Mutlu Olma Sanatı

Mutlu Olma Sanatı

Bu yazıda Bertrand Russell’ın 1930 yılında yayımlanan Mutlu Olma Sanatı adlı kitabı incelenerek günümüz insanının nasıl mutlu olacağı üzerine çıkarımlar yapılacaktır.

Bertrand (Arthur William) Russell (1872-1970)

Britanyalı mantıkçı ve düşünür. Matematiksel mantık alanındaki çalışmalarının yanı sıra toplumsal ve siyasal kampanyalara öncülük etmiş; 20. yüzyılın, barışı ve nükleer silahsızlanmayı savunan öncü filozofu ve bilim insanlarından biri olarak kabul edilmiştir.

Russell, soylu bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Çok küçük yaşlarda matematiğe ilgi duymaya başladı, 1890’da Cambridge’teki Trinity College’a girdi. 1893’te en iyi dereceyle matematik diplomasını aldıktan sonra felsefeye yöneldi. 1894’te Ahlak Bilimleri bölümünden yine en iyi dereceyle mezun oldu.

Felsefe Hakkındaki Görüşü

Bertrand Russell yaklaşık 35 yaşına kadar olan süreçte felsefeyi günlük hayattan kopuk, yalnızca teknik olarak konuşulabilecek bir alan olarak görüyordu. Ancak giderek ünlendikçe herkes ona tam da gündelik hayatın içinden olan ve cevapları belirsiz sorular sormaya başladı. En basitinden “Mutluluk nasıl kazanılır?” gibi sorular soruldu. Bu soruların yanıtını bilimle vermeye kalksa veremezdi, çünkü bilim bu konularla ilgilenmez. Bilim deneyler yapar, bunlardan teori üretir ve eğer teori deneyleri açıklıyorsa aksi kanıtlanmadıkça bu teoriler doğru kabul edilir. Ancak mutluluğun nasıl kazanıldığı deneyle ve buna bağlı teorilerle ispatlanamaz. Yanıtı dinde bulmaya kalksa mutluluğun açıklamasını ilahi bir sebebe bağlamış olur fakat hayatın içinden gelerek bir şey açıklamış olmaz. Burada devreye felsefe girer ve hayatın içinden gelen çok sayıdaki soruya Bertrand Russell teknik dilden sıyrılarak felsefe aracılığıyla yanıtlar verir. Neden Hristiyan Değilim (1927), Evlilik ve Ahlak (1929) ve bu yazının konusu olan Mutlu Olma Sanatı (1930) Russell’ın bu anlamda yazdığı kitaplardır.

Mutlu Olma Sanatı (The Conquest of Happiness)

Kitabın farklı baskıları:

   

     

Ön Söz

Bertrand Russell, bu kitabın insanlara neden iyi geleceğine inandığını ön sözde şu sözlerle açıklar:

“Bu kitap ne bilim insanları için yazılmıştır, ne de pratik bir problemi sadece söz konusu edilecek bir şey sayanlar için. Önünüzdeki sayfalarda ne bir felsefe, ne de geniş bilgi vardır. Amacım, sağduyu ürünü olduklarını düşündüğüm görüşleri burada bir araya getirmektir. Okura sunulan reçeteler üzerindeki savım da, bunların deneyimlerim ve gözlemlerimle doğrulandıkları, bir de bunlara uygun hareket ettiğimde mutluluğumu artırdıklarıdır. Bu bakımdandır ki, mutluluğun tadını çıkarmak yerine mutsuzluk acısı çeken, kadın-erkek birçok kişinin, durumlarını anlayıp kurtulma yollarını bu kitapta bulabilecekleri umudunu beslemekteyim. Şuna da inanmaktayım ki, bu kitabı yazmama yol açan iyi niyet gibi doğru yönde harcanacak bir çabayla birçok kişi mutluluğa kavuşabilir.” (Russell, 2021: 13).

Roudledge Klasikleri Basımı için yazılan diğer ön sözde A. C. Grayling, kitap içeriğine dair son derece isabetli ipuçları verir:

Anthony Clifford Grayling İngiliz Felsefeci ve Yazar

“Kitap hakkında genel bir fikir sahibi olmak için bölüm başlıklarına şöyle bir göz atmak yeter. Bu başlıklar Russell’ın en temel mesajını iletir: Mutluluk işte ve ilişkilerde dışa dönük bir tutum izlenerek elde edilir ve kişinin kendi içine dönmesiyle, endişe ve korkulara teslim olmasıyla kaybedilir.” (Grayling, 2021: 10).

