Caravaggio Eserlerine Sosyolojik ve Psikanalitik Bir Bakış

24.03.2020
Caravaggio Eserlerine Sosyolojik ve Psikanalitik Bir Bakış

Barok kelimesi, Portekizce “Barocco” kelimesinden türetilmiştir. Portekizcede bu kelime tuhaf şekilli inci anlamına geliyordu. Sonrasında felsefeye de geçen bu kelime, yanlış düşünce sistemini belirtmek için kullanılıyordu. Sanatta da koca bir dönemi kaplayan bu anlayış normal anlamlarından farklı kullanılıyordu. Rönesans ve Maniyerizm’e (taklitçilik, yapmacıklık) karşı oluşturulan bu üslup duyular ve hayal gücüne dayanıyordu. Klasik adlandırılan kural ve prensipleri tanımaz, aksine onları yıkmaya çalışır. Bu üslubun İtalya’daki en önemli öncülerinden biri hepimizin daha önce duyduğu Caravaggio’dur. Bu yüzden barok dönemini tanıtırken aynı zamanda bu büyük artistin de eserlerini ve tekniklerini özümsüyoruz. En ayırt edici özellik olarak hareketli figürleri verebiliriz, üstelik üstün anatomi bilgisi bu dönemin ressam ve heykeltıraşlarında öne çıkmaktadır. Daha önce görülmemiş grup portreciliği de ayırt edici bir özellik sayılabilir. Caravaggio’nun eserlerine baktığımızda hissettiğimiz şey bir resimden daha fazlasıdır, onun amacı da budur zaten, daha fazlası. Bize daha çok bir tiyatro sahnesini hatırlatır.(Gombrich) Kendimizi işlenen konunun kahramanı saymadan edemeyiz. Caravaggio’nun eserlerinde önemli olan varlık değil, olaydır. Bu yüzden çizdiği her eser devinim gösterir; asimetriktir ve gerçekçiliği arttırmak için sıcak renkleri vardır. Gösteriş, heyecan, aşırılık onun göstermeyi en sevdiği şeydir. Peki, Caravaggio bunları nasıl gösteriyor? Soyut olanı nasıl somut hale getirebiliyor?  Bu büyülü resimleri ortaya çıkaran şey Caravaggio’nun yeteneğidir şüphesiz fakat ışığın büyülü gücünü de es geçmemeliyiz. “Chiaroscuro” terimi tam olarak onun işlerini tanımlıyor. Bu terim ışık ve gölgenin tezatlığı ile elde edilen gerçekçi görüntü anlamına geliyor. Öte yandan fotoğrafçılık terimi olan, “camera obscura” ve “chiaroscuro” tekniklerini kullanan Da Vinci’den sonraki ustası Caravaggio’dur. Daha net açıklamak gerekirse, Rönesans döneminde tek bir kaynaktan gelen ışık Caravaggio’da evrim geçirmiş, artık her bir model ışık kaynağı haline gelmiş.(Gombrich) Bu bakımdan, Caravaggio ışığın büyüsünü kullanan ilk sanatçıdır. Tekniğini yeterince kavradıktan sonra önemli olan bir diğer husus Caravaggio’nun kullandığı konular ve modellerdir. Kutsal kitabı yeni bir gözle okumanın peşindeydi Caravaggio. Bu ondan önce yapılmamış bir şeydi. Bu yüzden birçok kişiyi öfkelendirdi, saygısızlıkla suçlanarak bazı eserleri geri çevrildi. Buna en güzel örnek Aziz Matta’yı tasvir edişi olabilir (H. W. Janson, Anthony Janson) (Resim 1). Kilise tarafından istenen yüceltilmiş, insanüstü olan Aziz  Caravaggio tarafından bir emekçi yaşlı gibi resmedilmiş, yoksul olduğu ilk bakışta anlaşılıyor, daha önce yazı yazmamış gibi tedirgin, sıradan, kirli kıyafetleri çıplak ayakları ve kel kafası ile göklerden gelmediği kesin, göklere gidemeyeceği de. Yapılan bu resim aslında saygısızlık için değil; aradığımız şeyin yukarıda değil de aramızda olduğunun kanıtıydı Caravaggio için. Fakat büyük bir öfkeyle reddedilip yenisinin yapılması istendi. Orta gelirli bir aileden gelen ressam için gösteriş, ışıltı sadece bir yanılsamaydı.(Gugu) O halk içinde dolaşır herkesle beraber yemek yer; yaşlı, kadın, çocuk demeden hepsini tanırdı. Modellerini de çoğunlukla yemek yediği, bir şeyler içtiği yerdeki insanlardan seçerdi. Gerçek olan buydu, sanatın ihtiyacı olan da buydu.

