Honoré de Balzac ve Memduh Şevket Esendal

16.01.2018
Honoré de Balzac ve Memduh Şevket Esendal

19. yüzyılın ünlü Fransız yazarı Honoré de Balzac, çağının toplumsal
problemlerini realizmin süzgecinden geçirerek tüm çıplaklığı ile yansıtmayı başarmış
biridir. Yine 20. yüzyılın çok ön planda olmasa da sosyal meselelere gözünü kapatmayan
bir Türk yazarı olarak bilinir Memduh Şevket Esendal. Biri Fransız Diğeri Türk olmasına
rağmen, farklı çağlarda, farklı kültürlerle yoğrulsalar da, aynı temaları ele alıp, toplumun
kokuşmuş yanlarını yer yer hicvederek, yaşadıkları toplumun hangi tehlikelerle yüz yüze
kaldığını büyük bir yüreklilikle ortaya koymayı başarmış iki yazardır Balzac ile Esendal.
Biri Goriot Baba ile Fransız aristokrasisini yerden yere vururken, bir diğer, Ayaşlı ile
Kiracıları adlı eseriyle bürokrasiyi hallaç pamuğuna çevirir.
Olaylar her ne kadar bir pansiyonda geçse de iki farklı bakış açısı ile dolu olan
eserlerdir Goriot Baba ve Ayaşlı ile Kiracıları. 19. yüzyılda Fransa’da geçen Goriot Baba1
ile 20. yüzyılda Türkiye’de geçen Ayaşlı ile Kiracıları
2 romanlarının benzerlik açsından
belki de ilk etapta dikkatleri çeken noktaları, her ikisinin de bir pansiyon romanı
olmalarıdır.
Honoré de Balzac’ın (1799-1850) eseri, 1819 yılında Paris’te Vauquer adlı ihtiyar
bir kadının pansiyonuna bizleri götürür. Memduh Şevket Esendal’ın (1883-1952) romanı
ise Ankara’da Ayaşlı İbrahim Efendi’nin pansiyonuna bir pencere açar. Her iki romanda
da genç-yaşlı; bekâr-evli, fakir-zengin; memur-emekli bir takım pansiyonerlerin
yaşamları dikkatlere sunulur. Bu yaşamlar gözler önüne serilirken toplum ve
bürokrasiye yönelik eleştiriler de her iki romancının hedeflediği temel unsurlar olarak
göze çarpar.
İki eseri mukayese etmeden önce, 19. yüzyılın Fransa’sı ile 20. yüzyılın
Türkiye’sine bir göz atacak olursak; Balzac’ın aristokrasiye, Esendal’ın bürokrasiye
yönelik eleştirilerinde ince bir mizah ve alaylı bir üsluptan söz etmek mümkündür.
Realizmin güçlü savunucusu Balzac; Eugenie Grandet, Goriot Baba, Vadideki Zambak,
Cesar Birotteau, la Cusine Bette, Le Cusin Pons adlı romanlarında 19. yüzyıla eleştirel
bir ayna tutarak birey ile toplum gerçeğini gözler önüne serer. Özellikle aristokratlar
arasındaki çürümüş, kokuşmuş, sahte, çıkarcı, yozlaşmış ilişkileri tıpkı bir tarihçi, bir
sosyolog ve hatta bir cerrah gözüyle masaya yatırarak toplumun kanayan yarasına
neşter vurur.
