Honoré De Balzac: Gizli Başyapıt İnceleme

07.10.2019
Honoré De Balzac: Gizli Başyapıt İnceleme

“Bu öykü bir anlamda modern sanatın öyküsü…” diyerek tanımlıyor kendini kitap. Ardından Pablo Picasso’nun kitaba yorumu göze çarpıyor: “Olağanüstü. Balzac’ın gerçekliğin sonsuz arayışı içindeki ressamı, sonunda kapkara bir belirsizliğin ortasında buluyor kendini. O kadar çok gerçeklik var ki, insan hepsini kucaklayayım derken karanlıkta buluyor kendini…”

Öykü, Fransız yazar Honore De Balzac tarafından yazılmış ve 1831 yılında yayımlanmıştır. Yayımlandığı tarihten bugüne kadar sanata gönül vermiş birçok kişiyi derinden etkilemiştir. Picasso, Jacques Rivette, Cezanne ve Henry James gibi sanatçılar bu kişiler arasındadır. Bu noktada göze en çok çarpan elbette ki Picasso ve Gizli Başyapıta yaptığı yorum oluyor. Evet öyküde o kadar çok gerçeklik var ki! Ancak bu gerçekliği daha iyi görebilecek ve hissedecek kişiler, yolları sanatın sokağına uğramış kişiler olacaktır. Sanatı tatmadan gerçekliğini, sahteliğini irdelemek pek güç olur.

Öykü, Frenhofer adında yaşlı bir ressamın mükemmeliyetçiliğini konu alıyor. Bir tarafta genç, acemi ve hırslı ressam Nicolas Poussin, diğer tarafta Poussin’e nazaran daha yaşlıca ve deneyimli François Porbus Usta ve öykünün başından sonuna kadar gizemini koruyan Ressam Frenhofer.

1612 yılında geçen bu hikaye, bir gece genç ressamın(Nicolas Poussin) Paris’teki Grands-Agustins Sokağı’nda bir evin kapısını çalmasıyla başlar. Bu evde, François Porbus ve gizemli Frenhofer ile tanışır. Hikayenin bu kısmından itibaren betimlemelerin kusursuzluğu göze çarpıyor. Balzac gizemli Frenhofer’ı betimlerken adım adım gözünüzde canlanıyor bu yaşlı adam. “…şeytansı, özellikle de o sanatçıların iştahını kabartan türden, tanımlaması zor bir şeyler vardı bu yüzde. Kel bir alın düşünün; Rabelias ya da Sokrates’inki gibi ucu kalkık sivri bir burun…”

Bu şeytansı ve gizemli adam Frenhofer, sanatın derinliklerini, en uç noktalarını ve görülmeyeni görecek kadar deneyimli bir ressam. Öyle ki ustaca boyanmış bir tuvalin, nispeten düzgün ve biçimli çizgilerinde mutlaka bir kusur arıyor ve kendinden daha az bilgili bu iki ressamı bilgilendiriyor. Bu sırada ön plana çıkan şey teknik terimler oluyor. Balzac bildiği resim tekniklerini belki de bize Frenhofer aracılığıyla sunuyor. Sanatta kusursuzluğun yolunu izleyen Frenhofer, on sene boyunca üstünde çalıştığı ve herkesten gizlediği eserini bu iki ressama gösteriyor. Onun için eseri, sadece bir tuvalin üstündeki fırça darbelerinden ibaret değil, adeta kanlı canlı biridir.

Frenhofer, sanatın özgün, doğal ve gerçekçi olmasını savunuyor. Resim yaparken eğer gördüğümüz bir şeyi çiziyorsak, sadece görüneni değil, onun altında yatan duyguları ve bu duyguların bizim gözümüzdeki yansımalarını da çizmemiz gerektiğini anlatıyor. Bundan bir sonuç çıkarmamız gerekirse; sadece sanatın resim alanında değil, sanatın her çeşidinde doğallık, gerçeklik ve özgünlük olması gerektiğini bilmeliyiz. Balzac’ın diğer eserlerini incelediğimizde ise prensibinin zaten Doğalcılık ve Gerçekcilik’ten yana olduğunu görmüş oluyoruz. 

Bu kitabın ilginç bir kamera arkası da şu şekildedir: Öyküyü Fransızcadan dilimize çeviren Samih Rifat 1993 yılının bir Aralık sabahında dostu Enis Batur ile Paris’teki GrandsAugistins Sokağın’da bir evin kapısı önünde dolaşıyormuş. Enis Batur Samih Rifat’tan kendisini bu eski ve görkemli binanın önünde bir fotoğrafını çekmesini istemiş ve çektiği fotoğraflardan birini bir kitabının arka kapağında kullanmış. Sonradan Samih Rifat, bu eski ve görkemli binanın adının Brierre de Bretteville Konağı olduğunu öğrenmiş ve bu binanın kapısındaki mermer levhadan Picasso’nun 1936’dan 1955’e kadar burada yaşadığını, eseri Guernica’yı burada yaptığını, Balzac’ın Gizli Başyapıt adlı öyküsünündeki olayınbu binada geçtiğini öğrenir ve çok şaşırır. Ne hoş bir tesadüf. Samih Rifat’ın da dediği gibi, “Bu olağanüstü metni ilk kez okuyacakları kıskanıyorum!” 

Cebi delik ama yetenekli bir delikanlının yüreği, bir ustanın önüne çıktığında küt küt atmıyorsa eğer, gönlünde her zaman eksik bir tel olacak, fırçasının dokunuşu, yapıtının havası, her zaman tanımı zor bir duygudan, bir tür şiirsel dışavurumdan yoksun kalacaktır.”

 

ETİKETLER:
YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.