BAUDELAİRE VE BENJAMİN ÜZERİNE: ŞİİRDE DÜŞÜNÜMSELLİK VE AURA

26.05.2020
BAUDELAİRE VE BENJAMİN ÜZERİNE: ŞİİRDE DÜŞÜNÜMSELLİK VE AURA

Hiçliğin Tadı
Ey hüzünlü ruhum.
İhtiyar budala.
Kanının kanatlarında hırçın bir kıvılcım yanardı,
Umudun mahmuzu yavaşça dokunsa şaha kalkardın.
Ey şimdi her adımda derin derin soluyan hasta
İşe yaramaz beygir
Uzan olduğun yere dayanmasını bil.
Sönmeyen yanı var mı dünyanın…
Ruhum, acılarını örtün.
Ağır mermer tabutlarda uyanacak zamandır.
Yenilmiş yaralar içindesin kocamış bunak
Artık ne kavganın tadı
ne de aşkın dinmeyen fırtınası ulaşmaz sularına.
Elveda kavalın türküsü
Flütün iççekici elveda
Somurtkan ve karanlık kapılarımı çalmayın artık
Ey hazların derinliği duyumların ateşi elveda..
Ruhum sevgili baharının bitti.
O çılgın kokuların tükendiği zamandır..
Ayaklarımın altında yusyuvarlak dönüyor dünya
Issız dağların karlı ağzında donmuş bir yolcu derinlere kayıyor
Geçmişin titreyen eli sazdan örülmüş rüzgarlı kulübesi
Gerek yok sığınmaya
Ey her solukta gövdemi yutan zamanın muazzam ürperişi
Ruhum dünyanın çığlarını çağır.
Seni sarıp döne döne götürecektir zaman.

Charles Pierre Baudelaire 19. yüzyılın en önemli Fransız şairlerindendir. Romantizmden
modernizme geçişte bir köprü olarak Baudelaire’in şiirini incelerken, Alman romantiklerinin

  1. yüzyıldaki etkilerine ve Walter Benjamin’in onların üzerinden sanat eleştirisine
    bakacağız. W. Benjamin’in 1919’da yazmış olduğu Alman Romantizminde Sanat Eleştirisi
    Kavramı onun doktora tezidir. Benjamin, 1920’li yıllarda Baudelaire ve Proust çevrelerinin
    yanı sıra Hölderlin, Dostoyevski ve Goethe üzerine çalışmalar da yayınlamıştır. Yine aynı
    dönemde Adorno, Horkheimer, Marcuse gibi Frankfurt Okulu kurucuları ile birlikte eleştirel
    kuramın temelini atmıştır. Bu makalesinde 19.yüzyılda gördüklerini ve 20.yüzyılda ne
    noktaya gelindiğini ele almıştır.

Eleştirel felsefe geleneğine baktığımızda bunun bir kritik olarak Kant’ta başladığını
görüyoruz. Benjamin de bu bağlamda Kant’tan etkilenmiştir ve Kant estetiği bu yüzden
Alman romantiklerinin estetik anlayışında temel olmuştur. Kant’a göre sanat eseri insan
yapımı olduğu için biz kritikte bulunabiliyorduk. Bu sanat eseri yalnızca estetik haz vermeyi
hedeflememeli aynı zamanda bize (özne) de alan açmalıydı. Ve her ikisinin de önemsediği
şey bu estetik hazzın nesnenin kendisine ilişkin olmaması gerektiği; bizim nesneyi algılayış
biçimimizle ilgili olması gerektiğiydi.
Romantikler en çok şiir alanında etkili olmuşlardır. En önemli savunuları da sanatın dinden ve
siyasetten özerk olması olmuştur. Alman Romantiklerinde gördüğümüz şey; doğayla bir
ilişkinin olması ve duyguların, tutkuların, doğa karşısındaki duyulan yücelik duygusunun
şiirlere konu olmasıydı. Bunun aynı zamanda Alman aydınlanmasının katı akılcığına karşı bir
hareket olduğunu da söyleyebiliriz. Bu akımın sanat anlayışına göre sanat yapıtının kendisi bir
tamamlanmamışlık üzerine kuruluyordu ve bunu tamamlamak alımlayıcının görevi oluyordu.
Parçalardan oluşan, tamamlanmamış olan şiir bunu en güzel biçimde veriyor bize; bu anlamda
biçimselliğin de ön planda olduğunu söyleyebiliriz.
Şiir, kendisini alımlayıcıda bir etki bırakarak gösterdikten sonra aynı zamanda onda bir
düşünümsellik de yaratmalıydı. Bunu da ironi yoluyla yapıyordu ve farklı perspektiflere
açılmayı sağlıyordu. Bu, bizim eser karşısında farklı yorumlamalarımızın temeline dair bir
soru bıraktığı için ironinin kendisi de bir tür eleştiri yapıyordu aslında.
Alman Romantiklerine göre sanatın gerçeklik içermesine de gerek yoktu, o zaten kendi
gerçekliğini düşünümsellik yoluyla kuruyordu. Benjamin, tezinde 20. yüzyıldaki durumu ele
almış ve sanat sanat olmaktan çıkmıştır, sanat yapıtı aurasını yitirmiştir diyor. Çünkü 20.
yüzyılda tekniğin gelişmesiyle birlikte sanat yapıtı artık özerkliğini yitirdi ve sıradan bir hale
geldi; bir tüketim nesnesi haline geldi. Dolayısıyla düşünümselliğini ve aurasını yitirdi. Sanat
eleştirisinin de artık bu auranın yitimi’ni göstermesi gerekiyor olacak.
Bunları göz önüne alarak Baudelaire’in bu şiirine baktığımız zaman duygulara, doğa
karşısındaki hissiyata ve doğanın üstün gelen, yücelik barındıran görünüşünü, bir öznellik
içeren ama aynı zamanda evrensel duyguları dile getiren anlatımını görüyoruz. Bu anlamda
Benjamin’in sanat eleştirisi gereği, anlatılanın biçimsellik ve içeriği bir arada barındırarak
alımlayıcıda yarattığı duyguları da göz önüne aldığımızda bir düşünümsellik ve aura
içerdiğini söyleyebiliriz. Aynı zamanda bizde bir duygu uyandırıyor ve estetik hazzı da
içerisinde barındırıyor. Şiirdeki tamamlanmamışlık, alımlayıcının yeni perspektiflere açık
olmasıyla her seferinde kendini yeniden var etmektedir. Alman Romantizmi sanatın kendi için gerçekliğini kurması gerektiğini bu yolla savunmuşlardır.

KAYNAK

  • Benjamin, W. (2019) Sanatta ve Edebiyatta Eleştiri (M.Tüzel, E. Gen) İletişim Yayınları

Yazan: Cansu Kartal

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.