Aristokrat-kentsoylu toplum, şatafatlı yaşamlarıyla, gelenekleriyle, görenekleriyle,
ahlâkî ve hukukî yapılarıyla hicvedilir. Materyalist aristokratlar, varoşlardaki, kırsal
kesimlerdeki, alt tabakadaki insanlarla karşılaştırılarak; ast-üst tabakalar arasındaki
uçurum büyük bir titizlilikle incelenir ve aile içi kokuşmuşluk eleştiri yağmuruna
tutulur. Vikontes Beauséant, Carigliano düşesi, Berry düşesi, Baron Nucingen gibi
asilzadeler, senyörler, kontlar, kontesler yani hiyerarşinin en üst katındaki derebeyleri halktan üstün tutarlar daima kendilerini. Halk ile aralarında sadece çıkar ilişkileri vardır. Evleri şatodur, saraydır. Genellikle tepelerde kuruludur ve yükseklerde oldukları için de yükseklerden seyrederler bulundukları kenti. Öyle ki, surlarla, duvarlarla çevrili olan bu şatolar göz alıcı bir lüks ve ihtişam içerisindedirler aynı zamanda. Zira Goriot Baba’nın kızları; asilzadelerle evlenince babalarını bile hor görmeye başlarlar. Zavallı adam pansiyon köşelerinde sefalet içinde kıvranırken, kızlarının husumet derecesine varan davranışları, para aşkları, gösteriş merakları, acımasız davranışları tüm çıplaklığıyla dikkatlere sunulur. Kendi içlerinde çözülmeye yüz tutmuş, birbirlerine düşman, birbirlerinin kuyusunu kazan, en yakınlarının karısına göz diken ahlâksız tutumlarıyla soyluların kendi iç çatışmaları, çökmekte olan saltanatlarının perde arkası eserin kahramanı Eugène’nin gözleriyle dökülür önümüze. Soylu olmak mirasla gelir, kalıtsaldır birey için. Ve Eugène’ın annesinin asilzade oluşu ona soylular arasında ayrıcalık verir. Onlarla aynı ortamlarda bulunma, aynılocalarda oturup tiyatro seyretme, hatta eşleri ve sevgilileri ile düşüp kalkma ayrıcalığınıverir. Ama Eugène, öğrencidir. Pansiyonda kalır. Köyde yaşayan ailesinin gurur ve iftiharı olmaya çalışır. Bir bakıma toplumu düzeltecek, Fransa’yı yeniden imar edecek kuşağı simgeler genç öğrenci. Bir yandan aristokrasiye yakın durarak onların oyununu öğrenip onların kartıyla oynamayı öğrenir, bir yandan da pansiyonda kalan alt tabakadaki insanlarla dostluklar kurarak ortada denge kurmaya çalışır. Ve aklıyla, zekasıyla sevgilisi, Goriot baba’nın kızı, Baron Nucingen’in karısı Bayan Delphine’yi asil yaşama duyduğu sarhoşluktan uyandırmaya çalışır.
Bu da yazarın zaferidir bir bakıma aristokrasiye karşı. Lucien de Rubempré Paris’de bir hapishanede yaşamına kendi elleriyle son verir. Bu mücadelede tek kazanan, tek başarılı olan burjuvaziyi simgeleyen Eugène Rastignac’tır. Rastignac öğrenci olmanın yanında iyi bir politikacı, iyi bir maliyeci, züppe bir asilzade, yardımsever bir burjuvazi rollerini oynamakta ustadır. Eugène gibi gençler asilzadelere gereken dersi verecek, burjuvazi Fransız endüstri devrimini gerçekleştirecektir. 1834 yılında yazılan eser, 1834-40’lı yıllarda giderek artan dönemin bu burjuva ve aristokrat savaşımını, sanayi devrimini ekonomik ve toplumsal boyutuyla ele alır ve giderek artan yozlaşmayı ve ahlâksızlaşmayı yerer.
