ERNEST HEMINGWAY’I TERK EDEN TEK KADIN MARTHA GELLHORN

21.12.2018
ERNEST HEMINGWAY’I TERK EDEN TEK KADIN  MARTHA GELLHORN

 

 

“Kendimi bir başkasının hayatındaki dipnot olarak görmüyorum.” bu cümle tarihteki ilk kadın savaş muhabiri olan Martha Gellhorn’a aittir. Güçlü kadınlar kimseden yardım istemezler, birilerinin gölgesinde kalmaktan rahatsız olurlar. Bu nedenle Gellhorn, Ernest Hemingway’in isminden ve imkânlarından yararlanmamıştır. Sevdiği için onunla birliktedir, hedeflerine ulaşmak için kendi çalışmıştır. Bu süreçte de Hemingway onun çalışmalarına destek olmak yerine, yolunu tıkamıştır. Martha Gellhorn çok güçlü bir kadındır. “Kadınlar içlerindeki gücü fark ettiklerinde, fark yaratabileceklerini anlayacaklar. Kimsenin gölgesinde kalıp, korumasına ihtiyaçları olmadığını görecekler,” demiştir. Beraber olduğu kadınlara dengesiz ve kimi zaman duygusal anlamda zorbaca davranan Hemingway’i terk eden tek kadın Martha Gellhorn’dur!

“Seni, uğruna savaştığımız amaçları sevdiğim kadar çok seviyorum. Seni tıpkı özgürlüğü, saygınlığı sevdiğim kadar, bütün insanların çalışma haklarını sevdiğim kadar çok seviyorum.”
― Ernest Hemingway, Çanlar Kimin İçin Çalıyor 

gellhorn-1531409328.jpg

GELLHORN IN 1946, THE YEAR SHE DIVORCED ERNEST HEMINGWAY.

martha_gellhorn_300-350x512.jpg

Martha Gellhorn on a hunting trip in Idaho, circa 1940. Photograph by Robert Capa. From Washington University Libraries, Reporting America at War Photos.

Ernest Hemingway babasının trajik intihar olayının, kendisini oldukça etkilediği ve sonrasında adeta kendisini suçladığı, Hemingway’in son yıllarında oldukça depresif bir şekilde yaşadığını ve iki aylık tedaviden sonra babası gibi intihar ettiği bilinmektedir. Hemingway’in renkli hayatında dört eşi olmuş ve her seferinde birbirinden çok farklı kadın karakterlere âşık olmuştur. Bu kadın tiplerinden en özgür ruhlu olanı, Hemingway’in harika romanı “Çanlar Kimin için Çalıyor” u yazmasında ilham veren kadın Martha Gellhorn. Martha Gellhorn, 1908 ile 1998 yılları arası yaşamış, özellikle II. Dünya Savaşı döneminde savaş muhabirliği yapmış bir gazetecidir. Hemingway ile 5 yıl kadar evli kalmış ve inişli çıkışlı bir ilişkileri olmuştur. Hemingway’in üzerinde bıraktığı etki, yazarın en güçlü romanına yansımıştır. Kadın hakları savunucu bir annesi ve doktor bir babası olan Martha Gellhorn, XX. yüzyıla en yakın şekilde tanıklık etmiş bir yazar olmuştur. 1934 yılında Almanya’yı öğrenci kimliği ile gezme fırsatı yakalayan Gellhorn, faşizm ile ilk tanışmasını unutmamıştır.

