Halk Bilimi Tarihine Dair

09.09.2018
Halk Bilimi Tarihine Dair

Halk bilimi, toplumun geçmişten günümüze gelenek ve göreneklerini, kültürünü sistematik bir biçimde ele alır. Halkın temel karakteristik özelliklerini, biçimini belirleyen toplumsal süreçleri ve yaşamını çözümleme amacı güden bu bilim, incelemeleri sayesinde insanların içerisinde bulunduğu toplumu ve çevreyi tanımasında, yaşanan olayları bir dayanak sunarak kavrayabilmesinde yardımcı olur. Halk bilimi, tam anlamıyla üzerine çalıştığı halkın özüdür.

Halk bilimine dair ilk örnekler bilinçsiz olarak 17. yüzyılda verilmiş olsa da terim olarak 19. yüzyılda Avrupa’da “folklore” yani halk bilimi olarak görülür. Folklor, halkı öğrenmek demektir. Bu terim Avrupa sosyal ve kültürel hayatının girdiği dönüşümle ortaya çıkmış ve bir disiplin hâline gelmiştir.

Halk bilimi inceleme yaparken halk mimarisi, beslenme, ekonomi, kalıp hareketler, bayramlar, halk oyunları gibi çeşitli sınıflandırmalarla alanlara bölünmüştür.
Ayrıca bu bağlamda; tarih, etnografya, etnoloji, sosyoloji, psikoloji ve diğer bazı bilimler ile bir ilişki içindedir.

Akılcılığa karşı doğan, İngiltere’den İsviçre’ye ve Almanya’ya yayılan romantizm öncesi ossiancılık akımı ile ortaya konan eserlerde geçmişe yönelik yararlanmalar başlar. İngiltere’de başlayan bu akım İsviçreli aydınların yüzünü köylerinin gelenek ve göreneklerine döndürür. Hatta Özkul Çobanoğlu’nun verdiği bilgiye göre, İsviçre’yi Fransız kültürü içinde kaybolmaktan koruyan bu faaliyetler zinciri olmuştur.

Almanya’da aydınlanmanın antitezine dönüşen romantizm akımı çok daha belirgindir. Onlar için geçmiş, geleceği güzelleştirmenin yolundaki bir köprü ve öğrenilmesi gereken bir derstir. Hem romantizm akımı hem Alman filozof J. G. Herder’in çalışmalarıyla halk bilimine olan ilgi artmıştır.

Halk biliminin Türkiye’deki gelişiminde şüphesiz ki geçmişten bizlere bilgi akışı sağlayan Orhun Abideleri, Kutadgu Bilig, Divânü Lügati’t Türk, Dede Korkut Kitabı gibi belli başlı eserlerin payı büyüktür.


Avrupa’dan 150 yıl kadar sonra kullanılan folklor terimi ile ilgili ilk yazılar 1913-1914 yıllarında yayımlanabilmiştir. Folklorden ilk defa söz eden Ziya Gökalp halkiyat terimini kullanmıştır.
Aynı dönemde Fuad Köprülü, Rıza Tevfik Bölükbaşı gibi yazarların da halk bilimi adına çalışmaları olmuştur.
Yapılan ilk resmi faaliyet, 1920 yılında “Hars Dairesininin kurulmasıdır. 1922’de bakanlık genelgesiyle konuyla ilgili kişilerden ve öğretmenlerden bir derleme yapılması istenmiştir.
Cumhuriyetin ilanı ile halkçılık ilkesinin kabulü, bu alanda olan çalışmalara hız kazandırmıştır.
Halk bilimi üzerine yapılan reformlar arasında Etnografya Müzesi’nin açılmasını, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nin kurulmasını gösterebiliriz.


Pertev Naili Boratav’ın 1939’da DTCF’de Halk Edebiyatı Kürsüsünü kurmasıyla bilimsel halk bilimi çalışmalarına da yoğunlaşılmıştır.
Bunların yanında Halkevleri, Türkiyat Enstitüsü, TDK, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Türk Halk Sanatları ve Ananelerini Tetkik Cemiyeti bu çalışmalara nicelik ve nitelik katan diğer kuruluşlardandır.
1966 yılında kurulan Milli Folklor Araştırma Enstitüsü, halk bilimcilerin devlet kurumunda istihdam sağlamasında önemlidir ancak halk biliminin akademik bir zemine kavuşması 1980 sonrasındaki aşamadadır.
Malesef tüm bunlara rağmen Türkiye’de halk bilimi hâla bir düzene oturtulamamıştır.

Yazar: Beyza Nur KAYA

 

Kaynakça:
Halkbilimi Kuramları ve Araştırma Yöntemleri Tarihine Giriş – Özkul ÇOBANOĞLU
Halk Bilimi/Folklor Tarihsel Süreç – Bircan KALAYCI
Türk Halkbilimi – Erman ARTUN
Türkiye’de Folklor ve Milliyetçilik – Arzu ÖZTÜRKMEN

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.