Schopenhauer’de Bilgi ve Bilim Felsefesi

28.07.2019
Schopenhauer’de Bilgi ve Bilim Felsefesi

Schopenhauer’de Bilgi ve Bilim Felsefesi

Özet:
1788 yılında doğan Arthur Schopenhauer tüccar bir baba ve yazar bir annenin ilk çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Babası vefat edene kadarki süreçte çeşitli ticaret işlerinde çalışmıştır. Babası vefat ettikten sonra kendisine kalan miras sayesinde rahat bir hayat sürmüştür. Bu rahat hayat sayesinde düşüncelerini yazması daha kolaylaşmıştır.
Felsefesinde temel olarak neden sonuç ilişkilerini, irade, istenç ve tasarım olarak dünya kavramlarını kullanmaktadır. İstenç ve irade sonsuz olarak insanın varoluşundan gelen isteme dürtüsüdür. Bu dürtü hayatımızın tüm alanlarında vardır ve bu insanı kötülüğe iter. İstenç ve iradeyi sıfırlayamayan insan mutsuzdur. Ve istenci yok etmek imkansızdır. Bunun için tüm dünya kötüdür ve bundan daha kötü bir dünya hayal edilemez. Ona göre dünya bireyin tasarımlarından oluşur ve bu da istençle ilişkilidir. İdealar ise bu istenç ve tasarımların birleşme noktası olur. İdealar istenç ve tasarım olarak dünyayı birbirine bağlar.
Kant felsefesinden ve doğu felsefelerinden oldukça etkilenen Schopenhauer bunu bilgi ve bilim ile ilgili düşündüklerinde de göstermiştir. Bilgi ona göre ikiye ayrılmaktadır. Soyut bilgi insan beyninde duyu ve hislerle algılanan bilgiyi kavramsallaştırmaktır. Algı bilgisi ise sadece duyularla algılanan bilgi türüdür. Soyut bilgi insanı bilgeliğe götürür. İsteme soyut bilginin kaynağıdır ve isteme sınırsız olduğundan bilgelik de sonsuz olmaktadır.
Bilim onun için deney ve gözlemlerin öneminden meydana gelirken algı ve sezgi yoluyla anlaşılan bilgi deney ve gözlemsel olan bilgiden ötedir. Herhangi bir kanıt gerektirmeyeceğinden onun varoluşundan gelir. Schopenhauer’in bilim ve bilgelik anlayışında bilmek bilimi doğurur, irade ise insanı bilgeliğe götürür.
Anahtar kelimeler: Schopenhauer Ve Bilim, Schopenhauer’in Bilgi Anlayışı, Schopenhauer’de Bilgelik
Giriş:
Schopenhauer’in bilim ve bilgi alanındaki görüşleri az çalışılmış bir konu olması bakımından önemlidir. Onun eserlerinde ve ikinci el kaynaklardan yararlanılacak bu çalışmada onun bilgiyi nasıl tanımladığı bilginin niteliği ve bilginin ne türde onun felsefesinde yer aldığı açıklanmaya çalışılacaktır.
Birinci bölümde onun hayatı ve felsefesi detaylandırılacak ve ikinci bölümde de daha detaya girilerek bilgi ve bilim hakkındaki düşünceleri kapsamlı biçimde ele alınmaya çalışılacaktır. Schopenhauer’in bilgelik anlayışı nedir? Schopenhauer’in bilim felsefesi ile ilgili düşünceleri nedir? Gibi sorular cevaplanmaya çalışılarak alandaki eksik bilgiler tamamlanmaya çalışılacaktır.
BİRİNCİ BÖLÜM
ARTHUR SCHOPENHAUER’İN HAYATI VE FELSEFESİ
I. Schopenhauer’in Yaşamı
22 Şubat 1788’de Danzig’de doğan Schopenhauer Alman bir filozof ve yazardır. Alman idealizmini savunan Schopenhauer Kant’tan etkilendiği ve Nietzsche’yi etkilediği felsefesi ile Alman idealizminde önemli bir yere sahiptir. Ayrıca Budizm’den etkilenen Schopenhauer bu yönüyle de Avrupa filozofları arasında ayrı bir yere sahiptir. Hayatının, babasının ölümüne kadar kısmını, maddi yönden kötü geçirmiştir. Bu nedenle eserlerinin büyük çoğunluğunu ve ününü maddi olarak rahatladığı dönemden sonraya borçludur. Üniversite bitirme tezi sayesinde başka bir Alman filozof olan Goethe ile tanışarak onun etki alanına da girmiş ve felsefi yaşamında önemli bir yere koymuştur. Kant’tan da büyük oranda etkilenen Schopenhauer etkilendiği filozoflardan ayrılarak kendi felsefi dünyasını kurabilmiş ve geleceği büyük oranda etkileyebilmiştir.
