Edebiyatın Gamlı Prensesi Tezer Özlü

30.07.2019
Edebiyatın Gamlı Prensesi Tezer Özlü

”Yaşam ve varoluş, birbirinden kesinlikle ayrılan iki olgudur  .İnsan kendi deliliği üzerinde ısrar etmelidir. Çünkü yaşam ancak henüz erişilmemiş, henüz denenmemişe varabilmek için sınırların zorlanmasıyla sanata varma çabasına ”varoluş” denir.

 

Çocukluğun Soğuk Geceleri

Tezer Özlü… Ne çok acı, ne çok yaşanmışlık sığdırmış şu kısacık romanına. Türk edebiyatının Gamlı-Lirik Prensesi Tezer Özlü. Otobiyografi olarak sunulan bu kitapta başta küçük yaşta bir kız çocuğun gözünden anlamlandırılmaya çalışılan hayatın zaman ilerledikçe bir kadın gözünden vazgeçmişliğini, çöküşünü okuyoruz. Kütahya’da doğan Tezer Özlü, İstanbul’da ilkokulu bitirdikten sonra Avusturya Kız Lise’sinde eğitimine devam etmiş ve birçok eleştirmen Çocukluğun Soğuk Geceleri için o zamanlarda yaşadığı doğu batı karmaşasını ve kültür şokunu yansıttığını söylüyor. Özgürleşme, yabancılaşma, yalnızlık ve çıkışsızlık konularına kitabında sıkça yer vermiş.


Her zaman okunan kitapların, takip edilen yazarların insanların ruh halini yansıttığına inanıyorum. Bu yüzdendir ki Tezer Özlü Kafka, Pavese ve Svevo’nun yaşamlarını araştırmış, onların izlerini sürüp düşüncelerini benimsemiş. Hatta bu yazarların mezarlarının başında onlarla konuştuğu ve araştırmalarının sonucunda Yaşamın Ucuna Yolculuk kitabını kaleme aldığı dile söyleniyor. Başından üç evlilik geçen Tezer Özlü aşka hiçbir zaman küsmeyen ve onu daima kovalayan bir kadın ama ne yazık ki evlilikten beklentisiyle yaşadıkları hiçbir zaman tam olarak örtüşmemiş. Çocukluktan gelen sıkıntılar, yaşadığı evlilikler ve hayatın adaletsizliği sonucu birçok kez intihar girişiminde bulunan Tezer Özlü meme kanseri nedeniyle 1986’da aramızdan ayrılıyor.


Kitaba geçecek olursak, küçük bir kız çocuğunun gözünden anlamlandırmaya çalışıyoruz dünyayı, zaman ilerledikçe bir kadının bakış açısından görüyoruz yaşanılanları. Varoluşunu sorgulamayı hiçbir zaman bırakmayan Tezer Özlü’nün zor zamanlarını okurken bazı yer yer duygulanıyor insan. Özellikle psikiyatri kliniğinde yattığı zamanları öyle yalın şekilde anlatmış ki bu sayfaları okuduktan sonra kitabı bir kenara bırakıp biraz dinlenmeniz gerekebilir. Bunun dışında bir genç kızın aşkı arayışını okuyoruz bu kitapta. Tabuları yıkan özgür bir kadın Tezer Özlü, onun için ”Hiçbir yerliydi, kimseye ait değildi, kimseye sahip değildi.”  deniliyor. Yaşadığı cinsel hayatı gizlemeyen bu kadın çoğu zaman eleştirilse de  amacına ulaştı Tezer Özlü, farklılıkları gösterdi, yazdıklarıyla birçok insanın tabularını yıktı.


