Yerebatan Sarnıcı: İstanbul’un Yeraltı Sarayı

11.07.2020
Yerebatan Sarnıcı: İstanbul’un Yeraltı Sarayı

Tarihi Yarımada’nın ilk yerleşim alanı olan Byzantium kenti, yarımadanın doğusunda bulunan, deniz seviyesinden 30m kadar yükseklikte,  Birinci ve İkinci Tepeler arasındaki alan ile doğrudan bir su hattına sahip olmayan Birinci Tepe’de bulunan Akropolis üzerinde kurulmuştur (Altuğ 2014:24). Şehir, bu konumu dolayısıyla günümüzde de olduğu gibi tarihin her döneminde içme suyuna ulaşmada sıkıntı çekmiştir. Özellikle Bizans Devri’nde şehre su, su kemerleri vasıtasıyla taşınmıştır. Taşınan bu su ise biriktirme yöntemiyle depolanmıştır. Bu birikim ‘sarnıç’ adı verilen yapılarda yapılmıştır. Sarnıçların mimarisine bakıldığında Kapalı Sarnıç ve Açık Sarnıç olmak üzere iki farklı plan tipiyle inşa edildikleri görülmektedir. 

İstanbul’daki Bizans Dönemi sarnıçlarının ana kaya üzerine inşa edilmiş olması ve aynı zamanda taşıyıcı sistemlerinin sağlıklı ve doğru seçilmesi, bu sarnıçların günümüze kadar ulaşabilmesini sağlamıştır. Genellikle yeraltına inşa edilmiş olmaları ve girişlerinin kapatılması da insan kaynaklı bozulmaların önüne geçmiştir (Güngör, 2017:43). 

Bu sarnıçlardan belki de en ünlü olan Yerebatan Sarnıcı, İmparator I. Iustinianos döneminde Ayasofya’nın güneybatısında, kapalı sarnıç olarak inşa edilmiştir. Yapıldığı dönemde üzerinde bir bazilikanın bulunmasından dolayı ‘Bazilika Sarnıcı’ olarak da anılmaktadır. Yapı, İstanbul’da bulunan kapalı sarnıçların -bilinen- en büyük örneğidir. 140 metreye 70 metre boyutlarında dikdörtgen bir yapıdır. Toplam 9.800 m² alanı kaplayan bu sarnıç, yaklaşık 100.000 ton su depolama kapasitesine sahiptir. 52 basamaklı taş bir merdivenle inilen bu yapının içerisinde her biri 9 metre yüksekliğinde 336 sütun bulunmaktadır. Sarnıcın tavan ağırlığı haç biçimindeki yuvarlak tonoz ve kemerler vasıtasıyla sütunlara aktarılmıştır (Aksin 2004:28). Birbirine 4.80 metre aralıklarla dikilen bu sütunlar, her biri 28 sütun içeren 12 sıra meydana getirirler. Bu sütunların büyük kısmı yekpare iken bazıları iki parça olarak yerleştirilmiştir ve yine çoğunluğunun devşirme sütunlar olduğu anlaşılmaktadır. Bu sütunlar içerisinde üzeri oyma ve kabartma halinde göz, sarkık dal ve gözyaşı şekillerinin tekrarıyla süslenmiş olanı dikkat çeker. Bu sütun Bizans Devri’nde ‘Forum Tauri’ denilen bugünkü Bayezid Meydanı’nda kalıntıları bulunan 4. yüzyıla ait büyük Theodosius’un zafer takındaki sütunların benzeridir (Aksin, 2004:28).   Sütun başlıklarından 98 adedi korint, bir bölümü de dor üslubundadır. Sarnıcın içi tamamen horasan harcıyla kaplanarak su geçirmez hale getirilmiştir.

