Edgar Allan Poe Bir Zaman Yolcusu Muydu?

Edgar Allan Poe Bir Zaman Yolcusu Muydu?

Edgar Allan Poe Kimdir?

Edgar Allan Poe, 1809-1849 yılları arasında sadece 40 yıl yaşamış olan ünlü bir Amerikalı yazar, şair, editör ve edebiyat eleştirmenidir. Çoğunlukla şiir ve öykü yazdığı için şair ve yazar olarak anılır. Öyküleri baskın bir şekilde ölüm teması etrafında şekillenmektedir. Gotik edebiyatın önemli temsilcilerinden sayılmaktadır. Yazılarındaki bu iç karartıcı konuların kaynağı geçmişinde saklıdır. Gotik edebiyatın yanında polisiye edebiyatına da katkıları olmuştur. Ayrıca “Kuzgun” adlı şiiriyle de bilinmektedir.

Edgar Allan Poe Neden Bir Zaman Yolcusu Olarak Anılıyor?

Gazeteci Jake Offenhartz, “Edgar Allan Poe’nun Zaman Yolcusu Olduğuna İkna Olabileceğiniz 3 An” adlı makalesiyle Poe’nun zaman yolcusunu olduğunu iddia etmiştir. Poe’nun zaman yolcusu olarak anılmasına neden olan 3 an şunlardır:

  1. Nantucketlı Arthur Gordon Pym’in Öyküsü
  2. Frontal Lob Sendromu ve İş adamı
  3. Eureka: Bir Düzyazı Şiiri

Nantucketlı Arthur Gordon Pym’in Öyküsü

Edgar Allan Poe’nun tek tamamladığı romanı 1837 tarihli  “Nantucketlı Arthur Gordon Pym’in Öyküsü”dür. Arthur Gordon Pym’in ağzından yazılan roman, Poe’nun bölümlere ayrılan tek yazısıdır. Aynı zamanda Poe’nun diğer yazılarından bilim kurgu olarak nitelendirilmesiyle de ayrılmaktadır.

Ana karakter Arthur Gordon Pym, denizciliğe olan merakından ötürü arkadaşının çalıştığı gemiye köpeğiyle birlikte saklanmıştır. Saklandığı yer mahzende bir delikten ibarettir. Arkadaşı, Pym’e yiyecek götürmektedir. Gemide çıkan isyan sonucu Pym, delikte mahsur kalmıştır. Daha sonra isyan Pym’in de yardımıyla bastırılmıştır. Gemidekiler isyandan sonra bir de fırtınaya yakalanmışlardır. Fırtına yüzünden geminin batmasıyla 4 kişi kendini güverteye bağlayarak hayata tutunmuştur. Daha sonra bir gemiyle karşılaşsalar da geminin tüm mürettebatının ölü olduğunu görmüşlerdir. En son çare olarak kura çekerek aralarından birinin öldürülüp yenmesine karar vermişlerdir. Kura sonucu kısa çöpü çeken Richard Parker, diğer 3 kişi tarafından öldürülmüş ve yenmiştir.

Buraya kadar sadece bir roman olsa da bu olay Poe’nun romanından sonra, 1884 yılında gerçek olmuştur.

“19 Mayıs 1884’te Mignonette adlı bir yat Southampton’dan dört mürettebatıyla yola çıkıyor: Kaptan  Tom Dudley, Edwin Stephens, Edmund Brooks ve Richard Parker. Parker, 17 yaşında bir kamarot. 5 Temmuz’da hava gayet sakinken falan kaptan herkes iyi bir gece uykusu çeksin diye gemiyi yavaşlatmaya karar veriyor. Kamarot çocuğu da çay yapması için aşağı yolluyor. O sırada dev bir dalga gelip yata çarpıyor ve küpeşteyi dolduruyor. Dudley tehlikenin farkına varıp hemen can kurtaranın denize indirilmesini istiyor. Yat beş dakika içinde batıyor. Bunlar o kadar hızlı olup bitiyor ki denizciler yanlarına sadece iki kutu şalgam alabiliyorlar. Su ise hiç yok. En yakın karadan 700 mil açıktalar.

Kaptan ilk şalgam kutusunu 7 Temmuz’da açıyor ve iki gün boyunca bu kutuyla yetiniyorlar. 9 Temmuz’da bir kaplumbağa yakalıyorlar. Hayvanın etini ve hatta kemiklerini dahi bitiriyorlar. 15 Temmuz gibi ikinci kutu şalgam da bitiyor. Hiç yağmur suyu yakalayamadıkları için kendi çişlerini içmeye başlıyorlar. 20 Temmuz gibi kamarot çocuk Parker deniz suyu içmekten dolayı hastalanıyor. İşler iyice zorlaşınca Kaptan Dudley içlerinden birinin ölmesi ve diğerlerinin yaşaması için bir şeyler yapılması fikrini ortaya atıyor. Buna itiraz edenler oluyor. Ama Parker zaten hasta ve aralarında gizlice anlaşıyorlar.