Resim 1

(Caravaggio – “St. Matthew and the Angel”)

Caravaggio güzel olanın ya da estetik olanın peşinde değildi, o çirkin ya da düzensiz de olsa gerçek olanı kovalıyordu. Biliyordu ki insanın ruhuna dokunacak olan fırça darbesi mükemmel değil gerçekçi olmalıydı. Tabi ki tek sebep bu değildi, az önce de bahsedildiği gibi küçüklüğünü küçük bir kasabada geçiren orta halli aileye sahip bu ressam için hayat sürekli yolunda gitmemiş. Çok küçük yaşta babasını, dedesini, amcasını vebadan kaybetmiş, 19 yaşında da annesini kaybetmiş. Uzun bir süre beş parasız, suç işleyen insanlarla büyümüş hatta kendisi de bu suçlara bizzat ortak olmuştur. Latince bir cümle olan “Nec Spe Nec Metu” yani bilinçsiz ve korkusuz anlamına gelen anlayışla hayatına devam etmiş. Bu süreçte tanık olduğu şeyler ve dünyanın kokuşmuş tarafı ruhuna işlemiş olmalı ki sonraları yaptığı her eserde kusurlu formu, çirkinliği, zevk alacak derecede kullanıyordu. Bir sonraki örnek ise mitolojide şarap tanrısı olarak bilinen birçok şair, yazar, ressama esin kaynağı olmuş Baküs. (H. W. Janson, Anthony Janson) Bahsettiğim üzere şarap tanrısı ve güzellik tanrısı olarak bilinen bu delikanlının kusursuz ve ideal bir formda olmasını beklenirken Caravaggio tarafından çok insani bir şekilde tasvir edilmiş. (Resim 2) Dudaklarından anlayacağınız üzere hasta olan bu delikanlı bir tanrıdan çok ölmek üzere olan bir dünyalıyı anımsatıyor. Tırnakları bir tanrıdan beklenmeyecek kadar kirli ve teni de bir o kadar solgun. Yüzündeki yapmacık ifadeyi de baktıktan kısa bir süre sonra anlamak mümkün. Yüzünden sonra elindeki meyveler dikkat çeker. Meyveler çürük ve en az Baküs kadar solgun. Peki, neden bir tanrıyı böyle resmetti Caravaggio? Bunun tek sebebi çirkin estetiğini göstermek mi?  

Resim 2

Henüz tatmin edici bir cevap bulunamadı. Bunun da sebebi Caravaggio’nun biyografisindeki büyük boşluklar. Psikanalistler yeterli bilgiye sahip olmadıkları için sadece tahminde bulunabiliyorlar. Bildiklerimiz ışığında, Caravaggio’nun gençliğinde Kara Veba ile çalkalanan dünyanın, sanatçının bilinçdışındaki yansımalarının ölüm ve çürümüşlük olduğudur. Yaşadığı dönemde Avrupa’nın yarısını öldüren bir hastalığa tanık olmuş insanın eserlerinde ölümsüzlüğü ya da kusursuzluğu tasvir etmesinin ne kadar olası olduğunu siz düşünün.

