“Ağda Zamanı” mı Geldi?

08.12.2020
“Ağda Zamanı” mı Geldi?

Edebiyat aracılığıyla yazılı eserlerin dönemlerine yaptığımız zaman yolculuğu, bizi içinde bulunduğumuz zamanın dışına taşıyarak tarihi gelişmelere bizzat tanıklık etmemizi sağlar. Günümüzde çoğunluk tarafından zamanla kabul görmesiyle artık gözümüze çarpmayan bazı değerlerin ortaya çıkma sürecini ve uğrunda verilen çabayı en etkili şekilde anlamamız için yardımımıza koşan edebiyat olur. Bu değerlerden biri olan kadının toplumdaki yer edinim savaşı da tarih boyunca hep arka planda bırakılan kadın yazarlarla güç kazanmıştır. Onların eserleri bu konuyla ilgili toplumda fark yaratmak isteyen fakat harekete geçemeyen insanların sesi olmuştur. Türk edebiyatında bu seslerden biri de İnci Aral’dır. 1944 doğumlu yazar, öykülerini bir araya g“Ağda Zamanı”etirdiği ilk kitabı olan nı 1979’da yayımlar. “Ağda Zamanı” öyküsünde İnci Aral, Leman’ın iç dünyasını öykünün odağı haline getirerek toplumun kadına bakışını başkaldırır bir tavırla işlemiştir.

Görsel 1

İnci Aral, yalnızca kadınlara özgü olduğu düşünülen kelimeleri öyküsünde çekinmeden kullanarak toplumdaki kadın algısını eleştirir. Düşünce yapımızı ve davranışlarımızı şekillendiren dilin kadın-erkek arasındaki cinsiyet ayrımcılığına da büyük bir etkisi vardır. Ele alınan konuyu feminen veya maskulen yönüne göre ayırabilen dil ile aynı zamanda kadın ve erkek arasına da ayırt edici bir duvar örülür. İnci Aral, bu duvarı ortadan kaldırmak için iki tarafın da günlük hayatında kullandığı dili bir araya getiren ortak bir dil oluşturmaya çalışır. Bu öyküde ağda, aybaşı ve tüyler gibi kelimelere yer vererek o dönemde üzerine konuşmaya çekinilen konuların herkes tarafından konuşulabileceğini ve “ayıp” konular olmadığını kanıtlayarak ortak bir dil oluşturma çabasını destekler. Özellikle bu kelimelerden biri olan ağdayı başlıkta kullanarak öyküyü daha dikkat çekici bir hale getirmiş ve toplumun o dönemdeki düşünce yapısını, ön yargılarını, kırmaya çalışmıştır. “Bilgili kadınlar aybaşı sıkıntılarını kolayca geçiştiriyorlar.”, “Cildim yağlanıyor mu ne? Yatarken tıraş fırçasıyla iyice sabunlamalı.” (Aral,2004,s.24-27) gibi cümlelerinde toplum değerlerini sarsan bir durumun söz konusu olmadığını anlatmaya çabalar.

agda-zamani

Görsel 2

Bir başka dikkat çeken nokta ise İnci Aral’ın yüzyıllardır edebiyat eserlerinde genellikle yan karakter rolünü üstlenen kadını başkaraktere koymasıdır. Dünden bugüne edebiyat eserlerinde kadınlar, ya birinin sevgilisi ya metres ya da herhangi bir yan karakter olarak erkeklerin bakış açısıyla yazılmıştır. Kadınların etkin ve önemli bir role sahip olamaması, onlara yazma şansının tanınmaması hatta yazmalarına şiddetle karşı çıkılmasının da bir sonucudur. Christine de Pizan ve Aphra Behn gibi yazarak sesini duyurmak isteyen kadınlar, düşünceleri ve eserleri için mücadele ederken toplum tarafından saldırılara maruz kalmıştır.

Görsel 3

Bunca yıl engellenmelerinin sonucunda kadınlar için toplumda oluşan yargının bir örneğini Murat’ın Leman’a kafası çalışan kadınların azlığından şikâyet ederken görebiliriz (s.24). Kadınları basmakalıp düşüncelerden öteye gidemedikleri için suçlayan Murat karakteri, aslında kadınların kafasının çalışıp çalışmadığını anlayacak kadar onlara fırsat verilmediğini farkında olmayan toplumun bir yansımasıdır. Kendini geliştirmeye fırsat bulan Leman karakterinin “modern” davranışları ise toplumdaki genel yargıyı kırmaya yöneliktir. Kendisini diğerlerinden daha ayrıcalıklı gören ve bunun sebebini “toplumun çürük, anlamsız yargılarına karşı koyabilecek düşünce yapısı”na (s.29) sahip olmasına bağlayan Leman, çevresindekilerin “sıradan”lığını küçümseyerek onların fikirleriyle kendi hayatını yönlendiremeyeceğini açıkça belirtir. Nitekim feminizmin de kendini göstermesiyle daha cesur hareket edebilen Leman gibi karakterler, edebiyat alanında yeni bir sayfa açmayı başarmışlardır. Kadınların günlük endişelerinin, var olan düzene karşı duruşlarının ve romantik duygularının okunabilmesi, kadının toplum gözündeki sabit “evlen, doğur, çocuk bak” imgesinin değişmesine büyük bir katkı sağlamıştır. İnci Aral da bu öyküsünde Leman aracılığıyla kadınların sesi olup toplumun kadınlardan beklentisini değiştirmeyi amaçlar.

