Duvardaki Bir Resmin Anlattıkları

Duvardaki Bir Resmin Anlattıkları

Uzun Zaman Önce, İtalya’nın Kuzeyinde

İsa’nın dünyaya gelişinin üzerinden tam 1498 kış mevsiminin geçmiş olduğu zamanlarda eski bir Fransa kralı VII. Charles emriyle başlayan İtalya seferleri, varisi XII. Louis’in tahta geçmesiyle de devam etmektedir. XII. Louis’in hedefinde ise 1480 yılında papalığın desteği ile yönetime geçen Ludovico Sforza egemenliğinde olan “Milano” vardır. XII. Louis istediği Milano Dükalığı’nı 1499 yılında elde edecek, maalesef 1504 yılında İspanya krallığına teslim etmek zorunda kalacaktır. Ama tabiki de XII. Louis bu yarım kalacak olan zaferin geleceğinden habersiz, sefer hazırlıklarını ve diğer savaş planlarını kaldığı yerden devam ettirmektedir.

İşte Milano o dönem bu siyasi ve askeri gerilimlerin arasında sıkışıp kalmış görkemli bir şehir olarak varlığını sürdürmekteydi. İleride bu şöhretini ve görkemini katlayarak günümüze kadar ulaştıracak olan Milano’ya; bu konuda en büyük katkıyı yapacak sanat eserlerinden biri, kilise ve Dominikan manastırı olarak hizmet veren bir yapı olan Santa Maria delle grazie” (“Kutsal Meryem Ana”) ’nin duvarlarından birinde var olma şansına erişmişti. Bu bahsettiğimiz nadide sanat eserinin adı ise “Il Cenacolo or L’Ultima Cena” yani “Son Akşam Yemeği”.

Son Akşam Yemeği, 1495–1498 dolayları, Alçı üzerine yağlı boya ve tempera, 460 x 880 cm, Santa Maria delle Grazie yemekhanesi

Son Akşam Yemeği, 1495–1498 dolayları, Alçı üzerine yağlı boya ve tempera, 460 x 880 cm, Santa Maria delle Grazie yemekhanesi, Milan, İtalya.

 

 

son-akşam-yemegi-aziz-dominik

Dominikan tarikatının kurucusu Aziz Dominik’in Fra Angelico tarafından yapılmış sunak üstü resmi

Verilen Bir Sipariş

Dominikan keşişleri 1495 yılında, keşişlerin huşu ve onların günahlarının kefaretini ödemek için kendi hayatını feda eden tanrının oğlunun sevgisi içinde yemeklerini yemelerini sağlayacak bir duvar resmini Leonardo da Vinci’ye sipariş vermişlerdi. Leonardo da Vinci ise o sıralar bulunduğu coğrafyanın ve zamanın en çok aranan sanatçılarından biri olmuştu bile. Yani bu ünlü sanatçıya verilen sipariş, statü göstergesiydi. Dönemin en güçlülerinden olan Dominikan keşişleri için bu yaraşır bir etiketti.

1495 yılında yapımına başlanan bu eser, 3 kış mevsiminden sonra nihayet tamamlanmış ve büyük ihtimalle koyu renk bir duvar örtü ile örtülü halde; meraklı gözlerin doldurduğu yemek salonunda ilk kez görülüp, kalple hissedileceği, duayla anılacağı anı bekliyordu. Bu büyülü ve güçlü “anı” bu kadar görkemli ve önemli yapacak olan nedenlerden bahsedelim ki betimlememiz yere daha sağlam bassın.

Yeni Bir Dönem; Yeni Anlayışlar

Dediğimiz gibi, 15. yy sonlanmak üzere yani Rönesans dönemi içinde bulunmaktayız. Uzun zamandır kilise baskısı altında kalan Avrupa, bu zamanlarda kutsal ve ruhsal olandan ziyade yavaş yavaş insana ve onun değer anlayışına yönelmiş durumda. Tabi bu yeni yönelimin etkisi görünür olsa da dini değerler ve öğretiler, semboller, temsiller hala büyük oranda varlığını sürdürmekte. Bu bahsettiğimiz eserimiz de kutsal değerlerin bir temsili şeklinde. Birkaç cümle önce de denildiği gibi Rönesans başlamış durumda. Bu da demektir ki 1400’lerin başında “il Duomo” (İtalyancada “kubbe”) adını İtalyancaya kazandıran Filippo Brunelleschi, arkası Santa Maria del Fiore adındaki katedrale; yüzü ise sekizgen şeklinde inşa edilen Floransa Vaftizhanesi’ ne dönük bir şekilde; sağ elinde vaftizhanenin çizimini sol elindeyse bir ayna tutarak “aynada gördüğünü, çizdiğiyle kıyaslayarak” üç boyutlu bir yapıyı iki boyuta muntazam bir şekilde indirgeyip, çizmeyi başarmıştır. Yani basitçe Brunelleschi, Rönesans başlarında “çizgisel perspektifi” tanımlamıştır.

