Papalagi’nin Kent Tahayyüllerinde Mimari Tanımlamalar

Papalagi’nin Kent Tahayyüllerinde Mimari Tanımlamalar

Bu yazı, Erich Scheurmann tarafından, Samoa’daki Tiavea’nın kabile reisi Tuavii’nin Güney Denizi’nin tüm ilkel halklarına yaptığı çağrısı üzerinden kaleme alınan “Göğü Delen Adam” kitabı kapsamında, kitaba da ismini veren -modern dünyanın öznesi beyaz adam- Papalagi’nin günlük yaşam pratiklerinden üretilmiştir. Papalagi’nin kent tahayyülünü okumaya ilişkin kurgusal bir sözlük ile sonlanan yazı, Erich Scheurmann’ın ifadesiyle, kendimizi yitirdiğimiz bir bakış açısıyla görme imkânından, Güney denizi yerlisinin basit düşüncelerine ve mimarlığa uzanmakta.

Söz konusu tartışma bağlamındaki mefhumlar, temelde gerek yazınsal üretimlerle gerekse inşai pratiklerle güncelliğini koruyabilen “geleneksel-modern dünya” kavramlarına yeniden bakmaya yol açmaktadır. Dolayısıyla kitabın mimarlıkla ilintili muhtevasından önce “geleneksel dünya” ve “modern dünya” kavramlarına değinmek gerekmektedir.

Geleneksel dünya, kabaca içine zorunlu olarak doğulan ve önceden süregelen anlayışların sorgusuz sualsiz kabul edilişine dayanan bir dünya tarifi iken; modern dünya ise düşünmeden kabul edilenler karşısında, her defasında yeni şüpheci-sorgulayıcı bir tavır ve çokluk üretmeyi zorunlu kılan bir dünyayı tanımlar.

Geleneksel-modern dünya karşılaştırılması esasından temellenen bu kitapta kent, başladığı andan ve ilkel örüntülerden güncele ve karmaşık sistemlere kayan bir izlek sunmaktadır.  Mimarlığın laboratuvarı kent ve nesnesi yapılar kadar içindeki özneler arasındaki karşılıklı ilişki de bunun ayrılmaz bir parçası durumundandır. Geleneksel dünyanın öznesi Samoa yerlileri bizi, modern dünyanın öznesi beyaz adam Papalagi’nin yaşamına bağlamakta ve kendi gündelik yaşamı ve pratiklerinde yer alan ölçütler (taş atımı uzaklık, palmiye ağacından yüksek, bir soluma süresi kadar geç vb.) aracılığıyla bize ve modern dünyamıza kendini açmakta. Bu sebeple modern dünyanın zorunlu bir öznesi konumunda olup modernliğin karşıtlığını tanımamız ve bu karşıtlığın ifadesini mimarlığın araçlarıyla da (sayfa 27-35) anlamaya çalışmamız, Güney denizi yerlisinin basit düşüncelerini ve bakış açısını okunmaya değer kılmakta.

Erich Scheurmann “Göğü Delen Adam” ile bizlere önemli bir konunun daha vurgusunu yapıyor. Metni kendisinden dinlediğimiz kabile reisi Tuavii, mimarlık kritiğini kendi metaforik dilini ve sözcük dağarcığını kullanarak yapmakta ve bu durum da “başka türlü” bir eleştiri, fikir yürütme, tartışma ortamını olanaklı hale getirmekte. Tuavii’nin kendi dünyasının karşıt eylemlerine işaret eden aşağıdaki “mimarca” söylemler, onu okumaya ilişkin bir tür sözlük olarak da algılanabilir.

“Taş Sandık” (barınak) : Tıpkı bir midyenin içinde oturduğu sert kabuğu ve tıpkı bir çıyanın yaşadığı taşların arasındaki lav çatlakları gibi her yanı çevrili bir taş örtü. Bir Samoa köyünden çok daha fazla insanın oturduğu barınak…

