Bülent Ersoy’un Dönem Gazetelerinde Temsili Üzerinden; 1980 Darbesi Döneminde Cinsiyet Geçişi ve Bülent Ersoy Yasağı

04.07.2020
Bülent Ersoy’un Dönem Gazetelerinde Temsili Üzerinden;             	         1980 Darbesi Döneminde Cinsiyet Geçişi ve Bülent Ersoy Yasağı

1952 yılında Türkiye’de, erkek cinsiyeti atanarak dünyaya gelen Bülent Ersoy; Türkiye müzik tarihine adını “Diva” olarak kazıdı. Ancak Ersoy’un bulunduğu konuma gelişi engelsiz bir koşunun sonucu değildi. Henüz Türkiye’de cinsiyet geçiş ameliyatının yasal olarak tanınmadığı yıllarda gözünü karartarak kararını aldı ve 1981 yılında Londra’da cinsiyet geçiş ameliyatı oldu. Ancak ameliyat olmadan önce de 1980 yılında “pembe kimlik” alabilmek için başvurmuş, başvurusu reddedilmişti. Tam da 12 Eylül 1980 darbesine denk gelen bu geçiş süreci, Bülent Ersoy için her geçen gün zorlaştı. Ameliyatı öncesinde de tanınmış bir sanatçı olan Ersoy’un yaşadıkları neredeyse her gün gazete manşetlerindeydi. Türkiye’nin 80’li yıllarında LGBTİQ+ bireylerin deneyimleri bir bütün olarak, basına Ersoy’un adı altında yansıyordu.*

bulent-ersoyun-donem-gazetelerinde-temsili-uzerinden-1980-darbesi-doneminde-cinsiyet-gecisi-ve-bulent-ersoy-yasagi

Görsel 1: Bülent Ersoy “hakime yönelik hakaret” suçundan tutuklandı.

* Hürriyet Gazetesi, 25 Ağustos 2005; Köşe yazısı, Yalçın Bayer

bulent-ersoyun-donem-gazetelerinde-temsili-uzerinden-1980-darbesi-doneminde-cinsiyet-gecisi-ve-bulent-ersoy

Görsel 2: Ersoy hakim karşısında erkek kıyafetleriyle iyi hal sergiliyor, Ekim 1980.

Yukarıdaki iki fotoğrafın tarihleri, 12 Eylül 1980 darbesi ile tamı tamına örtüşüyor. İlk fotoğrafta “kadın kıyafeti” ile, başı dik şekilde karakola götürülen Ersoy; bundan yalnızca bir ay sonra geri adım atmak zorunda bırakılmış. İkinci fotoğrafta mahkeme önünde “erkek kıyafeti” ile görülüyor. Hem para cezası hem de 11 aylık hapis cezasına mahkum edilen Ersoy, “bundan böyle ahlaka uygun davranması” koşulu ile ve de mahkemeye maskülen kıyafetlerle gelmesi sebebiyle tahliye edildi (Ertür ve Lebow, 2012: 403). Ersoy’un karşı karşıya kaldığı ıslah ve tek tipleştirmeyi KaosGL’de 2008 yılında yayınlanan röportaj haberde Lale Düşnar “Şiddet ve yasaklar üzerine kurulmuş, yedisinden yetmişine herkesi apolitize etmeyi, sustalı maymuna çevirmeyi amaçlayan, utanılası bir dönem. Bir eşcinsel olarak ‘12 Eylül’ benim için boşlukla eş değer.” diyerek anlatıyor.

cinsiyet-gecisi-ve-bulent-ersoy-yasagi

Görsel 3: Milliyet Gazetesi, 03.09.1980, sayfa 10.

               Görsel 3’teki haber küpürü, herhangi bir yorum yapmaktan veya bir tarafta durmaktan kaçınılarak yazılmış; tamamen somut bir dile sahip. Darbeden yalnızca dokuz gün öncesine ait olan haber, darbe döneminin LGBTİQ+ haklarına yönelecek saldırılar ve sahne sanatları üzerinde kurulacak baskının habercisi olarak yorumlanabilir. Ancak hem savcılık hem de gazete, Ersoy’un cinsiyet kimliğine yönelik doğrudan bir eleştiri yöneltmekten kaçınmış. Ersoy’un “kadın kılığı” söz konusu dahi edilmemiş. Bunun yerine ahlak, “mahrem yerlerini” halka açık alanda sergilemek gibi suçlamalar yapılmış. Darbeden dokuz gün öncesi ile birkaç ay sonrası arasındaki söylem farklarına bakarak, iktidarın nefret söylemi üretme konusundaki kendine güvenindeki değişim gözlemlenebiliyor.  Haber dili her ne kadar tarafsız gözükse de, yalnızca devlet yetkililerinin demeçlerine ve iddialarına yer verilerek Ersoy’un kendisi veya avukatından demeç alınmaması haberi yanlı kılıyor. Gazetenin okuyucularına iki tarafı da dinleme imkanı sağlanmamış, Ersoy’a uygulanan sahne yasağı basında da sansür olarak karşılığını bulmuş.

Görsel 4: Milliyet Gazetesi, 13.06.1981, sayfa 13.

