Antropolojinin Tarihi

04.08.2018
Antropolojinin Tarihi

Antropolojinin modern söylemi 1860’larda belirginleşmeye başladı; biyoloji, filoloji ve tarih öncesi arkeoloji çalışmalarıyla da körüklendi. Türlerin Kökeni’nde (1859), Charles Darwin tüm yaşam formları ortak bir atayı paylaşır görüşünü ortaya attı. Fosiller belirli jeolojik katmanlarla uygun bir şekilde ilişkili olmaya başladı ve son insan atalarının fosilleri keşfedildi, en ünlü olarak ilk Neanderthal türü 1856’da ortaya çıkarıldı.

1871’de Darwin ‘’İnsanın Türeyişi’’ni yayımladı, bu kitapta insanların Afrika’daki büyük kuyruksuz maymunlar ile son ortak atayı paylaştığını öne sürdü. Darwin göreceli olarak büyük beyin boyutuna sahip olan insan türlerinin evrimsel avantajının teknoloji ve dil geliştirmeye yardımcı ‘’zekâ’’ olduğu çıkarımını yaptı.
Öncü antropologlardan Edward Burnett Tylor zekâ artışından dolayı medeniyet ilerledi sonucuna ulaştı. Tüm geçmiş ve şimdiki topluluklar bir evrimsel sırayla düzenlenebildi. Arkeolojik bulgular tek bir genel sıralama ile organize edildi (Taş Devri, Demir Devri, Bronz Devri…). Ekonomik örgütlenmenin avcılıktan ve toplamadan pastoralizme, tarıma ve sanayiye kadar olan aşamalarına karşılık geldiği düşünüldü. Bazı modern insanlar; Avusturalyalı Aborjinler, Kalahari Sab veya Bedoin gibi topluluklar ‘’ilkel’’ olarak kabul edildi, geçmiş tüm toplulukların evrimsel terimlerle evrim aşamaları sunuldu; Kuzey Avrupa ve Amerika’nın sanayi toplumları insani kalkınmanın zirvesini temsil ederken, bu topluluklar insani gelişiminin ilk aşamalarına tanıklık ediyorlardı.
Darwin’in savları, Aydınlanma’nın evrensel tarihini, insan kurumlarının ilerlemesinin kaçınılmaz olduğu ve akılcılığın gelişmesiyle güvence altına alındığı düşünceleri üzerine, gündeme getirildi. Teknolojik ilerlemenin sürekli olduğu ve dünyanın sosyal yapıların anlaşılmasındaki gelişmelerle birlikte ilerlediği varsayıldı. Tylor tüm dinlerin ruhlara olan inancının ortak bir kökene sahip olduğunu ileri sürdü. Modern dinler bu ilksel özellikleri sürdürdü ama insanlar daha zeki oldukça çok daha rasyonel oldu ve ilkel hurafelerden gittikçe uzaklaşıldı ve sonunda terk edildi.
James George Frazer sihire olan inançtan dine inanmaya ve nihayetinde bilim anlayışına doğru ilerici ve evrensel bir ilerleme kaydetmiştir.
John Fergusan McLennan, Lewis Henry Mergen ve diğer yazarlar sosyal kurumların eş zamanlı gelişimi üzerine tartıştılar. İlk insanlar rastgele cinsel ilişkiye girerlerdi (Afrika’daki kuyruksuz maymunlarında olduğu bilindiği gibi) ama bazı aşamalarda anne-çocuk arasındaki kan bağı farkedildi ve anne-çocuk arasında ensest yasaklandı. Zamanla daha kısıtlayıcı çiftleşme biçimleri getirildi ve babalık tanımlandı. Kan bağları, toprak ilişkileri ve aile çevresinin ötesinde gelişen farklı politik yapılardan ayrılmaya başladı. En sonunda tek eşliliğe evrildiler.

Bu gelişmelerle aynı doğrultuda olarak, teknolojik ilerlemeler artan bir zenginlik üretti, mülk sahibi olmayı garantileyen mirası düzenleyici düzenlemeler daha önemli hale geldi. Sonunda çekirdek aile ile beraber özel mülkün modern kuruluşları ve bölgesel temelli siyasi sistemler gelişti.
Bu Anglo-Amerikan ‘’evrimci’’ antropolojiye bir alternatif, Almanca konuşulan ülkelerde kendini gösterdi. Bilimsel kökleri coğrafya ve filolojiydi, kültürel geleneklerin araştırılması, evrensel insanlık tarihlerinden ziyade yerel ekolojik kısıtlamalar adaptasyonla ilgiliydi. Bu daha özel ve tarihsel yaklaşım 19. yüzyılın sonunda, Alman ekolünden çıkmış bilim insanı Franz Boas tarafından Amerika Birleşik Devleti’nde yayıldı. Evrimci genellemelerden kuşkulu olan Boas, bunun yerine ‘’difüzyonist’’ bir yaklaşımı savundu. Fikri, ahlaki ve teknolojik aşamalardan oluşan sabit bir derecelendirmeden ziyade toplumlar ya da kültürler göç ve ödünç alışverişi sonucu olarak tahmin edilemez şekilde değişti.

Çeviren: Buse Sarı

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.