Hepimizin Hocası: Aristoteles

11.08.2018
Hepimizin Hocası: Aristoteles

 

Aristoteles’in hayatından bahsedeceğim bu yazının başlığını, onun bize öğrettiklerden yola çıkarak belirledim.Zira Aristoteles’in kendi asrına, dönemine sıkışıp kalmaması,  felsefe dünyasına yayılması, yüz yıllara ders veren bir hoca olması ve ardında  bıraktıklarının kendini ileriye taşıma kabiliyetinin bulunması,onu sonlanmayacak birdönemin hocası yapar nitelikte.  
Aristoteles, bugünkü adı Stavro olan, Yunanistan’ın kuzeyindeki Stageira’da, M.Ö 384 yılında doğdu. Alt sınıf bir aileye  mensup değildi. Babası da tıpkı büyükbabası gibi doktordu. Coğrafi konumdan doğduğu kent Makedonya’ya yakındı, bundan dolayı Makedon kültürüne uzak büyümedi. Babasının da dedesi gibi Makedon Krallığı ile sıkı bağlantıları vardı. Büyükbabası Nicomachus, Büyük İskender’in büyükbabasının hekimiydi, yani Aristoteles küçük yaşlardan beri saray çevresiyle tanışıktı. Bu faktör ise ilerleyen zamanlarda öne süreceği ilerici fikirlerin temelinde yatan  karakterine ve hayat görüşüne etki etti. Ailesinin biyoloji ve tıp alanıyla yakından ilgili olmasından kaynaklı, daha küçük yaşlarda çevresindeki canlılara, o canlıların yaşayış biçimine, yaşadıkları bölgeye,içinde bulunduğu doğaya ve doğanın devinimine derin merak duydu. Bu merak zaman içinde onun araştırmacı,eleştirel ve gözlemci yönünü geliştirdi.  
Doğaya karşı duyduğu ilginin başlangıç noktası olan babasını ve annesini küçük yaşta kaybettiğinde bir akrabalarının vesayetine verildiği ve gençlik dönemine kadar onun yanında bulunduğu kimi kaynaklar tarafından günümüze aktarılmış. O kaynaklardan biri olan Apollodoros’un Kronoloji’sinde, Aristoteles’in hayatını en  derin ölçüde değiştirip, ona bambaşka bir kapıyı aralayacak olan Platon ile  tanışmasının, on yedi yaşına tekabül ettiği söylenir. Yirmi yıl kadar Platon’un okulunda barınan ve o dönemlerde alabileceği en iyi eğitimin peşinden koşan genç Aristoteles, hatrı sayılır bir süre Platon’un akademisinde ders almasına ve belki de en başarılı öğrencisi olmasına güvenerek Platon’dan sonra akademinin idaresini ele alacağından emin durumdaydı. Zira Platon için Aristoteles, okulunu ileriye taşıyabilecek keskin zekalı bir neferdi, ne var ki ilerleyen dönemlerde, Aristoteles olgunlaştıkça görüşleri de derinleşti ve hocasıyla çok ciddi görüş ayrılıklarına düştü. Bazen Platon ile taban tabana zıt görüşlerin arkasına takıldı ve bu, çevresindekilerin onu saygısızlık ve nankörlükle suçlamasına sebep oldu. Bazılarına göre ise, özellikle doğa ve doğa bilimleri bakımından Platoncu görüşlere getirdiği eleştirel tavır,                Akademia’ya çıta atlatmıştı. Retorik sanatında başarılı olan Aristoteles, Sokrates’in retorik yöntemini de eleştirdiği için, dönemin Sokrates okulunu bir hayli rahatsız etmiş ve onların tepkilerini çekmişti. Akademia’yi bitirdikten sonra yakın dostu Hermias’ın kimi kaynaklara göre hizmetkarı, kimi kaynaklara göre ise kız kardeşi olan Herpyliss ile evlenmiş ve ondan ileride adına eser yazacak