Bir Devrin Sonu: Yugoslavya’nın Yıkılışı

18.11.2018
Bir Devrin Sonu: Yugoslavya’nın Yıkılışı

Aralık 1918’de kurulan ‘Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı’nın 6 Ocak 1929’da isim değiştirmesi üzerine ortaya çıkan I. Yugoslavya’nın ömrü fazla sürmemiş ve II. Dünya Savaşı ile dağılmıştır. Dünya Savaşı’nın sonrasında bu kez 29 Kasım 1945’te II. Yugoslavya “Yugoslavya Federal Halk Cumhuriyeti” adıyla Josip Broz Tito önderliğinde kurulmuştur. Birincisinde olduğu gibi ikincisinin de ömrü pek uzun sürmemiş ve Haziran 1991’de Hırvatistan ve Slovenya’nın bağımsızlığını ilan etmesi ile sona ermiştir. Yugoslavya’nın ulus devletlere ayrılması pek kolay olmamış beraberinde kanlı savaşları, soykırımları getirmiştir.

Serimizde Yugoslavya’nın dağılma süreci, sürecin perde arkası ve ardından yaşanan gelişmeler aktarılmaya çalışılacaktır.

1945 yılında karizmatik bir lider önderliğinde kurulan Yugoslavya; Makedonya, Sırbistan, Hırvatistan, Slovenya, Karadağ ve Bosna-Hersek’ ten oluşmaktaydı. Ayrıca Kosova ve Voyvodina olmak üzere iki özerk bölgeye sahipti. Bir konfederasyon olan Yugoslavya’da bölgelerin gelişmişlik düzeyi birbirinden oldukça farklıydı. 1970’lerin ortasında dünya ekonomisini sarsan petrol krizleri Yugoslavya ekonomisini de etkilemişti. 1970’lerin başından itibaren bunalımı öngören federal hükümet, cumhuriyetlerin döviz rezervlerinin federal bütçeye aktarılması yönünde bir düzenleme gerçekleştirdi. Bu düzenleme en çok Hırvatistan ve Slovenya’yı rahatsız etti çünkü döviz gelirlerinin büyük bir kısmı bu iki cumhuriyetten sağlanacaktı. Federal hükümet, ekonomik bunalımın getirdiği huzursuzluğu yatıştırmak için çeşitli yöntemlere başvurdu bunlardan biri de yüksek ücret artışları idi. Bu artışlar enflasyonun yükselmesini de beraberinde getirdi. 1980’li yıllara gelindiğinde ise Yugoslavya IMF’nin kurtarma paketlerini kabul etmek zorunda kaldı. Büyüme oranları düştü ve kişi başına düşen milli gelir hızla azaldı ve işsizlik oranları gün geçtikçe artış gösterdi. Gerçekleşen bu gelişmelerle sosyalist yönetim giderek ününü kaybetmeye başladı. Ortaya çıkan bu bunalım tablosu milliyetçi hareketleri de filizlendirdi. Ortak Yugoslav kimliği güç kaybederken mikro milliyetçilikler gün yüzüne çıktı.

Yugoslavya’nın dağılma sebeplerinden biri olarak gösterebileceğimiz diğer unsur ise komünist rejimlerin birer birer çöküşüdür. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) çöküşü bu bloğa yakın olan Yugoslavya’yı da etkilemiştir. Tito önderliğindeki Yugoslavya Soğuk Savaş döneminde taraf olmamayı seçip üçüncü bir yol olarak adlandıracağımız Bağlantısızlar Paktı’na[1] mensup olsa da SSCB’nin dağılması domino etkisi ile Yugoslavya’yı da vurmuştur. Demokrasi ve eşitlik talepleri giderek güçlenmiştir.

