Bilim, Hayvan Deneyleri Hakkında Ne Söylüyor?

27.11.2021
Bilim, Hayvan Deneyleri Hakkında Ne Söylüyor?

Hayvan Deneyleri


İnsanlar geçmişten bu yana doğadaki ve kendi bedenlerindeki olayların nasıl gerçekleştiğini merak etmişlerdir. Başlangıçta insanlar bu olayları doğaüstü güçlere atfetmiştir. Bilimin gelişmesiyle birlikte ise hem doğanın hem de kendi bedenlerinin işleyişine bilimsel metotlarla ışık tutulmuştur. Bilimsel metotlar, doğası gereği deney yapmayı gerektirir; bu anlamda hayvanlar, insanlara alternatif denekler olarak görülmektedir (Ergün, 2010). Ancak “Hayvan deneylerinden elde edilen bulguların insanlara uyarlanması güvenilir midir?”, “Hayvan deneyleri ne gibi sonuçlara yol açmaktadır?”, “Hayvan deneyleri gerekli midir?” gibi sorular günümüzde hâlâ tartışılmaktadır.
Bilimsel amaçlarla canlı hayvanlar üzerinde gerçekleştirilecek prosedürler bütününe “deney” denir, deneylerde kullanılan ya da kullanılacak olan hayvanlara ise “deney hayvanı” denir (Deneye Hayır Derneği, 2020). Biyomedikal araştırmalarda en çok tercih edilen dokuz hayvan türü; fare, sıçan, kobay, hamster, tavşan, köpek, kedi, balık ve maymun türleridir. 

Deneylerde kullanılan hayvanlar tüm yaşamlarını küçük ve karanlık kafeslerde, çoğunlukla aç bırakılarak kötü şartlar altında geçirirler. Deney sırasında körlük, deride parçalanma, ağır yaralanma gibi hasarlar alırlar. Deney sonrasında hayvanın genel sağlık durumu iyiyse ve kullanıldığı deneyin şiddeti hafif veya orta ise veteriner hekimin onayıyla yeniden denek olarak kullanılabilir. Hayvan orta veya şiddetli acı yaşıyorsa veya kalıcı hasar almışsa öldürülür (Deneye Hayır Derneği, 2020). HADMEK’in yayınladığı istatistiki tablodan yapılan çıkarımlara göre Türkiye’de yıllık ortalama 263,085 hayvanın deneylerde kullanıldığını bilinmektedir (Deneye Hayır Derneği, 2020).

Hayvan Deneyleri İşe Yarıyor mu?

Aslında hayvanlar insan vücudunu anlamak amacıyla kullanmak için oldukça sınırlı modellerdir. Bir ilaç ya da tedavi yöntemi hayvanlar üzerinde denenip başarılı sonuç verdiyse piyasaya sürülmeden önce insanlar üzerinde de denenmesi gerekir. Buna “klinik çalışma” denir. İstatistikler, klinik çalışma öncesinde hayvanlar üzerinde başarılı sonuç veren ilaçların %96’sının insanlarda işe yaramadığını göstermektedir (Kınıkoğlu, 2020). Ve yine hayvanlar üzerinde denenmiş ilaçların % 90’ının uygulanabilir olmadığı söylenerek doğrudan atıldığı bilinmektedir (lawtudent.com).

Hayvan Deneylerinden Elde edilen Bulgular İnsana Uyarlanabilir mi?

Hayvan deneylerinden elde edilen bulguların insanlara kolayca uyarlanamaması 3 madde ile açıklanabilir:

  • Laboratuvar ortamındaki değişkenler çalışma sonuçlarını etkileyebilir. 
  • İnsanlarda kendiliğinden görülen hastalıklar, hayvanlarda laboratuvar ortamında suni yollarla oluşturulur. Bu durum insanlardaki hastalıkları tam olarak yansıtmayabilir.
  • Türler arasında genetik ve fizyolojik farklılıklar vardır.

(Kınıkoğlu, 2020).

Bilim insanları bazı hastalıkları oluşturmak için hayvanlar üzerinde genetik değişiklikler yaparlar ve sonrasında deneyi uygularlar. Ancak bu uygulama çoğunlukla başarısızlıkla sonuçlanmaktadır. Örneği,n insanlarda gözde tümör oluşumuna yol açan  rb (retinoblastom) mutasyonunun farelerde hipofiz tümörüne yol açtığı bulunmuştur. İnsanların tatlandırıcı olarak kullandığı sakkarinler, farelerde mesane kanserine yol açarken insanlarda böyle bir sonuç doğurduğu görülmemiştir. Hayvanlar üzerinde felçle ilgili yapılan deneyler sonucu elde edilen 1009 ilaç arasından yalnızca 2 tanesinin güvenilir olduğu sonucuna varılmıştır. Bunlardan biri ise kediler için ölümcül ancak insan için güvenilir bir ilaç olan Aspirin’dir (Kınıkoğlu, 2020).