A. Yazmaya Başlamadan Önceki Yaşamı
Arthur, 22 Şubat 1788’de Floris Schopenhauer ve Johanna Schopenhauer’in çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası tüccar bir aileden geliyordu. Annesi ise sonradan meşhur olacak olan yazar biriydi. Schopenhauer ailesi Polonya’nın bölünmesi sebebiyle 1793 yılında Hamburg’a yerleşir. Ayrıca Arthur’un 12 Haziran 1797’de bir de kardeşi olmuştu. Babası Arthur’un da kendisi gibi tüccar olmasını istiyordu. Ancak Arthur bunu istemeyerek Hamburg’da bir liseye yazıldı. Bununla da yetinmeyen Arthur o sıralarda Avrupa’yı eğitim için seyahatlerde bulundu. İngiltere, Hollanda, Fransa, İsveç, İsviçre, Silezya ve Prusya’ya gitti.
1804 yılında babasının isteğini kabul eder bir şirkette ticaret eğitimi stajına girer. 1805’de ise başka bir şirkette bu işe devam eder. Bu sırada babası ölür. Annesi de bunun üzerine kız kardeşi Adele’yi de yanına alır ve Wimar’a taşınır. Arthur Hamburg’da tek başına kalır.
Babasının vefatının ardından reşit olana kadar bekleyen Arthur, reşit olduğunda babasının mirasını aldı. Bu miras sayesinde maddi bir sorunu kalmadı ve ideallerini gerçekleştireceği yeni bir hayatı araladı. 1809’da Göttingen Üniversitesinde tıp eğitimine başlamışsa da hemen sonra felsefe bölümüne geçti. 18 Ekim 1813’de Jena Üniversitesi’nde felsefe doktorasını “Yeterli Nedensellik Cümlesinin Dört Kat Kötü Üzerine” teziyle bitirdi. Bu tez sonrasında Goethe bu tezle birlikte Schopenhauer ile tanıştı. Ayrıca Goethe, Schopenhauer’in annesini edebiyat dünyasından tanıyor ve bu yüzden Schopenhauer ile ilişkileri gelişiyordu. Ancak Schopenhauer Newton’ı eleştirmeye başlayınca bu ilişki soğumaya başladı.
Schopenhauer 1814’de Annesi ile birlikte Dresden’e gitti ve o şehrin zengin olan kütüphanelerinden faydalanarak yazın hayatını daha da geliştirdi. Bu sırada 1815’de “Bakmak Ve Renkler Üzerine” isimli kitabını yayımladı.
B. Yazmaya Başladıktan Sonraki Hayatı
Schopenhauer en önemli eserini 1819 yılında Friedrich Arnold Brockhaus yayınevi tarafından bastırdı. “İstenç Ve Tasarım Olarak Dünya” olarak dilimize çevrilen bu kitap daha sonra Schopenhauer’in ününe katkı yapacak en büyük eseri olacaktır.
1819’da İtalya’ya seyahate çıktı ancak kısa bir süre sonra babasının mirasını yatırdığı bankanın batması sebebiyle ülkesine geri dönmek zorunda kaldı. Bunun yüzünden zaten annesiyle iyi olmayan araları git gide kötüleşti. Maddi durumu sekteye uğrayan Schopenhauer Berlin Üniversitesi’ne 1820 yılında eğitmen olarak girdi.
Bu sırada Hegel ile meşhur kavgaları başladı. Aynı kürsüyü paylaşan Hegel ve Schopenhauer sınıflarına öğrenci çekmek için çabalıyorlar ancak öğrenciler her defasında Hegel’in sınıfına gidiyorlardı. Schopenhauer’in İstenç Ve Tasarım Olarak Dünya kitabı henüz talep görmemişti ve sınıfı genellikle boş kalıyordu. Hegel ile çokça kavga eden Schopenhauer bunu göreceli olarak kaybetmişti. 1821’de babasından kalan paranın kalan kısmını alan Schopenhauer seyahatine devam etti ve 1825’de tekrar Berlin Üniversitesi’ne eğitmen olarak döndü.
Hayatının büyük kısmını geçireceği Frankfurt’a 1833’de yerleşti. 1836’da “Tabiattaki İrade Üstüne” isimli kitabını yayımladı. 1837’de “Salt Akıl Anlayışının Eleştirisi” isimli kitabını yayımladı.
