Psikanalitik Bir Okuma: Hakan Günday’ın ‘‘Daha’’ Romanı

Psikanalitik Bir Okuma: Hakan Günday’ın ‘‘Daha’’ Romanı

Psikanalitik Bir Okuma: Hakan Günday’ın ‘‘Daha’’ Romanı

Bu yazıda, Hakan Günday’ın 2013 yılında yayınlanan ve 2015 yılında en iyi yabancı roman dalında Paris Mécidis ödülünü alan, 420 sayfalık romanı “Daha” incelenmiştir. Ayrıca eser, 2017 yılında Onur Saylak yönetmenliğinde beyaz perdeye aktarılmıştır.

Roman Özeti

Gaza’yı anlamak adına…

Her insan, bir tablo gibidir. Bambaşka renkleri, fırça darbelerini, zaman içinde edindiklerini üstünde taşıyan; göründüğünün ötesinde ona bakmayı bilenler için bir de farklı anlamlar taşıyan bir tablo. Kimisi aydınlık barındıran, ışıl ışıl, rengarenk; kimisi simsiyah darbelerle oluşturulmuş. Kimisine incecik fırçalarla saniye saniye işlenmiş anlamlar, uğruna emek verilmiş günler hatta yıllar; kimisi ise birkaç dakika içinde tamamlanmış.  Hiç “bitti” denilemeyecek, bir şekilde sürekli oluşum içinde. Her saniye yeni yeni anlamlara/yönlere gidebilecek kapasitede. Kimi zaman kağıt gibi ince ve naif, kimi zaman çerçevelenmiş bir tuval, bazense taştan bir duvar; insan. Milyarlarca oluşum hikayelerinden biri olarak, bir tuvalden kesitler sunuyor Gaza’nın hikayesi bizlere. Gaza’nın tablosunda önce Gaza’nın aydınlıktan karanlığa geçişini, sonra süreçteki ani renk değişimlerini, zamanla yeni boyutlar, anlamlar kazanışını ve son olarak da birbirine karışan ama hala canlı ve parlak kalabilen hayatına şahit olunuyor. Bu, Gaza’nın ona ve onunla çizilen resmi. Bazen bazı renklerde, kelimelerde kendimizi bulabileceğimiz, bazense idrak etmekte zorlanacağımız bir tablo. Tüm yaralanmalarıyla, ayakta kalma çabalarıyla, yalnızlıklarıyla ve korkularıyla hepimize bir uçtan dokunan bir hayat. Bir cinayetle başlayan, onlarcasının şahitliğiyle devam eden; başı kalabalık ama içten içe yalnızlığın öyküsü. 

Gaza, Kandalı adında bir kasabada yaşayan, 9 yaşında bir erkek çocuğudur. Babası Ahad, Avrupa ve dünyanın çeşitli ülkelerine kaçak insan ticareti yapmakta olan bir insan kaçakçısıdır. Eser, Gaza’nın 9 yaşından başlayarak ailesi, akran ilişkileri, dalgalı ruhsallığı, değişen bedeni, zorlu yaşam durumları içerisinde farklı deneyimler kazandığı yılları, Gaza’nın kendi yolculuğuna tüm filtresizliğiyle şahit olabileceğimiz bir öykü sunuyor bizlere. 

Daha’nın Psikanalitik Çerçevede İncelenmesi

Sigmund Freud, 1880’li yıllarda hastalarını daha iyi anlamaya çalışan bir psikiyatr olarak Psikanalizin temellerini atmıştır. Psikanaliz, serbest çağrışım yoluyla yürütülen bir konuşma terapisi olarak tanımlanabilmektedir. Psikanaliz ayrıca, hastaların ruhsallığını anlamanın dışında, edebiyat eleştirilerinde de sıkça kullanılabilen bir yöntemdir. Freud, Shakespeare’den, Wilhelm Hoffmann’dan gerçekleştirdiği metin incelemeleriyle Psikanalitik olarak edebiyat eleştirisi tekniği kullanan ilk kişidir. Bu metinde, Freud’un kullandığı analitik inceleme sürecinden ziyade Psikanalitik Kuram çerçevesinde “Daha” romanı içinde, ergen ruhsallığı ele alınmaktadır.