Gazeteci ve yazar Martha Gellhorn, 1936’da 28 yaşındayken Key West’te bir barda Ernest Hemingway ile tanışmıştır. O sırada 37 yaşında olan, evli ve üç çocuk babası Hemingway İspanya iç savaşını yerinde izleyip yazmaya hazırlanıyordur. Gellhorn da ona eşlik etmeyi kafasına koyar ve Hemingway’ın peşinden İspanya’ya yola çıkar. Gri flanel pantolonunu ve rüzgârlığını giyip sırt çantası ve konserve yiyeceklerle dolu torbasını sırtlanan Gellhorn 1937 Mart’ında Fransa-İspanya sınırını yaya kat etmiştir. Cebinde yalnızca 50 doları vardır ve tek kelime İspanyolca bilmiyordur. Gellhorn, güzel fiziği, zeki bakışları, maceracı, renkli kişiliği ve başarıya odaklı olması ile Hemingway’i oldukça etkilemiştir. Gazetecilerle yabancı basın mensuplarının polis memurları, subaylar ve Hemingway’in “savaş orospuları” adını verdiği fahişelerle birlikte yemek yedikleri uzun tahta masaların bulunduğu odada herkes bir ağızdan konuşuyor, sigara dumanından göz gözü görmüyordur. Hemingway’in onu, “Geleceğini biliyordum evlat, çünkü ben öyle ayarladım,” diyerek karşılaması karşısında Gellhorn hiç öfkeye kapılmamıştır. Hemingway bu otelin arkaya bakan ve karşı tepelerdeki faşistlerin ateş menzilinden uzak olduğunu düşündüğü iki odasını kendine ayırtmıştı. Hemingway ilk gece Gellhorn’u odasına kilitlemiştir. Gellhorn uzun bir süre kapıyı yumruklamıştır. Hemingway, otelin ayyaşlar ve kadın simsarlarıyla dolu olduğunu söylemiştir. Bu tavır karşısında küplere binen Gellhorn daha sonra yazdığı bir mektubunda, “Bahtsızlığın ne demek olduğunu o anda anlamalıydım,” demiştir.

Bu olaydan iki hafta sonra Gellhorn ile Hemingway ilk kez birlikte olmuşlardır. Aralarındaki büyük tutku herkes tarafından fark edilmiştir. Yalnızca, Gellhorn ona âşık değildir ve fiziksel açıdan onu pek de çekici bulmadığını dostlarına söylemiştir. Yine de, Hemingway’e büyük türde bir hayranlık duyuyor ve savaş konusunda bildiklerini ona borçlu olduğunu düşünmektedir. Üstelik, “ülkedeki tek tük sarışından biri olduğundan,” oldukça dikkat çekmektedir.  Otelin sürekli konukları arasında John dos Passos, Hemingway ile ortaklaşa bir belgesel film üzerinde çalışan Joris Ivens ve Daily Express gazetesinde çalışan Sefton Delmer vardır. Genellikle geceleri Delmer’ın odasında toplanır, bir yandan viski ve biralarını yudumlarken, bir yandan da Beethoven’in 5. Senfoni’sini dinlerler, Kral Alfonso’nun mahzenlerinden kalan şarapların tadına bakarak. O dönemde ekmek, et ve sigara vesikayla dağıtılıyor, kahve, sabun ve süt el altından çok pahalıya satılıyordur.

gray450.jpg

Martha Gellhorn and Ernest Hemingway in Sun Valley, Idaho, at the time of their wedding, November 1940. The photo was taken for Life magazine. CreditRobert Capa ©2001 by Cornell Capa

Amerika’nın en tanınmış savaş romanları yazarı, önemli bir gazetenin muhabiri ve yine savaş konusunda bir belgeselin yapımcısı olarak Hemingway İspanya’daki en önde gelen yabancı gazetecidir. Herkes, cepheye gidecek araç bulmakta zorlanırlarken, Hemingway’in emrinde bir ya da iki araba oluyordur. Onun cepheyi ziyaretleri askerlerin omuzlarını kabartıyordur. Bu arada Gellhorn ile Hemingway giderek daha da yakın olmuşlardır. Gellhorn, ötekiler gibi el pençe divan durmak yerine, Hemingway ile inceden inceye dalgasını geçiyor ve ona serseri anlamına gelen bir sözcükten türettiği “Scrooby” adıyla hitap ediyordur. Hemingway de ona “evlat” ya da “Mooky” diye sesleniyor ve gittiği her yere onu da götürüyordur. Herkese Gellhorn’un tanıdığı en yürekli kadın olduğunu söylese bile, genç kadın henüz bir silahlı çatışmaya tanık olmamıştır. Savaş taktikleri konusunda nutuklar çekiyor, nasıl korunacağı yönünde bilgiler vermiştir. Collier’s Weekly adlı haftalık dergi için yazılar yazan Gellhorn savaşın gündelik yaşamın bir parçası olduğuna inanıyordur. Ancak Hemingway’den, “Herkesinkinin değil,” yanıtını alınca Madrid sokaklarında gördüklerini kaleme almış ve insanların yaşamlarının nasıl bir anda karardığını anlatmıştır.

