Kalenderîlik ve Kalenderîler

17.09.2018
Kalenderîlik ve Kalenderîler

Horasan Melametiliği’nin bir kolu olan kalenderilik ya da diğer adıyla kalenderiyye, 10. yüzyılda İran’da ortaya çıkmış olmasına rağmen teşkilatlanması 12. yüzyılı bulmuştur. Budist, Zerdüştî ve Maniheist düşüncelerin İslam çerçevesindeki hali diyebileceğimiz kalenderilik Orta Doğu ve Orta Asya’da cereyan edip çevresinde insan toplamayı başaran sufi bir akımdır. Kalenderiler dünya ile bağını kopararak Allah’a yaklaştığını düşünmüş, giyime, kuşama, geleneklere, şöhrete önem vermemiş, toplumdaki düzene karşı farklı bir yaşam anlayışını sürdürmüş, gezici dervişler olarak anılmışlardır. Gezici derviş olmaları geniş bir coğrafyaya yayılmalarında etkendir. Giysileri yünden veya at kılındandı. Başlarında at kılından külah ve boyun, kulak, bel, bileklerinde halkalar bulunurdu. Özensiz dış görünüşe önem verirler, dilencilik yaparlar, içlerinde çıplak dolaşanları bile olurdu.

Adem ile Havva tasviri.

Kalenderiler; cennetten kovulduğunda Hz. adem çıplaktı, vücudunda kıl yoktu, Allah’tan utandığı için mahrem yerlerini incir yapraklarıyla örttü, sonradan insan vücudunda kıllar çıktı. Bu dünyaya nasıl geldiysek öteki dünyaya da öyle gitmemiz için sonradan çıkan bu kılların ortadan kaldırılması gerekir düşüncesiyle saç, sakal, bıyık ve kaşları tamamen kazıyıp farsça çâr, çehâr (dört) ve arapça darb (vuruş) kelimelerinden oluşan çârdarb yani dört vuruş geleneğine uymuşlardır.

Onlara göre yüz şems (güneş), kıllar ise onun ışığını kaplayan buluttur. Güneş ancak bulut olmadığı zaman dünyayı aydınlatır. Bu yüzden dünya ile güneş arasındaki engellerin kaldırılması gerekir.
Kalenderiler ile başladığı ve yayıldığı düşünülen bu akımı abdallar da uygulamış, hatta bazı topluluklar Allah’ı da “tüysüz bir genç” (şâbb-ı emred) olarak hayal etmişlerdir.

Bağdat’ın 1258’de Moğollar tarafından istilasını ve düşüşünü betimleyen bir minyatür.

13. yüzyılda Moğol istilasından kaçıp gelen diğer pek çok topluluk gibi kalenderiler de Anadolu’ya yerleşmiş, bizim topraklarımızda da kendisini göstermiştir.

Hayali Bey kalenderiliğe bazı beyitlerinde şöyle değinmiştir;

“Bir kalenderhânedür âlem deyu îmâ eder.
Gel nazar kıl mâh-ı nevde şol tıraş olmuş kaşa”

“Aşk içinde ser verenler vardı serverlik yolun
Bu tıraşı çekmeyen bilmez kalenderlik yolun”

Moğol istilasının sosyal, siyasi, edebi hatta dini alanlarda bile Anadoluyu etkilediğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
13. yüzyıl Anadolusu bundan dolayı yesevîlik, vefaîlik, kalenderîlik, haydarîlik ve diğer sufi çevrelerin etkileşim noktası olmuştur.
Selçuklunun merkezi otoritesinin zayıflaması tarikatlara, sufi çevrelere kendi görüşlerini rahatlıkla yaymasına, inançlarını rahatça yaşamalarına olanak sağlamıştır.

Kalenderîliğin Anadolu’da yarattığı en önemli sonuç bektaşilik tarikatının doğuşunu hazırlamasıdır.
15. yüzyılda kalenderi kimliğiyle anılan zaviyeler 17. yüzyılda tamamiyle bektaşi zaviyelerine dönüşmüştür.
Alevi bir tarikat olarak varolan kalenderilik, sonraları Anadolu Aleviliği ve Bektaşîlik etrafında toplanmış, zaman içerisinde değişime uğramıştır. Bazısı “Allah, Hu, Hay” gibi sözler yerine “Ali, Hasan, Hüseyin, Muhammet, Fatma” adlarını anarlardı. Sünni ve şii tepkisi çeken kalenderiler melamiler gibi sürgüne uğramış, zamanla bağımsızlıklarını yitirerek bektaşilik içinde erimişlerdir.

Yazar: Beyza Nur KAYA

 

 

Kaynakça:
Hayâlî Bey Dîvânı – Ali Nihat TARLAN
Vardar Yeniceli Hayali Bey’in Divanında Kalenderilik İzleri – Serpil AKGÜL
Osmanlı Şiiri Antolojisi – Ahmet Atilla Şentürk

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.