Ertesi gün Parker’ın şah damarına dualar eşliğinde çakıyı saplıyorlar. Ölürken Parker, “Ne ben mi?” gibi bir şeyler mırıldanıyor ama nafile. Kaptanla birlikte tayfalardan biri hemen yumuluyor Parker’ın etine.” (Emre, 2017).

Frontal Lob Sendromu ve İş Adamı

1848 yılında büyük bir demir direğin beyninin sol frontal lobunu parçalayacak şekilde kafasına çarpması sonucu inşaat işçisi Phineas Gage’in kişiliği ve davranışlarının değiştiği gözlenmiştir. Bu olay, beynin belirli yerine alınan darbeler sonucu kişilik ve davranışların değişebileceğini dünyaya göstermiştir. Daha sonraları tıpta “Frontal Lob Sendromu” adını alacaktır. İşin ilginç tarafı ise 1840 yılında Edgar Allan Poe’nun Frontal Lob Sendromu’nun etkilerini anlamasıdır. “İş adamı” adlı hikâyesinde Gage’in başına gelenin bir benzeri hikâyenin ana karakterinin başına gelmiştir. Çocukken kafa travması geçirmiş, daha sonra obsesif ve sosyopat birine dönüşmüştür.

“Poe’nun frontal lob sendromunu kavrayış biçimi öyle doğrudur ki; nörolog Eric Altshuler bunun hakkında şunları söyler: ‘Bir düzine semptom var Poe bunların hepsini biliyor. O öyküde her şey var, biz daha fazlasını ancak öğrenebildik.’ Uçuk kaçık birisi olmayan, diplomalı nörolog Altshuler pekiştirerek devam ediyor: ‘Bu o kadar kesin ki, haliyle çok acayip. Sanki Poe’nun zaman makinesi vardı.” (Offenhartz, 2021)

Eureka: Bir Düzyazı Şiiri

Literatürde “mensur şiir” olarak da bilinen düzyazı şiir şeklinde yazılan “Eureka” eserinde Poe, evrenin mekanizmasını alışılmadık bir biçimde tanımlamıştır. Şiirdeki bazı dizeleri “Big Bang Teorisi”ni akla getirmiştir.

“Yazarın, hayatının son yıllarında yazdığı ‘Eureka’, genişleyen bir evrenin ezeli parçacıktan ortaya çıkmış ‘ani bir ışık’ ile başladığını tanımlıyordu. Poe daha da ileriye gidip Olber Paradoksu’na (onca yıldıza rağmen gökyüzü neden hala karanlık sorusunu soran paradoks) ışığın genişleyen evrende henüz bizim güneş sistemimize varmadığını savunarak ilk mantıklı çözümü sunuyordu. Edward Robert Harrison 1987’de Gece Karanlıkta kitabını yayınladığında Eureka’ya bu noktada övgüler yağdırıyordu. Nautilis dergisinde bir röportajda, İtalyan astronom Alberto Cappi, Poe’nun bilim-öncesi görüşleri hakkında konuşuyordu: “Poe’nun o dinamik bir şekilde genişleyen evren görüşüne ulaşması çok şaşırtıcı, çünkü böylesi bir olasılığı teklif edecek gözlemsel ya da kuramsal bir kanıt yoktu. Poe’nun dönemindeki hiçbir astronom sabit durmayan bir evreni hayal edemezdi.” (Offenhartz, 2021)

Sonuç 

Edgar Allan Poe’nun bu kadar şeyi bilim dünyasından önce bilip yazıya geçirmesinin tesadüften ve zaman yolculuğundan çok sanatçıların öngörü yeteneğiyle alakası olması muhtemeldir. Tahminler hayal güçleri ve yaratıcı zekalarının bir meyvesidir. Sanatçıları normal insanlardan ayıran da budur. Daha 50 yaşına bile gelmeden sefalet içinde ölen bir adamın dünyayı bu denli etkileyebilmesi adalet kavramının zihinlerde sorgulanmasına yol açabilmektedir.

Yazar: Kerem Karabulut
Editör: Ece Günen

Kaynakça

Görsel Kaynakça

YAZAR BİLGİSİ
Kerem Karabulut
Okur, yazar, dinler, bazen de çizer. Özellikle okur ve dinler.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.