Dönüp Balkan yarımadasının tarihine baktığımız da birçok kez etnik çatışma ve fikir ayrılıkları ile karşılaşırız. Roma’nın, Bizans’ın, Osmanlı ve Habsburg İmparatorlukları’nın ve nihayet Yugoslavya’nın hüküm sürdüğü bu coğrafyada mezhepsel, dinsel ya da ırksal çatışmalar varlığını sürdürmüştür. Yugoslavya ile getirilen bir üst kimlik çalışması Tito’nun ölümü ardından işlevini yitirmiş, siyasetçilerin yaptıkları konuşmalar ile etnik farklılıkların altını çizmesi de sönen ateşi yeniden alevlendirmiştir. 1 Nisan 1981 tarihinden itibaren, Kosova’da başlayan gösteriler milliyetçi hareketleri hızlandırır. Arnavut gençlerin hak talepleri merkezi otorite tarafından reddedilmiş ve şiddetle bastırılmaya çalışılmıştır. Kosova topraklarının Sırplar açısından tarihsel bir önem taşıdığı bilinen bir gerçektir. Bu gösteriler Tito’nun ölümünden sonra bir ilk niteliği taşımanın yanında Sırp kesimde milli bir heyecan uyandırmıştır. Kosova’daki gelişmelerin giderek büyümesi ve gösterilere karşı gerçekleşen müdahalelerde can kaybı yaşanması ile olayların önü bir türlü kesilememiştir. 1989 tarihinde Kosova’nın otonomluğu elinden alınmış, olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Arnavutça dersler kaldırılırken birçok Arnavut meslek memuru görevden alınmıştır. Kiril alfabesinin yaygınlaştırılması çalışmaları da ayrıca hız kazanır. Siyasi ve ideolojik baskı Kosova’da giderek kalıcı bir hale gelmekteydi. Gerçekleşen bu olaylar Sırp-Ortodoks milliyetçiliğini uyandırmış ve her zaman dillerde olan Büyük Sırbistan hayallerinin yeniden zikredilmesine sebebiyet vermişti. Büyük Sırbistan fikirleri bazı Sırp aydınlar tarafından da desteklenmekteydi, Sırp tarihçilerin yayınladıkları Büyük Sırbistan haritası Hırvatistan’ın ve Bosna-Hersek’in nerdeyse tamamını, akraba sayılan Karadağ topraklarının ve Makedonya’nın tamamını içermekteydi

Yugoslavya Sosyalist Cumhuriyeti’nin sonunu getiren belki de en önemli gelişme ise bağımsızlık talepleriydi. Hırvatistan ve Slovenya’nın Yugoslavya’dan ayrılma fikirleri Federal hükümetin tepkisini çekmiştir. Başta Slovenya’nın tutumunun oldukça uzlaşmacı olduğunu söylememiz mümkündür. Yugoslavya Cumhuriyetleri içerisinde en gelişmişi ve ekonomik durumu en iyi olan bölge Slovenya’ydı. Liberal bir düşünce sistemine sahip olan Slovenya serbest piyasa ekonomisine ve demokrasiye eklemlenmek istiyordu. Aslında merkezi otorite için de Büyük Sırbistan içinde düşünülmeyen bu cumhuriyetin ayrılması, birlikte kalıp diğerlerini zehirlemesinden daha iyi bir yoldu. Bu yüzden Miloseviç ayrılığı hızlandırmak adına çaba gösterdi fakat Slovenya aşamalı bir ayrılık planlamaktaydı. 1990 tarihinde gerçekleştirdiği halkoylaması ile Yugoslavya’dan ayrılma hakkını elde ettiğini duyurmuş, referandumdan yaklaşık altı ay sonra ise bağımsızlığını ilan etmiştir. Bu ilandan iki gün sonra Yugoslavya Halk Ordusu harekete geçti. Yedi gün süren çatışmalar sonucunda Avrupa Birliği’nin de duruma müdahil olması ile Halk Ordusu Slovenya’dan çekilmiş ve Slovenya’nın bağımsızlığı tanınmıştır. Slovenya’nın bağımsızlık mücadelesi diğer cumhuriyetler ile karşılaştırdığımızda oldukça kansız ve bedelsiz gerçekleşmiştir.