Mutlu Olma Sanatı-Bölüm Başlıkları

Bölüm başlıklarına baktığımızda mutsuzluğun neredeyse tüm nedenlerinin kendi kaygılarımız olduğunu, mutluluğun nedenlerinin ise kendimiz dışındaki şeylere duyduğumuz samimi ilgi olduğunu görürüz. Bu noktada Cem Yılmaz’ın CMYLMZ (2007) gösterisindeki “mutluluk içimizde” esprisinin tam olarak ters hâlini görmekteyiz. Aslında mutluluk değil mutsuzluk içimizdedir.

Birinci Kısım – Mutsuzluğun Nedenleri

İnsanın kendi içine kapanması onu neden mutsuz eder? Burada mutsuzluk ile kastedilen şey insanın büyük kayıplar yaşadığında veya herhangi bir fiziksel ihtiyacını karşılayamadığı durumdaki mutsuzluk değildir. Bu mutsuzluklar tabii ki son derece önemlidir ve hayati niteliktedir. Ancak Bertrand Russell’ın amacı günümüz insanlarının çoğunun her gün yaşadığı, görünürde herhangi bir dış nedeni olmayan ve katlanılması güç mutsuzluklara çareler üretmektir.

Bertrand Russell içine kapanıklığın tam olarak ne olduğunu ve neden insanın mutsuz olmasında büyük rol oynadığını anlatmak için kendi yaşam tecrübesinden bahseder:

“Koyu bir din eğitimi görmüş her insan gibi ben de, günahlarım, çılgınlıklarım, eksikliklerim üzerinde düşünür dururdum. Kendi gözümde -kuşkusuz haklı olarak- tutar yanı bulunmayan biriydim. Sonra yavaş yavaş kendime de, kusurlarıma da aldırış etmemeyi öğrendim, dikkatimi dışımda olan şeylere yöneltmeye başladım, örneğin dünya durumuyla, ilgi duyduğum bilimlerle, hoşlandığım kişilerle ilgilenmeye başladım. Dış ilgilerin de insana bazı acılar çektirebileceği doğrudur: Dünya savaşa sürüklenmiş olabilir, bazı konularda bilgi edinmek güç olabilir, dostlar ölebilirler. Ama bu gibi acılar hayatın niteliğini yok etmezler oysa örneğin kendimize karşı duyduğumuz nefret bu niteliği ortadan kaldırabilir. Üstelik canlı kaldığı sürece dış ilgilerin her biri bazı uğraşılara yol açar ki, bunlar da can sıkıntısına karşı en iyi koruyuculardır. İnsanın kendisiyle ilgilenmesiyse hiçbir zaman verimli bir uğraşıya yol açmaz. Ancak anı defteri tutmaya, psikanaliz uzmanına başvurmaya, belki de kendini dine adamaya neden olabilir.” (Russell, 2021: 20).

Anlaşılacağı üzere Russell’ın “içine kapanmak” ile kastettiği şey dünyaya ve ona ait her şeye olan ilgiyi kaybedip kendimizle baş başa kalma durumumuzdur. Peki kendi kendimize kaldığımızda gerçekten ne olur? Neden kötü hissederiz? Neden kötü hissettiğimizi ve bu durumdan nasıl kurtulacağımızı Russell, kitabın birinci kısmında “can sıkıntısı, yorgunluk, çekememezlik, günah duygusu” gibi bölümlerde açıklar.

Günümüz İnsanının Mutsuzluğu

Eğer John Locke’un dediği gibi her birimizin tabula rasa (boş levha) olarak dünyaya geldiğini düşünürsek neden kendi kendimizle kaldığımızda mutlu olalım ki? Yani zihnimizin boş ve yalnızca deneyimlerinden hareketle bir şeyler düşünebildiğini kabul ettiğimizde dış dünyaya açılmayan bir zihnin mutlu olması mümkün olabilir mi? Başka bir deyişle malzemesi olmadan bir zihin sıkıcı bir şekilde kendini tekrarlamaktan fazla ne yapabilir? Hele günümüzde malzemenin bolluğunu ve malzemeye ulaşmanın kolaylığını gördüğümüzde kendi içine kapanmanın getireceği mutsuzluk daha da artmıştır. Peki her türlü malzeme yani her türlü dış ilgi bizi mutlu mu eder? Burada bir ayrım yapmak gerekmez mi?

