Güneşe Koşan Adamlar: Güneşli Pazartesiler

15.06.2020
Güneşe Koşan Adamlar: Güneşli Pazartesiler

Pazartesi çoğu kişi için haftanın yoğun ve keyifsiz bir başlangıcıdır. Kapitalist sistemin insanları içtimaya aldığı eşitsizliğin olduğu, kendimizi bıraktığımız noktada başkaları için sırtımıza yükler aldığımız, emek üzerinden sömürülerek insanlardan çok şeyler alarak az şeyler verildiği günün başlangıcıdır. Güneşli pazartesiler filmi işte o yoğun, keyifsiz, sanayileşmiş, kirli şehir ’in içinde her gün vapura binerek güneşe koşan adamların filmi. Bu adamlar sisteme karşı emeklerini aramaktadır.
Film kısa özetine baktığımızda 2000’lerin başında İspanyanın kuzeyinde bulunan liman şehri Vigo’da yaşayan altı arkadaşın çalıştıkları tersanenin kapatılmasıyla işsiz kalmalarını ve iş bulma sürecindeki yaşadıkları olayları hayata karşı mücadeleleri konu alınır. Rico’nun aldığı tazminat ile açtığı Tersane Bar altı arkadaş Santa, Jose, Amador, Reina ve Sergie’in buluşma noktası olmuştur.
Filmin geçtiği mekânlarda liman şehri olmasının da verdiği etkiyle sanayileşmenin şehri ele geçirdiği karamsarlık görülmektedir. Filmin çekildiği yıllar ve öncesine de bakıldığında işçi sınıfının verdiği, toplumsal mücadelenin güç kazandığı bir dönemdir. Dönemde yaşanan krizler, refah devleti modelinin rafa kaldırılmasından sonraki süreçte işçi sınıfının emeklerinin karşılıksız kalması, haklarının ellerinden alınması şeklinde ilerlemiştir.
İşçi sınıfının mücadelesini ve başkaldırışını filmin ilk sahnelerinden yönetmen bize anlatmaktadır. İşlerinden çıkartılan işçilerin grev ve protesto görüntüleriyle toplumdaki sınıfsal yapı izleyiciye aktırılır. Filmdeki 6 arkadaşın iş yerindeki evrakları imzalamadıkları sonucunda işten tazminatlarını alamayarak Aurora tersanesinden çıkartılmasının ve işçi-polis çatışması anlatılmaktadır. Her bir karakterin mevcut düzene ve hayata karşı ayrı ayrı mücadelesi görülür. Filmdeki karakterler de düzen tarafından düzenin dışına atılmıştır. Filmde kapitalist sistemin dışında çoğunlukla neoliberalizm’in etkileri fazlasıyla görülmektedir. Bu sistem insanlara boş zaman belirleyerek ihtiyaç belirler ve bu boş zamanda da onlardan bir şeyler almaya devam etmektedir.
Film bütünüyle Antipodes kavramıyla ilerler. Vigo şehrine karşıt olarak Avustralya’nın antipodes adaları fikrine göre bu karşıtlığı ideolojik sistem olarak Avustralya’nın yapısına vurgu yapar, örneğin; İspanyada işsizlik varsa orada yok şeklinde anlatılır.
Filmdeki karakterlerin tek tek yapısına baktığımızda verdikleri mücadele görülmektedir. Lino’nun yaşı gereği iş bulamamasının sonucunda gençlerle rekabete girmesi, saçlarını boyayarak, çocuğunun kıyafetlerini giyerek iş görüşmesine gitmesi, sistemin iş gücünü parçalandığı, işçilerin birbirine rakip olmasını ve yedek olarak görülmesini yansıtır. Genç iş gücünün 35 yaş sınırında kalması ve 40 yaş üstü bireylerin düzen tarafından dışlanması Lino karakteri ile gösterilmektedir.
Santa katıldığı eylemler sırasında kırdığı 8000 peseta değerindeki sokak lambanın parasını ödemek ile cezalandırılır. İşsiz olduğu halde haksız görülüp kırdığı lambanın parası istenmektedir. Santa parayı ödemeyerek bir Antipodes oluşturmaktadır. Bakıcılık işini ayarlayan Rico’nun kızı Nata, paranın 2000 pesetasını kendine alır. Çünkü sistemde çark böyle işlemektedir. Senin emeğinden kendisine pay çıkartır. Santa lambanın parası için “Hayır, benim için etik olarak çok daha fazla.” demesi ile parayı ödedikten sonra tekrar lambayı kırması, manevi ve etik olarak daha fazla olduğunu göstermektedir. Santa bu davranışlarıyla Sosyalizme ve sendikal mücadeleye inanan bir direnişçiyi yansıtır.