Kendisini üne kavuşturacak başka bir kitap olan “Yaşam Bilgeliği Üzerine Aforizmalar” isimli kitabını 1851!de yayımladı. Büyük operacı Richard Wagner “Cüceliğin Yüzüğü” isimli eserini Schopenhauer’den etkilenerek Schopenhauer onuruna besteledi.
1860’da akciğer iltihabı geçirdi ve 21 Eylül 1860’da Frankfurt’ta vefat etti.
II. Schopanhauer’in Felsefesi
Schopenhauer, klasik Alman idealizminin temsilcilerinden Hegel, Schelling ve Fichte’yi reddeden Platon ve Kant idealizmlerinden büyük oranda etkilenen, karamsar, kötümser ve istenç kavramıyla felsefesinin temelini oluşturan bir filozoftur. Ona göre dünya bireyin tasarımlarından oluşur ve bu da istençle ilişkilidir. İdealar ise bu istenç ve tasarımların birleşme noktası olur. İsteme duygusu hayatımızın her alanında vardır ve daha çok isteme daha çok mücadeleyi daha çok arzuyu, doyumsuzluğu, çatışmaları getirir ki bu da kötü eylemlere neden olur. Bu nedenle yaşadığımız dünyayı en kötü olarak görür ve daha kötüsünün olmayacağını söylemektedir. Bu kötü eylemlerin çözümünü ise kaynağı doğu felsefesi olan Budizm’de görmektedir. İstemenin susturulması yani el ayak çekmek ve önemsememek, ona göre, tek çözüm olacaktır. Sonsuz isteklerin önüne sadece insanların dünyevi hazlardan vazgeçmesiyle olacaktır yoksa ıstırap ve acı hep dünyaya hâkim olacaktır Schopenhauer için.
Schopanhauer’in yaşadıkları yazın hayatına yansımıştır. Onun içindir ki felsefesinde büyük acılar vardır. Hayata kötümser yaklaşan filozof, acılı hayatını felsefesinde gösterir. İçinde yaşanılan dünyanın zaten olabilecek en kötü dünya olduğunu düşünür. O, kurumsal otoritenin çıkarlar için kullanılmasına karşı çıkar, bunun yüzünden Hegel’i bile çokça eleştirmiştir. Ayrıca Schopenhauer dünyayı bireyin tasarımlarından ibaret olarak görür. Ve istenç onu yönlendirir. Tasarım olarak dünya bir yanılsamadır. Onun arkasında mutlak, değişmez, sonsuz ve sınırsız isteme yatar.
A. Schopenhauerde İstenç Ve İrade
Scopenhauer istencin insan yaşamını yegane olarak görme düşüncesi kendine hastır. İstenç ve tasarımın yanında “idealar” da önemli bir yer bulur onun felsefesinde. İdeaları görünüş ve gerçeklik arasındaki farkı anlamanın bir başka yolu olarak görür. İdealar nesnelerin ilk örnekleridir. Ona göre idealar istenç ve tasarım olarak dünyayı birbirine bağlar. Schopenhauer felsefesini doğudan esinlenerek yapan ilk filozoftur. Budizm ve brahmanizmden etkilenen Schopenhauer, doğudaki bu görüşü Avrupa’ya taşımıştır. Tüm yaşamımız istemeyle, istemenin getirdiği mücadele, çatışmasızlık ve doyumsuzluklarla geçer. Bunu bitirmenin tek yolu istenci yenmektir. Ancak istenci yenemeyen insan istencin tuzağında acı içinde yaşar. İsteme sonu gelmezdir ve istemenin hep daha fazlasını istemesinden ötürü insan istemenin kuyusuna düşer ve o kuyu her zaman kötüyü, acıyı beraberinde getirir. Ve Schopenhauer bu sıkıntıların tek kaynağını istenç olarak görürken tek çözümünün de istencin susturulmasını görür. Ona göre insanoğlu varoluş acısı çekmeden yaşayamayacaktır. Bu varoluş ise bir sonuçtur. İstenç ve iradenin nedenidir. Bu acılı varoluş içerisinde insan hiçbir zaman mutlu olmayacaktır.
Kant ve doğu felsefesini harmanlayan Schopenhauer Kant’ın fenomenal dünyasını, Platon’un idealar dünyasını kendisinde tasarım olarak tanımlamıştır. Tasarımlar gerçek olmadığından insan gerçeği görmekte zorlanır. Kant’a göre gerçeklik hiç gözükmezken Schopenhauer onun görünebileceğini söyler. Ayrıca o Kant’taki gibi Tanrı kavramını kullanmaz. Ateist olarak nitelendirilebilecek ilk filozoftur diyebiliriz. Onun için irade de Tanrı değildir.
