SALÂH BİRSEL-AH BEYOĞLU VAH BEYOĞLU | TÜRK EDEBİYATININ BEYOĞLU SERÜVENİ

28.03.2019
SALÂH BİRSEL-AH BEYOĞLU VAH BEYOĞLU | TÜRK EDEBİYATININ BEYOĞLU SERÜVENİ

‘Bu kitap Beyoğlu’nu anlatır. Adım başında pık pık gülmeler, kuğurmalar, gürlemeler, vakvaklamalar, koşturmalar, ahlamalar, kalgımalar, ifildemeler, çakçaklanmalar.”

Salah Birsel, 1919 yılında Bandırma’da doğmuş, çocukluğunu ve gençliğini İzmir’de geçirmiştir. İzmir Erkek Lisesinden mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümünden mezun olmuştur. İlk şiiri 1937’de Gündüz dergisinde çıkan, Şiir ve Cinayet kitabıyla 1976 yılında Türk Dil Kurumu Deneme Ödülüne layık görülen Birsel, Paf ve Puf adlı eseriyle de Türkiye İş Bankası 1982 Eleştiri-Deneme büyük ödülünü kazanmıştır. Salah Birsel

Şiir, roman, deneme, tarih alanlarında eserler veren yazarın ‘Salâh Bey Tarihi’ adlı serisinin ikinci kitabı olan Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu, okuyucunun Beyoğlu sokaklarının tarihine ve Türk edebiyatının usta yazar ve şairlerinin kâh sancılı kâh neşeli muhabbetlerine doyacağı bir eser.

Eserde günümüzde şöhretin, eğlencenin ve modernizmin merkezi sayılan Beyoğlu’nun tarihi, İstanbul için merkez haline gelişi kısa ve detaylı biçimde ele alındıktan sonra sıra edebiyatımızın mihenk taşları sayılan şair ve yazarların uğrak noktası olan kahvelerin, meyhanelerin, restoranların hikâyelerine geliyor. Rıfat Ilgaz, Hasan İzzettin Dinamo, Sait Faik Abasıyanık, Orhan Veli ve daha nice edebiyatçının sanat, hayat üzerine yaptığı muhabbetlerle bir edebiyat fakültesini aratmayan pastane Nisuaz; Yahya Kemal, Yakup Kadri, Halit Fahri ve Şahabettin Süleyman’ın tabldot başına yirmi kuruş ödeyerek yemek yiyip keyif çattığı Tokatlıyan, Sait Faik’in çorbasına sıktığı limonun atılmadan saklandığı Elit Kahvesi…

”Bir başka deyişle, bu kitap bir edebiyat kuşağının tarihidir.”

Eserde söz konusu dönem edebiyatta ciddi anlamda ilk filizlenmelerin olduğu, edebiyatın ilerlediği ve yayıldığı dönem olunca fikir ayrılıklarına değinmeden geçmek pek mümkün olmamış olacak ki Milli Edebiyatın temelini atan Ziya Gökalp ve aruzun adamı Cenap Şahabettin arasında dil hususunda geçen fikir ayrılıklarının birinci ağızdan aktarılması, Cenap Şahabettin’in kendini beğenmişliğinden ötürü Nurullah Ataç’ın ”Edebiyatı Cedidecilerin başlıca özelliği -Halit Ziya bir yana- böbürlenmek ve zeka kıtlığıdır.” eleştirisine yer verilmesi okuyucuya edebiyat alemindeki dil tartışmalarının perde arkasında hırsın da yer ettiğini açıkça gösteriyor.

Birsel, kaleme aldığı bu eser ile Türk edebiyatındaki yazarların büyük eserlerini kaleme almadan önce birbirleriyle istişareler yaptığı uzun masalara, muhabbetin gece yarısına kadar uzadığı meyhane masalarına birer sandalye de okuyucuları için çekiyor. Dil ve edebiyat üzerine edilen sohbetler, yazarların romanlarında ilham aldığı mekânlar, yazarların ilk heyecanlarıyla ve tutkularıyla kaleme aldığı yazıların ve şiirlerin toplandığı dergiler Birsel’in su gibi akan anlatımı sayesinde Türk edebiyatının bugününe önayak olan edebiyat anlatılarından en önemlilerinden biri olma özelliğini hâlâ korumakta.

”Bir gece, yatağında uyuyordun

Uyanıverdin birden, sessiz dünyaya.

Bir rüyanın parçasıydı gözlerini açan

Ve karanlık içindeydi odan…

Seni gören ben değildim.” -Özdemir Asaf

Yazan: Berna Gözkaman

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.