Leonardo da Vinci keşfedilen bu terimi, eserinde tek ışık kaynağı olarak belirlediği pencereden başlayarak yemek masasına doğru odanın yan duvarlarını hizalayarak genişlik algısını yaratmak amacıyla kullanmıştır.

Duvardaki Bir Resmin Anlattıkları

Son Akşam Yemeği… Şu an için eserin temsil etmek istediği olay hakkında bir fikrimiz olmasa bile, “son” kelimesi bize hüzünlü bir olayı çağrıştırıyor gibi. Ve bu çağrışımdaki hüzün gerçekten de yersiz değil. Çünkü eserin canlandırmış olduğu anHamursuz’un birinci gününde on iki havarisiyle son kez akşam yemeğinde beraber olan İsa’nın çevresindeki inananlara yakın bir gelecekte “uğrayacağı” ihanetten bahsettiği andır. An olarak tanımlanmasının sebebi; havarilerin İsa sözünü bitirir bitirmez verdiği tepkilerden kaynaklanır. Ayrıca İsa’nın adeta noktalamak ister gibi, derin bir iç çekmek üzere başını hafifçe yana yatırması bu zamanlama fikrimize kesinlik katmaktadır. Masada İsa’yı merkezde yalnız bırakarak yaptıkları vurgunun farkında olmadan, senkronize bir şekilde üçerli gruplar halinde korku, güvensizlik ve bunların sonunda varacakları bir nefis muhakemesine dalmış; iç dünyalarında kaos yaşayan havariler bu ihanetin sorumlusunun arayışına girmişlerdir bile. Bizler ise bu arayışı tablodan ziyade Matta İncili’nin satırlarından biliyoruz.

Image for post

İncil’in Anlattıkları

Dikkatli bakarsak eğer bazı havarileri birbirinden ayıran, bir kimlik belirleyen karakteristik ifadeler görürüz. Bu atfedilen ifadelerin zamanlaması da ilginçtir. Öyle ki İsa’ya yakın duran havarinin bariz bir şekilde “işaret parmağını” yukarı doğrulttuğunu görürüz. Bu havari Şüpheci Thomas adıyla bilinen havarinin tam kendisidir. Fakat ilginçtir ki havari Thomas son akşam yemeği yenildiği sırada “şüpheci” lakabına sahip değildir henüz. Havari Thomas bu lakabı, İsa dirildikten sonra diğer havarilerin bunu kendisine haber vermeleri ve onun bu sözlere itimat etmemesi üzerine adının önüne almıştır. Thomas, tanrının oğlunun dirildiğine ancak “işaret parmağını” İsa’nın böğründe bulunan açık yaraya ve çivi deliklerine dokundurduğunda inanır.

Michelangelo Merisi da Caravaggio’nun ”Şüpheci Thomas” adlı eseri

Ve sonun başlangıcını getiren isim: Yahuda. Gözlerimizi duvar resminde bir kez daha gezdirirsek eğer, kemik rengi örtüyle kaplı yemek masasının ortasına kısmen yakın bir figürü görebiliriz. Bu çizilen figür kıyafetlerindeki sönmüş parlaklıktan ve adeta masanın merkezinden, İsa’dan ve ihanetinden, hatta kendi gerçekliğinden uzaklaşmak istermişçesine geri çekilmesinden dolayı diğerlerinden sıyrılır. Biraz daha dikkatlice bakıp figürün eline odaklanırsanız elinde keseye benzer bir kumaş yığınının kıvrımlarını görürüz. Şüphe yok ki kesenin içi Roma İmparatorluğu damgasına sahip sikkelerle dolu. İşte bu kese eklentisi, gergin ve mesafeli bir insan çizimi gibi detaylar İsa’nın yerini Romalı lejyonlara söyleyerek, İsa’ya ihanet eden Yahuda’nın kim olduğunu bizlere anlatan adeta “anlık” fırça darbeleridir.

An Üzerine Bir Tahmin

Dilerseniz şu an yukarıda uzunca eserimizin önemli olduğunu düşündüğümüz detaylarını anlatarak yere sağlam basmasını istediğimiz olaya dönelim. Bu olay da, Santa Maria delle grazie adındaki manastırın duvarına çizilmiş eserin manastır sakinleri tarafından ilk kez görüleceği an. Şimdi anlattıklarımızdan yola çıkarak bunu hayal etmeye çalışalım. İncil’de geçen ve kült sayılabilecek bir sahne. Ama herkesçe bilinen ünlü hikayenin bu eserde anlatımı daha önceki anlatımlara benzemiyor hiç. Yeni sanat anlayışının getirdikleriyle çizilen figürler, daha farklı; insana, yaratılana benzetilme şekli aynaya bakma hissi veriyor gibi.

