İroni, Mizah, Satir ve Parodi

16.03.2019
İroni, Mizah, Satir ve Parodi

Bir eserde ironinin var oluş nedeni öncelikli olarak alay etmektir ancak bu alay alelade bir
eğlenme biçimi değildir. İroni; alay edilen konu, kişi, nesne hakkında ince bir düşünceyi de
barındıran işlevsel ve eleştirel bir türdür. Mizahı anımsatan ironi komiklik öğesini kullanış biçimi
yönünden ondan ayrılır çünkü ironi, “bilip de bilmezden gelme”, “alakasız sorular sorarak bilgiçlik
taslayan kişinin aslında ne kadar cahil olduğunu ortaya koyma” gibi amaçlarla ortaya çıkmıştır. Bu
yönüyle mizah gibi yüzeyde algılanabilen bir olgu değildir. Bu açıdan mizahtan kolayca ayrılabilen
ironiyi, parodi ve satirden ayırmak için ise şu noktalara temas etmekte fayda vardır. Satir,
eleştireldir ve toplumsal sorunlara eğilir (1). Satirin, ironiden farkının saldırganlık olduğu
söylenebilir. Bununla birlikte “satirin saldırganlığı ‘sembolik bir saldırganlık’ olup, gerçekler
dünyasındaki karakter ve olgulara dönük tepkinin kurgusal bir dünyaya ve karakterlere
yöneltilmesini ifade eder” (Cebeci, 2008: 198). İronideki eleştiri oldukça örtük bir biçimde ve
nazikçe yapılır. Oğuz Cebeci, parodinin satir özelliği taşıdığını ve bu nedenle satirin edebi tür ve
parodinin de bu türün yazıldığı teknik olarak tanımlanmasının doğru olacağı kanısındadır (Cebeci,
2008: 207-208). Satirin kullandığı diğer teknikleri ise ironi ve grotesk olarak sıralar. Parodinin
satirden ayrılan noktalarını ise şu şekilde belirtir:“Parodi ‘bitiştirme’, ‘çıkarma’, ‘ekleme’,
‘yoğunlaştırma’ ve ‘süreksizleştirme’ gibi tekniklerle ele aldığı metni dönüştürür. Hedef aldığı şeyi
kendi bünyesinin bir unsuru haline getirir”. Ayrıca satirdeki eleştirelliğin her zaman parodide
mevcut olmadığını vurgular (Cebeci, 2008: 89). İroni ile parodi arasındaki farklılıklara
geldiğimizde öncelikli olarak söylemek gerekir ki ironi parodiye nazaran daha karmaşık bir yapıya
sahiptir. İronide daha çok gizlenmesi yoluna gidilen unsurların parodide belirginleştirilmesi esastır.
Bununla birlikte bu kuralın istisnaları da olabilir çünkü karmaşık ve zor anlaşılır parodilerin de
bulunduğu bilinmektedir. Ayrıca parodinin hem ironiyi hem de satiri bünyesinde barındırabildiği,
aynı şekilde kendisinin de bu akraba türler tarafından kullanılabildiği görülmektedir. İroni, ele
aldığı konuyla ilgili bir değerlendirmede bulunur ve bu değerlendirme genel olarak ‘olumsuz
eleştirel’ bir nitelik taşır (Cebeci, 2008: 91). Ayrıca ikisi arasındaki şu farklılığa da değinmek
gerekmektedir: “Parodi metinlerarasılık (intertextual) üzerinden hareket ederken, ironi metin
içinde (intratextual) işlevseldir” (Cebeci, 2008: 92). Soren Kiekegaard, ironi kavramının Sokrates
ile birlikte dünyaya geldiğinin su götürmez bir gerçeklik olduğunu ifade eder (Kierkegaard, 2009:
2). Platon’un Sokrates’in Savunması adlı eserinin Sokrates’in ironik etkinliğinin kavranılabilmesi
için etkin bir eser olduğunu vurgular. Eserde, “Meletos şairlerin, Anytos devlet adamlarının ve
zanaatkârların, Lycon ise söylevcilerin adına ortaya” çıkmaktadır” (Kierkegaard, 2009: 45).
Kierkegaard ironinin satir, taşlama ve alay ile aynı şey sanılabileceğini; gerçi her şeyin boş yönünü
algıladığı için bunlarla doğal olarak bir bağlantısının olduğunu; ancak gözlemini ortaya koyma
açısından onlardan farklı olduğunu ifade eder. Buna göre ironi, gördüğü boşluğu yok etmez, suça
karşı adaletin takındığı tavrı takınmaz, komikteki gibi kendi içinde bir uzlaştırma gücüne de sahip
değildir; tam tersine boşluğu kendi boşluğu içinde güçlendirir ve deliliği daha da deli kılar
(Kierkegaard, 2009: 282). Beliz Güçbilmez, Aristotales’in ironi tanımları tarihine katkısının ironi
kelimesini karşıtı olan “alazon” kelimesi ile ilişkilendirerek ele alması olduğunu belirtir
(Güçbilmez, 2005: 14). Oğuz Cebeci de Aristoteles’nin ironiyi ‘eiron’ ve ‘alazon’ kavramlarından
yola çıkarak açıkladığını belirterek Eiron’un “kendi kendisini kötüleyen’ bir karakter” oluşunu ve
“sürekli övünen alazonla karşıtlık” oluşturduğunu vurgular. “Bu durumda, eiron kavramı
‘olduğundan daha kötü gözüken bir kişiliği temsil” eder. Aristoteles için ironi kavramının, kişinin
kendi kendisini önemsiz göstermesi ve bu nedenle övünmenin zıddı olduğunu dile getirir (Cebeci,
2008: 278). “İroni”2
sözcüğünü Latin dünyasına tanıtan isimler Cicero ve Quintillian olmuştur
(Cebeci, 2008: 281; Güçbilmez, 2005: 15). Cicero’ya göre ironi ‘dissimulatio’ yani ‘saklanma,
üstünü örtüp gizleme’ anlamına gelirken; Quintilian’a göre ise ironi mecazlar ve edebi sanatlar
arasında yer alır. Buna göre ironi, “bir konuşma sanatı olmanın ötesine geçer; tek tek olaylarda
rastlanan bir durum olmaktan da çıkıp, bir kişinin bütün hayatını, daha doğrusu, hayat
karşısındaki tutumunu ifade eden bir kavram haline gelir”; Quintilian’ın ironi tanımı, ironiyi
‘alegori’ ile birlikte değerlendirmeyi gerektirir ve buna göre “alegori bir şeyin sözü ile anlamının
farklı, hatta bazen karşıt olması” durumunu ifade eder (Cebeci, 2008: 281).