İkinci Kısım – Mutluluğun Nedenleri

Dünyadaki bazı şeylerle ilgilenmek bizim için yararlı olurken bazılarıysa zararlı olmaktadır. Russell, ikinci kısmın “Kişisel Olmayan İlgiler” bölümünde neyle ilgilenmenin insana iyi ve kötü geleceğini açıklar:

“Kararlar vermek ve irade gücünü kullanmak, hele acele ve bilinçaltının yardımı olmadan yapılması gerektiğinde çok yorucudur. Önemli bir karar vermeden önce o işi bir süre için unutmak gerektiğini söyleyenler çok haklıdır. Bilinçaltı etkinlikleri uykuda olduğu gibi, insanın aklı başka şeylerle meşgulken de devam eder. Çalışma saatleri dışında işini unutabilen ve ertesi gün yeniden başlayıncaya kadar aklına getirmeyen, çalışma saatleri dışında da hep işini düşünüp kaygılanandan çok daha verimli olabilir. İşin gereken zamanlarda unutulması ise, işten başka ilgilerin bulunmasıyla kolaylaşır. Yalnız bu ilgilerin, günlük işte yorulan melekelerimizin kullanılmasını gerektirmemeleri de şarttır. İradeyi ve çabuk karar vermeyi gerektirmemeli, kumarda olduğu gibi para öğesi taşımamalı, duygusal yorgunluk yaratabilecek kadar heyecanlandırıcı, bilinçaltını olduğu kadar, bilinç katını da tümüyle meşgul edici bilgiler olmamalıdırlar.

Birçok eğlence bu koşullara uygundur. Oyun seyretmek, tiyatroya gitmek, golf oynamak bu bakımdan kusursuz eğlencelerdir. Kitap okumaya düşkün olan için, kendi mesleğiyle ilgili olmayan konularda kitap okumak hoştur. Bir endişe ne kadar önemli olursa olsun, zihni devamlı meşgul etmemelidir.” (Russell, 2021: 164).

İşimiz dışındaki bu tür şeylere ilgi duymamız için bir çaba gerekmekte ve bu çaba için güç bulabilmek adına bazı şeyleri kabullenmemiz, kendimizi rahatlatmamız gerekmektedir.

Mutluluk İçin Çabalamak ve Kabullenmek

Kitabın 16. bölümünde Russell, hayatta çabalamanın ve kabullenmenin oluşturduğu zıtlığın dengeye kavuşmuş hâlinin mutluluk için çok kritik olduğundan bahseder. Yani, bu kadar değişkenin olduğu ve özellikle bu kadar hızlı gelişen günümüz dünyasında mutlu olmak için kuşkusuz bizim de harekete geçmemiz, çaba göstermemiz gerekmektedir. Ancak boş yere çabalamak da bizi çok fazla yormaktadır. Boş yere çabalamak yerine bazı durumları kabullenmek insana büyük rahatlık verir. Bu rahatlık sayesinde bir şeylere çabalayacak hâlimiz olur. Yani bu iki zıt eylem birbirine bağlıdır ve ikisi de çok önemlidir. İkisi de aynı düzeyde olduğu sürece mutlu bir insan olmanın önemli bir şartı sağlanmış olur.

Sonuç – Mutlu İnsan

Keyif, sevgi, aile, iş gibi diğer bölümler de mutluluğun önemli şartlarıdır. Ancak yazıyı daha fazla uzatmamak adına onların detayına girilmedi.

Yazıyı, kitabın mutlu insanın hayata nasıl baktığı ile ilgili olan son cümleleriyle sonlandırmak yerinde olacaktır:

“Her mutsuzluk, şu ya da bu türlü bir ayrılığa, bir uyuşmazlığa dayanır; bilinçle bilinçaltı arasındaki uyum eksikliği benlikte uyumsuzluk oluşturur; kişiyle toplumu birbirine kenetleyen nesnel ilginin ve bağların bulunmadığı durumlarda bu ikisi arasında uyuşmazlık baş gösterir. Mutlu insan, bu birleşme başarısızlıklarının ikisinden de acı çekmeyen, birliğe ulaşmış insandır; onun benliği, ne kendi içinde birbiriyle uzlaşmaz kısımlara bölünmüş, ne de dünyaya karşı bir sipere gömülmüştür. Böyle bir insan, kendisini evren vatandaşı olarak hisseder, evrenin ve hazların bol bol tadını çıkarır, ölüm düşüncesiyle tedirgin değildir, çünkü kendisini kendinden sonra geleceklerden ayrı saymaz. Böylesine büyük bir içtenlikle hayat ırmağına dalınarak hazların en büyüğüne kavuşulabilir.” (Russell, 2021: 183-184).

Yazar: Eser Bektaş
Editör: Emine Türal

Kaynakça:

Görsel Kaynakça:

YAZAR BİLGİSİ
Eser Bektaş
Eser Bektaş, 1998 yılında Trabzon'da doğdu. 2021'de Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlık bölümünden mezun oldu. Şu anda Yıldız Teknik Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimi almaktadır. Felsefe, kültür ve tarih ile ilgili okumalar yapmayı sever. Yaptığı okumalardan hoşuna giden ve önemli gördüğü konuları MozartCultures'ta kaleme alır.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.