Bir entelektüel portresi: Fatih Sultan Mehmet

27.07.2019
Bir entelektüel portresi: Fatih Sultan Mehmet

Bir beylik olarak devraldığı toprakları imparatorluk haline getirebilmiş çok az devlet adamı vardır; bu büyük devlet adamlarından biri de II.Mehmet’tir. Büyük askerisi dehasının yanında kültürel birikimini de ortaya koyan İstanbul Fatihi II.Mehmet bir padişahtan daha fazlasıdır. II.Mehmet, dahi sayılacak kadar zeki ve o dönemde eşine ender rastlanan bir entelektüeldir. Bu zekâsını ileri görüşlülüğünden, savaş stratejilerinden, döktürdüğü toplardan, bildiği lisanlardan, okuduğu kitaplardan anlayabilmekteyiz. Entelektüelliğine ise özel meraklarından, coğrafyaya, felsefeye, tarihe olan ilgi ve alakasından ve en önemlisi oluşturduğu o muazzam kütüphaneden vâkıf olmaktayız. II.Mehmet, dönemin liderleri arasında açık ara ile en önde gelenidir. Şüphesiz ki Osmanlı İmparatorları arasında en özgür düşünceli olanıydı. Matematik, felsefe ve coğrafyaya karşı özel bir ilgisi bulunmaktaydı. II.Mehmet, bugün batı ve doğu dediğimiz uç noktaları bir araya getirebilmiş özel bir liderdir. Ne Rönesans İtalya’sında ne de reform Almanya’sında böyle bir entelektüel görülmektedir. II.Mehmet, Yunanca metin okuyabilmekte, Farsça divan yazmakta, ileri seviye Arapça metinlerin kolaylıkla üstesinden gelebilmekte, Venedik elçisi ile kendi dilinde konuşabilmekteydi . Tarihte bu iki ayrı kültüre hâkim çok az kişiye rastlanmaktadır ve bu kişinin bir devlet lideri olması çok nadir görünen bir olaydır. II.Mehmet için, Rönesans’ın en renkli entelektüeli diyebiliriz; çünkü Rönesans entelektüelinin girdiği dünya Latinceden çok Yunancadır. Bunu aşan bildiğimiz çok az kimse vardır. Bunlardan birisi Giovanni Pico Della Mirandola’dır ki, o da İbranice bilmektedir. II.Mehmet ise İtalyanca bilir, Yunanca okur, Arapça ve Farsça kalem oynatırdı . Bu durum ne bizim kroniklerimizde ne de tarihçilerimizin kitaplarında geçmektedir. Bu duruma Kritovoulos, Delangovski gibi gayri müslim tarihçiler dikkatlerimizi çekmektedir. İslam dünyasındaki ilmi tartışmalara da ilgi duyan II.Mehmet, İbn-i Rüşt ile Gazali arasındaki ünlü felsefe ve din tartışmasını döneminde yeniden başlatmıştır . Dönemin iki büyük âlimive ilahiyatçısı Alaeddin Tûsi ile Bursalı Hocazade’ye bu konuda çalışmalarını ve birer risale yazmalarını buyurmuştur. II.Mehmet, Hocazade’nin yapıtını daha üstün bulup iltifat etmiş, bu durumu bir küçümseme olarak algılayan Alaeddin Tûsi memleketi İran’a geri dönmüştür. Hocazade, eserinde, bazı bakımlardan yanlış olan Gazali’nin yöntemini düzelttiğini ileri sürmüş; ayrıca amacının, felsefenin iddialarına karşı şeriatı korumak olduğunu açıkça söylemiştir.