1 Bu bağlamda Cebeci’nin görüşlerini şöyle özetleyebiliriz: 1. Güncel ve yerel alanlara yönelir. Genellikle “abartılı ve grotesk” olmakla birlikte gerçekçi gözükmeye de dikkat eden bir türdür. 2. Genel olarak yumuşak bir tür değildir; okuyucuyu/izleyiciyi şaşırtıcı bir nitelik taşır. 3. Genel olarak komiktir. 4. Kelime Latince kökeni “satura” kavramı açısından ele alındığında yapısında farklı unsurlar, örneğin düzyazı ve şiiri bir arada bulundurabilen bir tür olarak gözükmektedir (Cebeci, 2008: 195).

2 Bir hikâye veya romandaki ironileri, Nükhet Esen’in belirlemesiyle, topluca şu şekilde sıralamak mümkündür: “1. Üslubun konuya uymaması. 2. Romantik ironi. Yazarın yazdığı metinle ilgili bir şey söylemesi. 3. Sözlü ironi. Olmayanın gerçek gibi, olanın yokmuş gibi söylenmesi. 4. Durum ironisi. Birbirine karşıt durumların olması, beklenilenin tersi olması. 4. Dramatik ironi . Eserin içindeki gerçeklerin uyuşmaması. Bazı karakterlerin zanlarının gerçek olmadığını başka karakterlerin veya okuyucunun bilmesi. Bunun için: a) Değişik karakterlerin yorumlarının birbirine aykırı olması, b)Karakterlerin bir şey söyleyip sonra tersini yapması. c) Karakterlerin bilmediğini okuyucunun bilmesi veya hikayeden öğrenmesi. 6) Yazarın, eserin adı ile ironi yapması. 7) Bilinen bir şeyi yanlış söyleyerek ironi yapılması. 8). Felsefi ironi. İnsanın evrendeki durumunun gösterilmesi.” (Esen, 2012: 188).

Fatma Sönmez « HALDUN TANER’İN “SANCHO’NUN SABAH YÜRÜYÜŞÜ”,
“ŞİŞHANE’YE YAĞMUR YAĞIYORDU” VE “AYIŞIĞIN » başlıklı makalesinin bir bölümünden alınmıştır.
Cebeci, Oğuz, (2008). Komik Edebi Türler Parodi, Satir ve İroni, İstanbul: İthaki Yayınları,
İstanbul.
Enginün, İnci, (2001). Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı, İstanbul: Dergâh Yayınları.
Esen, Nükhet, (2012). “Acıyı Balla Yoğurmak: Haldun Taner’in Hikâyelerinde İçerik- Anlatım
Tekniği İlişkisi”, Modern Türk Edebiyatı Üzerine Okumalar, İstanbul: İletişim Yayınları,
ss. 181- 194.
Güçbilmez, Beliz, (2005). Sophokles’ten Stoppard’a İroni ve Dram Sanatı, Ankara: Deniz
Kitabevi.
Kierkegaard, Soren (2009). İroni Kavramı, Sokrates’e Yoğun Göndermelerle (Çev. Sıla Okur),
Ankara: İmge Kitabevi, 3. Baskı.
Mengi, Nesrin, (2012). “Deneysel Biçimciliğin İlk Örneklerinden Biri: Ayışığında ‘Çalışkur’”, 21.
Yüzyılda Eğitim ve Toplum Eğitim Bilimleri ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, C.1, S. 3, Kış,
ss. 17- 26.
Narlı, Mehmet, (2007) “Ömer Seyfettin’den Cemal Şakar’a Öykü ve İroni”, İlmi Araştırmalar, S.
24, ss. 103- 115.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.