Toplumsallaşma ve Kişilik Oluşumu

26.10.2018
Toplumsallaşma ve Kişilik Oluşumu

İnsanlar bir arada yaşamaya başladığından beri gelişen toplum kavramı beraberinde uyulması gereken bir çeşit kuralları, ortak değerleri ve ortak bir yaşam anlayışını getirmiştir. Bu durum elbette bir süre sonra farklı toplumlarda farklı yaşayış çeşitlerini ortaya çıkarmıştır.

Bireyin; toplumun norm, değer, tutum, dil, alışkanlık gibi özellikleri ile yaşadığı etkileşim ve öğrenme süreci “toplumsallaşma” olarak adlandırılır. Bu kelime sözlükte “bireyin kişilik kazanarak belli bir toplumsal çevreye hazırlanması, toplumla bütünleşmesi süreci” [1]olarak tanımlanmaktadır. Sosyolojik anlamda bakıldığında bireyin yaşam boyunca devam ettirdiği bir dinamik bir süreç olduğu söylenebilir çünkü toplumun değişen özelliklerine bireyin ayak uydurması gerekmektedir.

Bir toplumda yaşayan herkesin o toplumun özelliklerine aşina olması ve bunu yaşamlarının bir parçası haline getirmesinin bir çok etkisi vardır. Makro anlamda bakıldığında bu durum yaşanılan toplumun kültürünün nesilden nesile aktarılmasına sebep olurken mikro anlamda ise o kültürün içinde yaşayan herkesin kişilik gelişimine etki eder.

Birey, toplumsallaşma süreci içindeyken kültürünü en başta aile olmak üzere okul, akranlar gibi aracılar ile öğrenir. Sağlıklı bir kişilik gelişimi için tüm bu aracılarla olan iletişimin doğru ve yerinde olması gereklidir. Bu konuda eksiklik yaşayanların ilerleyen zaman diliminde konuşma ve davranış becerinde sorunlar ile karşılaşılması olasıdır.

Benlik ve kişilik oluşumunun tamamlanması yalnızca belli bir toplum yaşamı içinde mümkündür. Diğer yandan kişilik oluşumunu etkileyen tek faktör toplum değildir. Bunun yanında biyolojik faktörler gibi bir çok sebep vardır.  Ancak bu yazıda yalnızca kişilik-çevre etkileşiminden bahsedeceğiz. Bir çok psikolog ve düşünür, kişilik oluşumu yaşanılan çevre ile bağlantılı olduğu görüşünü öne sürmüştür. Örneğin Sigmund Freud’a  göre kişiliğin oluşumunda bebeklik ve çocukluk dönemi etkilidir. Freud, yaşamın ilk altı yılında yaşananların insanların hayatı boyunca oluşturacağı kişilikte ve davranışlarında temel anlamda belirleyici olduğunu savunur. Bu bağlamda çocukluk döneminin nasıl bir sosyal çevre içinde geçtiğinin kişilik üzerindeki kaçınılmaz etkisinden söz edilebilir.

George Herbert Mead ise toplumun;  bireylerin ona atfettikleri anlamlar çerçevesinde şekillendiğine inanan sembolik etkileşimcilik yaklaşımının kurucusu sayılmasına bağlı olarak birey ve toplum ilişkisinin güçlülüğünü yadsınamaz şekilde savunur. Toplumun bireye bağlı olarak oluştuğunu savunduğu gibi bireylerin kişilik oluşumunda da sosyal çevrenin rolünün ve etkisinin olduğuna dikkat çeker.  Mead’e göre kişilik iki unsurdan oluşur; ben ve beni/bana (I, me). Ben, kişiliğin özne boyutunu temsil ederken bana ise çevre kısmını temsil eder. Sonuç olarak kişilik, birey ve bireyin çevresindeki herkesin etkileşimi sonucunda oluşur. Sembolik etkileşimcilere göre, benlik doğuştan gelmez ve sonradan “oyun süreci” içinde öğrenilir. Bu sürecin ilk aşaması “taklit” sürecidir. Çocuk çevreden gördüğü tüm hareketleri taklit eder. Yemek yemek, konuşmak, televizyon izlemek gibi süreçleri bilinçsizce yalnızca taklit ederek öğrenir. Daha sonra onaylanan davranışlarını sürdürmeye devam eder.  Sürecin ikinci aşaması “oyun” aşamasıdır. Bu aşamada çocuk, toplumsal rolleri öğrenmeye başlar. Cinsiyet farklılıklarını ve bu farklılıkların getirdiği gereklilikleri öğrenir. Üçüncü ve son aşama ise “grupla birlikte oyun” aşamasıdır. Bu aşamada çocuk toplumsal rollerin gerekliliklerini yerine getirmeye başlar ve aynı zamanda çevresi ile etkileşim içinde hareket eder.

Amerikalı bir düşünür olan Charles Horton Cooley ise “Ayna Benlik” kavramını öne sürmüştür. Bu kavrama göre çocuk küçüklüğünden itibaren aile, akraba ve akranları ile etkileşime geçtiğinde onlar tarafından onaylanan davranışları sürdürmeye devam ederken onaylanmayan tüm davranışları bırakır. Ayna benlik kavramı karakter oluşumunda çevrenin önemini onaylayan bir diğer görüştür.

Tüm bu görüşlerden ve günlük yaşantımızdan yola çıkarak toplumun görüşlerinin kişilik oluşumumuz ve davranışlarımız üzerindeki etkisini kabul edebiliriz. İnsanlığın büyük bir kısmı için sosyal onay görmek çok önemlidir ve bu durum küçük yaşlardan itibaren bireylerin kişilik oluşumumuzu etkileyecektir.

 

Tuğçe Gül Korkut

 

KAYNAKÇA

[1] Hasan Eren vd. (haz.), Türkçe Sözlük, Türk Tarih Kurumu Basım Evi, Ankara, 1988, s. 1484

 

Çoştu, Y., (2009), Toplumsallaşma Kavramı Üzerine Sosyolojik Bir Değerlendirme. Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, 3, 128-129.

Zencirkıran, M., (2017). Sosyoloji (6. Baskı). Bursa: Dora Yayıncılık.

 

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.