Kentsel Dönüşüm Nedir? Türkiye Örneği

Kentsel Dönüşüm Nedir? Türkiye Örneği

 Kentsel dönüşüm Nedir?

Kentsel dönüşüm, bozulmanın yaşandığı kentsel alanın toplumsal ve çevresel koşullarını çeşitli yaklaşımlarla iyileştirmeye yönelik uygulanan eylemlerin tümüdür. Kentsel dönüşüm süreci, yapısal açıdan yaşanabilirliğini kaybetmiş, artık faydalı kullanımın sağlanamadığı elverişsiz alanların tekrar kazandırılması amacıyla kullanılan bir süreçtir.

Kentsel dönüşümün mekânsal ve fiziki boyutu var olmakla birlikte, uygulamada sadece fiziki olarak mekânın dönüştürülmesi olarak hayata geçirilmiş, en az mekânsal dönüşüm kadar önemli olan toplumsal ve ekonomik boyutları göz ardı edilmiştir. Oysaki kentsel dönüşüm sadece mekânların dönüştürülmesinden ibaret olmayıp çöküntüye uğramış veya bozulmuş olan mekânın yeniden biçimlendirilmesinin yanında kentte potansiyel olarak bulunan sosyal ve ekonomik dinamikleri etkileyerek bahsedilen çöküntüye uğramış kentsel alanların kente yeniden kazandırılmasını sağlayan uygulamaları ifade etmektedir.

 

Kentsel Dönüşümün Amacı Nedir?

Kentsel dönüşümün amacı kent için önemli olan ancak çeşitli nedenlerle zarara uğramış, eskimiş ya da bu süreçlerin henüz yaşanmakta olduğu kent parçalarının kullanılır hale getirilmesidir.

Çöküntüye uğramış alanlarda yaşayan insanların kentin diğer bölgelerine göre nispeten altyapı gibi kentsel imkânlardan daha az faydalanması veya bazı imkânlardan hiç faydalanmaması, çöküntüyü yaşayan bu insanların bir sosyal dışlanma yaşamalarına sebep olabilmektedir. Rant sektörünün yarattığı kentsel tahribatı durdurmak ve kentsel dönüşüm ile sosyal dışlanmanın azaltılmasını amaçlamakla sosyal barışa da katkıda bulunabilmektir.

 

Türkiye’de kentsel dönüşümü 3 dönemde inceleyebiliriz;

 

1)Gelişen Türkiye’nin gecekonduları (1950- 1980)

1950’li yıllar, Türkiye kentleri için yeni bir başlangıç dönemi olmuştur. Çok partili siyasi hayata geçiş ve liberal ekonomiye dayalı büyüme ve sanayileşme politikasının benimsenmesi, bir yandan sanayi kentlerini ortaya çıkarırken diğer taraftan kırdan kente göçü ve hızlı kentleşmeyi beraberinde getirmiştir.

Kırsal alan ve tarıma ilişkin ekonomi politikalarına bağlı olarak artan kentleşme hızı, kentleri nüfusun yanı sıra; sosyal, kültürel ve ekonomik unsurların mekânsal yığılma noktasına dönüştürmüştür. Hızlı nüfus artışına karşın mevcut konut stokunun yetersizliği, kırdan göçen nüfusun kendi konut ihtiyacını büyük ölçüde kent çeperinde hazine veya özel araziler üzerine yasa dışı konutlar inşa ederek karşılamaya itmiştir.

Gecekondu alanlarında yürütülen müdahalelerin yanı sıra özellikle İstanbul’da merkezi yönetim direktifleri ile gerçekleştirilen büyük kentsel operasyonlar, dönemin kentsel dönüşüm politikalarına yaklaşımının anlaşılması açısından dikkat çekicidir. Bu
uygulamaların temel dayanağı, 16.07.1956 tarihinde resmî gazetede yayımlanan ve 16.01.1957 tarihinde yürürlüğe giren 6785 sayılı İmar Kanunu ve bu kanunun 42.maddesinin işletilmesidir. İstanbul’da motorlu taşıt ulaşımını esas alan ve taşıt trafiğini rahatlatmayı amaçlayan bu uygulamalar, kent içinde bazı yolların genişletilmesini sağlamıştır. İstanbul kentinin tarihi dokusunu tahrip ettiği yönüyle eleştirilere konu olan bu uygulamaların, Anadolu’nun diğer büyük kentleri için benzer uygulamalara cesaretlendirdiği söylenebilir.

Dönemin, kentlerin fiziki yapısının dönüşümünü etkileyen bir diğer yasal düzenlemesi, 1965 tarihli 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’dur. Kat Mülkiyeti Kanunu kentsel dönüşüm çerçevesinde irdelendiğinde; konut, dükkân, mağaza, iş bürosu gibi tamamlanmış veya yapılmakta olan yapıların, birbirinden bağımsız kullanıma ve bağımsız mülkiyet hakkının oluşturulmasına olanak sağlanması açısından dikkat çekicidir.

Kat Mülkiyeti Kanunun yürürlüğe girmesi, beraberinde kent içerisindeki ruhsatlı, az yoğun konut stokunun yıkılarak çok katlı apartmanlara dönüşümünü getirmiştir. Bir parselde çok sahipli konut yapılarının oluşturulmasına izin veren bu kanun, özellikle kent merkezlerinde küçük ve çok parçalı mülkiyet desenine sahip alanlarda mevcut kentsel doku yıkılıp yerine çok katlı ve genellikle bitişik yapı nizamında yeni bir yapılı çevrenin oluşturulmasına sebep olmuştur.