Ayrılıkçı düşüncelerini belirginleştiren bir diğer cumhuriyet ise Hırvatistan’dı. 1980’li yıllarda Franjo Tujman önderliğinde milliyetçi akımların hız kazandığı Hırvatistan, milliyetçi düşüncelerine sıkı sıkıya sarılmış durumdaydı. Hırvatların milliyetçi düşüncelerini diri tutmalarının çeşitli sebeplerini saymamız mümkündür. Nerdeyse tüm devlet kadrolarında Sırpların olması, Federal ordunun çoğunun Sırpların elinde olması (yüzde seksen), istihbarat servisinin başında bir Sırp olması ayrıca elde ettiği ekonomik gelirlerin büyük bir kısmının merkeze yani Belgrat’a aktarılması gibi unsurlar Hırvatları tetikte tutmaktaydı. Hırvatların Katolik mezhebine mensup olması da oldukça önemliydi. Milliyetçi liderlerin tezleri bu doğrultuda gelişmişti. Kendilerini ‘has’ Avrupalı olarak tanımlıyorlardı. 1991 yılının Mayıs ayında bağımsızlık referandumu gerçekleştiren Hırvatistan, bir ay sonra bağımsızlığını duyurur. Bağımsızlığın ilanı tıpkı Slovenya’da olduğu gibi Halk Ordusu ve Hırvatları karşı karşıya getirdi. Hırvatistan’a silah temini Macaristan üzerinden Papalık destekli gelmekteydi ve satın alınan silahların faiz oranları oldukça düşüktü. Savaşın giderek şiddetini artırırken bu savaşın son bulması için Makedonya’nın Ohrid kentinde bir araya gelen altı cumhuriyet liderlerinden, Bosna-Hersek ve Makedonya liderlerinin ara buluculuk rolü üstlendiğini görmekteyiz fakat bu görüşmeler çatışmaları sonlandırmaya yetmez. Avrupa Topluluğu da durumu yakından takip etmekteydi. Federal hükümete ateşkes ve Hırvatistan’ın tanınması için baskı uygulamıştır fakat Yugoslavya İç Savaşı boyunca Avrupa Topluluğu’nun çok fazla kararlı ve etkin bir rol üstlenemediğini söylememiz yanlış olmaz. Bu savaşta çok fazla kazanma ümidi olmayan Miloseviç 13 Ağustos 1992 tarihinde Hırvatistan’ı tanır ancak bu Yugoslavya İç Savaşı’nı durdurmayacaktır.

Yugoslavya İç Savaşı’nda Pandora’nın kutusunun açılmasını sağlayan belki de Bosna-Hersek Savaşı olabilir. Başlı başına ayrı incelenmesi gereken Bosna-Hersek Savaşı’nı bir dahaki yazımda inceleyeceğiz.

 

[1]Bağlantısızlar Hareketi, kendilerini hiçbir güç bloğuna dâhil veya hariç olarak addetmeyen 100 üzerinde ülkenin bir araya gelerek oluşturdukları bir uluslararası oluşumdur. Soğuk Savaş döneminde Batı İttifakı ve Doğu Bloğu’nun yanı sıra üçüncü bir blok olmuştur.

KAYNAKÇA

Azarkan, E. (2011). Slovenya, Hırvatistan ve Bosna’nın bağımsızlık mücadeleleri ve Yugoslavya’nın dağılışı. Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi8(2), 52-91.

Bora, T. (2018). Yugoslavya/Milliyetçiliğin Provokasyonu. İletişim Yayınları.

Karatay, O. (2007). Balkanlar el kitabı. Karadeniz Araştırmaları Merkezi.

 

 

 

 

 

 

YAZAR BİLGİSİ
Sündüs Adaş
Sündüs Adaş, 1994 İstanbul doğumludur. Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler alanında Yüksek Lisans mezunu olan Sündüs, Balkan coğrafyasına özel ilgi duymakta ve yazılarını, araştırmalarını bu alanda yoğunlaştırmaktadır. Farklı kültürler tanımak, yeni insanlarla tanışmak, gezmek ve okumak en büyük tutkularındandır.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.