ARKEOLOJİK MİRASIMIZA TEHDİT: DENİZ SEVİYELERİNİN YÜKSELMESİ

ARKEOLOJİK MİRASIMIZA TEHDİT: DENİZ SEVİYELERİNİN YÜKSELMESİ

İklim değişikliğinin ve küresel ısınmanın bir sonucu olarak deniz seviyeleri her geçen gün yükseliyor. Bu, dünyadaki milyonlarca insanın geleceğini tehdit etmekle birlikte kültürel geçmişimizi de tehdit ediyor.

Dünyanın ortalama deniz seviyesi geçtiğimiz yüzyılda 10 ile 20 santimetre kadar yükselmesine rağmen son 20 senedeki yıllık deniz seviyesi yükselmesi yılda 3,2 milimetreye çıkmış durumda. Bu hız son 80 yılın ortalama değerinin neredeyse iki katı! Geçtiğimiz yüzyıl boyunca fosil yakıt kullanımı, insan faaliyetleri ve çeşitli doğa olayları sebebiyle fazla miktarda sera gazı atmosfere salındı. Bu salınım Dünya yüzeyinin sıcaklığının artmasına sebep oldu. Bu fazla ısının yüzde sekseni ise okyanuslar tarafından emilmiş halde.

İnsanlar binlerce yıl boyunca deniz ya da nehir kenarlarına yakın yerlerde yaşamayı tercih etmiştir. Ve o zamanlardan beri bizlere geçmişin izlerini de taşıyan birçok kültürel mekân ve eser kalmıştır. Bunlar, Pasifik Okyanusu’nun merkezindeki Rapa Nui (Paskalya Adası) ve İtalya’nın Venedik kenti gibi ünlü yerlerdir. Ancak daha birçok küçük ve az bilinen yerleşim yeri vardır. Bunlar, Amerikan yerlilerinin köylerinden erken sömürge yerleşimlerine kadar uzanır. New Hampshire Üniversitesi’nden arkeolog Meghan Howey, birçok açıdan türümüzün tarihinin risk altında olduğunu ve eğer deniz seviyelerinin yükselmesi bu yerleşim yerlerini yok ederse o insanların hikâyelerini de kaybedeceğimizi belirtmiştir.

Tennessee Üniversitesi’nde arkeolog olan David Anderson,  “Geçmişte insanların neler yaptığını öğrenmek istiyorsanız, arkeoloji bunu yapmanın en iyi yoludur” diyor. Anderson ve diğer araştırmacılar son zamanlarda, Güneydoğu Amerika Birleşik Devletleri’nde yükselen deniz seviyelerinin kültürel alanlara getireceği tehlikelere bakmak için çevrimiçi veri setlerini kullandılar. Araştırmaya göre, deniz seviyesindeki bir metrelik (39 inç) bir yükseliş bu yerlerin 13 binden fazlasını tahrip edebilir. Bunlar arasında Virginia’daki ilk daimi İngiliz yerleşim yeri olan Jamestown, Florida’da İspanyolların ilk uzun zamanlı yerleşim yeri olan St. Augustine ve Charleston gibi tanınmış yerler bulunmaktadır. Ekibin araştırma sonucundaki raporu 2017’nin kasım ayında PLOS One dergisinde yayınlanmıştır.

Bu araştırma sadece bir bölge için yapılmıştı. Ancak dünyanın başka yerlerinde sayısız yerleşim yeri, iklim değişikliğinin deniz seviyesine etkisiyle ilgili risklerle karşı karşıya. Meghan Howey, New Hampshire’da da benzer bir hesaplama yaptı ve devletin miras alanlarının yaklaşık yüzde 14’ünün deniz seviyesinin yükselmesiyle kaybolacağını belirtti. Ayrıca araştırmalar, küresel olarak yüzde 15 ila 20 aralığında diğer yerleşim alanlarında da benzer riskler bulunduğunu gösteriyor.