Filmdeki alt metinlerde oluşturulan diyaloglar düşünce yapısını oldukça yansıtmaktadır. Santa’nın çocuk bakıcılığı sahnesinde La Fontaine’nin Ağustos böceği masalını okuduğunda verdiği tepki “Kim yazdı bunu? Çünkü mevzunun aslı böyle değil! Ve neden bazılarının ağustos böceği doğduğunu açıklamıyor. Çünkü ağustos böceği doğdun mu bittin demektir. Söylemiyor onu tabii…” Santa, yorumuyla düzen karşısında seçme şansı olmadan düzenden dışlanılan ve kapitalizm altında ezilen kesimin sesi olmaktadır. Masal sahnesinde kültürel ürünlerde hâkim olan ideolojinin etkileri görülmektedir.
Neoliberal iktisadi ideolojinin ucuz iş gücü piyasasında yüksek saatli ve az ücretle çalıştırılması sonucunda hak talebinin de az olmasını, Jose’nin karısı Anna ile gittikleri bankada kredi almak istediklerinde karısının yanında mahcubiyet yaşamasına neden olmaktadır. Sistemde bankalar ihtiyacı olan kişilere kredi verdiğini topluma reklam etse de aslında kendi belirlediği şartlar doğrultusunda insanlara kredi vermektedir. Burada toplumun hak talebinde bulunmasında şartların kısıtlılığını, düzenin statüyü, sınıfsal yapıyı belirleyip şartlara uymayanların onun dışında kaldığı görülmektedir. Anna’nın Neoliberal sistemin getirdikleri doğrultusunda hayatlarını istedikleri gibi şekillendiremedikleri, bir çocuklarının dahi olmadıklarını söylemesiyle Jose ile ayrılma aşamasına gelmektedir. Amador karakteri de yine Jose gibi işsiz olması sebebiyle eşi ondan ayrılmış ve tek başına yaşayan bir adamdır. Filmde erkeklerin iş bulamaması, toplumsal olarak aile yapısında kadınların üstüne yük binmesi sonucu ilişkilerde yıpranmaya yol açmıştır. Işığın açık kalmasına takıntılı bir filozof olan Amador’un ışığın üstünde ölmesiyle antipodes oluşturulmaktadır. Amador, Siyam ikizleri hikâyesinde anlattığı gibi biri düşerse diğeri de düşer ve herkes sistem altında ezilir. Bu hikâye ile işçi sınıfının birlikte mücadele etmesi vurgulanmaktadır.
Sonuç olarak Güneşli pazartesiler filmi, Neoliberal çağın başlaması ve refah devleti modelinin sona ermesiyle bireyin haklarını koruyan, istihdamı yükselten ideolojik yapının bitişini göstermektedir. Topluma ve emekçi işçi sınıfına verilen hakların ellerinden alınması ile ağır şartların uygulandığı dönemde bireylerin işsizlik sonucunda büründükleri ruh halleri, varoluş çatışmaları, kendilerine ve çevresine olan etkileri, düşlerini gerçekleştiremeyen altı arkadaş ile anlatılmıştır. Sistemin birey üzerindeki etkisi kültürel unsurla eleştirilerek kişilerin mücadelesi gösterilmiştir. Bu anlatımla işsizliğin, işsiz kalan kişilerin suçu olmadığı, Neoliberal düzenin getirdiği süreç doğrultusunda bireylerin düzenden atıldığı gösterilmektedir. Kimi insanları Amador gibi düzenden atıp yalnız bırakarak, siyam ikizlerinden koparırken, kimi insanları Santa ve arkadaşları gibi güneşli bir pazartesi gününde birbirlerine bağlamıştır.
Güneşe koşanlara…
CANSU BEKAR

YAZAR BİLGİSİ
Cansu Bekar
Cansu Bekar,1997 yılında Eskişehir’de doğdu. 2015 yılında Eskişehir Gazi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Radyo televizyon/Grafik animasyon alanından mezun oldu. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Radyo, Sinema ve Televizyon bölümünden mezun olarak eğitimini tamamladı. Şu an Eskişehir’de yaşamaktadır. Sinema alanına duyduğu ilgisini yaptığı film eleştirileri ve araştırmalar ile devam ettirmektedir. Fotoğrafçılık ile uğraşan Cansu; resim çizmeyi, film izlemeyi ve yazı yazmayı seviyor. MozartCultures ekibinde yazarlık ve animasyon alanlarında çalışmaktadır.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.