Masanın ortasında herkesten uzak ama odanın köşelerine eşit bir mesafede duran, bilmenin ağırlığıyla başını yana yatırarak lafını tamamlayan İsa… Arkadaki pencereler tek ışık kaynağı ve ışık tanrının oğlunu kucaklamak istercesine onu aydınlatmış halde. Sıradan bir ışık oyunu gibi başta ama değil de aynı zamanda, yıllardır sanatçılar tarafından kutsanmışlığın sembolü haline gelen halenin yerini almış bu ışık. Doğaüstülükten uzak bir biçimde, kutsallık tasvir edilmiş. Bir peygamberin, yaşadığı üzüntü ve hayal kırıklığı anlık işlenmiş. Kutsal olan, insanca işlenmiş bu eserde.

Ve ortada bir telaş var. Sözler söylenmiş ama susma zamanı değil; kimin suçlu olduğunu öğrenme açlığı var. Boyadan yapılan figürlere yaşanmışlık veren özel hareketler var. Düşünün bir, eseri gören gözler önünde duran yapının ne olduğunu anlamak için hızlıca gezerken havaya kalkan bir işaret parmağına denk geliyor. Belki kulaklarda o an “Görmeden iman edenlere ne mutlu!” satırları çınlamıştır. Belki merkezde duran İsa fark edildikten sonra birkaç haç çıkarılmış, dualar okunmuştur ya da tam tersi, bu kadar fark katıldığı, kutsala hak ettiği doğaüstülük verilmediği için o an kabul görmemiştir; belki de eser alışılmışın dışında olduğu için çok sert eleştirilere maruz kalmıştır o an. Hangi duygunun, düşüncenin hangi kalpte ne kadar üstünlük kurduğunu ya da tutkal eklenmiş suyla sulandırılmış boya ile boyanan meşhur eserimizin sergilendiği manastırın çatısı altında, o an izleyicilerine neler yaşattığını bilemeyiz.

Ama bence bu iki zıt uçta seyreden tahminlerimizi ortak paydada toplayarak kendimce kesinliğinden emin olduğum bir sonuç çıkarabiliriz. Bu çıkarımımız da şu yöndedir: Dominikan keşişlerinin, günümüze ulaşan ününün büyük kısmını içlerindeki aykırı seslere rağmen Santa Maria delle grazie manastırının duvarının bir parçası olarak varlığını sürdüren, eskilere benzemeyen bu esere borçlu olması.

Image for post

Kaynakça

B.Berksan. (2017). Rönesans İtalya’sı. Okuma Atlası: https://bberksan.blogspot.com/p/ronesans-italyas.html adresinden alındı

Nereden Geliyor? (2016, Aralık 15). Perspektif Nereden Geliyor? Nereden Geliyor?: http://nerdengeliyo.com/perspektif/ adresinden alındı

Pişkin, S. (2018, Ekim 17). Rönesans Sanatının Özellikleri. birsanatbirkitap.com: https://birsanatbirkitap.com/sanat/sanat-tarihi/ronesans-sanatinin-ozellikleri/ adresinden alındı

Sadık, C. (2019). Uygarlığın Ayak İzleri Rönesans’tan Barok Dönem’e Sanat Dehaları. İstanbul: Epsilon Yayınevi.

Vikipedi. (2020, Temmuz 7). VIII. Charles. Vikipedi: https://tr.wikipedia.org/wiki/VIII._Charles adresinden alındı

Vikipedi. (2020, Temmuz 7). XII. Louis. Vikipedi: https://tr.wikipedia.org/wiki/XII._Louis adresinden alındı

Görseller:

Görsel 1, Görsel 2, Görsel 3, Görsel 4, Görsel 5, Görsel 6, Görsel 7

 

YAZAR BİLGİSİ
İremnur Gülten
İremnur Gülten,2000 senesinde Manisa'da dünyaya geldi. Şu an Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesi'nde 3. sınıf öğrencisi olarak tıp eğitimine devam etmektedir. Küçüklüğünden beri okumak ve yazmak en çok vakit ayırdığı aktivitelerdir. Gelişen teknoloji dünyası ve özellikle yapay zeka teknolojileri hakkında kendini geliştirmek en zevk aldığı uğraşlardan. Eğer her şey yolundan giderse ileride sinirbilim alanına yoğunlaşarak hayatına devam etmeyi amaçlıyor. Sanat tarihi, sinema ve felsefe onun için koşturmacalı hayatındaki birer dinlenme noktası. Fantastik edebiyat eserleri çocukluğundan beri en yakın arkadaşı durumunda. MozartCultures ekibinde yazar olarak varlığını sürdürmekte.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.