Erich Zann’ın Müziği

Erich Zann’ın Müziği

Bir hikaye düşünün, siz hikayeye kendinizi vermeye çabalamadan sizi içine alan bir yapıt. Özellikle gotik edebiyatında oldukça önem taşıyan bu nitelik, hikaye ve okur arasındaki ilişkiyi kolayca oluşturur. Okuru kendine çeken bir dil, okurun üzerinde yaratılmak istenen etkiyi, ruh halini, duyguları da kontrol altına alabilir. Bu durumun çok güçlü bir kalem gerektirdiği aşikar elbette.

Eserlerinde korku ve bilimkurguyu birleştiren ilk isim olarak bilinen Howard Philips Lovecraft’in, 1921 yılında kaleme aldığı The Music of Erich Zann (Erich Zann’ın Müziği) hikayesi işte tam da yukarıda bahsettiğim özellikte bir hikaye. Bu hikayede, bambaşka bir sanat dalı olan müziğin, kelimelerin arasına nasıl böylesine ince yerleştiğine ve okurla ilişki kurmayı gerçekten başardığına şahit olacaksınız.

“It is a mistake to fancy that horror is associated inextricably with darkness, silence, and solitude.”* Korku için böyle bir cümle söyleyen Lovecraft, bu hikayeyle söylediklerini de adeta kanıtlıyor. “Erich Zann’ın Müziği”nde, adından da anlaşılabileceği üzere, müzik ve korkuyu ilişkilendiriyor Lovecraft.

Yerel bir tiyatro orkestrasında çalan dilsiz bir müzisyen olan Erich Zann ile bir üniversite öğrencisinin etfrafında oluşuyor bu hikaye. Rue d’Auseil sokağında bir daire bulan öğrenci, kendinden başka bir tek Erich Zann’ın olduğu apartmandaki bu daireye yerleşiyor. Geceleri duyduğu, Erich Zann’ın müziği, viola da gamba (viol)  isimli perdeli, yaylı bir çalgıdan geliyor. Zann’ın çaldığı bu enstrüman, öğrenci üzerinde şaşkınlık uyandırıyor ve kendisiyle tanışmaya gidiyor. İçeri girdikten sonra öğrenci, Zann viola da gamba çalarken evin penceresinden, başka dairelerden görünemeyen sokağın sonuna bakıyor. Bu durumdan ve öğrencinin varlığından rahatsız olan Zann, öğrencinin, enstrümanını duyamayacağı diğer katlara taşınmasını istiyor. Taşınmasının ardından öğrenci, bu garip müziği dinlemek için Zann’ın kapısının ardına geçiyor. Duyduğu ürpertici çığlıklar sonucu kapıyı çalıyor ve Zann tarafından içeri alınıyor. Zann, bir şeyler yazarak iletişime geçmeye çalışırken dışarıdan gelen rüzgar ve akıl almaz sesler üzerine, hırslı bir şekilde viola da gambasını tekrar çalmaya başlıyor. Bu kaos, endişe ve yüksek ses ortamında öğrenci de camdan dışarı bakarak ne olduğunu anlamaya çalışıyor. Öğrencinin gördüğü, başka bir boyutta, karanlık ve sonsuz bir uçurum, Zann’ın sırrını çözmesine yetiyor; Zann viola da gambayı dışarıdaki görünmez ve bilinmez yaratıkları pencereden uzak tutmak için çalıyor. Zaman geçtikçe o çalmaya devam ediyor. Artık Zann’ın ölmüş bedeni hala viola da gambayı çalarken öğrenci bu semtten kaçıyor. Öğrenci, yıllar sonra bile haritalardan Rue d’Auseil isimli bir yeri ne bulabiliyor, ne de başkalarından duyuyor.

Bu farklı kurgunun yanı sıra Lovecraft’ın anlatımıyla hikayenin her saniyesinde tüyleriniz ürperiyor. Etkileyiciliği son kelimeye kadar süren ve ritmini hiç haybetmeyen “Erich Zann’ın Müziği”, hikaye bittikten sonra insanı düşünmeye itiyor. Birçok şarkıya, kısa filme, çizgi romana esin kaynağı olmuş bu gerilim dolu hikayenin geçtiği Rue d’Auseil sokağı gerçekte var olan bir yer değil. Peki bunun altında bir anlam aramalı mı? Yazarın, Rue d’Auseil ismini Fransızcada “au seuil” kelimesinden türettiği düşünülüyor. Bu kelime ise Fransızcada kapının girişi, eşiği anlamında kullanılıyor. Hikayedeki öğrenci, Zann’ın müziğini kapının eşiğinde dinliyor. Oldukça ince işlenmiş anlatımından başka, Lovecraft kelime oyunlarıyla da zekasına hayran bırakmayı başarıyor.

Hikayenin üzerinizdeki etkisinden sonra, bu korkuyu ister irdeleyin, ister vazgeçin. Yalnız, Lovecraft’ın bu sözü aklınızın bir köşesinde bulunsun, “Searchers after horror haunt strange, far places.”**. Heyecan dolu okumalar dilerim.

* “Korkunun ayrılmaz bir şekilde karanlık, sessizlik ve yalnızlık ile ilişkilendirilmesi bir hatadır.”

** “Korkudan sonra araştıranlar, garip, uzak yerlere uğrarlar.”

İpek ÖZEL

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.