneler de mevcuttu ve bu sahneler çok gerçekçiydi. Sahnelerin çekildiği gün Keith, şehrin ters bir tarafındaydı. Evde oturmuş gitarıyla bir şeyler çalmaya çabalarken, Mick ve Anita’nın o sahneleri çekeceklerini biliyor olmak onu huzursuz ediyordu. Bu duruma fazlasıyla içerlemişti. Peki, o gün Keith hangi şarkıyı yazdı dersiniz? Gimme Shelter! Bir bakıma Anita, Stones elemanlarının sığınak aradığı bir fırtınaydı! Anita’nın o kendini beğenmiş gülümsemesi, beraberinde getireceği kaosun ipuçlarını veriyordu.

70’ler boyunca Anita ve Keith  neredeyse her aktiviteyi beraber yaptılar. Bir süre sonra kullandığı uyuşturuculardan dolayı Pallenberg’un düşünme mekanizması zayıflamaya başladı. The Rolling Stones 1977 şubatında Toronto’ya uçarken, Anita yanında yirmi sekiz tane bavul götürdü. Bu haliyle hava alanındaki görevlilerin dikkatini çekti. Görevliler, bavullarda uyuşturucu buldu ve bu neredeyse Stones’un sonunu getiriyordu. Anita’dan ayrıldıktan sonra, 1981 senesinde, ‘’Anita harika mı harika bir kadın,’’ diye açıklama yapmıştı Keith Richards. Ve şöyle devam etmişti: ‘’Gerçekten hayret verici ve inanılmaz birisi. Onu daima seveceğim. Ama onunla beraber olamam işte, anlıyor musun?’’

Pallenberg, uyuşturucu bağımlılığını yendi ve gruptaki elemanlar hakkında neşeli ama patavatsızca yorumlar yapmaya devam etti. Bir röportajında, ‘’Mick ve Keith’in birbirleriyle eninde sonunda yüzleşmek zorunda kalacaklarına inanıyorum. Hatta bence evlenmeliler. Mayor Koch onları evlendirmeli.’’dedi. Daha sonraki senelerde, bahçe işleriyle ilgilenmeye -ki bu da başka bir Rolling Stones parçası olan Dead Flowers’a esin kaynağı olmuştur- ve oyunculuk yapmaya devam etti. 2001 senesinde İngiliz dizisi  Absolutely Fabuluous’un akıllarda yer eden bir bölümünde, kelimenin tam anlamıyla harika bir performans sergiledi. Dizideki Edina karakterinin Tanrı ve Şeytan hakkındaki öngörülerini anlatan bir bölümdü. Marianne Faithfull( müzisyen ve aynı zamanda Mick Jagger’in eski sevgilisi) Tanrı’yı; Anita ise, tabii ki, Şeytan’ı oynadı. İşte tam da bu yüzden rock and roll dünyası bu kötü kızın mezarına çiçekler yağdırmayı asla unutmayacak. Onun ölüm haberini aldığımda, Nick Cave’in New York’taki konserindeydim. Anita gibi kötü bir tohum için ağıt yakmaya uygun bir yerdi anlayacağınız. Nick Cave, ‘’From Her To Eternity’’ parçasını söylerken, şarkıya çok daha yüksek sesle eşlik ettim. Huzurlar içinde yat Anita Pallenberg.

Çevirenin notu: Anita Pallenberg 13 Haziran 2017 senesinde, tam 73 yaşında öldü. 13 Haziran 2018 tarihinde Keith Richards’ın kendi instagram hesabından Anita’nın fotoğrafını paylaşıp ‘’ Anita, you will always be in my heart.’’ diye yazması aslında beklenen bir davranış olarak algılansa da, beni yine de çok etkiledi. Sanırım insanların hayatında gerçekten var olmak, onlara gerçekten dokunabilmek, onların zihinlerine ve kalplerine kazınabilmek- asıl mesele bu.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.