Evren Genişliyor! Edwin HUBBLE

03.01.2019
Evren Genişliyor! Edwin HUBBLE

Bakış açını genişlet, ne yalnız ne de durağan değiliz!


“Pencereden dışarı bak, işaret parmağınla rastgele bir nokta seç. İşte orada 1milyon galaksi var!”
Kozmik adresimize uzaktan bir bakalım. İlk adresimiz tüm kötülüğümüze rağmen içinde yaşamamıza izin veren Dünya. Sonrasında biraz daha uzaklaştığımızda küçük mavi gezegenimize benzer birçok gezegene ev sahipliği yapan sistemle karşı karşıya kalırız. Tek başına sistemin kütlesinin %99,8’ini oluşturan merkezdeki Güneş’e merhaba! Çekim gücü güneş sisteminin 5 milyon yıl öncesinden kalmış 1 trilyon donmuş kuyruklu yıldız üzerinde etkilidir. Bu bizi de içine alan kümeye Oort Bulutu diyoruz. Henüz insanlık tarihinde o bulutsuyu görebilen kimse olmadı. Bizi duyularımızın ötesine taşıyabilen bilimle bu ikinci adresimizden de biraz daha uzağa gitme şansı yakalayabiliriz, ilerleyelim. Karşınızda içinde yaklaşık 200 milyar yıldız içeren Samanyolu var! Çubuklu sarmal tipte, 100.000 ışık yılı çapı olan Samanyolunda, sevgili yıldızımız Güneş oldukça tenha bir yerde, merkeze yaklaşık 26 bin ışık yolu bir uzaklıkta. İşte Samanyolu’ndayız, durun, tam da bu noktada bizi ilerisine taşıyan bir isim görüyoruz: Sayın Hubble!
ABD asıllı 20 Kasım 1889 tarihinde Missouri – ABD’de dünyaya gelen Edwin Powell Hubble, yaşamını ABD’de geçirmiş ve burada Oxford Üniversite’sinde hukuk eğitimi almış biriydi. Kariyerinin ilk döneminde avukat olarak çalışmış olan Hubble daha sonrasında astronomiye yönelmeye karar vermiş, hukuk eğitimi sonrasında Chicago Üniversitesinde Astronomi eğitimi almış ve yaşamının geri kalan bölümünü Wilson Dağı Gözlemevi’nde geçirmiştir.
20. yy’a kadar kozmos hakkındaki bilgimiz Samanyolu galaksisi ile sınırlıydı. 18. yy sonunda Fransız astronom Charles Messier (1730-1817), dağınık gaz ve toz moleküllerinden oluşmuş çok az ışık yayabilen bulutsuları keşfetmişti. Ancak aradan uzun bir yüzyıl geçmesine karşı bu bulutsuların gizemi tam olarak çözülemiyordu, bunların bir yıldız kümesi mi yoksa bir gaz bulutu mu oldukları saptanamamıştı. Mount Wilson Gözlemevi’nin 2,5 m’lik dev teleskopunu giderek uzak bulutsulara yönelten Hubble’ın, 1923 Ekimi’nde, Andromeda takımyıldızı içinde yer alan M 31 bulutsusunda Sefeit türünden değişken bir yıldızın görüntüsünü fotoğrafla saptamayı başarması, bu sorunun çözümü için önemli bir veri sağlamıştı. Sefeit türü yıldızlarda ışınım yeğinliğinin değişmesi belli bir devirlilik gösterdiğinden, bu devirin süresiyle yıldızın mutlak parlaklığı bulunur, mutlak parlaklık ve görünür parlaklık (kadri) arasındaki bağlantıyla yıldızın uzaklığı hesaplanabilirdi. M 31 bulutsusunda ve Üçgen takımyıldızındaki M 33 bulutsusunda çoğu Sefeit türünden birçok değişken yıldızı gözlemleyen Hubble, bu yeni keşfettiği bulutsunun uzaklığını bu yöntemden yola çıkarak 900.000 ışık yılı olarak belirledi. Samanyolu içindeki en uzak yıldızın uzaklığı 100.000 ışık yılı olarak bilindiğine göre bu bulutsunun Samanyolu dışında olduğu kesindi. Ayrıca bu bulutsunun gaz kümesi değil kalabalık bir yıldız kümesi olduğuna da bir kanıt oluşturan bu bulgu, uzayın yalnızca Samanyolu’ndan ibaret olmayışına ve başka gökadaların varlığına delil oluşturuyordu. Böylelikle kozmik adresimizin Samanyolu’ndan bir sonraki kuşağı olan, 35’in üzerinde gökadanın içinde yer aldığı Yerel Grup(Local Group)’u keşfe doğru açılan serüvende Sayın Hubble bize Andromeda’yı hediye etmişti. Bu keşfiyle başka gökadaların keşfine kapı aralayan Hubble, 1925’te bugün hala geçerliliğini sürdüren gökada sınıflandırmasını da astronomiye kazandırdı. Özellikle biçimlerine ve tayf sınıflarına dayanan Hubble sınıflandırmasına göre, gökadalar ya da bulutsular, elips biçimi, sarmal ve düzensiz bulutsular olmak üzere üç temel gruba ayrılır. Elips biçimi bulutsular, tüm bulutsuların yaklaşık % 17’sini oluşturur. Ortadaki bir çekirdeğin çevresinde tüm madde kütlesinin sarmal biçimde döndüğü sarmal bulutsular, bilinen tüm bulutsuların yaklaşık % 80’ini oluşturan en kalabalık gruptur ve normal sarmal ile çubuklu sarmal gibi iki alt sınıfa ayrılır. Üçüncü grup ise, genellikle Gökada dışında yer alan ve belli bir biçimi olmayan düzensiz bulutsulardır.
Gökadaların içinde Sefeitler’den başka nova türü ya da uzun devirli değişken yıldızların, yıldız kümelerinin ve dev yıldızların varlığını saptayan, hareketlerini belirleyen, başlıca yıldızlarının parlaklığını ölçen ve on sekiz ayrı gökadanın uzaklığını hesaplayan Hubble, 1927’de bu gökadaların yerden uzaklaştığını hatta uzaktaki gökadaların yerden uzaklaşma hızlarının daha fazla olduğunu farketti. Evren, gökadaların birbirlerinden uzaklaşma hızları ile birbirlerine olan uzaklıkları arasındaki oran sabit kalacak biçimde genişlemekteydi; bu sabit oran günümüzde Hubble sabiti olarak adlandırılır. Böylelikle Hubble o zamana kadar sabit ve durağan olarak bilinenin evrenin genişlediğini ispatlayarak kozmos hakkındaki tabuları yıkacak devrimi başlattı. Einstein’in izafiyet teorisinde de öngörmüş olduğu bu düşünce Hubble ile geçerlilik kazanmış ve evrenin sürekli genişlediği öngörüsü ışık tayfı kuramı da kullanarak delillendirilmişti. Bu aynı zamanda Big bang kuramına da ivme kazandıracak bir gelişmeydi.

 

Hubble uzay teleskobu*


Astronomiye yaptığı bu katkılarıyla tarihe ismini kazıtan Hubble, ışıltısını ve enginliğini ona sunan evrene 1953’te veda etti. 1990’da uzaya gönderilen teleskoba ismi verilerek uzayın derinliklerinde ona dair bir iz bırakıldı. Bu evrenden bir Hubble geçti!

 

Kaynakça:

Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi

National Geographic / cosmos

 

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.