Görsel 4’teki haber küpürü, Haziran 1981 tarihine gelindiğinde, 1 yıl öncesinde doğrudan ifade edilmeyen LGBTİ fobinin artık bir çekince olmadan dile getirilebildiğini gösteriyor. İstanbul Valisi Nevzat Ayaz, kararını aldığı yasağın sınırlarından tam olarak haberdar değil; heteroseksüel ve na-trans kadın ve erkekler haricindeki tüm kimlikleri eşcinsellik çatısı altında toplamaya çalışıyor. Trans kadın olan Bülent Ersoy ve tüm diğer trans sanatçılar da eşcinsel oldukları gerekçesiyle sahneden men ediliyorlar. Ancak Görsel 3 ile kıyaslandığında, dördüncü görseldeki haberin neredeyse yarısı Ersoy cephesine ayrılmış. Ersoy’un “Üzerinde beyaz elbiseleri” ile görüldüğü belirtilerek; okuyucunun gözü önüne getirilen Bülent Ersoy portresi Ersoy’un “kadın kıyafetli”, feminen hali. Ancak basının bu vurguyu yapmasının sebebinin gizliden gizliye Ersoy’un yanında yer almak mı yoksa “Ersoy hala akıllanmadı!” mesajı vermek mi olduğunu söylemek mümkün değil.

Görsel 5 ve 6: Milliyet Gazetesi, 21.03.1982, sayfa 12.

                Görsel 5 ve 6’da görülen haberin manşetinde Ersoy’dan herhangi bir imaya başvurulmadan “kadın sanatçı” olarak bahsediliyor. Devletin henüz kabul etmediği ve sahne yasağı devam eden Ersoy’un kimlik beyanını basın kabullenmiş gibi gözüküyor. Milliyet gazetesi özelinde, bu tarihten önceki haberlerde Ersoy ile okuyucu arasında bağ kurulmasına neden olacak ifadeler kullanılmamış. Ancak bu küpürde haber tamamen Ersoy’un bakış açısından ve empatiye olanak tanıyan bir dille yazıya dökülmüş. “Bakışlarından ‘umut’ duyguları okunuyordu.” vurgusu haber için bir gereklilik olmadığı halde eklenmiş.

Görsel 7: Milliyet Gazetesi, 19.09.1987, sayfa 13

                1987 yılında Türkiye sokakları darbe baskısından sıyrılma aşamasında yeniden protesto yürüyüşlerine sahne olmaya başladı. 17 Mayıs’ta 80’lerin ilk kitlesel kadın yürüyüşü, 20 Eylül’de ise darbe sonrası ilk işçi mitingi gerçekleşti. Halkın “sol” kesimi için durum böyleyken üniversitelere türban yasağı getirildi. Ancak bu da açlık grevi, üniversite işgali gibi sert tepkilere sebep oldu. Böylece 87 yılında darbe iktidarına karşı birbirinden çok ayrı gruplardan sesler yükselmeye başladı. Bülent Ersoy’un sahne yasağının kaldırılmasına dair ilk resmi talebini yapmak için bu yılı seçmesi ve bugüne dek sessiz kalmayı tercih ettiğini söylemesi tesadüf değil. Ancak Ersoy mektubunda doğrudan hükumete yönelik bir eleştiride bulunmaktan kaçınarak kendisini örnek vatandaş çerçevesine sığdırmaya çalışıyor. “Vatan haini değilim, fahişe değilim” derken kendisi haricindeki transseksüelleri ve vatan hainliği ile yargılanan herkesi karşısına alıyor. Haberde en ufak bir yorum yapmaktan dahi kaçınılarak sadece mektuptan kesitler verilmiş. Buna dayanarak 87 yılının gergin ve belirsiz siyasi ortamının gazeteleri taraf tutmaktan alıkoydu söylenebilir. Haberin gazetenin “magazin

servisi” kısmında yer alması ise ilginç; dönemin başbakanına yazılan mektubu ve AİHK’ye başvuru tehdidini içeren haberin siyasi bir haber olarak değil magazin olarak sınıflandırılması hala Türkiye’de LGBTİQ+ hak mücadelesinin ciddiye alınmadığına işaret ediyor.

                    Sonuç olarak; dönemin gazete haberlerinin hem içeriklerini hem de satır aralarını baz alarak Bülent Ersoy’un ameliyat ve sahne yasağı süreçlerinin sancılı geçmesinin 1980 askeri darbesi ile doğrudan bağlantılı olduğu söylenebilir. Ersoy’un hayat şartları darbe yönetiminin ilk ve en güçlü yıllarında zorlaştığı, darbe iktidarının kalkmasına yaklaştıkça diğer toplumsal hareketlerle paralel olarak Ersoy’un da sahne yasağına karşı harekete geçtiği görülmektedir. Gazetelerin belirsiz dönemlerde Ersoy lehinde ya da aleyhinde herhangi bir söylemde bulunmaktan kaçınması; iktidarın basın üzerindeki tehditlerine işaret ediyor. Darbe hükumeti, Bülent Ersoy ve basın arasındaki karmaşık dengelerden oluşan ilişki; Türkiye’nin LGBTİQ+ hakları ile baş etmeye çalışırken geçtiği değişken süreçlerin de temsili niteliğinde.

EBRU BATUR

KAYNAKÇA

Ertür, Başak, ve Alisa Lebow. (2012) “Bülent Ersoy’un Kanunla İmtihanı.” Cinsellik Muamması (haz. Cüneyt Çakırlar, Serkan Delice)

Milliyet Gazetesi Arşivi, http://gazetearsivi.milliyet.com.tr/.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.