SİNEMA LİTERATÜRÜNDE CAMEO :
Cameo, bir sinema terimi olarak yönetmenin bazı sahnelerde, çok uzun olmamak koşuluyla yer almasıdır. Birçok kaynak bu tekniği ‘’sinema sektörüyle alakasız kişilerin de filmde gözükmesi’’ diye tanımlasa da cameo, başta yönetmenler olmak üzere yapım ile bir şekilde alakası olan insanlar için geçerli bir terimdir.
Örneğin Men in Black II(2002) filminde Michael Jackson’un yer alması veya Mayıs ayında çıkan, Guy Ritchie’nin yönetmenliğini yaptığı King Arthur:Legend of the Sword filminde David Beckham’ın yan rolü birer cameo örneği değildir. Bu örnekler ancak ‘‘konuk oyuncu’’ statüsüne girebilir.
Yönetmenin filmde başrol oynamasına da hatalı bir şekilde cameo denmektedir. Ben Affleck’in yönettiği ve aynı zamanda başrolünü üstlendiği Argo(2012) filmi, Affleck için bir cameo değildir. Aynı durum çoğu filminde kendine başrol yazan Woody Allen için de geçerlidir. Cameo tekniği yukarıda da bahsettiğim gibi, yapımla uzaktan veya yakından alakası olan kişilerin sahnede izleyiciye göz kırpıp köşesine çekilmesidir.
Ayrıca bu tekniği resim sanatında da görebiliriz. Birçok ressam, kalabalık bir topluluğu resmettiği çalışmalarında tuvalin bir köşesine kendini de çizmiştir.
Music in the Tuileries Gardens(1862),Edouard Manet
Şimdi gelelim sinema tarihinin ilk cameosuna. Çoğumuzun filmlerini onlarca kez izlediği, gerilim ve korku sinemasının ustalarından İngiliz yönetmen Alfred Hitchcock, The Lodger: A Story of the London Fog’un (1927) filminin 5.dakikasında sahneye sırtı dönük bir şekilde giriş yapar ve böylece cameo, sinema literatüründe yerini almış olur.
Bana kalırsa bu tekniğin en zekice kullanıldığı film, yine Hitchcock’un yönettiği 1944 yapım Lifeboat’tır. 2.Dünya savaşını konu alan filmde, bir Nazi denizaltısının torpido saldırısı ile batırdığı gemiden kurtulan sekiz kişi, cankurtaran botu ile Kuzey Atlantiğin ortasındadır. Hitchcock, cameo yapmak ister ancak film tek mekanda geçtiği için bu neredeyse imkansızdır. Fakat usta yönetmen akıllıca bir yöntemle kendini filme dahil etmeyi başarır. Ana karakterin eline tutuşturduğu gazetenin arka yüzünde, bir zayıflama ilaç markasının reklamı bulunmaktadır. Fotoğrafta ise Hitchcock’un zayıf ve şişman hali gösterilmektedir. Zaten o dönemler zayıflamaya çalışan yönetmen, bu şekilde hem izleyiciyi güldürmüş hem de cameosunu yapıp isteğini gerçekleştirmiştir.
Günümüzde ise bu tekniği en çok kullanan yönetmenlerden biri kuşkusuz Quentin Tarantino’dur. İlk filmi Reservoir Dogs(1992)’un kısıtlı bütçesine destek olmak için Mr.Brown karakterini canlandırmıştır. Sonrasında çektiği büyük bütçeli filmlerde de kendisine kısa süreli roller yazmaya devam etmiştir.
Son olarak da Marvel filmlerinin vazgeçilmez cameosuna değinmek istiyorum: Stanley Martim Lieber veya hepinizin bildiği ismiyle Stan Lee. 1941 yılında yazdığı Captain America karakteri ile çizgiroman dünyasına giriş yapan Lee,Spider-Man,Fantastic Four,Iron Man ve X-men gibi birçok süper kahramanın yaratıcısıdır. Stan Lee cameolarının en önemli amacıysa tabi ki ustaya bir saygı duruşudur.
1)Stan Lee, Daredevil(2003)
2)Peter Jackson,The Lord of The Rings:The Return of The King(2003)
3)Alfred Hitchcock,The Trouble with Harry(1955)
4)Orson Welles,Touch of Evil(1958)
5)Martin Scorsese,Taxi Driver(1977)
6)Quentin Tarantino,Django Unchained(2012)