Bir Garip Kentsel Dönüşüm: Üsküp 2014

22.01.2021
Bir Garip Kentsel Dönüşüm: Üsküp 2014

Üsküp ki Şar Dağ’ında devâmıydı Bursa’nın..

Yahya Kemal

Balkanlar, Avrupa kıtasının güneydoğusunda bulunan bir yarımadadır. Adını bölgede bulunan Balkan Dağları’ndan alır. Bu terim, sık ormanlarla kaplı sıradağlar anlamındadır ve Türkçe bir kelimedir. Balkanlar, tarih boyunca kendine özgü coğrafyası ve sahip olduğu farklı etnik kökenler sebebiyle Avrupa’nın en “istikrarsız” bölgelerinden biri olmuştur. Fransız Devrimi’yle Kıta Avrupası’nda hızla yayılmaya başlayan milliyetçi akımlar ve hareketler, Balkanlar’da “deprem etkisi” yaratmıştır. Devrim’den önce kendilerini, dinî kimliği ile tanımlayan Balkan toplumları, Devrim’le birlikte milli kimlikler çatısı altında toplanmaya; dolayısıyla da ayrışmaya başlamıştır. Balkan Savaşları ile giderek hızlanan bu çözülme süreci, Birinci Dünya Savaşı ile zirveye ulaşmıştır. Savaş sonunda Balkanların haritası tamamen değişmiş, Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı tarih sahnesinde yerini almıştır. Yeni kurulan bu devlet ile milliyetçiliğin gücünün azaldığını söylemek büyük ihtimalle bir yanılgı olacaktır. Çünkü, Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı giderek güçlenmiş ve diğer milletleri baskı altına alıp asimile etmeye evrilmiştir. Gerçekleşen darbe sonrası Yugoslavya Krallığı adını alan devlet, İkinci Dünya Savaşı’nın başlaması ile yıkılmış ve yerini 29 Kasım 1945’te Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’ne bırakmıştır. Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti, altı cumhuriyetten oluşan bir konfederasyon sistemine sahiptir. Jossip Broz Tito önderliğinde kurulan bu devleti oluşturan altı cumhuriyet; Sırbistan, Hırvatistan, Slovenya, Bosna-Hersek, Karadağ ve Makedonya’dır. Bu çalışmanın ana unsuru, Makedonya resmi adı ile Kuzey Makedonya Cumhuriyeti olacaktır. Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’nin bir parçası olan Makedonya, milliyetçi rüzgârın etkilerini tarih boyunca hissetmiştir. Farklı milletlerin bir arada yaşadığı ve gerilimin her daim yüksek olduğu bu cumhuriyet, Yugoslavya Federal Cumhuriyeti’nde çözülmenin başlaması ile 8 Eylül 1991 tarihinde gerçekleştirdiği referandumun ardından bağımsızlığını ilan etmiştir. Bağımsızlığının ardından milliyetçi problemler, azınlık hakları, ekonomik koşullar, komşularla ikili ilişkiler ve sıkıntılı dış politika gibi konularla baş başa kalan Makedonya için yeni bir dönem başlamıştır.

Jeopolitik konumundan dolayı birçok farklı devletin hükmü altına girmiş olan başkent Üsküp ise zaman içinde onu yöneten devletlerin etkisi ile gelişmiş ve değişmiştir. Günümüzde bu değişim ve gelişimin izleri şehrin siluetinde kendisini hâlâ hissettirse de büyük bir kısmı doğal afetler ya da politik sebepler ile silinmiştir. 1963 depremi şehrin yapısını değiştiren en önemli olaylardan biri olmasına karşın Üsküp, iki kutuplu sisteme direnmiş ve tüm dünyadan aldığı yardımlarla kendini yenilemeyi başarmıştır. 1965 yılına gelindiğinde ise kent merkezinin planlanması konusunda çıkan yeni yasa ile Üsküp, çağdaş bir anlayış ile yeniden şekillenmiştir. Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’nin yönetimi ile şehirde daha çok sosyalist yapılar gözlenmiştir. Bunun dışında bu süre içinde şehrin nüfusu öngörülemez bir biçimde artmış ve şehir genişlemeye başlamıştır. Bu dramatik genişleme, kontrolsüz yapılaşmayı da beraberinde getirmiştir. Bu durum Üsküp’ün tarihi yüzünü de değiştirmiş ve Vardar Nehri’nin kuzey yakası Osmanlı izlerinin taşımaya devam ederken güney yakası, modern ve Avrupai bir kent olma yolunda ilerlemiştir.

