Sicim Teorisi

23.04.2019
Sicim Teorisi

Evreni açıklayan iki fizik teorisinden birincisi; yıldızlar, galaksiler gibi çok büyük boyutlu maddeleri açıklayabilen Einstein’in Görelilik Teorisi,ikincisi ise; atomlar gibi çok küçük boyuttaki maddeleri açıklayabilen Kuantum mekaniğidir. Bu iki teoremin ikisi de aynı evreni açıkladığına göre, ikisini de bir teoride birleştirmek ve evreni bütünüyle anlamak mümkün olacaktır. Sicim kuramı ve M-teorisi ile bu iki teori birleştirilmiş ve bu birleşim bilim tarihinin en büyük adımı olarak kabul edilmektedir.

Sicim kuramının ana varsayımı maddenin yapıtaşlarının sadece dalgalardan ya da parçacıklardan oluştuğunu savunmak yerine 1boyutlu sicimler olduğudur. Amacı bilinen 4 temel kuvveti birleştirmektir. Sicim teorisinin başlangıcı 1960-1970’li yıllar arasındadır. Gabrile Veneziano ve matematikçi Leonhard Euler, denklemlerin kuarklar arasındaki kuvvetli etkileşmeyi ifade edebileceğini düşünmüştür. Veneziano’nun bu sezisi, bir süre sonra sicim teorisinin doğmasına neden olmuştur.

Bizim görebildiğimiz kozmosumuz, 3 boyutu ve 1 zaman boyutundan ibaret olup 4 boyutludur. Dünya’mız diğer 6 boyutu algılayamamakta ve görememektedir. Fizikçiler; büyük patlama sırasında 10 boyutun meydana geldiğini ancak 6 boyutun yoğunlaşarak kıvrıldığını, diğer 4 boyutun genişleyerek bizim tanımladığımız kozmosun ortaya çıktığını ve 10 boyutlu kozmosun aslında iç içe olduğunu matematiksel olarak açıklayabilmektedir. Her sicim 10^-33cm boyutundadır.

Sonuç olarak çok küçük yuvarlak toplar şeklinde olan 6 boyutlu uzay bizim 3+1 boyutlu dünyamızda birer noktayla bağlantılıdır (Bu fikir 1920’lere Kaluza-Kleinin çalışmalarına dayanır.).

Örneğin, farklı rezonanslarda titreşen bir keman titreşen bir keman teli çok farklı notalar yaratmaktadır. Farklı notalar, aynı anda aynı yerdedir ancak bizim kulaklarımız sadece duyabildiği notaları duymakta, diğerlerini fark etmemektedir.

Biz genelde temel parçacıkları 0 boyutlu noktasal cisimler olarak düşünmeyi tercih ederiz. Fakat temel sicim teorisi 1 boyutlu ipler olarak düşünür. Boyutları yaklaşık 10^-33 civarındadır ve boyut bizim ölçüm yapamayacağımız kadar çok çok küçük bir skaladadır. Bu sicimlerin kendilerine özgü titreşim modları vardır ve bu modlar onların kütle, spin ve diğer kuantum sayılarını belirler.

Buradaki temel prensip, her bir modun belli bir grup kuantum sayısını içermesi ve bunun da her temel parçacığın diğer temel parçacıktan farklı olmasını sağlamasıdır. Bütün kuvvetleri* birleştirip bütün bildiğimiz parçacıkları bir sicimle tarif edebilirsiniz.

Sicim teorisinin farklı çeşitleri bulunmaktadır.

Süper sicim teorisi

Doğada 2 çeşit parçacık vardır: fermiyonlar ve bozonlar. Oluşturulacak temel teorinin bu iki çeşit parçacığı da kapsaması gerekir. Fermiyonlar ve bozonlar birbirleriyle grup halinde, çiftler halinde olurlar. Eğer biz sicim teorisine fermiyonları eklersek bozonlar da otomatik olarak eklenecektir. Bir fizik kuramında her bozona karşılık gelen aynı kütleye sahip bir fermiyon varsa bu simetriye süpersimetri denir.

Süpersicim teorisi, sicim teorisinin süpersimetri eklenmiş halidir.

M-teorisi

Stephen Hawking, sicimlerle ilgili çok sayıda hesaplama yaptıktan sonra şu sonuca ulaştı: Evreni 3 veya 4 boyutlu kabul ettiğimiz sürece, geliştirilen kütle çekiminin kuantum teorisi bizi tek bir evren formülüne götürmemekteydi. Hawking, çözümü çok boyutlu alanlarda aradı. Bu nedenle de sicimde takılıp kalmadı ve hesaplar yaparak, sicimlerden çok boyutlu kuantlar elde etti. Buralara ”membran” adını verdi. Bu membranlar, birden fazla boyutta varlık gösteriyorlardı. Hesaplamalarına devam ederek bir sınıra ulaştı: Evrende 11 boyut vardı.

Membran parçacıkları farklı boyutlarda büzüşerek onuncu boyutu oluşturmaktadır. Membran parçacıklarının farklı boyutlardaki her bir büzüşmesinden farklı evrenler oluşmaktadır. Buna göre evrenler, 11. boyutta süzülen membranlardan ibaretti. Bu membranları göz önünde canlandırabilmek için dilimlenmiş ekmeği göz önüne almak yeterlidir. Bu ekmeğin her dilimi bir evrendir ve bu evrenler bir araya gelerek multiverse oluştururlar. Bu evrenler evreninde, membranların bir yerlerinden çarpışması da muhtemeldir.

M-Teorisinin sonuçlarının bir yorumuna göre; evrenimizin bulunduğu membran ile diğer bir evrenin bulunduğu membranın çarpışması nedeniyle “Big Bang” (Büyük Patlama) oluşmuş ve bildiğimiz evren meydana gelmiştir.

Hawking; bu “kobold evrenler”in yaşayanlarını “gölge insanlar” olarak nitelendiriyor. Yani; bizim evren olarak tanımladığımız, belki de iç içe geçmiş, birbirini şekillendiren ve birbirine paralel çok sayıda evrenlerin bulunduğu sonsuz bir uzayın minik bir kesiti olabilir.

Ne tam olarak ispatlanabilmiş ne de çürütülmüş bir teoridir. Birçok fizikçi ispatlanabilir bir teori olmadığı için bu teoriyi benimsememektedir. Çünkü bahsedilen sicim membran parçacıkları ışığın en küçük dalga boyundan bile küçük olduğundan görüntülenmesi şimdilik olanaksızdır. Başka bir kanıt yolu da henüz bulunamamıştır.

Her ne kadar Sicim teorisinin deneysel olarak ispatlanılabilirliği imkânsız ya da çok zor görünse de, bu teori hala çürütülemediği için benim gözümde mümkün. Bir denklem biliyorsunuz ve bu denklemle çözülebilecek bütün soruları çözebiliyorsunuz. Bütün sistemlere uygulayabiliyorsunuz. Ayrıca, balıkların asker olup kuşların okyanusta pandalarla şarkı söylediği paralel evrenlerin var olduğunu düşünmek beni mutlu ediyor.

* Bu 4 kuvvet şunlar;

1) yerçekimi

2) güçlü nükleer kuvvet

3) zayıf nükleer kuvvet

4) elektromanyetizma

* M-teorisinin m harfi; (magic,mysterious; mother) büyülü, esrarengiz ya da her şeyin (bütün teorilerin) anası anlamındadır.

Kaynakça

https://studylibtr.com/doc/1108570/sicim-teorisi–pdf-dosyası-

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.