Sarnıcın dikkat çekici bir diğer yanı ise kuşkusuz kuzeybatı köşesinde iki sütuna kaide olarak kullanılmış ‘Medusa’ başlarıdır. Bu devşirme parçaların muhtemel olarak bir Pagan tapınağından buraya getirildikleri düşünülmektedir. Kaide olarak değerlendirilmiş olan bu heykellerin neden baş aşağı ve yatay olarak buraya yerleştirildikleri hakkında birçok teori vardır. Ancak içlerinden en kuvvetli olan, Paganizm’i terk etmiş Bizanslıların bu Paganist heykelleri herhangi bir önem göstermeden oraya gelişigüzel yerleştirdikleridir. Sarnıcın en uç köşesinde ve gözlerden uzak bir yerde olmaları da bu tezi doğrular niteliktedir.

yerebatan-sarnici-istanbulun-yeralti-sarayi

1453 yılında Osmanlı fethinden sonra da Yerebatan Sarnıcı bir müddet kullanılmaya devam etmiştir. Ancak Osmanlı halkı, İslam’ın getirdiği kurallar çerçevesinde durgun su kullanmamayı tercih ettiğinden dolayı sarnıçlara pek sıcak bakmamıştır. Kendi su yollarını kurduktan sonra ise Yerebatan Sarnıcındaki su Topkapı Sarayı’nın bahçelerini sulamak için kullanılmıştır. Belli bir süre sonra bu işlevini de kaybeden Bazilika Sarnıcı, kullanılmamaya başlamıştır.

Osmanlı İmparatorluğu Dönemi’nde iki defa onarılan sarnıcın ilk onarımı III. Ahmet zamanında Mimar Kayserili Mehmet Ağa tarafından yaptırılmıştır. İkinci onarım ise Sultan II. Abdülhamid zamanında gerçekleştirilmiştir. Cumhuriyet Dönemi’nde de sarnıç, 1987’de İstanbul Belediyesi tarafından temizlenerek ve bir gezi platformu yapılmak suretiyle ziyarete açılmıştır. 1994 yılının Mayıs ayında yeniden büyük bir temizlik ve bakımdan geçmiştir.

YUSUF GÜL

KAYNAKÇA

YÜCEL, Erdem. (1967). İstanbul’da Bizans Sarnıçları. Arkitekt Dergisi. S:325. İstanbul: Nurgök Matbaası.

GÜNGÖR, S. Sani. (2017). Tarihi Yarımada’daki Roma ve Bizans Dönemi Sarnıçları. Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi. C:1. S:2.

AKSİN, Emrah. (2004). Yerebatan Sarnıcı Sınırları Zorlayan Mühendislik, İMO Dergisi, S:116. İzmir.

ALTUĞ, Kerim. (2014). Tarihi Yarımada’da Bizans Dönemi Sarnıçları Envanteri Işığında Topoğrafik Gözlemler. İstanbul Araştırmaları Yıllığı. İstanbul.

HAN, Ayhan. (2019). Osmanlı Döneminde Yerebatan Sarnıcı ve Mahallesi, İstanbul Araştırmaları Yıllığı. İstanbul.

MANGO, Cyril. (2006). Bizans Mimarisi. (Çev. Mine Kadiroğlu). Ankara: Kişisel Yayınlar.

İNTERNET KAYNAKLARI

https://www.yerebatan.com/

https://kultur.istanbul/yerebatan-sarnici-muzesi

YAZAR BİLGİSİ
Yusuf Gül
Yusuf GÜL, 1997 yılında Bursa'nın Osmangazi ilçesinde dünyaya gelmiştir. Liseden 2015 yılında mezun olmuştur. Uludağ Üniversitesi Sanat Tarihi bölümünde eğitimine devam etmektedir. İlkokul dönemlerinde keman eğitimi alan Yusuf GÜL, Kültür ve Turizm Bakanlığı Bursa Devlet Klasik Türk Müziği Korosunun 2019 yılında açmış olduğu ‘’Gençlik Korosu’’ sınavlarını kazanarak buraya dâhil olmuştur. Okumayı, yazmayı ve seyahat etmeyi hobilerinin arasında saymaktadır. Araştırmaya ve yazmaya yoğunlaştığı konular ise Restorasyon, Müzeler, Mimariye Bağlı Süsleme, Bizans Mimarisi ve Osmanlı Mimarisidir. Mozaik sanatıyla yakından ilgilidir.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.