Yugoslavya’dan bağımsızlığını kazanan ve komşu ülkelere göre güçsüz olan Makedonya için yeni bir dönem başlamıştır. Dış politikada yaşanan gerginlikler,Makedonya’daki Arnavutların, Arnavutluk ile birleşme talepleri, artan terör olayları, Yunanistan’ın Makedonya ismini tanımaması ve bu durumun uluslararası her alanda Makedonya’nın karşısına sorun olarak çıkması iç politika anlayışlarını değiştirmiş ve milliyetçilik hareketini artırmıştır. Makedon kimliğinin altını çizmek isteyen Makedonya yönetimi; başkentte, Üsküp 2014 Projesini başlatmış ve şehrin yapısını farklılaştırmıştır.

Bu çalışmada millet ve milliyetçilik terimleri açıklanarak, milliyetçiliğin kentleşme üzerine etkileri, Üsküp 2014 projesi özelinde tartışılacaktır.

Millet ve Milliyetçilik

Millet kavramı en yalın haliyle tarihi bir toprağı, ortak mitleri, tarihsel yaşanmışlıkları, ortak ekonomiyi, kamu kültürünü, yasal ödev ve görevleri paylaşan bir insan topluluğu olarak tanımlanabilir. Millet kavramını tek bir bakış açısı ile açıklamak ve anlamlandırmak oldukça güçtür. Kimi sosyal bilimciler millet kavramını dil, din, ırk gibi özelliklerle tanımlarken kimi sosyal bilimciler ise ait hissetme ve millet olma bilinci gibi olgularla ilişkilendirmiştir. Ünlü sosyal bilimci Anthony D. Smith (2017, s. 16), milletlerin etnik toplulukların devamı olduğunu savunurken Benedict Anderson (2017, ss. 19–20), milletlerin hayal edilmiş bir siyasal topluluk olduğunu söyler. Ünlü tarihçi Eric Hobsbawm (2017, s. 20) ise milletlerin tek bir kıstas ya da kıstaslar kümesi ile açıklanamayacağının altını çizerek üretilen kıstasların son derece propagandif ve programatik amaçlar için yararlı olduğunu vurgular. Görüldüğü üzere millet kavramını tek bir açıdan tanımlamak; politik, kültürel ya da başka bir temelde tek bir boyuta indirmek pek mümkün değildir.

İnsanlık tarihi için oldukça yeni bir kavram olan milliyetçilik üzerinde de genel bir uzlaşı içinde olmak ve kavramı tanımlamak kolay değildir. Tek bir yönden ele alınması imkânsız olan bu kavram; Kedourie’ye göre; doktrin, Smith’e göre; ideolojik hareket, Gellner’e göre; siyasi ilke, Calhoun’a göre ise söylemdir (Özkırımlı, 2017, ss. 71–72). Her milliyetçiliğin kendine has sembolleri, mitleri ve kültürel yansımaları vardır. Smith (2017, s. 129) milliyetçiliğin bukalemunvari olduğunu, rengini bağlamından aldığını söyler ve onu ideolojik bir hareket olarak ele alır. Millet kavramının halkı yönlendirmek için kullanılacağını düşünen Hobsbawm (2017, s. 25) ise milliyetçiliği bir toplumsal mühendislik yöntemi olarak görmektedir. Çeşitli kuramlar çerçevesinde milliyetçilik kavramını ele alan sosyal bilimciler, milliyetçiliği üç ana kuram çerçevesinde incelemiştir. Birinci kuram: ilkçi yaklaşımdır. İlkçilere göre milliyetçilik eski çağlardan beri var olan bir olgudur. İkinci yaklaşım ise milliyetçiliği Sanayi Devrimi ve teknolojinin gelişimi ile ilişkilendiren modernistlerdir. Üçüncü yaklaşım ise etno-sebolcü yaklaşımdır. Milliyetçiliğin modern zaman ürünü olduğunu kabul eden etno-sembolcüler; kültürün, mitin ve tarihin göz ardı edilmemesi gerektiğini savunmaktadır (Özkırımlı, 2017, ss. 88–205).

