Nietzsche: Yaşamın Kaynağı ve Tanrıyı Öldürmek

28.06.2020
Nietzsche: Yaşamın Kaynağı ve Tanrıyı Öldürmek

Nietzsche, yaptığı işi “çekiçle felsefe yapmak” olarak tanımlasa da onun felsefesinden filolojiyi ve antik edebiyatı ayırmak nafile bir çabadır. Erken yaşta Yunanca ve Latince öğrenmeye başlayan Nietzsche, akademik öğretimine Bonn Üniversitesinde filoloji eğitimi alarak başladı. Bir yıl sonra Leipzig Üniversitesine geçerek filoloji ile birlikte klasik diller çalışmalarına odaklandı. Oldukça ilginç bir hayata sahip olan Nietzsche, 24 yaşında akıl hocasının tavsiyesi üzerine Basel Üniversitesine antik edebiyat filolojisi hocası olarak atandı. İsviçre vatandaşlığını almadan Prusya vatandaşlığını reddetmesi sonucu hayatının sonuna kadar herhangi bir ülkenin vatandaşlığına sahip olmadan yaşadı.

Nietzsche’nin çalışmaları özellikle Batı medeniyetleri değerlerinin ve onun Hristiyan temellerinin sorgulanmasını kapsar. Saldırı konumuna varan eleştirileri Batı medeniyetlerinin ve Hristiyan ahlak anlayışının insan olmaktan uzaklaştıran, yabancılaştıran ve özgürlükleri kısıtlayan nitelikleri üzerine kurulmuştur. Modern toplumlardaki özgürlük problemini insanın kendi kendisini var edememesine, dayatma ahlak düzenine bağlı yaşadığı hayata bağlar. Bu düşüncesini temellendirmeye yaşamın kaynağını aradığı, medeniyetin başlangıcı olarak kabul edilen Antik Yunan yazınını inceleyerek başlar.

Nietzsche’ye göre yaşamın kaynağı renkli, kaotik, sezgisel ve yaratıcı bir enerjidir. Bu yaratıcı, ilkel yaşam kaynağını Antik Yunan’ın şarap tanrısı Dionysos’un karnavallarından, eğlencesinden ve şiddetinden etkilenerek “Dionysoscu güç” olarak tanımlar. Bahsettiği Dionysoscu güç, medeniyetten de önce var olan ve medeniyetin kurulmasına itici güç sağlayan bir çeşit kaotik yaşam enerjisidir. Bu yaratıcı enerji, “ahlak” dışı arzuların ve istemlerin sezgisel, yaratıcı ve bir o kadar da insani olan yüzlerini işaret eder. Dionysoscu güçlerin karşısına akılcılığın, düzenin ve ahlak sistemlerinin kaynağı olan Apolloncu güçleri yerleştirir.  Nietzsche’nin anlayışına göre Antik Yunan kültürü, bu iki zıt gücün birlikteliği etrafında varlığını sürdürür, birlikte var olmaya devam eder. Nietzsche’yi anlamak için Antik Edebiyatı anlamanın önemi bu noktadan kaynaklanmaktadır. Çünkü Nietzsche, Antik Yunan’dan bu yana geçen yüzyıllar boyunca Batı Medeniyetlerinin Dionysoscu gücü bastırdığını, ahlak yasaları aracılığı ile “düzenlenmiş” bir modern toplum inşa ettiğini savunur. Apolloncu güçler çerçevesinde oluşturulmuş bu modern toplum düzeni; yaratıcı enerjiden mahrum, insan olmanın değerlerinden uzak ve “sağlıksız” koşullar içerisinde hayatını sürdüren bir toplum düzeni oluşturur. Nietzsche’nin çok ses getiren ve genellikle yanlış anlaşılan “Tanrı’nın ölümü” beyanı tam olarak bu noktada önem kazanmaktadır.

Oldukça radikal bir beyan olan Tanrı’nın ölümüyle Nietzsche yalnızca Tanrı’nın ölümünü kutlamamaktadır. Aslında Nietzsche’nin ifade etmeye çalıştığı şey Hristiyan Batı Medeniyetlerinde ahlak yasalarının koyucusu, teminatçısı ve nihai uygulayıcısı olan; her şeyi gören ve bilen, insanların aklını ve yüreğini okuyabilen ve bunlara göre mükafatlandıran ya da cezalandıran bir Tanrı’ya artık ihtiyaç duyulmaması ya da inanılmamasıdır. Tanrı’nın ölmesiyle ilgili en önemli nokta, Tanrı’yla birlikte garantilenen ahlak sisteminin; insanların doğuştan günahkarlığı, düşkünlüğü, borçluluğu, acizliği ve küçüklüğü gibi Hristiyanlık kavramlarının ölecek olmasıdır. Alegorik kurgu niteliğinde yazdığı İşte Böyle Buyurdu Zerdüşt adlı eserinde tam olarak bunu anlatmaktadır. Zerdüşt hayat dolu, özgür ve insan olmayı yücelten bir kahraman niteliğindedir. Kitabın giriş bölümünde insanlıktan arınarak ve uzaklaşarak kendini Tanrı sevgisine adamış bir azizle karşılaşır. Azizle aralarında geçen diyaloglardan sonra Zerdüşt “üstün insanın”, yani kendi değerlerini yaratabilen, özgür, insan doğasının düşkün ve günahkâr olduğu düşüncelerinden uzaklaşmış ve köle ahlakını kırmış insanın gelişini müjdeler.

İyi, kötü, şer gibi yargıların yerleşmiş, dağıtılmış ve üzerinde uzlaşma sağlanmış güç mekanizmaları oluşturduğunu ortaya koyması Nietzsche’nin özgünlüğünü sağlayan en önemli özelliklerinden biridir. Böylesine toplumun temel birimlerine işlemiş güç uygulamalarının özgürlüğün, insansal değerlerin ve yaratıcılığın önüne geçmesi Nietzsche’ye göre modern toplumların en büyük sancılarından biridir. Üstün insan Tanrı’yı öldürerek köle ahlakını yıkmalı, kendini gerçekleştirmeli, yaratıcı enerjiye bağlanmalı ve yaşamın kaynağına geri dönmelidir.

Sergen Kızılhan

Kaynakça

Hitchcock, L. A. (2013). Kuramlar ve Kuramcılar: Çağdaş Düşüncede Antik Edebiyat. İstanbul: İletişim Yayınları.

Nietzsche, F. W. (1967). The Birth of Tragedy (W. Kaufmann, Trans.). New York, NY: Vintage Books.

Nietzsche, F. W. (1989). On the Genealogy of Morals (W. Kaufman, Trans.). New York, NY: Vintage Books.

Nietzsche, F. W. (1995). Thus Spoke Zarathustra: A book for all and none (W. Kaufmann, Trans.). New York, NY: Modern Library.

ETİKETLER: ,
YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.