İstenç ve irade en büyük kötülüğünü cinsellik üzerine yapmaktadır. İnsanoğlu cinsel dürtülerini hiçbir zaman durduramayacaktır. Bu istenç dünyanın en kör istencidir. Soyun ve türün devamını istemek varoluşa yapılmış büyük bir kötülüktür. Zaten kötü olan dünyada türün devamı bu kötülüğe ekilen tohumdur. Ona göre cinsel istenci yenmek imkansız gibidir. Zaten onu yenmiş kişi hayatta mutlu olarak kalacaktır.
B. Schopenhauer Felsefesinin Etkileri
Schopenhauer sonradan anlaşılmış olmasına rağmen dünyada büyük bir yankı uyandırmıştır. Onun felsefesi günümüz biliminde bile görülebilmektedir. Büyük ölçüde Nietzsche’yi, Freud’u, Wagner’i, Bataille’i, Blake’i, Sartre’ı Wittgenstein’ı ve sayılabilecek onlarca büyük kişiyi etkilemiştir. Ancak en büyük farkı Nietzche ve onun yarattığı yeni dünya felsefesine kattıklarıdır. Nietzche ve onun ardılları şu anki düzenin ayrılmaz parçalarıdır. Freud hala tartışılsa da onun yazdıkları günümüz psikolojisini ve psikanalizini şekillendirmiştir. Nietzche 20. Yüzyılın devrim gibi gelen felsefe dünyasını 21. Yüzyılda bile yaşatmaktadır. Dylan Thomas, Blake gibi isimler ondan etkilenerek şiirler yazmış, Wagner gibiler beste yapmıştır. Salvador Dali ise Wagner’in Schopenhauer onuruna yazdığı bestesinin (Tristan Und Isolde) aynı isminde bir tablo yapmıştır.
Freud, Schopenhauer’in istenç ve iradesini “Grup Psikolojisi ve Egonun Analizi” isimli kitabında işlemiştir. Schopenhauer’den aldıklarıyla bilinç, bilinçdışı ve bilinçaltı kavramlarını geliştirmiş psikanalizde en önemli yere koymuştur. Id, ego ve süperegoyu Schopenhauer’in istenç düşüncesinden almış, oedipus ve elektra kompleksini Schopenhauer’in düşüncelerinden türetmiştir. Nietzche ise Schopenhauer ile erkenden tanışmış onu öğretmeni yapmıştır.
Tüm bunların sonunda Schopenhauer 20. Yüzyıldaki felsefi devrimin en önemli ayaklarından birini oluşturmuş ve 21. Yüzyılımıza kapı aralamıştır.
İKİNCİ BÖLÜM
Schopenhauer Ve Bilim Felsefesi
I. Schopenhauer Ve Bilgi
Schopenhauer felsefi temellerinin çoğunu Kant’ın üzerine koyarak yapmıştır. Kant ona göre modern zamanın en büyük düşünürüdür. Kant’ın felsefesindeki insan deneyiminin ötesinde yer alan herhangi bir şeyin bilgisine ulaşma çabasının yararsız olacağını savunmuştur. Ona göre bilgiye ulaşmak olanaksızdır. Tanrının varoluşu veya ruhun ölümsüzlüğü gibi konularda tümüyle umutsuz bir çaba içerisinde olacaktır. Schopenhauer’in bilgi kuramı Kant’ın fenomen ve noumen kavramlarının ayrışmasıdır. Dünyayı sadece duyu organlarımız ve anlama yetilerimiz aracılığıyla farkındayızdır. Ona göre salt gördüklerimiz önemli değil, duyularımız materyali de şekillendirir.
Ona göre soyut bilginin kaynağı algı bilgisidir. Yani bütün düşünce yapımız algıların eseridir. Schopenhauer bilginin her şeyden evvel ve esas tasavvur olduğunu savunur. Hayvanlarda ise bu durumda sadece algı bilgisi vardı ve soyut bilgi onlarda yoktur. Onlar düşünmezler ancak sebep sonuç ilişkisi kurabilirler. Bunun içindir ki onların düşündükleri söylenemez. Onların kavramları yoktur ve tasavvurdan yoksundurlar. Hayvanların doğrudan bilgisi varken bizde dolaylı bilgi de vardır.