olduğu, Nikomakhus adlı oğlu doğmuştu . Hayatındaki tüm bu gelişmelerden  sonra, Hermippos’un Yaşamlar adlı eserinde bahsettiği doğrultuda, Aristoteles Atina’yı temsilen Philippos’a gittiğinde, Akademia’nın başına Ksenokrates getirilmiş, bu da Aristoteles’i büyük hayal kırıklığına uğratmıştı. Çevresi, Platon’dan ve Platon okulundan aldığı eğitimi hayatının her yerine yayan, bu eğitimin üstüne geniş ufkuyla değerler katmaya devam eden Aristoteles aleyhine verilen bu kararı doğru bulmamıştı. Aristoteles ise bu gelişmişliğinin ve açık zihninin kapılarını, Platon’un okuluna kapatıp, kendi okuluna açma kararı alarak uygulamaya koydu ve yirmi yıl eğitim aldığı okulda yöneticilik yapma emeli nihayete ulaşmayınca,adı Lykeion (Lyceum) olan, dünyanın her yerinden öğrenci çeken okulu, şimdiki adı Behramkale olan yerleşim noktasına kurmuş oldu.   
Zaman içinde ünü artan bu okulda, bilgece düşünmenin yanı sıra, konuşma ve tartışma sanatı da öğretiliyordu.  Aristoteles, ondan önce gelenlerin hitabet sanatını eleştirirken, önceki filozofların ve hatiplerin hatalarıyla aynı hatalara düşmemeye titizlik göstererek eğitiyordu öğrencilerini. Verdiği eğitimlerinin yanı sıra, çocukluğundan bu yana gelen doğa araştırmacısı yönünü kenara itmeyerek, Mitylene’de deniz hayvanları,onların yaşayışı ve deniz ekosistemi hakkında araştırmalar yapmaya devam ediyordu. Bu araştırma döneminin sonrasında ise tıpkı dedesi ve babası gibi saray çevresindeki yaşamına merhaba demiş, Makedonya kralı Philippos’un genç oğlu İskender’in hocası olmuştu. Bu olay, gelecekte yenilmez denilen Pers ordularını yenecek, fethedilemez denilen yerleri fethedecek olan İskender’in hayatındaki dönüm noktasıydı belki de. 
”Eğitimin kökü acı, meyvesi tatlı.” diyen,eğitimli insanla eğitimsiz insan arasındaki farkı diriyle ölü insan arasındaki farka eş değer tutan Aristoteles’in ona kattığı şeyler, ileride, tahtı babasından devraldığında isminin önüne getirilecek olan ”Büyük” sıfatının teminatıydı. Eğitimin iyi günde bir süs, kötü günde ise bir sığınak olduğu görüşüyle ve kendi deyimiyle ”öndekileri izleyip arkadan gelenleri beklemeyi öğreterek” eğitti ve geliştirdi öğrencisini. Bu öğretmen-öğrenci ilişkisi bu yüzden tarihte yer edinecek, birçok şeyi dönem şartlarıyla farklı kılacaktı. İskender’e hocalık yaptığı yıllarda, kralın da hürmetini bolca kazanmış olanAristoteles, ricası üzerine savaşlarda yakılıp yıkılmış olan doğduğu kent Stageira’yı,  yeniden onartıp baştan inşaa ettirecekti. O dönemlerde düşüncenin gücüne, bilgiye ve bilgi sahibi kişilere kralların dahi ne denli saygı gösterdiğinin en belirgin örneğini Aristoteles ile görüyoruz. Babası gibi ileride kral olduğunda İskender, hocası Aristoteles’e ithafen Babama hayatımı borçluyum,Aristotelese ise değerli bir hayat sürme bilgisini.”   diyecek,  varlığı için babasına minnet duyarken, varlığını bilginin sönmeyecek ışığıyla donattığı için Aristoteles’e kendince teşekkür edecekti. 