II.Mehmet, Doğu’nun yanı sıra Avrupa’ya da karşı ilgi duymuş ve oradaki gelişmeleri de takip etmiştir. İtalyan Rönesans’ına karşı ilgili olan II.Mehmet’in orada ortaya çıkan sanatsal ve bilimsel gelişmelere karşı gösterdiği ilgiyi tarihsel kaynaklardan görmekteyiz. Din konusunda açık düşüncelere sahip olan II.Mehmet, Hristiyanlığı yetkin bir kişiden öğrenmek için Patrik Gennadius’dan Hristiyanlığın temel ilkeleri üzerine bir risale yazmasını buyurmuştur. Bazı fırsatçı ve bilgisiz çevreler bu durumu Hristiyanlığa ilgisi olduğu, hatta o dine geçmek istediği şeklinde yorumlasalar da bu bühtan atmaktan ileri gidebilecek bir iddia değildir. II.Mehmet’in Hristiyanlığa olan ilgisinin Roma’nın fethine duyduğu arzu ile sınırlı olduğu, görülmektedir. İstanbul’un fethi ile Ortodoks Hristiyanları himayesi altına alan II.Mehmet’in, Roma’yı da fethederek Katolik Hristiyanları da himayesi altına almak ve böylece Roma İmparatorluğunu yeniden meydana getirmek düşüncesinde olduğu anlaşılmaktadır. II.Mehmet, döneminde yaşayan önemli İtalyan ve Yunan bilim insanları ile tanışmaya, onları divanına çağırıp sohbet etmeye, görüşlerini almaya büyük önem vermiştir. Trabzonlu Amuritutes, İmrozlu Kritovulos, Ancanlı Cicero bu insanlardan bazılarıdır.
Dünün ve hatta bugünün İslami liderlerinden farklı bir bakış açısına sahip olan II.Mehmet, Venedik’ten Gentile Bellini ’yi getirterek portresini yaptırmıştır. Sarayda Yunan ve Latin klasiklerinden oluşan nadide bir kütüphaneye sahip olan II.Mehmet’in, kütüphanesinde; 13yy’a ait bir Homeros, Roma ve Bizans İmparatorlarının hayatını anlatan bir cilt, Komnenos İmparator ailesinin hayatını anlatan bir cilt, Hipokrat’ın, Galen’in, Mikhael Psellos ve bazı diğer yazarların eserlerini içeren bir tıp kitabından, dönemin önde gelen coğrafya kitaplarından Ptolemaios Atlası’na kadar nadide ve önemli eserleri barındırması dikkat çekicidir. Prof. Dr. Celal Şengör’ün katkıları ile Ptolemaios Atlası restore edilmiş ve tıpkı basım olarak yayınlanmıştır . Bugün Topkapı Sarayı’nda Çinlileri kıskandıracak muhteva ve çoklukta bulunan çini ve porselen koleksiyonun ilk adımları yine II.Mehmet döneminde atılmıştır . İstanbul’da ve Anadolu’da bulunan Roma (Bizans) tarihi eserleri (lahitler, heykeller) II.Mehmet döneminde Topkapı Sarayı’nda toplatılmış ve hiç küçümsenmeyecek bir koleksiyon oluşturulmuştur. Fakat II.Mehmet’in oğlu II.Beyazıt döneminde bu eserler dağıtılmış ve bu geniş çaplı koleksiyon imha edilmiştir. Bu olay Kemal Paşazade’nin Tevarih-i Al’î Osman adlını taşıyan ve II.Beyazıt dönemini konu alan eserinde nakledilmekte ve bu olayın doğruluğu kanıtlanmaktadır .
II.Mehmet’in dehası yerli entelektüellerden çok gayri Müslim entelektüeller tarafından ilgi ve hayranlıkla karşılanmıştır. Kendisi de bu yabancı entelektüellere ilgi göstermiş, onlara mükâfatlar vermiş ve iltifat etmiştir. Berlingheri, Geografia’sını; Roberto Valturio da, De Re Militari adlı önemli eserini II.Mehmet’e sunmayı arzu etmiştir.
Trabzonlu Amirutzes, II.Mehmet’e hayranlığı en belirgin olan entelektüellerdendi. Yazdıklarında II.Mehmet’i bolca övmüş ve dehasını dile getirmiştir; bu hayranlık onu Müslümanlığa yaklaştırmış ve bir süre sonra Müslüman olmasına sebep olan etmenlerden biri olmuştur. Dönemin Bizanslı tarihçisi İmrozlu Kritovulos eserlerinde; II.Mehmet’in Helen kültürüne olan ilgisini büyük bir iltifat ile anlatmış ve Fatih’in bir Helen İmparatoru olduğundan bahsetmiştir. II.Mehmet’in kütüphanesinde Büyük İskender’in hayatını anlatan ciltler bulunduğu ve defterlerinde İskender ile alakalı anekdotların olduğu bilinmektedir. Büyük Alman şarkiyatçı Emile Jacobs’un ölümünden dokuz yıl sonra yayınlanan ve II.Mehmet’in kitapları ile ilgili yazdığı yarım kalmış makalesinde; “Burada, içerikleri, son Paleologların yıkılmış imparatorluk toplumu için artık ölü olan kodeksleri değil, yaşam nefesi veren, ileride yapılacak şeyler için besin sağlayan, bilgi ve şöhret heyecanı uyandıran el yazmaları görüyoruz. Bunlar imparatorun bize hediye ettiği, kendisinin de eski Yunanlı yazarların tekrar keşfine ve ayağa kaldırılmalarına, Rönesans’ın insanlığa bahşettiği mutluluk ve varlığa katkısının olduğunun yaşayan şahitleridir.” Emile Jacobs’un bu sözlerini, genç ve Müslüman bir kişilik için beş yüz yıl sonra yazmış olduğu hususu önemle dikkate alınmalıdır. İmparatorun dehasını ve dünya bakışını daha yakından incelemek ve tanımaya çalışmak, onu anlamlandırmak gerekmektedir.
Roma İmparatoru olmak isteyen, son derece zeki ve entelektüel birikime sahip olan II.Mehmet, Roma’nın fethine hazırlanırken henüz kırk dokuz yaşında vefat etmiştir. Bu bağlamda zehirlenme iddiaları ortaya atılsa da, bu konu bir sır olarak kalmıştır. Ölümünün ardından, Roma fethine hazırlanan imparatorluğu vahim bir taht kavgası ile sarsılmış, imparatorun cenazesini bile kaldırmaya vakit bulunamamıştır.
Bu kavganın en büyük zarar göreni ise II.Mehmet’in her anlamda geliştirdiği Osmanlı İmparatorluğu olmuştur.