İklim değişikliği hızla devam ediyor. Ve bunu önlemek için bir şeyler yapmanın zamanı geldi de geçiyor. Aksi takdirde, bu yerleşim yerlerinden en azından birisini kurtarmak için bile çok geç olabilir. İklim değişikliğini dolayısıyla deniz seviyelerindeki yükselişi önlemenin ilk yolu olarak sera gazı emisyonlarını azaltmak gösterilebilir. Başka bir yaklaşım kültürel hazineleri taşımak olabilir. Ancak bunun gibi projeler genellikle maliyetlidir ve bazı hazineler basitçe taşınamaz.

Southern Methodist Üniversitesi’nde arkeolog olan Mark McCoy, yüksek teknolojiye sahip araçların, yerleşim yerleri kaybolmadan önce bu hazineler hakkındaki bilgilerin korunmasına yardımcı olabileceğini söylüyor. McCoy, alçakta bulunan birçok Pasifik adasından oluşan Polinezya gibi birçok bölgede uygulanabileceğini önerdi.

Yükselen deniz seviyeleri bu adaların birçoğunu ve kültürel değerlerini tehlikeye atıyor. Araştırmacılar bu yerleri haritalandırmak için yalnızca geleneksel yöntemler kullanırsa onlara ulaşamadan geç kalmış olabiliriz. Bununla birlikte kameralara ve diğer uzaktan algılama araçlarına sahip uydular, bu yerleşim yerlerinin çoğunu daha hızlı ve kolay bir şekilde bulabilir ve haritalandırabilir. Bu veriler ayrıca araştırmacıların belirli noktalara yönelik riskleri değerlendirmesine de yardımcı olabilir.

Mark McCoy, bize bu konuda tarama ve görüntüleme araçlarının yardımcı olabileceğini açıkladı. Örneğin; LIDAR, 3 boyutlu nesneleri taramak için lazer kullanan bir sistem türüdür. Yüksek çözünürlüklü dijital fotoğrafçılık, bize ayrıntılı görüntüler sağlayabilir. Bilgisayar teknolojileri ayrıca 3 boyutlu sanal gerçeklik modelleri de oluşturabilir. Bunlar, kültürel bölgeleri kurtarmayabilirler ancak gelecekle ilgili en azından onlar hakkında bazı bilgileri saklayabilir. McCoy’un bu araştırma raporu 2018’in ocak ayında Sustainability akademik dergisinde yayınlanmıştır.

Deniz seviyesindeki küçük bir yükseliş kıyı bölgelerinde çarpıcı sonuçlar doğurmaktadır. Denizin iç kesimlere kadar ilerlemesi ise yıkıcı erozyona, sulak bölgelerde sele, akifer ve tarım topraklarında kirliliğe; ayrıca kuş, balık ve bitki türlerinin yaşam alanlarının yok olmasına sebep olur. Büyük fırtınalar kıyıya vurduğundaysa yükselen deniz seviyesi normalden daha şiddetli fırtına dalgalarına yol açacağı için bu dalgalar karşılarına çıkan her şeyi silip süpürebilir kuvvette olacaklardır. Bunlara ilave olarak, yüz milyonlarca insanın yaşam alanı sele karşı savunmasız hale gelebilir. Geleceğimizi ve geçmişimizi korumak için harekete geçme zamanı…

tehdit-deniz-seviyesi-yukselmesi

KAYNAKÇA

1. Kowalski,K. (10 Ocak 2019). Rising seas threaten thousands of world cultural sites. Science News dergisinin internet sitesinden alınmıştır. Erişim tarihi: 23 Mart 2019, https://www.sciencenewsforstudents.org/article/rising-seas-threaten-thousands-world-cultural-sites

2. Nunez, C. (19 Şubat 2019). Sea level rise, explained. National Geographic’in internet sayfasından alınmıştır. Erişim tarihi: 25 Mart 2019, https://www.nationalgeographic.com/environment/global-warming/sea-level-rise/

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.