“Taş Kutu” (oda) : Dik duvarlarla ayrılan ve giderek küçülen içe kapalılık durumu. Konuk ağırlama, uyuma, yemek yeme, pişirme, duman tüttürme ve yıkanma rolleri olan çocuğa, hizmetçiye, ata, köpeğe ayrılan bir dizi şeyin toplamı. En içtekini en dışa, en küçüğünü en büyüğüne ulaştıran matruşka bebekler. Bir taş atımı uzaklıktaki bir temasla birbirine dokunan ve aralarında ağaç ve çalılık gibi anlamlı boşluklardan yoksun olan taş yığınları. Çocukların topraktan yukarıda, bir palmiye ağacından bile yüksekte yaşadığı doğadan mesafelenen yükselti ve artık zararlarını ayrımsayamadığı yalıtılmış bir hacim…

“Giriş Deliği” (giriş) : Taş sandığa (barınağa) aslında yalnız tek yerden girilen fakat bu yere, içeri girerken “giriş”, dışarı çıkarken de “çıkış” adı verilen iki anlamlılık ve ikiyüzlülük hali. İç tarafta olmanın ve dış tarafa açılmanın imkânı olan ve görünen ile görünmeyeni birbirine bağlayan temas noktası. Barınağın fiziksel öğelerini saklayan ve dış düzlemle kesiştiği yerde yerin geometrisine indirgenen bir sınır düşüncesi. Yüz yüze gelen insanların istemsizce selamlaştıkları veya düşman böcekler gibi mırıldandıkları karşılaşma noktası…

 “Delikler” (pencere) : Genellikle her kutuya (odaya) ait bir delik ve kutunun büyüklüğüne birden fazla delik. Bazen de taze havanın giremediği ve aşevi kokusunun çıkamadığı ve aydınlık günde bile kapkaranlık olabilecek gizlenmiş bir açıklık. Papalagi’nin kuş olup ve kanat takıp hava ve güneş olan yerlere yükselemedikleri için hayıflanma duymadığı yoksunluk hali…

 “Tahta Kanat” (kapı) : Barınağa girmek için büyük bir güçle itmek gereken ağır bir kanat ve içeri gerçekten ulaşmak için aşılması gereken bir sürü kanat. Üzerindeki tek bir göz büyüklüğü boşluktan geleni içeriden göz hapsine tutmaya ve tanıdık biriyse zincirlerin ve kilidin sökülüp girişe imkân verebilecek oyuğu açmaya yarayan giriş kanadı. Fonksiyon özellikleri nedeniyle birbirinden dik düzlemlerle ayrıştırılmış mahalleri bir araya getiren ara yüz. Bu mahallerin birbirine açarak görsel erişilebilirlik sağlayan dikey açıklık…

“Zikzak / Halka Dal” (merdiven) : Zemin seviyesinden yüksekte yaşayanların evine ulaşması için tırmanılan dallar. Ev sahibini, adının duvarda yazılı olduğu ve süslü bir kadın memesine (zile) benzeyen, ucuna bastığında ev sahibine gelen birini bildiren bir çığlığın duyulduğu yere kadar ulaştıran kademeler…

“Yarıklar” (cadde-sokak) : Taş kutular (barınaklar) arasında cadde adı verilen yarıklar. Boyu bir ırmak kadar uzun olan ve boş yer (meydan) bulmak için saatlerce koşmayı gerektiren kollar. Bir orman ya da büyüyecek bir gökyüzü mavisi bulmanın zor olduğu sıkışıklık durumu…

“Cam Dev Sandıklar” (mağazalar) : İnsanların yaşamak için gerek duydukları,  kafa süsleri, beden kılıfları, yiyecek maddeleri, balık, sebze, meyve gibi şeylerin satıldığı komplekslilik. İçeri girdiğinde gözlerin görmez olduğu, dışarı çıktığında ise bir o kadar kamaştığı yapay bir kutu…

“Kent” : Bütün bunların hepsi; yani kalabalık taş kutular, taş yarıklar, oraya buraya uzanan binlerce ırmağın içindeki insanlar, gürültü, kargaşa; ağaçtan, gökyüzünün mavisinden, temiz havadan, bulutlardan yoksun kapkara kumlar ve dumanlarla kaplı yerler Papalagi’nin “kent” adını verdiği şey. Denize yayılmış adalar gibi oraya buraya yayılmış, bir yüzmelik uzaklıkta ya da günlerce uzaklıkta olan büyüklü küçüklü yapılanma…

Kaynakça: Erich Scheurmann – Göğü Delen Adam

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.