Kiyarüstemi’nin Close-Up Filmi Üzerine

21.08.2018
Kiyarüstemi’nin Close-Up Filmi Üzerine

Close-Up (Nemā-ye Nazdīk), Abbas Kiyarüstemi tarafından 1990 yılında yazılıp, yönetilen bir belgesel film. Film bize, kendini tanınmış bir yönetmenin (Mohsen Makhmalbaf) yerine koyarak zengin bir aileyi dolandırmaya çalışmakla suçlanan bir sinema âşığının hikâyesini anlatıyor; İran sinemasının belki de en büyük yönetmeni bu hikâyeyi bize aktarırken gerçekle kurguyu, perdede o kadar uyumlu bir şekilde dans ettirir ki, hangi sahne gerçek hangisi kurgu anlayamayız.

CINEMA-FORMATION-IRAN

Abbas Kiyarüstemi

Filmin kahramanı Hüseyin Sabzian ünlü yönetmen Mohsen Makhmalbaf’ın büyük bir hayranıdır. Sabzian bir gün elinde Bisikletçi (The Cyclist) filminin yayınlanan senaryosuyla bir otobüse biner; Yanına yaşlı bir kadın (Bayan Ahankhah) oturur ve kadın filmin hayranı olduğunu belli eder. Bunu fark eden Sabzian bir anda kendisini filmin yönetmeni Makhmalbaf olarak tanıtır.  Sohbet ilerledikçe kadının oğullarının da sinemayla ilgilendiğini öğrenen Sabzian, Ahankhah ailesini Makhmalbaf kimliğiyle birkaç kez ziyaret eder. Bir sonraki filminde mekân olarak evlerini, aktör olarak da oğullarını kullanmak istediğini söyleyerek aileyi ikna eder. Ayrıca geri ödemek kaydıyla oğullarından bir miktar ödünç para alır. Günler ilerledikçe Bay Ahankhah, özellikle de bir dergide Makhmalbaf’ın daha koyu saçlı bir gençlik fotoğrafını gördükten sonra Sabzian’dan şüphelenmeye başlar. Şüphelerini doğrulaması için bir gazeteciyi evlerine çağırır. Sabzian’ı evlerinde gören gazetecinin onun gerçek Makhmalbaf olmadığını doğrulamasıyla foyası ortaya çıkan Sabzian polis tarafından tutuklanır ve çekilen fotoğrafları “Sahte Makhmalbaf Tutuklandı” başlığıyla gazetede yayınlanır.

otobüs sahnesi.jpg

Otobüs Sahnesi

Kiyarüstemi Sabzian ile hapishanedeyken görüşür ve hâkimden duruşmayı kaydetmek için izin ister ve biz hem Kiyarüstemi’nin Sabzian’la görüşmesinin kaydını hem de duruşmanın kaydını araya ustalıkla yerleştirilen flash-back’lerle birlikte film içinde seyrederiz. Duruşmanın sonunda suçunu itiraf eden Sabzian, aile tarafından topluma faydalı bir birey olmak kaydıyla affedilir ve hapishaneden çıktığında onu çıkışta bekleyen Makhmalbaf ile bir motorsiklet üzerinde dolandırmaya çalıştığı aileyi ziyaret etmeye giderler.

duruşma

Duruşma sahnesi

Filmin bu son bölümü o kadar duygu yüklü ve insani ki bu bölüm kurgu mu yoksa gerçeğin ta kendisi mi anlaşılmıyor, aynen Tarkovsky’nin dediği gibi: “yaşanan bir olayı tüm koşullarıyla gerçekleştirip filme çekmeye çalışsanız bile gerçekte ortaya çıkan duyguyu vermeniz mümkün değildir.” 

son sahne

Son bölüm

Küçük bir oyun olarak başlayan serüven sonunda kahramanımızın yönetmenlik rolünü o denli içselleştirmesine neden olur ki, kahramanımız gerçek ile rol arasındaki bağı tümüyle kaybeder. Filmin sonunun daha baştan faş edilmesinden dolayı belki izleyicinin gözünden kaçmış olabilir ama kahramanımız yönetmenlik rolünü çok iyi oynar hatta o kadar iyi oynar ki foyasının ortaya çıkması bile haftalar sürer. Öyleki mahkemede kendisine yönetmen mi oyuncu mu olmak istediği sorulduğunda oyunculuğu tercih edeceğini söyleyecektir.

Yoksunluk ve acziyet içinde olan bir insanın bir anda karşısında her istediğini sorgulamadan yapmaya hazır bir grup insanı bulması ona bu oyunu devam ettirmekten başka çare bırakmadığı gibi yönetmenlerin setlerde sahip oldukları otoritenin verdiği haz da onu içinden çıkamadığı bir ikilemde bırakmıştır. O güne kadar aldığı hazla yetinerek ortadan kaybolmak mı, yakalanacağı ana kadar bu hazzı devam ettirmeye çalışmak mı? Yönetmen bize aslında bir açıdan insanların tutkuları uğruna neleri göze alabileceğini ve ne kadar ileri gidebileceğini de anlatmaya çalışıyor.

İşte Kiyarüstemi bu hikâyeyi ustalıkla perdeye taşırken bize sanki Dostoyevski’nin romanlarından fırlamış bir karakterin çaresizliğini de aktarmayı başarıyor. Zengin ailenin yanında yönetmenlik rolünü oynarken sahip olduğu otorite ve gücün verdiği haz, yerini akşam evine ekmek götüremeyen bir babanın yaşadığı çaresizliğe bırakıyor ki, bu aslında kahramanımızın içine düştüğü boşluğu da net olarak gösteriyor.

“- Bunu ne kadar sürdürmek istediniz?
– Onlar bitirmek isteyene kadar.”

Yukarıdaki diyalog aslında kahramanımızın ne denli büyük bir acziyet içinde olduğunu da göstermiyor mu? Kendi başlattığı oyunu bitirme iradesini bile kaybetmiş, yakalanacağını bile bile son ana kadar oyuna devam ederek bu oyundan elde ettiği hazzın bitmesini rıza gösteremeyen zavallı bir adam.

Mesut Felat

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.