Jan Vermeer-İnci Küpeli Kız | Analiz
Jan Vermeer’in bu tablosu Leonardo da Vinci ve Mona Lisa’ya ithafen Kuzey’in Mona Lisa’sı olarak bilinir.Ancak bu Mona Lisa daha az bilgili ve çok daha şehvetlidir.
Saatlerce aynı yere bakan gözlerin parlaklığı,ıslak dudaklar,aksesuarlar,türban ve inci resminden çıkan varlık hissini büyütür içimizde.
Aslında resmin özü ressamın fotoğrafik hassasiyetinde değil de modelin seyirciye bakan gözlerindeki samimiyetten oluşuyor bence.Çoğu portre, izleyicisi ile bu kadar yakınlığa sahip değildir normalde fakat bu tablodaki yakınlık izleyiciyi kızın bakışı ile adeta şiddetli bir etki altında bırakıyor.
İnci Küpeli Kız,orada,bize yakın fakat zamanın haricinde,yüzyılın ötesinde…
Resim 1994’te restore edildi.Tabloya baktığınızda yansımaların ve ışığın tabloyu oluşturmada büyük bir rol oynadığını göreceksiniz.Yüzün ve aksesuarların bir kısmı fazla ışık tutuyormuş gibi resmedilmiş.Ayrıca ıslak dudaklarında ve gözlerin ortasında bir pencere yansıması olduğu tahmin ediliyor.
Modelin gözleri seyirci ile aynı seviyede bulunuyor.Böylece bakan kişi kızın gözlerindeki o büyüyü yakalayabiliyor.Anca bu kişi için gözlerden geriye kalan bu büyünün gerilimi olabilir.
İlgi çeken 4 doğal nokta yüzünün tamamını çevreliyor ve yüzünün ortası tablonun coğrafi merkezine denk geliyor.
Işığı daha fazla yansıtan bölgeler aydınlatılırken ressamın tasvir ettiği yüzünün sol kısımları türban ve kıyafetleridir.
Ressam modelin kendisini 4’te 3 oranında ışık kaynağının doğrultusunda döndürüp konumlandırarak yansıma bölgeleri,açık ve koyu bölgeler arasındaki kontrastı vurguluyor.
Türban tarafından kaplanan yüz yuvarlak değil de daha çok oval ve hafif eğimlidir.
O zamanlar türban portrelerde kullanılan küçük bir aksesuardı.Buna örnek olarak; Michael Sweerts’ın ‘Türbanla Bir Demet Tutan Genç Adam’ tablosunu ve Jon von Eyck’ın sözde kendi portresi olan Kırmızı Türbanlı Adam tablosunu verilebilir.
Tabloda kullanılan ve eserin gözdesi olan inci karışık bir cisimdir aslında.İncil geleneğinde saflık ve namusluluk anlamına gelirken aynı zamanda şehvet ve günah anlamına da gelir.Bu eserdeki inci ise adeta bir ayna gibi sol taraftaki pencereden gelen ışığı yansıtır ve yakanın beyazlığını da vurgular.
Işık ise doğaldır ve soldan gelir böylece modelin yüzü bir projektör kullanılmışçasına aydınlık olmayı başarır.
Renklere bakacak olursak,tablo uyum ve kontrastlardan oluşur.Soğuk ve sıcak renkler arasındaki kontrastlar ve tamamlayıcı renkler arasındaki zıtlıklar tabloya bir hava katmaktadır.
Benzer olarak yine Jon Vermeer’in Genç Kızın Portresi eserini örnek verebiliriz.Bu portrede duruş yine aynıydı.Ayrıca aksesuarlar ve türban da aynı kullanıldığı halde bakıldığında model İnci Küpeli Kız tablosundaki etkileyiciliği ve hoşluğu yakalayamamıştı.
Bunun yanında duruş Da Vinci’nin Mona Lisa’sı ile aynıdır.Eller çapraz ve kostüm sadedir.Model ise seyirciye melankolik bir şekilde bakmaktadır.İnci yüz ile ilişkilidir ayrıca sağ elde bir yüzük vardır,parmaklar ise çok uzundur.
Detaylara daha dikkatli bakmak gerekilirse bakışlar bize yoğunlukla bağlanır.Her iki gözde de ışığın kaynağı bellidir.
Modelin ise bir hayal ürünü değil de gerçek bir model olduğu ve ressamın kızı ya da bir yakını olduğu düşünülmektedir.Hatta eser üzerine yapılan araştırmalar modelin hayali değil gerçek olduğu noktasında birleşince insanların hayal gücü bu gizem üzerinden romantizmi tetikleyerek ortaya ressam ve sır dolu güzel aşkını anlatan yeni eserler çıkmıştır.Örneğin; 2003 yılında yapılan İnci Küpeli Kız filmi tablonun oluşum sürecini anlatır.