Aristoteles, İskender’e verdiği eğitimi yeterli bulup, saraydan ayrılma vaktinin geldiğini düşündüğünde ise, İskender’e akıl hocalığı etmesi niyetiyle akrabası Kallisthenes’i yerine tayin etmiş, lakin nerede ve ne zaman konuşması gerektiğini Aristoteles kadar iyi bilmeyen Kallisthenes’in sonu, Aristoteles’in yaptığı tüm uyarılara rağmen; İskender’e düzenlenen bir suikastte yer almak suçu dolayısıyla ölüm olmuştu. Bu süre zarfında saraydan ayrılan Aristoteles, kendi kurduğu okulunun başına geçmişti ve takribi on üç yıl sürecek olan baş öğretmenlik görevini icraa ediyordu. Bu on üç yıllık başkanlıktan sonra, Büyük İskender Babil yakınlarında hayatını kaybetti, bu olaydan sonra Büyük İskender’in manevi  gölgesi altında Aristoteles’e yönlendirilmeyen türlü suçlamalar Atina’nın da  tekrardan Makedonya’ya karşı mevkiilenmesiyle, gün yüzüne çıkmış oldu. Yakın dostu Hermias’ın ölümünün ardından yazdığı ilahi tarzdaki şiir yüzünden bir rahip tarafından dinsizlikle suçlandı. Aristoteles, bulunduğu yerde kaldığı müddetçe sonunda ölüm olduğunu bildiği o yoldan kurtuluşu, zamanında eleştirdiği Sokrates’ten farklı bir biçimde kaçmakta buldu. Ölümden kaçmak için Makedonya idaresinin ağırlıkta olduğu Khalkis’te, bir sene sonra, ölüm tarafından bulundu. Eumelos gibi yazarların öne sürdüğü ölüm sebebi, boğanotu içmesiydi.  
Böylece, yaşadığı müddetçe çevresine fani olduğunu unutturacak kadar üstün bir bilgeliğe sahip olan hatip, devlet adamı, filozof olan Aristoteles, bize sayısız eser, üstünden yüzyıllar geçse dahi tartışılacak kavramlar ve konular bırakarak, sıradan bir faninin bıraktığından çok daha fazla şey bırakmış olmasına rağmen her fani gibi öylece, evinden uzakta veda etti herkese. Ardında görüşlerini bugüne taşıyacak onlarca öğrenci bıraktı. Felsefe dünyasına armağan ettiği eserleri, tarihe attığı çapasıydı, doğadan ve felsefeden aldığını insanlığa verdi, ve herkese bir bilgi emanet ederek ilgisini hiç kaybetmediği doğanın ebedi bir parçası haline geldi.  Her zaman merak beslediği dünyada maddi bir cisim olarak var iken çağının meşalesiydi, yokken de geleceğinin rehberi oldu. Hep en iyisini isteyen ve arkasından gelen öğrencilerine de bunu aşılayan Aristoteles’i şu sözüyle anıp, gittiği yerin varmak istediği o ”iyi” yer olduğunu umarak yazıyı sonlandıralım.  

”En çok istenilmesi gereken ‘En iyi olandır’ ve hiçbir şey iyi durumda olmaktan daha iyi olamaz. (Politika,syf 248)” 
 
 
 
*Metinde tırnak işareti içinde aktardığımız alıntılar, Diogenes Laertios’un Ünlü Filozofların     Yaşamları ve   Öğretileri Öğretileri adlı  eserindendir. 

 
 
                                                                                KAYNAKÇA 
 

Diogenes Laertios,Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri 
David Ross,Aristotales 
David S.Kidder,Noah D.OppenheimEntelektüelin Kutsal Kitabı 
Michel Crubellier, Pierre Pellegrin, Aristotales 
Margaret Doody, Aristotales ve Yaşamın Sırları 
G.E.R Lloyd,Aristotales 
Frederick Copleston, Aristotales 
www.britannica.com  
plato.stanford.edu 

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.