Hemingway’in varlığıyla kendini daha güvende hissetmiştir. Gellhorn artık bir “savaş gezgini” olarak çalışmaktadır.  Savaşla ilgili ilk yazısını 28 yaşında yazan biri olarak, artık herkesten, hatta birçok yönden Hemingway’den bile daha yetkin bir kalem haline gelmiştir. 1939’un başlarında Hemingway ile birlikte Küba’ya giderek bir eve yerleşen çift zamanlarının büyük bir bölümünü yazarak geçiriyorlardır. Hemingway “Çanlar Kimin İçin Çalıyor” romanı, Gellhorn ise “A Stricken Field” adlı konusu Prag’da geçen bir roman üzerinde çalışıyordu. Aynı yıl Gellhorn çalıştığı gazetede Finlandiya’ya gitmiştir. Asıl amacı Hemingway’den bir süre uzaklaşmak ve yeniden benliğine kavuşmaktır. Öte yandan, Gellhorn’un yokluğu Hemingway’de korkunç bir boşluk yaratmış ve onu yalnızlığa sürüklemiştir. Ocak 1940’ta Küba’ya dönen Gellhorn aynı gün Hemingway’e yazdığı nükteli, dokunaklı mektubunda, “Aşağıda imzası bulunan ben Martha Yabanarısı Şişko Domuz Hemingstein iş bu mektupla halihazır ve müstakbel kocama hiçbir surette kötü davranmayacağıma, her zaman üzerine titreyeceğime söz veriyor, nitelikli ve son derece duyarlı bir yazarın iki ay onaltı gün yalnız bırakılamayacağını kabul ediyorum,” demiştir ve mektubu Martha Gellhorn Hemingway imzasıyla bitirmiştir.

Gellhorn’un romanı 1940 Mart’ında yayımlanmıştır. Romanla ilgili ilk izlenimler ılımlı olmuştur. Eleştirmenler romanın kurgudan çok bir röportaj niteliği taşıdığına, anlatılanların gerçekte yazarın bir portresi olduğuna dikkat çekmişlerdir. Öte yandan, “Çanlar Kimin İçin Çalıyor” aynı yılın eylülünde basılır basılmaz büyük olay olmuştur. Gellhorn ise büyük bir kıskançlık duygusuna kapılmıştır çünkü kendi yazdıklarının çok kuru ve ruhsuz olduğu duygusuna kapılmış, yazısının büyüden yoksun olduğunu, Hemingway’de böylesi bir büyü olduğunu düşünmüştür. O yıl, Hemingway ikincisi karısı Pauline’den boşanmıştır ve Gellhorn ile evlenmiştir. Gellhorn 32, Hemingway 41 yaşındadır. Evlilik çeşitli gazetelere haber olmuştur, bir gazete bunu “çelikle çakmağın birlikteliği” olarak adlandırmıştır. Hemingway’in Küba’daki evinde Finca La Vigia da bir süre beraber yaşarlar, Gellhorn bu ev için, “Bu ev, pek çok modern yönleri ile, güzel bir çöl adası,” demiştir. Havana’nın tepelerine bakan, İspanyol koloni döneminin bir evi olan büyük ev, rengârenk orkideleri, cıvıl cıvıl kuşları, döküm döküm fuşya rengi begonvilleri ile adeta cenneti andıran bir havadadır.