Toplumu daha etkin ve yönlendirilebilir hale getiren milliyetçi ideolojiler, Smith’e (2017, ss. 147–157) göre bir kimlik tipidir ve milli beraberliği, kardeşliği ve dayanışmayı da empoze etmektedir. Smith (2017, ss. 133–134), milliyetçiliği iki farklı kategoride ele almaktadır. Bunlar ülkesel yani toprağa dayalı milliyetçilik ve etnik milliyetçiliktir. Her iki kategoride bağımsızlık öncesi ve bağımsızlık sonrası hareketler başlıkları ile iki alt kategoriye ayrılmaktadır. Kısaca bahsedilecek olursa, bağımsızlık öncesi ülkesel milliyetçi hareketler sömürgecilik karşıtıdır ve ulus anlayışları yurttaşlığa dayanmaktadır. Bağımsızlık sonrası ülkesel milliyetçi hareketler ise daha çok bütünleştirici unsurlar barındırmaktadır. Farklı etnik grupları yeni kurulan siyasal düzen üzerinden birleştirmeyi amaçlamaktadır (Smith, 2017, s. 133). Bağımsızlık öncesi etnik milliyetçi hareketlere bakıldığında ise etnik ve şecerece bir ulus anlayışına sahip olduklarını görülmektedir. Bu hareketlerin ayrılıkçı ve diaspora milliyetçiliği olduğu söylenebilir . Temel amacı, bağlı oldukları birimden ayrılarak yeni bir ulus devlet kurmaktır. Bağımsızlık sonrasında ise yayılmacı eğilimler gösterirler ve ülke toprağı dışında yaşayan soydaşlarını yaşadıkları topraklarla beraber ilhak etme yolunu amaçlarlar (Smith, 2017, s. 134). Makedon milliyetçiliğinin ülkesel milliyetçilik anlayışına sahip olduğunu söylemek mümkündür.

 

Üsküp ve Kentleşme

Tarihsel olarak Üsküp, 19.ve 20. yüzyıllarda Balkan şehirlerinin batılılaşması ve modernleşmesinin sonucu olarak farklı bir dizi dönüşüm sürecine maruz kalmış geleneksel bir şehir olarak tanımlanabilir. Şehir, Osmanlı yönetimi altında kaldığı süre boyunca Osmanlı kent modelinden etkilenmiştir. Girdiği reaksiyonlar sonucu yeniden şekillenmiş ve politik gelişmeler bu şekillenmeyi hızlandırmıştır. Üsküp’ün tarihsel kentsel doku değişimini 7 farklı döneme ayırmak mümkündür. Bunlar: 1392-1912 Osmanlı Dönemi, 1914 Planı, 1929 Planı, 1948 Planı, 1963 Depremi sonrası, 1990-2014 yılları arası ve Üsküp 2014 Projesi ve sonrasıdır. Çalışmamızın kapsamı şehrin son değişim dönemi yani Üsküp 2014 Projesi’dir.

“Üsküp 2014 Projesi”, 2010 yılında başlamış ve başladığı tarihten itibaren oldukça fazla konuşulan bir proje olmuştur. Proje yayınlanan videolarla dünya kamuoyuna duyurulmuş ve kitlelere ulaşmak için “Invest in Macedonia” ve “Macedonia Timeless” sloganları, Wall Street Journal ve Financial Times ve CNN International’da yer almıştır (Ankay Eryiğit, 2015, s. 65). Başta dönemin başbakanı Nikola Gruevski olmak üzere pek çok siyasetçi, bakan ve belediye başkanları projenin ülkenin tanıtımı için oldukça önemli olduğunun altını çizmiş ve Makedon Kimliğinin uluslararası arenada tanıtılması açısından projenin önemini anlatmıştır (Graan, 2013). Beklentiler Üsküp’ün daha Avrupai bir kimlik kazanması ve Makedon kimliğinin üretilecek imgelerle güçlendirilmesi yönünde olmuştur. Fakat beklenenin aksine projenin şekil alması ile birlikte, gerek yerel basın gerekse dış basından eleştiri sesleri yükselmeye başlamıştır (Türbedar, 2011). Neoklasik-barok stilin kent dokusuyla uygunluğu ve yapılan heykellerin ölçeği ve yoğunluğu eleştiri konusu iken bir diğer eleştiri ise var olan ekonomik şartlar altında bütçe kullanımının bu proje için ne kadar doğru olduğu üzerine olmuştur. Proje; sosyo-ekonomik, politik, mimari başlıklar altında incelenmiş ve eleştirilmiştir. Eleştirilerin pek çoğu yapılan binaların Makedon kimliğini yansıtmadığı, son derece yapay bir tarih yaratılmaya çalışıldığı yönünde olmuştur. Ayrıca yaratılmak istenen bu ‘yapay’ Makedon kimliği ülkede yaşayan Arnavutları rahatsız etmiş ve Arnavut milliyetçiliğini de tırmandırmıştır (Büyük, 2015).