2)12 Eylül ile yumuşayan Türk siyaseti: Liberal Dönemin İmar affı (1980-1999)

1980 yılında askeri müdahale ile kesintiye uğrayan Türk siyasal yaşamını, 1983 sonrasında yeniden canlanması ve Anavatan Partisi’nin iktidara gelmesi, devamında liberal ekonomik politikalarının benimsenmesi, sermaye birikim merkezi olan kentlerin büyükşehirleşme sürecinde yeniden ilgi odağı olmasına neden olmuştur. Bu ilginin, kentsel alanlardaki yansımalarının, kaçak yapılaşma ve gecekondu alanlarının rehabilitasyonu ile büyükşehir statüsünde kurumsal–yönetimsel örgütlenme modeli kurulması biçiminde olduğu görülür.

1983 yılında başlayan ve 1988 yılına kadar süren gecekondu ve kaçak yapıların ruhsatlandırılarak yasal konut bölgelerine dönüştürülmesini hedefleyen yasal düzenleme arayışları ve uygulamaları, dönemin kentsel dönüşüme bakış açısını çarpıcı bir şekilde yansıtmaktadır.[1]

Gecekondu alanlarına tapu tahsis belgesi verilmesiyle başlayan bu süreç, yapılan değişiklikler tüm kaçak yapıları içerecek biçimde kapsamı genişletilerek devam ettirilmiştir. 2000’li yılların başlarına kadar kentlerdeki dönüşüm uygulamalarının yasal dayanağını oluşturan bu düzenlemeler, gecekondu alanlarının mülkiyet sorunlarını çözmeyi ve gecekondu stokunun apartman türü konuta dönüşümünü amaçlamıştır.

3)17 Ağustos depremi ile uyanış: Yasal düzenleme çabaları (1999-2014)

17 Ağustos 1999 depremi farkındalığımızı, kanlı da olsa, eski döneme göre arttırmıştır. İlk kez 2004 yılında gündeme gelen ve kapsamının büyük ölçüde değiştirilerek başka bir isim altında yasalaşacak olan ‘Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Kanunu Tasarısı’ bu yönü ile dikkat çekicidir.

Bu tasarı kentin eskiyen dokularını ve yerleşim alanlarını nitelikli kentsel mekânlara dönüştürülmesini, tarihi ve kültürel dokunun ise koruma kullanma dengesi içerisinde yenilenerek kullanılmasını hedeflemektedir. Bu alanlara ilişkin plan ve projelerin hızla uygulanabilmesi ve kurumlar arası yetki ve mülkiyet çatışmasını önlenmesi amacıyla diğer planların durdurulmasını öngörmektedir.

2011 Van depreminin yıkıcı etkileri, kentsel dönüşüme ilişkin yasal ve kurumsal yapılanmayı derinden etkilemiştir. Nitekim salt afet riski altındaki yerlerin dönüşümü üzerine odaklanan ‘Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun, Kentsel Dönüşüm Yasası olarak bilinmektedir. Konu bu çerçevede ele alındığında, kentsel dönüşüm alanlarının kentin tüm bölgelerini ilgilendirebileceği açıktır.

Afet riskine konu bölgeler ‘öncelikli alan’ kapsamında değerlendirilebilmekle birlikte, kentsel dönüşüme ilişkin yapılacak olası yasal düzenlemenin kentin tüm bölgelerini bütüncül bir biçimde ele alması zorunludur.

Özellikle kent merkezleri ve yakın çevresindeki alanlarda etkili olduğu izlenen bu süreçte yasadışı veya afet riski altında bulunan niteliksiz konut bölgelerinin yanı sıra kamuya ait alanlar üzerinde kentsel dönüşüm ve gelişim sürecinin yürütüldüğü görülmektedir. Çoğu zaman kent kimliği ve yerel dinamikleri göz ardı eden bu yaklaşım, yerel halk desteği ve katılımına uzak olmasının yansı ıra, merkezi yönetimin yerelleşme ve yerel yönetim değerlerini öne çıkaran söylemleri ile de çelişki göstermektedir.

Bütün bu çelişkilerin sonucunu Van, Elazığ ve İzmir depremleri ile gördük. Siyasi çekişmelerin Türkiye’deki sonuçları birçok örnekte görebileceğimiz gibi bu örnekte de çok ağır olmuştur. Bir daha can kaybı olmaması en büyük temennimdir.

Kaynakça

KAVACIK, D. (2018). Kentsel Dönüşüm Sürecinde İdari Yargı. Strategic Public Management Journal, 27-43.

Şisman, A. (2009). DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE KENTSEL DÖNÜŞÜM UYGULAMALARI. ANKARA: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası.

Tercan, B. (2018). Türkiye’de afet politikaları ve kentsel dönüşüm. Abant Kültürel, 102-120.

YENİCE, M. (2014). Türkiye’nin Kentsel Dönüşüm Deneyiminin. BAÜ Fen Bil. Enst. Dergisi , 76-88.

 

 

[1]2805 Sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanunu’nun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun [25]; 1984 yılında çıkarılan 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun [26]; 1986 tarihli 3290 Kanun [27]; 1987 tarihli 3366 Sayılı Kanun [28] ve 1988 tarihli 3414 Sayılı Kanun [29]

YAZAR BİLGİSİ
Yücelhan Danacıoğlu
Yücelhan DANACIOĞLU 1999 yılında Zonguldak’ta doğdu. Bilecik Ertuğrul Gazi Anadolu Lisesini 2017 yılında bitirdi ve şuanda Marmara Üniversitesi'nde Fransızca Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü'nde öğrenimini sürdürmektedir. 21 Haziran 2020 tarihinde MozartCultures ekibine katılmıştır. Sosyoloji, Politika ve Tarih alanında yazılar yazmaktadır.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.