Ergenlik, en genel tanımıyla gelişimsel bir evredir. Çocukluk ile yetişkinlik arasında, farklı ruhsal dinamikleri içeren bir süreçtir (Konuyla ilgili olarak daha önce yazılan ‘‘Ergenlik Nedir?’’ makalesinden okuma yapılabilir.). ‘Daha’ romanı ile birlikte Gaza’nın öyküsünde ergenliğe dair pek çok şeye şahit olmak mümkündür. Bunların arasında tek ebeveynli olan Gaza’nın ergenlik süresince çatıştığı babası, zayıflayan benliği ve kendini ayrı bir birey olarak var etme çabası, zaman zaman varoluşunu sorgulaması, ölüm ve yaşamı anlamaya çalışırken aklına gelen intihar düşünceleri romanda okuyucuya sunulmaktadır. Gelişimsel olarak ergenlik; sıklıkla ölümün, yaşamın anlamının varoluşsal olarak sorgulandığı bir dönemdir. Neredeyse tüm yetişkinler, ergenlik süresince ölümü düşünür; sadece bu, her zaman kendi ölümü olmamaktadır bireyler için. Üstelik ölüm, ergenlik için simgesel bir figürdür. Bir ergen bireyin intihar düşüncesinin arkasında hem ilk nesne yatırımlarının kaybına ilişkin bir depresif duygudurumu hem de ergenin gelişimsel olarak artan dürtüselliği yer alabilmektedir. Gaza için ise erken dönem anne kaybı, çocuklukta uğradığı cinsel istismar, cinayete şahit olma gibi farklı farklı travmatik yaşantılarla dolu depresif bir hayatı olduğundan kaynaklı olabilir ki Gaza, intiharı düşünmenin ötesinde hissetmekten bahseder eserde.

Ruhsallığın en kırılgan olduğu dönemlerden biri olan ergenlik boyunca çeşitli travmatik yaşantılar içine girse de Gaza, ergenlik sürecinde zaman ve emek yatırımını daha çok okula yapmış, ruhsal olarak savunma mekanizmasını* akademik başarıya yönelik yapılandırmıştır. Psikotik bir dağılma yaşayana kadar da süreç, Gaza’nın yaşadığı her şeye rağmen çok başarılı bir öğrenci olması ile sonuçlanmıştır. Fakat üniversiteye başlayacağı dönemde, dış gerçeklikle bağı koptuğu andan itibaren Gaza, çeşitli hezeyanlarla* baş etmek durumunda kalmış ve ilk yetişkinlik dönemlerinde bu durum hayatını negatif yönde etkilemiştir. 

Önemli bir çevresel faktör olarak akran gruplarının, Gaza’nın hayatında ne yazık ki olmadığı görülmektedir. Gaza, ilk başlarda Ender, Harmin ve Dordor ile arkadaşlık yaparken, Blos’un ifadesiyle 15 yaş civarında -yani asıl ergenliğe geldiğinde- Gaza’nın çevresinde hiç arkadaşı kalmamaktadır. Ki arkadaş grupları, ergenler için hayati önem taşımaktadır. Ebeveynden ayrılabilmek ve yeni ve bağımsız bir kimlik üretebilmek için önce arkadaşlara yatırım yapılır, onlarla vakit geçirilip paylaşımda bulunulur. Fakat Gaza’nın hayatında hem erken çocukluk döneminde (0-5 yaş) annesi yok, ölü bir anne var, hem de onu kapsayacak bir baba değil hatta onu negatif etkileyecek bir baba söz konusu. Ayrıca romanda görüldüğü gibi Gaza’nın arkadaşları da yok. Gaza’nın ergenlik sürecine kadar ve ergenlik boyunca da agresyonunu/saldırganlığını ve hatta sevgisini; kısacası nesne ilişkilerine yönelik yatırımlarını yönlendirebileceği bir arkadaşı, maalesef yok. 

Ergenler için önemli diğer mesele olan cinsellik, ideal bir şekilde olmamakla birlikte Gaza için yıkıcılık merkezinde deneyimlenmiş bir yaşantıdır. Yetişkin cinselliğine uygun olarak cinselleşmiş bedenini, ilk aşkı ile zorlama yoluyla yaşamıştır. Gaza, kaçak göçmeye çalışan ilk aşkı ile cinsel arzu doyumunu, nefretin erotizasyonu şeklinde sağlamaktadır. Yani cinsel ilişkisini zorlama ve şiddete yönelerek yaşamayı, hazzı burada aramayı tercih etmektedir. Bu, Gaza’nın geçmişinde uğradığı cinsel istismar öyküsü ile okunduğunda görülüyor ki önlem alınmadığı ve yeterince kapsanmadığı için bir suçun mağduru olan Gaza, başka bir suçun faili olmuştur. 