Leman’ın karşı cinsle ilişkisine bakacak olursak, Murat ile mesafeli ama mutluluk getiren bir bağı olduğunu görüyoruz. Leman, Murat’la yaşadıklarının ne olduğunu çözümleyemiyor olsa da iyi anlaştıklarının ve bir “uyuşum”(s.31-32) içinde olduklarının farkındadır. Buna rağmen onunla ilişkisini ileri bir seviyeye taşırsa toplum gözünde küçümseneceğini ve milletin diline dolanacağını bildiği için Murat’la mesafesini koruması gerektiğini vurgular. Oysaki sevişmelerinin ardından Leman’ın duyduğu endişe, Murat’ın gözünde kendisinin “ileri görüşlü” olduğunu anlamasıyla son bulur. İnci Aral bu şekilde, toplumun gözünde bir kadının bir erkeğe yakınlaşabilmesi için yeterli olanın birbirlerini istemeleri haricinde, bu duyguları evlilik kurumuna da taşımaları gerekliliğinin ortadan kalkabileceğini göstermek istemiştir.

 

Görsel 4

Aslında yazar bu öyküde, kadının toplumdaki yerini eleştirmesiyle birlikte kadınların bu mücadelede toplumun etkisinden sıyrılırken kendi içlerinde yaşadıkları çelişkileri ve öncelikle hemcinslerine karşı bakış açılarını değiştirmeleri gerektiğini bize gösterir. Bu çelişkilerin örnekleri, öykü boyunca Leman karakterinin toplumla arasına koyduğu gelgitli mesafededir. Toplum yargılarına karşı koyabileceğini iddia etmesinin ardından dile getirdiği “Ama toplumu da yadsıyamam. Bana duydukları saygıdan, beğeniden uzak kalmak yıkar beni.”(s.29) düşüncelerinde toplum tarafından onaylanma isteğiyle kendini toplumdan ayrı tutma çabasının oldukça çeliştiğini görürüz. Leman, bir kadının turşu kurması veya bakımlı olması gerektiğini öne sürerken kadınların böyle zorunluluklarının olmadığını ve toplum kadar kendisinin de kadınlara belirli sorumluluklar yüklediğini fark etmez. Toplumda yerleşmiş olan bu çeşit kalıpları hayatımızdan bütünüyle çıkarmak için İnci Aral, harekete geçeceğimiz ilk alanın kendi yargılarımız olduğunu anlatmaya çalışmıştır.

Yazan: Dila Taşdelen

 

Kaynakça:

Aral, İ. (2004). Ağda Zamanı. İstanbul: Epsilon Yayınevi.

Biyografya.(n.d.) İnci Aral. Erişim adresi: https://www.biyografya.com/biyografi/9262

Bayram, S. (2011). Tarih Boyunca Kadın ve Türk Edebiyatında Değişen Kadın İmgesi. Köprü Üç Aylık Fikir Dergisi, 113. Erişim adresi: https://www.koprudergisi.com/index.asp?Bolum=EskiSayilar&Goster=Yazi&Ya ziNo=1096

Poetry Foundation. (n.d.) Aphra Behn. Erişim adresi: https://www.poetryfoundation.org/poets/aphra-behn

Görsel Kaynaklar:

Erişim adresi: http://www.womantv.com.tr/feminizm-nedir-519h.htm

Görsel 1 erişim adresi: https://www.nadirkitap.com/agda-zamani-inci-aral-kitap7499191.html

Görsel 2 erişim adresi: https://www.biyografya.com/biyografi/9262

Görsel 3 erişim adresi: https://tr.wikipedia.org/wiki/Christine_de_Pisan

Görsel 4 erişim adresi: https://m.bianet.org/bianet/toplumsal-cinsiyet/177563-olimpiyatlarda-degismeyen-sey-cinsiyetci-dil

 

 

YAZAR BİLGİSİ
Dila Taşdelen
Dila Taşdelen, 2000 yılında Antalya'da doğdu. 2018 yılında Hacı Malike Mehmet Bileydi Anadolu Lisesi'nden mezun oldu. Şu anda Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde eğitimini sürdürüyor. Felsefe, edebiyat ve politika alanlarına ilgi duymakla birlikte bu konular hakkında okumayı ve araştırmayı seviyor. MozartCultures ekibinde yazar ve editör olarak yer alıyor.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.