Öte yandan, sansasyonel projenin en dikkat çeken parçası şüphesiz Büyük İskender’in devasa heykeli olmuştur. 18.500 metrekare ile Makedonya’nın en büyük meydanı olan Plostad Makedonija’a 22 metrelik Büyük İskender heykeli dikilmiş ve görkemli bir törenle açılmıştır. Yunanistan’la yıllardır süre gelen politik sorunlar heykelin açılışı ile yeniden alevlenmiştir. Yunanlara göre, dikilen heykelle “Büyük İskender’in torunları biziz, o bir Yunan değil bir Makedon’du” mesajı verilmek istenmektedir. Yaşanan politik gelişmeler sonucu Makedonya heykelin adını “Atlı Asker” olarak değiştirse de Yunanistan’ı tatmin edememiştir.

Görsel I

Makedonya Hükûmeti, gerçekleştirdiği mimari dönüşümü iki ana hat üzerinden ifade etmektedir. Bunlardan ilki ve en önemlisi, oluşturulmak istenen Makedon kimliğidir. Tüm etnik grupları bir potada eriterek ortak bir Makedon kimliği oluşturmak ana hedef olmuştur. İkinci ana hat ise şüphesiz Avrupa Birliği entegrasyonudur. Kendi Makedon kimliğini ve markasını yaratmak isteyen ülke ne yazık ki orijinal neoklasik bir şehrin üzerine kurulan 20. yüzyılın ultra modern şehrinin üzerine, sahte neoklasik bir şehir inşa etmiştir (Muratovski, 2013). Şehirler üzerinden markalaşmak birçok ülkenin kullandığı bir yöntemdir. Makedonya’nın Üsküp üzerinden markalaşması da ilk bakışta doğru bir politik hamle olsa da bu yalnızca buz dağının görünen kısmıdır. Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’nden ayrıldığı tarihten itibaren yoğun bir Yunanistan baskısına maruz kalan ülke, milliyetçiliğin altını çizmek ve güçlendirmek istemiştir. Uluslararası arenada beklediği desteği göremeyen ve Yunanistan ile kıyasladığımızda “masada eli oldukça zayıf” olan Makedonya, giriştiği antikleştirme politikası ile antik geçmiş üzerinde tekel bir kontrol oluşturmaya çalışan Yunan iddialarına bir meydan okumuştur (Graan, 2013). Bu meydan okumada, Arnavut ve Türklerin tarihsel figürlerine yer verilmeyerek aynı meydan okuma bir bakıma iç politikada da kendini göstermiştir. Modernleştirilen yeni şehirde farklı etnik gruplara yer verilmemiştir.

Andrew Graan (2013), projenin özellikle neoklasik döneme vurgu yapmasını iki unsurla ilişkilendirir. İlki, Makedonya ve Yunanistan arasında kangrene dönen ‘İsim Sorunu’dur. Yıllar süren bu sorun, her ne kadar kâğıt üzerinde çözülmüş görünse de gerçekte durum oldukça farklıdır. İkinci neden ise; Makedonya’da 2001 yılında Arnavut kökenli direnişçiler ve devlet güvenlik kuvvetlerinin egemenliğindeki Makedon kökenlilerin karşı karşıya geldiği çatışmadır. Büyük Arnavutluk haritalarında Üsküp’ün bir kısmı ve ülkenin batısı yer almaktadır. Hükûmet, ayaklanmaları bağımsızlık isteği olarak yorumlamış ve ortak bir Makedon kimliğine sarılmıştır. Çatışmaların ardından hükûmet, 77 metre uzunluğunda ülkenin her köşesinden görülebilecek bir haçı, Vodno Dağı’nın tepesine yerleştirerek milliyetçi unsurların keskinleşmesine sebep olmuştur (Konuralp ve Adaş, 2020). Yıllar sonra Arnavutların milli bir figürü olan İskender Bey Heykeli; Romen, Arnavut ve Türklerin yoğun olarak yaşadığı Eski Çarşı tarafında yerini almış ve oluşturulmak istenen Makedon kimliğine olan uzaklık bir kez daha kendini hissettirmiştir.