Gökhan Çantaoğlu

Kaynak

Halil İnalcık(Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ 1300-1600) sf.189.
Kritovulos Tarihi 1451-1467, (Heyyamola Yayınevi) 2012.
İbn-i Rüşd , Gazali’ye karşı, felsefe ve dinin uzlaşabileceğini ve tam bir tanrı bilgisini edinebilmek için akli istidlalin gerekli olduğunu savunmuştur.(Halil İnalcık-Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ 1300-1600-YKY)Mayıs 2003.
Gentile Bellini 1430’da Venedik’te doğumlu, İtalyan ressam.(Halil İnalcık Osmanlı Sultanları-İSAM) Mart 2010
Klaudios Ptolemaios, Coğrafya El Kitabı (Boyut Yayınları) 2017.
10.000’den fazla özgün ve değerli parçanın bulunduğu bu koleksi-yon, Çin dışındaki en büyük porselen koleksiyonu olması, 13. yüz-yıldan 20. yüzyıl başına kadar uzanan kesintisiz tarihi ve ihraç por-selenlerin gelişimini göstermesi sebebiyle büyük önem taşımak-tadır. (http://www.topkapisarayi.gov.tr/ tr/ content/%C3%A7-ve-japon-porselenleri).
Tevarih-i Al-i Osman – toplam on defterden oluşan bir eserdir. Eserin her cildi bir padışaha ayrılmıştır. İbni Kemal II. Bayezıd devrine kadar olan yedi defter yazıp II. Bayezıd’a takdim etmiştir.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

  1. Kaan Virlan dedi ki:

    Fatih’i anlayabilmek adına detaylı ve sade bir giriş yazısı olmuş. Ellerinize sağlık.