Peki Ya Genetik Olarak İnsana Daha Yakın Olan Hayvanlar?

Genetik olarak insanlara diğer hayvanlardan daha yakın olan şempanzelerin bilimsel çalışmalarda daha güvenilir sonuçlar verdiği düşünülse de bu bir yanılgıdır. Bu alanda incelenen 95 çalışmanın 47’ sinin tıbbın gelişimine neredeyse hiçbir katkıda bulunmadığı söylenebilir (Kınıkoğlu, 2020).

Otoimmün hastalıkların tedavisinde kullanılmak için tasarlanan TGN1412 molekülü primatlar üzerinde denenmiştir ve güvenli olduğu kanısına varılmıştır. Ancak ilacın primatlarda denenen dozunun yalnızca 500’de 1‘lik kısmı insanlarda denenmiş olmasına rağmen çoklu organ yetmezliğine sebep olmuştur. Primatlarda immün sistemi baskılayan madde insanlarda tam tersi etki gösterip immün sistemi aktive etmiştir (Kınıkoğlu, 2020). Böylece primatlarla aramızda genetik ve moleküler benzerliklerimiz olsa da çok küçük farklılıkların hayati tehlike oluşturabilecek sonuçlar doğurabileceği görülmüştür.

Hayvanlar üzerinde çalışmalar yürüten bilim insanlarının yalnızca %45,7’si hayvan deneylerini güvenilir bulduklarını ifade etmişlerdir. İşe yaramayan deneylerin uğrattığı maddi zararlar ve araştırma sürecindeki giderler yeni çıkacak ilaçların daha pahalı olmasına neden olmaktadır (Kınıkoğlu, 2020).

Hayvanlar Acıyı Hissediyor Mu?

Sanatçı Jacqueline Trade’in 2012 yılında kozmetik sektöründe hayvanlar üzerinde yapılan deneyleri protesto etmek için sergilediği 10 saat süren performansından bir görüntü.

Ailelerinden zorla ayrılan ve özgürlüğü kısıtlanan hayvanlara doğal ortamlarında asla yapmayacakları davranışları zorla yaptırmak, yemeyecekleri şeyleri zorla yedirmek, ömürlerini doğal uzunluğuna kadar yaşayamadan onları öldürmek bu deneylerin bir parçasıdır. Deneylerde kullanılan hayvanlar stres kaynaklı davranış bozuklukları gösterirler. Bu davranışlar kendi uzuvlarını yemek ve kendilerine veya çevrelerine zarar vermek gibi davranışları içerir (Deneye Hayır Derneği, 2020, s.12). Tüm bunlar hayvanların yaşadığı zorlukların sonucu ve göstergesidir. 

Hayvan Deneylerine Alternatif Metotlar Var Mı?

Hayvan deneylerine alternatif olarak kullanılabilecek etkinliği ve güvenilirliği kanıtlanmış olan birçok bilimsel metot vardır. Kabaca isimlerinden bahsetmek gerekirse: In vitro testler (hücre kültürleri),  kök hücre ile üretilmiş dokular üzerinde deneyler, mikroakışkan çip testleri, doku-organ banyoları, mikrodoz uygulamaları, görüntüleme yöntemleri, bilgisayar modelleri ve simülasyonları anlamına gelen In siliko teknikler gibi teknikler bunlardan birkaçıdır ancak alternatif metotlar bunlarla sınırlı değildir. Doktorların çoğunluğu; hayvan deneylerinin para, emek ve zaman açısından kayıp oluşturduğunu ve bu kaynakların alternatif bilimsel yöntemleri geliştirmek için kullanılmasının daha doğru olduğunu düşünmektedirler (Deneye Hayır Derneği, 2020). Deneysiz yöntemlere artan ilgi gün geçtikçe artmaktadır.

Yazar: Ayşenur Deveci
Editör: Başak Tufan

Kaynakça:

Görsel Kaynakça:

YAZAR BİLGİSİ
Ayşenur Deveci
Ayşenur Deveci, 1999 senesinde Nevşehir’de doğdu. Mef Üniversitesinde Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik lisansına ek olarak Psikoloji ile çift anadal yapmakta. Amatör olarak fotoğrafçılık ile ilgilenen Ayşenur, çocukluğundan beri kitaplara, şiirlere ve yazmaya meraklı.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.