Hikâyelerinin yanı sıra Miras, Vassaf Bey, Ayaşlı ile Kiracıları adlı romanlarını toplumsal bir çerçeve içerisinde kurgulayan Esendal ise genç bir cumhuriyetin sosyal hayatına çevirir bakışını. Cumhuriyet’in üstünden on yıl geçmiştir henüz. Yeni kurulmakta olan, yeni yeni yapılanmakta olan devlet kurumlarındaki işleyişe objektifleri çevirir yazar. Genç cumhuriyete eleştiri değildir onunkisi, aksine cumhuriyetin emin adımlarla büyümesi, gelişmesi ve güçlenmesidir onun isteği. Ne var ki, daha çiçeği burnunda cumhuriyet, bürokratik tutumlarla sarsılmakta ve güç duruma sokulmaktadır. Balzac’ın asilzadelerine benzer bir tutum hükümeti yöneten üst düzey politikacı, yönetici ve memurlarda görülür. Onlar da genç cumhuriyetin kentsoylularıdır. Anadolulu, köylü, gecekondulu ayaktakımı insanları; Çankaya’nın asilzadeleri eğer lütfederlerse onlar için de güzel bir gelecek doğacak, elleri para görecek, maddi ve manevi bağlamda huzur duyacaklardır. İşte Esendal, eserinin kahramanı bankacı gencin bakış açısı ile döneminin toplumsal yapısını bu bağlamda ele alır.Halkın gözünde Çankayalılar yüklerini tutmuşlardır, saltanatlarını kurmuşlardır,
onları tanımak, içlerine girmek, araya bir torpil sıkıştırıp kendilerine yer edinmek
insanların temel gayesi olur. Zira bankacıyı tanıyan hizmetçi Raife Hanımın el etek
öperek bankacıdan kızı için iş istemesi çağın bürokrasisine ağır bir eleştiridir. Öte
yandan yazar, sadece bürokrasiyi eleştirmekle kalmaz sonradan görme orta direk
ailelerini de eleştirir. Pansiyon sahibinin yanı sıra pansiyonda kalanların vakitlerini
kumar masalarında geçirişleri, aileler arasındaki kopuklukları ve modern yaşam adına
ahlâkî yozlaşmalarını, Tanzimat’tan miras kalan yanlış batılılaşmayı açıkça ortaya
koyarak kıyasıya yerer.
Cumhuriyet’in getirmiş olduğu özgür ortamı, bireyin kendi hayatını istediği gibi
yaşama arzusunu ne yazık ki gerek aydın kesim gerekse cahil halk tam olarak
algılayamaz. Bireye sağlanan iktisadi destekler devlet yerine, çıkarcılığa dönüşünce
ortaya bir takım aksaklıklar çıkar ve yozlaşma, değerleri hiçe sayma, örf ve adetleri
yadsıma, aile içi çözülmeler ip söküğü gibi kendini gösterir. Bu durum da genç ülkeye
zarar verecek, kimlik yitimi, maddi, manevi, ahlâki çözülme, alt ve üst tabakalar
arasındaki kapanmaz uçurumlarla yitik bir kuşak oluşacak, verilen istiklâl mücadelesi,
onca uğraş ve çabalar boşa gidecektir.
Esendal’ın bu endişeleri, Cumhuriyet’in, ulusun zayıflayacağı kaygıları doğal
olarak esere yansır ve Tıpkı Rastignac’ın kazandığı zafere benzer olarak; Bankacı da
sağlam, sağlıklı ve güçlü bir cumhuriyet için Cumhuriyet’in ön gördüğü hanımefendi,
zeki, üstün niteliklere sahip bir genç kız Selime ile evlenir. İşte genç ülke, bu genç
bireyleri ile büyüyecek ve yükselecektir. Eserin sonunda Esendal bu arzu ile Bankacı ile
Selime’yi evlendirerek, kokuşmuşluk ve çürümüşlüğe son vermek ister.
Kaynakça:

1-) https://www.academia.edu/10173811/BALZAC_İLE_ESENDALIN_KİRACILARI_GORİOT_BABA_VE_AYAŞLI_İLE_KİRACILARI_ADLI_ROMANLARA_KARŞILAŞTIRILMALI_BİR_YAKLAŞIM_THE_TENANTS_OF_BALZAC_AND_ESENDAL_A_COMPARATIVE_APPROACH_TO_THE_NOVELS_FATHER_GORIOT_AND_AYAŞLI_AND_HIS_TENANTS

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.