Bazı kitaplar vardır, sayfalarca okursunuz su gibi akar, tek bir düşüncenin etrafında döner durur ve bunu uzattıkça uzatır. Tezer Özlü burada, bu kısacık kitabıyla yaşadığı tüm bunalımı anlatmış aslında. İçi duygu yüklü, her cümlesi yürek burkan cinsten. Yaşanılanları tüm çıplaklığıyla anlatmış olması belki de birçok insanın Tezer Özlü’yü sevme nedeni.43 yıllık yaşamında,7 eser bırakmış bizlere. Kesinlikle okunması gereken bir yazar Tezer Özlü ve başlangıç kitabı olarak da ideal bir kitap Çocukluğun Soğuk Geceleri. Bir yazarın hayatını okumak onun yazım tarzını anlamak, yarattığı karakterleri anlamak için en önemli basamaklardan biri.

Kalanlar

Gece ilerliyor. Korkularım büyüyorlar. Duruyorum. Kaldırımlara bakıyorum. Gözlerimi gökyüzüne dikiyorum ardından. İşte burada yüksek bir yapı. Ben gene iki BENLER oluyorlar bir BEN kaldırımda durmuş, yüksek yapıya bakıyor. İkinci BEN tepeden ölümlere uçuyor. Diğer benler nerelerde? Bilemiyorum. Tüm benlerimi toplayıp uçmak. Tramvayı aksi yönde beklediğimi anlayıp, caddenin karşısına ölümlere geçiyorum.”

Kitabın adından da anlaşıldığı gibi kitabın içeriği Tezer Özlü’den kalanlardan oluşuyor.  Birkaç günlük yazısı, denemeleri, hatta bazen sadece cümleleri. İçerisinde pek olay örgüsü yok denebilir. Yer yer anılarından bahsetmiş ama hepsi kısa kısa. Tezer Özlü’ye başlamak için uygun bir kitap olmayabilir. Özlü’yü biraz tanımış olanlar için ise muhteşem bir kitap .Pavese, Svevo ve Kafka’dan çok etkilen Tezer Özlü’nün bu yazarlarla kurduğu bağ bu kitapta daha çok pekişiyor.

Melankoliden, hüzünden beslenen bir kadın Tezer Özlü buna da karşı çıkmıyor zaten.  Onu okurken insanın karamsar bir ruh haline girmemesi elde değil .Kitabın başında da söylendiği  gibi;

”Bu kitapta Tezer’den kalanlar var.

Ardında bıraktıkları. Yaşadığı anların notları

Hiçbiri yayımlanmamış.

Ama yayımlanmak üzerine yazılmış.

Evet anları severdi Tezer.

Onları yazdı. Acıyla ,yalnızlıkla,

ama aynı zamanda coşkuyla, aşkla, dolu anlarını.

Anların anlarını.”


Aslında hepimizin içinde tuttuğu duyguları ortaya çıkarıyor Tezer Özlü, o karanlık gecelerde  daldığımız derin düşünceleri yansıtıyor. Kitabın genelinde Tezer Özlü’nün kendini bu dünyada bir türlü bir yere koyamama hissi hakim. Ne bir ülkeye, ne bir şehre ne birine ait olabiliyor. Kendi bedeninin, kendi benliğinin bile kendisine ait olmadığını düşünüyor sık sık ve bunu kağıda döküyor. Ondan kalan an’ları okumak onu biraz daha derinden hissetmek için güzel bir tercih olabilir.

“…Dünyasındaki insanlardan biriydim. Onunla birlikte hiçbir şeyim ölmedi. İnsan ölümünü kendi kendine ölüyor.” 

 


Yeryüzüne Dayanabilmek İçin

İnsan neden yazar? Tezer Özlü daha ilk sayfalardan kendisine açık açık bu soruyu yöneltiyor bu kitabında. ”Dünya acılı olduğu için yazılır. Duygular taştığı için yazılır.  İnsanın kendi zavallılığından sıyrılması güç bir işlemdir Ama insan bir kez bu zavallılıktan sıyrılmayagörsün, o zaman yaşamı kendi egemenliği altına alabilir. İşte böyle bir egemenliği bir iki kişiye daha anlatmak için yazılır .Çünkü insanın kişisel özgürlüğü, kendi dünyasına egemen olmasıyla başlar. Dünyasına egemen olan insan acıları coşkuya, bunalımı yaratmaya, sevgisizliği sürekli aşka dönüştürebilir. Ben dünyama egemen olmayı edebiyatla öğrendim’ ‘diyerek bu sorunun cevabına ufak bir giriş yapıyor.  Bazı insanların zihinleri istemsiz olarak doğum yapar, bunu biz okurlar hissedebiliriz. Tezer Özlü de düşüncelerine zincir vuramayanlardan. Yer yer yazma eyleminin bir tür rahatsızlık ve hastalık olduğundan bahse de bundan epey keyif aldığı da kesin.