Uzakdoğu’ya yapılan uzun bir yolculuktan sonra Küba’ya dönen çift üç yıl boyunca Küba ile Idaho arasında mekik dokumuştur. Hemingway 1943 yılının ilkyazına gelindiğinde zamanının büyük bir kısmını kumar oynayarak ve sürekli içerek geçirmektedir. Evliliğin temelleri çatırdamaya başlamış, Gellhorn onun sınır tanımaz bencilliğini, pasaklılığını artık kaldıramaz olmuştur. Gellhorn dergi için Avrupa’ya gideceğini söylediğinde Hemingway küplere biner, ancak ona eşlik etme fikrine de hiç yanaşmamıştır. Yine de Gellhorn, dokunaklı bir veda notu yazarak New York’un yolunu tutmuştur. Ne var ki, eve dönüş beklediği gibi olmamıştır, her ne kadar Gellhorn Avrupa’da iyi vakit geçirmiş olsa bile çünkü Hemingway sürekli olay çıkartmıştır. Karı koca her fırsatta para, ev ve iş konusunda birbirleriyle büyük tartışmalar yaşamışlardır. Gellhorn onun içkiye düşkünlüğünden şikayetçi oluyor, Hemingway sürekli kabadayılık taslıyor ve karısını aşağılayıcı hareketlerde bulunuyordur. Derken, bir gün Gelhorn ansızın Avrupa’ya gitmeye karar verdiğini ve Collier’s dergisine makaleler yazacağını söylemiştir. İstediği gazete ya da dergiye yazı yazmak gibi bir ayrıcalığa sahip olan Hemingway, böylece Gellhorn’un ayağını kaydırmak ile uğraşacaktır. Hemingway kendisini Shannon’a oradan da Londra’ya götürecek deniz uçağına yetişmek üzere apar topar New York’a giderken Gellhorn’a araca kadın yolcu alınmadığını söylemiştir. Norveç bandıralı bir gemide yer bulan Gellhorn 20 gün süren yolculuğun tek kadın yolcusu olarak, yolculuk sırasında günlüğüne, “Onu düşündüğümde içim sevecenlikten çok, dehşetle doluyor,” diye yazmıştır.

Gellhorn İngiltere’ye ayak basar basmaz Hemingway’in içkili bir eğlenceden dönerken bir trafik kazası geçirdiği haberini almıştır. Kaza sırasında başında derin bir yara açılmış ve 57 dikiş atılmıştır. Hemingway taburcu olup, baş ağrılarıyla Dorchester’e döndüğünde Gellhorn’u kocasına olan ilgisizlikle suçlamıştır ve ağır hakaretlerde bulunmuştur. Yasaklanmış olmasına karşın, Hemingway eskisi gibi içmeyi ve fotoğrafçı Robert Capa, yazar Irwin Shaw ve yeni tanıştığı dostlarıyla içki ve kumara olan düşkünlüğünü sürdürmüştür. Yeni edindiği dostlar arasında Avustralyalı bir muhabirin karısı olan 36 yaşındaki eski bir gazeteci de vardır. Mary Welsh adındaki bu ufak tefek, alımlı kadının Dorchester’deki odası Time-Life muhabirlerinin buluşma yeri olmuştur. Gellhorn’u çileden çıkarmak için her yolu deneyen Hemingway onu sıklıkla gözyaşlarına boğmuştur. Bir akşam kendisini bağışlatmak amacıyla onu yemeğe davet etmiştir. Odaları ayrı olduğundan, Gellhorn’u almaya giderken Welsh ile karşılaşan Hemingway, karısına verdiği sözü unutup, yemeğe onunla birlikte gidecek kadar dengesiz bir ruha sahiptir. Bu arada Müttefikler iki yılı aşkın bir süredir Fransa’yı kuşatmaya hazırlanıyorlardır. 1944 yazının başlarında iki buçuk milyon erkek uygun hava koşullarını bekliyordur. Yazar, gazeteci, radyo habercisi ve fotoğrafçılardan oluşan 558 kişi de Kanal’ı onlarla birlikte geçmeye hazırlanıyordur. Aralarında ise Gellhorn yoktur.

