Harlem Rönesansı: Yeni Siyahi Hareket
1920 ve 30’lu yıllarda New York’un Harlem bölgesinde yaşayan Afrika kökenli Amerikalılar arasında bir üretkenlik patlaması yaşandı. Afrika’daki geleneklerinden esinlenerek müzik, dans, resim, edebiyat ve tiyatro gibi sanat dallarında faaliyette bulundular. Bu akım, sanat tarihçisi Alain Locke’un 1925 tarihli The New Negro adlı kitabından sonra Yeni Siyahi Hareketi adıyla anılmaya başlandı ve bu kitap siyahi sanatçıların köklerine dönerek yaratıcılıklarını canlandırmalarının önünü açtı.
Amerika’da İç Savaş 1865’te sona erdi. O zamana kadar Afro-Amerikalıların yüzde doksan beşi köle olarak Güney’de yaşıyordu. Güney eyaletleri, özgürlüğünü kazanan kölelerin oy kullanma haklarına engel oldu. Çoğu hizmet yerlerinde ırksal ayrımcılık vardı. Daha sonra endüstrileşme sayesinde 20. yüzyılın başlarında kuzeyde oluşan iş imkanları sayesinde binlerce Afro-Amerikalı Kuzey’e göç etti.
Afro-Amerikalılar kuzey eyaletlerde yaşamlarını kurduktan sonra kimliklerini, kölelikten kurtuluşlarını ve Afrika ile olan kültürel bağlarını ifade etmek istediler. Harlem’de büyüyenlerin çoğu orta sınıf ve iyi eğitimli insanlardı. Kendilerini başarılı şekilde ifade edebiliyorlardı. İçinde bulundukları sanatsal faaliyetler ve üslupları kendilerine olan desteklerin artmasını, ırksal ve sosyal bütünleşmenin iyileşmesini sağladı. Afro-Amerikan kültürünün parçası olan resimler, yazılar, müzik ve danslar ilk kez ana akım Amerikan kültürünün parçasına dönüştü.
Siyahi yönetimden de güç alan Harlem Rönesansı sanatçıları aynı zamanda daha geniş çevreleri ve imkanlar sunma potansiyeli olan beyazların desteğine de bel bağlamış durumdaydılar. ‘’İlkel’’ olarak algıladıkları Afro-Amerikan kültürüyle özel olarak ilgilenen birçok beyaz işveren türedi.
Harlem Rönesansı’nda birçok sanatçı yer aldı. Bunlardan biri ‘’Afro-Amerikan sanatının babası’’ olarak addedilen, “Crisis” ve “Opportunity” gibi dergiler için yaptığı çizimler ve kapak tasarımları ile tanınan Aaron Douglas’tır. Ayrıca Güney California’dan Harlem’e taşınan William H. Johnson, Amerika sanat çevrelerinden takdir ve kabul gören ilk Afro-Amerikan kökenli sanatçı oldu.
Caz, Harlem Rönesansı’nın önemli bir parçasıydı ve zamanla toplumun içindeki farklılıkları gidermeye başladı. Önyargıların üstesinden gelinmesiyle birlikte caz müzik sayesinde sanatçılar her kesimle iletişim kurabilmeye başladı. Tüm Amerikalılar bu müziği dinleyip onunla dans etmeye başladı. Böylece ayrımcılıkları sonlandırmak için başarılı adımlar atmış oldular. Harlem Rönesansı tablolarında çoğunlukla caz orkestralarının yer aldığı gece hayatından sahneler, dans ve kabareler resmediliyordu.
‘’Kendinizi cazın ne olduğunu sormak zorunda hissediyorsanız, onu hiçbir zaman anlayamazsınız.’’ Louis Armstrong
Harlem’in yaratıcı patlaması, 1929’da yaşanan Dünya Ekonomik Bunalımı ile etkisini kaybetmeye başladı. Amerika’da hayatlarını emekleriyle inşa etmiş siyahi insanların varoluş mücadelesinin sanatsal yaratıcılıkla büyük bir patlama yaşadığı bu dönem, aynı zamanda ırkçılığa karşı büyük ve ders verici bir olay oldu.
Gülendam Dinç
Kaynaklar:
https://www.history.com/topics/roaring-twenties/harlem-renaissance#section_9
https://www.history.com/topics/black-history/harlem-renaissance