 Kitap gazetelerde yazdığı, yayımlanan derlemelerden oluşuyor. Kitabın içerisi farklı bölümlerden oluşuyor. Yer yer eleştiriler var yer yer Kafka, Zweig,  Pavese, Svevo gibi yaşamını büyük oranda etkileyen yazarlardan, hayat hikayelerinden yazdıkları kitapların yazım süreçlerinden bahsetmiş. Şu an hemen her yerde Kafka’nın Dönüşüm analizini bulabiliriz, ama emin olun Tezer Özlü’nün kaleminden bu analizi okumak size başka bakış açıları gösterecek. Oldukça bilgilendirici, sadece okunup rafa kaldırılmayacak bir kitap. Daha öncesinde diğer kitaplarında Almanya ile bağlantısını okuyucuya sunsa da taşlar bu kitapla tam anlamıyla yerli yerine oturuyor sanırım. Özellikle ‘’Yaşamın Ucuna Yolculuk’’ başlığı altında kaleme aldığı kitabın yazım süreci üzerine yazdığı yazı epey etki bırakıyor. İlginçtir ki kitap sonradan Türkçeye çevrilmiş. Almancayı ana dili gibi benimseyip kelimelerin zihninden Almanca olarak dökülmüş olması da onun bu dile ne kadar hakim olduğunu gösteriyor.

 Kitabı bitirdikten sonra insan ben burada bu şehirde ne yapıyorum diye sorguluyor. Tezer Özlü yaşamı boyunca film festivallerinden kitap fuarlarına, tiyatro oyunlarından operalara gidiyor ve bunların hiçbir detayını atlamadan not alıyor. Üstelik bunlar farklı farklı ülkelerde. Şehirlerde demiyorum, ülkelerde. Burada yaşadığı olayları, ödül alan kitapları, filmleri analiz ediyor ve bizlere aktarıyor. Sadece Türk ve Alman yazımı ve sineması değil tüm dünyaya açılmış bir kadın. Özellikle sinemaya ilgisi olanlar için film festivallerinden bahsettiği bölümler keyifli bir okuma sunacak gibi gözüküyor. Bunun yanı sıra farklı kapılar açıyor Özlü, kitap yeni dünyalara kapı açıyor. Sadece film değil, birçok yazar, tiyatro oyunu, kitap adı öneriyor. Bunu açık açık yapmıyor tabi ki ama öyle güzel şekilde anlatıyor ki gördüklerini ve yaşadıklarını ben de izlemeliyim ben de okumalıyım diyorsunuz.
 Dünya edebiyatına, sinemasına giriş için harika öneriler barındıran bir kitap. Röportajlar, alıntılar oldukça fazla. Son bölümde Peter Weiss’den alıntıladığı gibi;
”Kültür bir şeye cesaret edebilme sorunudur. Okumaya cesaret edebilme, inanmaya cesaret edebilme, görüşlerini açıklayabilme cesaretidir.” Ki bu alıntı da biz okurlara Tezer Özlü’nün Türk edebiyatındaki en cesur kadınlardan biri olduğu gerçeğini bir kez daha hatırlatıyor.

Yazan: Bahar BOSTAN

Kaynak: Yeryüzüne Dayanabilmek İçin- Tezer Özlü

Kalanlar- Tezer Özlü

Çocukluğun Soğuk Geceleri- Tezer Özlü

https://www.biyografya.com/biyografi/5058

http://www.kimkimdir.gen.tr/kimkimdir.php?id=3715

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.