Bir diğer önemli psikanalitik yoruma sahip eser ise Medusa’nın Başıdır. Aslında Medusa hikâyesi bize birçok ipucu sunmakta. Medusa güzelliğiyle ünlü bir insandır öyle güzeldir ki Tanrılar onu ister, Tanrıçalar onu kıskanırmış. Medusa, Athena’nın tapınağında yaşayan ve bakirelik yemini etmiş bir rahibedir fakat Poseidon, Medusa’ya âşık olmuş ve onunla birlikte olmak istediğini söylemiştir. Kabul görmeyince Athena’nın tapınağında Medusa’ya tecavüz etmiştir. Athena, bu duruma paşacasino‘ya sinirlenip Medusa’yı, Gorgon’a çevirmiş. Eski güzelliğinden eser kalmayan Medusa’nın gözlerine bakan herkes taşa dönüşürmüş.(BBC) Perseus tarafından öldürülen Medusa’nın kafasının kesilme anını tasvir eden Caravaggio ( Resim 3.) kullandığı teknikler sayesinde bütün dehşeti gözler önüne sermiş. Bu tabloya psikanalitik açıdan bakmak istersek Medusa’ya bakan birinin taşa dönüşmesinin iki temel sebebi olabilir. Birincisi kastrasyon (hadım edilme korkusu) bunu da şöyle açıklar Freud: Gorgon olmadan önceki Medusa masumiyeti temsil eden bir anneydi fakat bu hale dönüştükten sonra şehvet düşkünü oldu. O gözleri görene kadar hadım edilmeyi kabul etmeyen çocuk annenin tüylerle çevrili cinsel organına benzetilmiş şeyle göz göze gelince taşlaşır ve bunu kabul eder. Medusa’nın öldürülme şekli de resimden anlayacağımız üzere kafasının kesilmesiyle olmuştur. Bu da hadım etmeye bir göndermedir. İkinci sebep ise cinsel çekimdir ve bu da birinci sebeple yakından alakalıdır. Henüz yasak olduğunu bilmeyen erkek çocuğu anneye arzu duyar ve süper ego (baba) devreye girince taşlaşır. (Nathan)

Sonuç olarak diyebiliriz ki; Barok dönemin İtalya’daki öncüsü olan Caravaggio, Rönesans dönemindeki kusursuz ve ideal insan formuna karşı gelmiş ve eserlerinde çirkini, kusurluyu kullanmaktan çekinmemiştir. Gerçekçi olanın yanında olarak gördüğünden şaşmamış. Yaşadığı talihsizlikler, Avrupa’nın o dönemdeki hali, sosyo-kültürel yaşam tam olarak onun eserlerinde gizlidir. O var olanı saklamak değil gün yüzüne çıkarmak için uğraşmış ve asıl olanın göklerden değil içimizden geldiğini bize bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde anlatmıştır.

Polen Biçer

 

 

Kaynakça

Freud.(istanbul). Sanatçılar üzerine.

Nathan M. Szajnberg. March 28, 2013. Caravaggio Four Centuries Later: Psychoanalytic Portraits of Ambivalence and Ambiguity

Totallyhistory.com/medusa

Freud, Sigmund ve Zweig, Stefan. (1987). YazışmalarParis: Rivages Poche.

BBC- Documentary

Gomrich,Ernst. History of art. 1950

H. W. Janson, Anthony Janson. A Short History Of Art

Makari, G. (2008). Revolution in Mind: The Creation of Psychoanalysis. New York: HarperCollins

Paul, R. (2009). Contemporary psychoanalytic culture(s) in anthropological perspective. Paper presented at the International Psychoanalytical Association Congress, Chicago.

YAZAR BİLGİSİ
Polen Biçer
Polen Biçer, 1998 yılında Riyad'da doğdu. İzmir, Dokuz Eylül Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler okumasına rağmen bölümü dışında her alanla ilgilenip sanat tarihi yazıları yazmakta, aynı zamanda güzide dergimizde İnsan Kaynakları Departmanı'nda sorumlu.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.