Görsel II

Sonuç olarak, hükûmetin iç ve dış güçlere verilen yanıt olarak gördüğü Üsküp 2014 Projesi, milliyetçilik bağlamında şekil almıştır. Oluşturulmak istenen ortak Makedon kimliğinden uzaklaşılmış ve farklı etnik grupların kendi milliyetçi anlayışı çerçevesinde buluşmasının önünü açılmıştır. Yunanistan’a karşı oluşturulmak istenen “Antik Tarih Mirasçısı” vurgusu amacına ulaşamamış ve yürütülen müzakereler sonucu Makedonya isminden vazgeçerek Kuzey Makedonya ismini almıştır. İsim sorunu kağıt üzerinde çözülmüş sayılsa da gerek Yunanistan gerekse Makedonya halkı tatmin olmamış ve politik sorunlarda uzlaşı sağlanamamıştır. Uluslararası gelişmelerle beraber yorumlandığında yükselen milliyetçiliğin etkileri Makedonya’da şehir mimarisi olarak tezahür etmiş ve beklenen etkiyi sağlamamıştır.

 

Yazar: Sündüs ADAŞ

Editör: Ozan Yazıcı

Kaynakça

Anderson, B. (2017). Hayali Cemaatler (9. bs.). İstanbul: Metis Yayınları.

Ankay Eryiğit, Ö. (2015). Üsküp Kent Merkezinin Tarihsel Doku Değişimi ve Üsküp 2014 Projesi. (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi ) İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü

Büyük, H. F. (2015). Üsküp 2014 Projesi: Üsküp’ün Belirginleşen Etnik Sınırları. Analist, (54), 12–20.

Graan, A. (2013). Counterfeiting The Nation? Skopje 2014 and the Politics of Nation Branding in Macedonia. Univercity of Virginia-Cultural Antropology, 28(1), 161–179.

Hobsbawm, E. J. (2017). 1780’den Günümüze Milletler ve Milliyetçilik “Program,Mit ve Gerçeklik” (6. bs.). İstanbul: Ayrıntı Yayınları.

Konuralp, E. ve Adaş, S. (2020). Makedonya ’ da İsim Sorunu : Yunan ve Makedon Milliyetçiliklerinin Kıskacında Kimlik İnşası. Iğdır Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, (21), 311–343.

Muratovski, G. (2013). The Use Of Built Environments İn The Formation And Change Of National İdentities: The Case Of Macedonia and Skopje 2014.

Özkırımlı, U. (2017). Milliyetçilik Kuramları ; Eleştirel Bir Bakış (7. bs.). Ankara: Doğu Batı.

Smith, A. D. (2017). Milli Kimlik (9. bs.). İstanbul: İletişim Yayıncılık.

Türbedar, E. (2011). Üsküp 2014: Makedon kimliğinin uyanışı. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı. 8 Ocak 2021 tarihinde https://www.tepav.org.tr/tr/haberler/s/2288 adresinden erişildi.

Görsel Kaynakça

Görsel I: https://images.app.goo.gl/8uYfYDXvnT21A799A.

Görsel II: https://images.app.goo.gl/N5Z96EFYBcZTnwnf9.

YAZAR BİLGİSİ
Sündüs Adaş
Sündüs Adaş, 1994 İstanbul doğumludur. Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler alanında Yüksek Lisans mezunu olan Sündüs, Balkan coğrafyasına özel ilgi duymakta ve yazılarını, araştırmalarını bu alanda yoğunlaştırmaktadır. Farklı kültürler tanımak, yeni insanlarla tanışmak, gezmek ve okumak en büyük tutkularındandır.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.