II. Schopenhauer Ve Bilim Felsefesi
Schopenhauer’in bilim anlayışı şu anki bilim anlayışı ile büyük oranda benzeşmektedir. Bu onun Avrupa’da yaşamış olmasından kaynaklanırken bilgi konusunda düşündükleri de Doğu felsefesinden etkilenmesinden kaynaklanmaktadır. Bilim ona göre sonsuza doğru doğal olarak ilerleyen ve bitmek tükenmek bilmeyen bir şeydir. Nihai hedefine ve tatmin noktasına hiçbir zaman ulaşamayacak olan bilim bazen herkesin gördüğü şeyleri yeni bir tarzda görerek ilerler. Ona göre bilim bizi hakikate götüren tek yol değildir. Hegel ile düşünce yapısı olarak farklı olan Schopenhauer, bilimsel bilgi ve kavramsal bilgide aynı şekilde düşünürler.
Algısal ve soyut bilgi arasında farklar vardır. Soyut bilgi kavramlardır ve bunu düşüncelerimizle ve beynimizle algılamamızı sağlayan akıl denilen şey insanları ayıran yegane şeydir. İnsanı ise bilgeliğe götüren dört aşama vardır. Birincisi şeylerin algı yoluyla kavranışıdır. İkincisi bu kavramların doğru soyutlamalar ile özetlenmesidir. Üçüncüsü ulaşılan kavramların beyindeki diğer kavramlar ile bağlantısının kurulmasıdır. Son olarak da bu yargıların birleşiminin yapılmasıdır. Ona göre algı ve sezgi yoluyla anlaşılan bilgi deney ve gözlemsel olan bilgiden ötedir. Herhangi bir kanıt gerektirmeyeceğinden onun varoluşundan gelir. Schopenhauer’in bilim ve bilgelik anlayışında bilmek bilimi doğurur, irade ise insanı bilgeliğe götürür.
Sonuç
Schopenhauer günümüz dünyasını da çok farklı şekillerde etkileyen Alman filozoftur. Felsefesinin yapı taşını istenç/irade ve tasarım olarak dünya oluşturur. Bu irade ve istenç kavramları onun soyut bilgiye ve bilgeliğe giden yolunu açıklar. Temel olarak idealist bir felsefesi olan Schopenhauer bilimsel bilginin deney ve gözlem yoluyla elde edilmesini savunurken bilgelik için deney ve gözlem yetmemektedir. Onun felsefesine göre istemenin bir sınırı yoktur. Dolayısıyla bilgeliğin de sınırının olması için bir neden bulunmamaktadır. Felsefesi kendinden sonra gelen birçok bilimci ve felsefecinin temel kaynağını oluşturmaktadır. Bunun içindir ki bilgi, bilim ve bilgelik onun gibi birçok düşünürde önemlidir ve kaynağını buradan almaktadır.
Kaynakça
Celaleddin, H. (2018, Mayıs). Schopenhauer; Wagner, Nietzsche, Bataille, Blake, Pornografi, Raks Ve Pesimizm. Düşünbil, 15.
Dursun, Y. (2010). Schopenhauer’de Algı/Görü Bilgisinin Soyut Bilgi İle İlişkisi. Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi, 18.
Göksoy, Ö. (2017, 11 24). Schopenhauer Felsefesi Ve Psikanalize Yansımaları. 07 24, 2019 tarihinde Sabit Haber: https://www.sabithaber.com/schopenhauer-felsefesi-ve-psikanalize-yansimalari-7262/ adresinden alındı
Kırmacı, Ö. F. (2018, Mayıs). Bilim Ve Bilgelik Yolunda Schopenhauer. Düşünbil, 10.
Macfarlane, S. A. (2018, Mayıs). Arthur Schopenhauer (1788-1860). (İ. E. Yaylım, Dü.) Düşünbil, 6.
Popova, M. (2016, 07 22). Sanatın ve Bilimin Dünyayı Nasıl Açıkladığına Dair Temel Farkları Üzerine Schopenhauer’ın Görüşü. 09 5, 2019 tarihinde Düşünbil: https://dusunbil.com/sanatin-ve-bilimin-dunyayi-nasil-acikladigina-dair-temel-farklari-uzerine-schopenhauerin-gorusu/ adresinden alındı
Schopenhauer, A. (2008). (M. Tüzel, Çev.) İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları.
Schopenhauer, A. (2012). (A. Aydoğan, Çev.) İstanbul: Say.
Schopenhauer, A. (2014). Bilim Ve Bilgelik. (A. Aydoğan, Çev.) İstanbul: Say.
Schopenhauer’ın Bilgi Öğretisi. (tarih yok). 07 22, 2019 tarihinde Yeni Felsefe: http://www.yenifelsefe.com/schopenhauer-in-bilgi-ogretisi adresinden alındı

 

Yazar : Ömer Göksoy

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.