Toplumsal Felsefeden Toplumbilime

06.10.2019
Toplumsal Felsefeden Toplumbilime

Tarihin ne kadar gerisine gidilirse gidilsin şu gerçek değişmemektedir: İnsanlar hayatta kalabilmek için bir arada yaşarlar.

Bir arada yaşamak; iş bölümü yapmak, uzmanlaşmak, sorunlar karşısında daha yeterli olabilmek gibi konularda avantaj sağlar. Türün devamlılığı için bir arada olmak oldukça hayatidir. Ayrıca sosyalleşmek ve dayanışmak motivasyonu destekler, güven ve huzur hissiyatı yaşamaya olanak sağlar.

Ancak hepimizin bildiği gibi, bir arada yaşamak sadece olumlu sonuçlar doğurmaz. Bir arada “ne şekilde” yaşanacağından, nasıl uyum sağlanacağına kadar insan toplulukları sürekli yeni problemler de üretir. Üretim araçlarının gelişmesi ve artık kaynak üretimi ile başlayan süreçte topluluklar içinde tabakalar, sınıflar, hiyerarşilerle kendisini gösteren eşitsizlikler de doğmaya başlamıştır. Öte yandan, çeşitli sebeplerle yaşanan gerilimler ya da çatışmalar, sosyal sorunlar gibi birçok olgu da birlikte yaşamanın sonuçlarındandır.

Bir yandan bu kadar hayati önemi olup, diğer yandan bu kadar sorun üreten “bir arada yaşamak” durumunun bir arada nasıl yaşandığı, nasıl yaşanacağı ve bir arada yaşamanın sonuçları hakkında insanları bitmek bilmez bir düşünme silsilesine itmeye devam etmektedir. Bu düşünme, tartışma ve fikir geliştirme silsilesine de “toplumsal felsefe” ya da “siyasi felsefe” adı verilir.

Toplumsal felsefenin temel konuları din, devlet, metafizik ve ahlaktır. Toplumu bu konularla bağlantılı şekilde ele alır. Değer yargıları ve düşünme biçimleri bu temel konular etrafında şekillenmiştir. Antik Yunan’daki en önemli temsilcilerden biri olarak Platon gösterilebilir. Platon, soyut değerlendirmeleri ve “olması gerektiği gibi” biçimindeki tartışmalarıyla bilinir. Metafizik ve devlet tartışmaları en önde gelen konularken “Cumhuriyet ve Yasalar” kitabı bu toplumsal felsefe konusunda örnek gösterilebilecek en uygun kitabıdır. Aristoteles ise metafizikten ziyade somut tartışmalar yürütür. Pozitif bilimlere daha yakın bir tutumla araştırmalara, karşılaştırmalara ve gözlemler başvurur. Ona göre insanın amacı iyi yaşamaktır. Aritoteles’in bu alanda en örnek kitabı ise “Poetika”dır.

Ancak, daha önce bahsedildiği gibi toplumsal felsefenin bir başlangıç noktası tarif edilmez. Tarihte Saint Augustin, İbni Rüşd, İbni Haldun, Hobbes, Leibniz, Montesquieu, Spinoza toplumsal felsefe ve siyasi felsefenin önde gelen isimleridir. Farklı coğrafyalarda ve zamanlarda yaşamış bu isimler, toplumsal felsefenin bitmek bilmeyen bir arayış olduğunu da gösterir.

Toplumsal felsefenin ağırlığı Avrupa merkezli başlayan aydınlanma ve bilimselleşme ile Sanayi Devrimi ve Fransız Devrimi’nin başlattığı süreçlerde giderek zayıflamıştır. İktisat, siyaset, psikoloji gibi alanlar toplumsal felsefenin geniş çemberini bilimselleşme iddiaları ile derinleştirmiş ve bir çeşit parçalamıştır.

Toplumsal felsefenin günümüze doğrudan çıktısının kaldığı alan ise 1839’da August Comte’nin adlandırdığı sosyolojidir. Bu alandaki en gelişmiş tohumları hazırlayan kişi olması dolayısıyla Saint Simon da, sosyolojinin kurucusu olarak kabul edilebilir. Ama sosyolojinin doğuşunu bir “an” olarak değil, süreç olarak ele almak gerekir. Bu süreç, toplumsal felsefeye bilimsel aşıların yapılmasıyla yaşanan başkalaşma süreci olarak da tarif edilebilir.

Bu süreçte sosyolojinin konusu toplumun değişen dinamiklerini anlamlandırmaya ve sebeplerini gün yüzüne çıkarmaya dönmüştür. Yaşam alanı, üretim ilişkileri, eğitim, suç gibi başlıklarla bağlantılı şekilde incelenmeyle gelişen sosyoloji, bilimsellik amaçlı yöntemlerle yeni iç perspektifler ve tartışmalar yaratmıştır. Teoriler, yasalar, araştırmalar, veriler, derinlemesine görüşmeler sosyolojinin temel araçları olarak görülebilir. Durkeim’in “İntihar” kitabı da bu karakteristik değerlendirme yargıları anlamında oldukça uygun bir örnek olarak görülebilir.

Kaynakça:

Ergun, Doğan (1993) 100 Soruda Sosyoloji, Gerçek Yayınevi, Altıncı Baskı

Hobsbawm, Eric (2016) Devrim Çağı, Dost Kitabevi, Sekizinci Baskı

Giddens, Anthony (2013) Sosyoloji, Kırmızı Yayınları, Birinci Baskı

                                                                                                                              Alp Tanlası

YAZAR BİLGİSİ
Alp Tanlası
Alp Tanlası 1997 yılında İstanbul'da doğdu. İstanbul Kadıköy Lisesi'nden mezun olduktan sonra Yeditepe Üniversitesinde Sosyoloji ile Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümlerini okudu, şuan İstanbul Üniversitesinde Siyaset Bilimi Yüksek Lisans programında. Okuma ve yazmaya ek olarak dövüş sporlarını, araba sürmeyi sever. Siyaseti "sevilmemesi gereken" ama içinde bulunulması gereken bir faaliyet olarak değerlendiriyor. Siyasal Katılım konusunda çalışıyor ve veri bilimi öğrenmek istiyor.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.