Gaza’nın babasının yanından ayrılma ve kim olduğunu sorgulamaları ise kitap boyu okuyucuyladır. Gaza, babasından hem uzaklaşmak ister hem de ondan ayrılmamak; tipik bir ergen karmaşası gibi. Kendi kararlarını almaya başlaması ve uygulaması ise normal bir ergenden önce olmuştur Gaza için. Henüz gelişimsel olarak ergenlik öncesi dönemdeyken  kendi adına kararlar verip “depo insanları” nda bu kararları uygulamaya başlamıştır, bedava vermesi gereken suyu satması örneği gibi. 

Tüm bu değerlendirmelerin yanında şu unutulmamalıdır ki her birey kendine özgüdür. Gaza’ya bakarken bu yazıdaki amaç, onu etiketlemek vs değildir. Ergenliğe dair kuramların gerçek hayatta can buluşlarına şahitlik etmektir. 

 

Okur notu

Okur olarak, bu kitapla birlikte, hem fırtınalı bir ergenin ruhsal süreçlerini inceleme fırsatı bulabilir hem de zaman zaman kendinizi farklı bir dünyada daha politik sorgulamalarla dolu bir çizgide buluyor olabilirsiniz.

Öncelikle şu söylenmeli ki Gaza’nın öyküsü çok yoğun bir öykü. Kitabı okurken hissedilen depresif duygu durumunu zaman zaman kitaba ara vererek yok etmek ile merak ve ilgi ile kitaba devam etmek arasında kalınabilecek bir eser.

Okur olarak ben, okuyacağım kitabı seçerken 9 yaşında bir çocuğun ergenliğe geçişinin öyküsünü okuyacağım sanıyordum; fakat düşündüğümden de fazla olarak sanki tek bedende onlarca insanın hikayesine şahit oldum. Hala değerlendirmekte, kabullenmekte zorlandığım; dünya üzerindeki tüm çocukları ve Gaza’yı korumak istediğim anları düşünürken buluyorum kendimi. Bu kitap inceleme süreci, benim hayat yolumda, hem kendi ergenliğime açılan yeni bir kapı oldu hem de normal olmayan gelişimsel süreçler ve örselenmiş hayatlar hakkında farklı bir pencere daha edinmemi sağladı. 

Gaza’yı ve nice çocukları anlayabileceğimiz ve koruyabileceğimiz günler umuduyla…

 

Esra Yılmaz

 

*Savunma Mekanizması: Bireyin negatif durumlar ve travmatik algılanan olaylar karşısında, benliğini korumaya yönelik başvurduğu yöntemler/psikolojik stratejiler.

*Hezeyan: Sanrı, tersine kanıt olduğunda bile değişmeyen sabit inanışlar.

 

Kaynakça

Doğan, O., Turgut, H. (2014). Sanrılar ve oluşmaları. Journal of Psychiatry, 15, 165-173.

Günday, H. (2013). Daha (30. basım) . İstanbul: Doğan Kitap.

İkiz, T. (2002).Sigmund Freud ve klasik psikanalitik görüşte dürtülerin akıbeti. Psikanaliz yazıları, 4(4). İstanbul: Bağlam Yayıncılık. 

Morsünbül, Ü. (2012). Özerklik ve Ruh Sağlığına Etkisi. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar-Current Approaches in Psychiatry 2012; 4(2):260-278. 

Nas, A. (2009). “Aylak Adam ve Anayurt Oteli’ne Psikanalitik Yaklaşım: Atılgan’ın Oidipal Roman Kişileri Olarak C. ve Zebercet”, Nota Bene Journal of Arts and Social Sciences Vol: 2. 

Parman, T. (2011). Winnicott’un kuramında ergenlik. Psikanaliz Yazıları: Winnicott (23), 79-91.  

Parman, T. (2014). Yalan dünyada ergen olmak. Psikanaliz yazıları: Ergenlik (29), 53-60. 

Parman, T. (2017). Ergenlik ve ötesi. İstanbul: Bağlam Yayıncılık.

Phillips, A. (2014). Freud olmak: Bir psikanalistin gelişimi. (Ş.Tokel, Çev.). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. (Orijinal çalışma basım tarihi: 2014.) 

 

ETİKETLER: , ,
YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.