Tony Gatlif ile “Mutlu” Azınlık Olmak: Gadjo Dilo

01.09.2018
Tony Gatlif ile “Mutlu” Azınlık Olmak: Gadjo Dilo

Dünyada Çingeneler[1] kadar ötekileştirilmiş, zulme uğramış fakat neşelerini günden güne arttırmayı başarabilmiş çok az grup vardır herhalde. Bütün duyguları en uç noktalarda yaşayan bu halkın sinema dünyasında bir sesi var: Tony Gatlif. Kendisi de aslen Çingene olan başarılı yönetmen,  birçok filminde kadrajını Çingenelerin gündelik hayatlarına çeviriyor, tabi muhteşem müzik ve dansların eşliğinde[2].

“Les Princes” (Prensler- 1982) filmi ile Tony Gatlif Çingeneleri anlatan bir üçlemeye başladı. Bu üçlemenin ikinci filmi “Latcho Drom” (İyi Yolculuklar- 1993) 1500 yıl önce Hindistan’dan başlayarak batıya doğru göç eden Çingenelerin 8 farklı duraktaki yaşamlarını anlatan belgesel niteliğinde bir filmdi. Üçlemenin son filmi ise, benim bu yazı için seçtiğim, Gadjo Dilo (Çılgın Yabancı- 1997) adlı filmdir.

Film, Stephane’ın (Romain Durais) bir gezgin olan ölmüş babası tarafından kayda alınmış Roman bir şarkıcı Nora Luca’yı bulmak için Romanya’daki bir Çingene köyüne gitmesiyle başlar. Köye vardığında artık gecedir ve kalacak bir yer bulmalıdır. Fakat sokağa çıkma yasağı olduğu için sokaklarda kimse yoktur; sarhoş bir kemancı olan Izidor (Izidor Serban) dışında. Izidor, oğlu Adriane polisler tarafından tutuklandığı için gelen bu yabancıyı Tanrı tarafından ona gönderilmiş bir oğul olarak görür ve onu evine götürür,  Stephane ise onu Nora Luca’ya ulaştıracağı ümidiyle Izidor ile kalır. Böylece Stephane’ın hikâyesi dillerini bile bilmediği bu köyde başlamış olur.

Eski kocasıyla Belçika’ya gittikten sonra köyüne dönen ve çat pat Fransızca anlayan Sabina (Rona Hartner) ise katıldıkları bir düğüne kadar Stephane’ın Belçikalı olduğunu düşünerek onunla konuşmayı reddeder. Daha sonra Sabina’yla aralarında çok güzel bir aşk başlayacak olan Stephane bir yandan Nora Luca’yı aramaya devam eder bir yandan da Sabina’yla birlikte kendi kayıtları yaparlar. Film maalesef hep böyle etkileyici müziklerle, güzel danslarla devam etmez. Bir gün Adriane hapisten çıktıktan sonra barda kendi tabiriyle, ‘onu tutuklayanlara’ yani Çingene oldukları için onları ötekileştirenlere, yemek ısmarlayacağını söyler ve arada bir arbede başlar. Bu sırada Adriane ‘diğer’ taraftaki birinin kafasına bardak atarak öldürür. Köye doğru kaçan Adriane’yi öldürmek isteyen ‘diğerleri’ bütün köyü yakarlar.

Filmde ilk dikkatimi çeken nokta; Stephane’ın Izidor’un evinde kaldığı ilk gecenin sabahında bütün köyün evin etrafına toplanması ve bu “gadjonun” (Çingene olmayan, yabancı) kim olduğunu sorgulamasıydı. O kesinlikle bir tavuk hırsızı olmalıydı ya da onlara kötülük getirmesi için büyü yapan bir büyücü. Daha sonra Izidor ona kefil olunca, onun oğlunun yerine gönderildiğini söyleyince insanlar önce Stephane’ın varlığına alışacak, daha sonra onu içlerine kabul edeceklerdi.

Azınlık halkların hepsinde görülen, kanıksanmış bir durumdur bu: Önce baskın kültür tarafından onlara yöneltilmiş bütün kötü şeyleri kendi grupları içine giren yabancıya atfederler ve tıpkı baskın olanın onlara yaptığı gibi onu ötekileştirirler; bir an için kendilerini üstün hissetmek adına verdikleri bir reflekstir bu. Bu yabancı ancak içeriden bir ‘tanıdığa’ sahipse işte o zaman onu içlerine kabul edebilirler.

Peki ya “diğerleri”, sayıca fazla olanlar? Onların da farklı gruba olan bakış açılarını “Öteki’nin – aynı zamanda ‘Etiğin’- Filozofu” olarak tanınan Levinas’tan yardım alarak açıklamakta fayda var. Levinas’a göre, farklılıklara hep Aynı’nın gözüyle bakıldığı için farklı veya yabancı olanın iki şansı vardır: Ya Aynı’ya benzetilir ya da Aynı’nın tahakkümü altına girer. Bu durumda farklı olanın farklılığı ile var olma şansı kalmaz. Ya farklılığı ya varlığı yok edilir.[3]

Bence Gatlif’in Gadjo Dilo ile göstermek istediği de yüzyıllardır girdikleri her toplumda azınlık kalmış, ötekileştirilmiş Çingenelerin kendi kültürlerinden ödün vermeden ama hep de bir demir yumruğun gölgesinde nasıl var kalabildikleriydi. Bu kadar ezilmişliğin ve yoksun bırakılmışlığın ortasında bile mutlu olabilmeyi başaran insanların olduğunu göstermesi açısından bence, Gadjo Dilo izlenilen zamandan bağımsız olarak her zaman umut veriyor. Stephane’ın da dediği gibi;

“Çok uzun süre yollarda yürüdüm. Mutlu Çingenelere bile rastladım.”

Gönül isterdi ki Tony Gatlif’in bütün filmografisini buraya yazabileyim, fakat ben kendi “ilk beşimi” yazmakla yetineceğim:

  • Gadjo Dilo, 1997
  • Vengo, 2000
  • Exils, 2004
  • Transylvania, 2006
  • Djam, 2017

Benliğinin Peşinde Renkli Bir Topluluk: Osmanlı’da Çingeneler

Benliğinin Peşinde Renkli Bir Topluluk: Osmanlı’da Çingeneler

KAYNAKÇA

  1. Bu metinde özellikle “Çingene (Gypsy)” kavramını kullanmamın iki nedeni var: Birincisi Gatlif’in Gadjo Dilo başta olmak üzere bütün filmlerindeki insanları ve röportajlarında kendini tanımlamak için “Çingene” kavramını kullanmış olmasıdır. İkincisi ise 2010’da Romanya’da Romanlara Çingene denmesinin yasal olarak kabul edilmesidir.

Bknz: https://www.bbc.com/turkce/haberler/2010/12/101206_roma_gypsy

  1. http://www.bagimsizsinema.com/tony-gatlif.html
  2. APAYDIN, Ebru, “Levinas Felsefesinde Öznellik ve Öteki Problemi”, 2006, Ankarahttp://acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/2604/3376.pdf?show

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.