Kadın olması ve artık Collier’s ekibinde Hemingway’den sonra gelmesi nedeniyle cephede olmak gibi bir hakka sahip değildir. Yine de Gellhorn Fransa’nın yolunu tutar, oraya varmıştır ve geri dönmüştür. Hemingway ve daha birçok kişi ise oraya ulaşamamıştır bile. Hemingway kayınvalidesi Edna Gellhorn’a yazdığı bir mektupta, “Martha insanları terk etmeye bayılır. Olayları abartmakta üstüne yoktur,” demiştir ve onun acımasız, bencil ve ilgisiz tavrına daha fazla katlanamayacağını dile getirmiştir. Oğluna yazdığı mektupta ise onu “zaman zaman yatağa atabileceği çirkin iki kadınla” değiş tokuş edebileceğini belirtmiştir.

Boşanma ise 1945 Noel’inden önce gerçekleşmiştir. Hemingway, Welsh ile evlenip Küba’ya yerleşmiştir. Martha adında yeni bir hizmetçi tutan Hemingway önüne gelene komutlar vermekten sonsuz bir haz duyduğunu söylemiştir. Gellhorn ise içindeki burukluğu bir türlü atamamıştır. Time muhabiri arkadaşı Allen Grover’e yazdığı hüzünlü bir mektupta ise, “İçimdekileri kime dökebilirim? Bana neden böyle davrandığımı anlatacak birileri yok mu? Kalıcı bir birliktelik yaşayabileceğim kimse yok. Tanrı beni başka yürek acılarından korusun. Ah, Allen gel elimi tut, ben de senin elini tutayım. Yaşam kıran kırana bir savaş,” demiştir. Gellhorn boşanma sürecinden sonra bir süre kendisini suçlar, beraberliklerinde, ilişkilerine mesafe ve zaman koyan hep Gellhorn olmuştur ve sonunda Hemingway’i terk eden de… Bir diğer arkadaşlarına yazdığı mektuplarda, “Keşke evlenmeseydim, bundan sonra yalnız olmayı tercih ederim” gibi ifadeler kullanmıştır. Cesur gazeteciliği ve savaş muhabirliğinin yanı sıra, Ms. Gellhorn, 5 roman, 14 küçük hikâye kitabı, 2 hikâye kitabı yazmıştır. Evliliği sonrası Londra’ya yerleşen Gellhorn, bir çocuğu evlatlık edinmiş ve kendisi büyütmüştür. Londra’da yerleştiği South Kensington’daki evi gazeteci ve yazarların toplantı yeri haline gelmiştir. 1979 yılında yazdığı otobiyografisi büyük ses getirmiştir.

Hemingway ise askerlik arkadaşına yazdığı mektupta Gellhorn’un kesinlikle bir “savaş orospusu” olduğunu yazıyordu. Gellhorn ise annesine, “Bir insanın böylesine korkunç bir yaratığa dönüşebilmesi için müthiş bir dehaya sahip olması gerekir,” diye yazmıştır. Hemingway’in 1961 yılında intiharına uzaktan tanık olan Gellhorn bir dostuna, “Varlığı yalnızca bir et yığınından ibaretti. Evin işlerini görmek ve salt gündelik bir spormuşçasına çiftleşmek için bana gereksinimi vardı. Aramızda bir iletişim yoktu. Aklımı kaçırmamak için kendimi cepheye, ateşin ortasına attım,” demiştir.

Gellhorn hayatının son dönemlerinde, “Çok ayrıcalıklıyım. Harika bir hayatım oldu, hak etmedim ama yine de harika bir hayatım oldu,” demiştir. 89 yaşında hasta ve neredeyse tamamen kör olan Gellhorn aşırı doz ilaç alarak intihar etmiştir.  Ölümünden sonra Martha Gellhorn Gazetecilik Ödülü’ne adı verilerek anılmıştır.

 

YAZAN: Merve ALEMDAROĞLU

Kaynaklar

 

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.