Gezgin Kulelere Hapsolan Kambur Seyyahlar

18.09.2020
Gezgin Kulelere Hapsolan Kambur Seyyahlar

“Okumak, eğer doğru amaca yönelmiş ve iyi niyetle yapılmışsa, ruhun sevgiyle sezdiğini aklın anlamasına olanak veren yararlı bir emekti.”

Alberto Manguel

Yolculuk, fiiliyata dökülmenin öncesinde başlar. Harekete, hareket düşüncesi ile başlanır. Bir ailenin gideceği tatil, annenin yemeğini zorla yedirdiği küçük çocuğunun tabağını bulaşık makinesine koyarken tatile duyduğu ihtiyaç hissiyatıyla ve tatilin hayaliyle başlar. Gardırobunun önünde dikilip yaz renklerine sahip kıyafetleri seçmesi bir bakıma harekete geçiştir. Anne babanın kafa kafaya verip ay sonundan para arttırma gayreti arabanın kontağını çevirmektir. Yolculuk, amaçla birey arasında bir araçtır. Bu sebeple yolculuk harekete tabii değildir.  Yolda olmak hali de kişinin yahut kişilerin kendi iç benliğine derinlemesine bir yolculuğu; bu süreçte kat edilen yol ise iki yer arasında bir mesafe olmaktan çıkan kişinin ulaşmayı arzuladığı içsel varışıdır. Yolculuk bir yere varmak, bir şeyleri aramak ya da kaçmak gibi birçok şekilde yapılır. Bazen sebep olurken bazen sonuca ulaşılır. Bu farklılığın kültürler arası algıyla ve tarihsel süreçlerle yakından ilişkisi vardır.

Okuma edinimi ve eylemi için de aynısı geçerlidir. Okuyucunun ilk ateşleyicisi okuma eylemine duyduğu ilk ihtiyaçtır. Bu, annenin tatile olan ihtiyacı ile eşdeğerdir. Annedeki yorgunluğun tatili alevlendirmesi gibi, okuyucunun da ulaşmak istediği okuma eylemine itilmektir. Her tatilin ya da yapılan her yolculuğun altında bir zaruriyet barınmayacağı gibi her okuma eyleminin altında da bir bilgiye ulaşma gayreti hakim değildir. Böylelikle ne okuyucuyu ne de seyyahı bir çerçeveye sıkıştırmamız mümkün değildir.

Okuyucunun yolu; satırlarda parmağı gezinirken bir kumsala, bir apartmanın beşinci katına bazen de tepeye ulaşan patikaya uzanıverir. Okuyucu yola çıkarken yolun nereye uzanacağından habersizdir. Bu yönden de belirsizlik okuyucuyu dinç tutar. Okuma eylemi bu belirsizliği ile zaman ve yer algısını yıkar. Kelimeler, hareket hızıyla bize Antik çağda şarap yudumlayan aristokratların arasında yer edindirebilirken, yüzyıllar, bin yıllar sonraki toplumda hala süregelen sınıfsal ayrıma da pek tabii kurban edebilir. Denebilir ki yol; entelektüel için gizemler ve anlamlar barındıran gidilecek yerdir, hayatın anlamıdır, her yerdir ve her şeydir. Alain de Botton; “Yolculuk tıpkı aşk gibidir, hayalleri gerçeğe dönüştürme teşebbüsüdür.” der. Bu bakışla kitabın içerisindeki karakterlerde yaşam bulma arzumuzun da yolculuğun anlamıyla oldukça benzer oluşunu görmek hiç de zor değildir.
Günümüzde hızı daha da ileriye taşımak adına okuyucunun ve seyyahın sırtındaki kıymetli kamburu alınıyor. Dizeler okuyucular tarafından cellatlara dönüşüyor. Burada sorun olarak nitelendirebileceğimiz bir şey varsa, neyse o olan özlerin durgun halini seyre dalmak yahut bir olay zincirinin kurallarını kesinkes belirleyip bulmak değil; hem etken hem bir aktör olan insanın kendisidir. Bütün bu yolculukların derinliksizliği, ister hareketle ister okuma yoluyla olsun kişinin kendinden kendine oluşunu idrak ve tahammül edememesinden kaynaklanıyor. Dijital Çağ, popülerizmin desteğiyle beraber seyyaha ve okuyucuya hazır rotalar sunuyor. Böylelikle bütün yollar çoktan gidiliyor, kitaplarsa okuma gayreti içerisine girilmeden ezberleniyor. Kendi rotasında kaybolmasına fırsat sunulmuyor. Durmak ve dinlenmek kelimelerinin anlamı değişiyor, yavaşlamaksa hafızalardan siliniyor. Hazır iki cümle sıralanıyor ve daha cazip fiyatla okuyucu o tarafa çekiliyor. Medya bu sanallıkta genetiğiyle oynanmış fikirler yaratıyor. Hareket dijitale kurban gidiyor. Arabi için üzgünlükle belirtmeliyim ki ahiretteki yolu dahi kısaltmaya, hareketi sanallaştırmaya çalışıyoruz. Çünkü bizler zamanın içerisinde mi yahut büsbütün dışında mı yer alıyoruz, bilmiyoruz. Zaman bizden üstün gelen bir yarış pisti. Medya da bu kurbanlığa ortak oluyor. Hareket sanallaşıp bir veriye dönüşerek zihinlerdeki masum yolculuğun yitirilmesine yol açıyor. ‘Sanal’ Gezgin Kulelerden emektar okuyucular dijital tanrılar için atılıyor.

Okuyuculara, fabrikasyon cümleler sunuluyor; Gogollar, Mayakovskiler, Dostoyevskiler kitaplarından koparılmış bir dizeyle anılır oluyor. Dijital Çağ seyyaha ve okuyucuya hazır rotalar sunuyor. Dijital, ittifakı popülerizmle kol kola kapitalizmin gelişimi açısından destek sağlıyor. Sosyal medyada iki dizeyle bir yazar tanıdığımızı iddia ediyor. Gitmeyi arzuladığımız yerin fotoğraflarına bakarak gitmiş buluyoruz kendimizi. Tutunamayalım ya da gelin göğe bakalım. Belki biz yaşlı ve hasta bir adamızdır. Kinyas ile Kayra’yla da birazdan karşılaşırız. Yahut Gogol’un paltosunda kayboluruz. Hashtaglerinizi hazırlayın yolculuğa çıkıyoruz. Sonuçta hareket hakikattir demiş birileri.

 

Canan Önerli

YAZAR BİLGİSİ
Canan Önerli
Canan Önerli 2000 yılında Bursa'da dünyaya geldi. 2018 yılında Bursa Anadolu Lisesi'nden mezun oldu. MEF Üniversitesi'nde Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler lisansına ek olarak Psikoloji ile çift anadal yapmakta. İçindeki çocuğu sanatla ve güzellikle büyütmeye çalışan Canan, kendisini bildi bileli kitap okuyor ve resim yapıyor. Tutkulu bir şekilde bağlı olduğu, yaşamına anlam katan alanlarda içerik üretiyor.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.