Sanat Akımları-2: Romantizm

06.02.2021
Sanat Akımları-2: Romantizm

Romantizm, 18. yüzyıl sonlarında İngiltere’de ortaya çıkan, daha sonra diğer Avrupa ülkelerine yayılarak Fransız Devrimi’yle de hareketlenip 19. yüzyıl başlarında en üst seviyeye ulaşan sanat akımıdır. Neo-Klasisizme tepki olarak ortaya çıkmıştır.

Romantik sözcüğü “eski şövalyelik romanlarını, saz şairleri (trubadur) çağını anımsatan” şey anlamını içeriyordu.” (Claudon, 2006:7)

Sanatta ülküselleştirilmiş doğanın yoğun bir duygusallık ve duyarlılık yansıtacak nitelikte ele alınıp yapıtların bu doğrultuda oluşturulması anlayışıdır. Genel olarak akılla yönlendirildiği varsayılan tüm sanat anlayışlarının ve matematiksel biçim düzenlerinin karşıtıdır (Sözen, Tanyeli, 2016:261).

Romantizmde sanatçı duygularına, iç dünyasına ve kendisine yönelmiştir.

Romantizmin amacı gerçekten kurtulmaktı. –Novalis (Turani, 1992:564)

Romantizm coşkuyu, düşselliği, melankoliyi, kaygıyı şairane bir dille betimlerken herhangi bir üslup benimsememiştir. Akıl ve sağduyu yerine duygu ve hayal gücü ön plandadır.

Her ülküde farklı biçimlerde gelişen romantizm, Almanya, İngiltere ve Fransa’da olduğu kadar İspanya’da da Goya’nın resimleriyle kendisini doruk noktasına çıkarmıştır. Romantizm daha sonra Amerika’da da etkili olmuştur.

Barok etkilerinin devam ettiği ve Fransız Devrimi’nin de etkilediği Fransız romantizminde figürlerde hareketlilik ve neşe görülmektedir. Resimlerde manzaranın hakim olduğu Alman ve İngiliz romantizminde ortak duygu özlemdir. Doğaya duydukları hayranlıkla yaşadıkları yerleri betimlemişlerdir. Işık ve gölge en önemli unsur olmuş, renk ikinci planda kalmıştır. Alman ressam Caspar David Friedrich, “Ressam önünde gördüğünü değil, kendi ruhani durumunu resmetmelidir.” demiştir (Turani, 1992:564).

Romantik sanatçılar doğayı vahşi ve dizginlenemez şekilde yansıtmışlardır. Tarihsel olaylara da yer veren romantizm, burjuvazinin yaşam tarzını ön plana çıkarmıştır ve farklı siyasi görüşlerin oluşmasına ön ayak olmuştur.

Heykel, mimarlık, müzik ve edebiyatta da romantizm etkileri görülmüştür.  François Rude, Antonio Canova ve Jean Antonie Houdon gibi önemli heykeltıraşlar ve Decimus Burton, James Bogardus ve Heinrich Gentz gibi önemli mimarlar bu dönemde etkilidir.

Romantizm Akımını Benimseyen Başlıca Sanatçılar

Francisco Goya (1746-1828)

Resim yapmaya çok küçük yaşlarda başlayan ve hayatı boyunca başkaları için resim yapan İspanyol ressam ve taşbaskı sanatçısı Goya, bireysel özelliğiyle ön plana çıkmıştır. 1789 yılında kralın ressamlığına atanmış olan sanatçı saray ve gündelik yaşam sahnelerini resmetmiştir. Resim tekniğinde ışık ve renkler ön plandadır. Sanatı, hastalığından önce ve hastalığından sonra olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Goya’nın hareket halinde olan figürleri tamamen farklı bir dünyaya ait gibidirler.

Berger’in yorumuyla “Goya’nın bir grafik sanatçısı olarak dehası yorumculuğuna dayanır. Resimlerinin her birinin emsalsiz oluşu tarzından ötürü değil, yorumladığı hadiseden dolayıdır. Aynı zamanda bu hadiseler birbirini izleyerek tıpkı bir film gibi doruğa tırmanır. Aslında Goya’nın hayal dünyasını betimlemenin bir başka yolu da onun resimlerinin temelde tiyatro özelliğini tanıdığını söylemektir. Yaratma tarzı tiyatrovaridir. Resimlerinde her zaman bir çatışma beklentisi vardır. Figürleri, doğal bir merkezde bir araya gelecek yerde, kanatlarda toplanır. Çalışmaları heyecan uyandıran bir etki yaratır.” (Göktepe, 2020:59).

3 Mayıs 1808 (Francisco Goya, 1814)

Eugene Delacroix (1798-1863)

Kaba, çirkin olanı resmetmeyi seven ve coşkun renkler kullanan Fransız ressam çizgileri bile renklendirmiştir. Farklı ilgilere sahip olan ressam aynı zamanda karmaşık bir kişiliğe de sahiptir. Işığın renklerle ilişkisine ve renklerin birbirleriyle ilişkisine önem vermiştir. Delacroix “Bir tablonun ilk görevi, bir göz şenliği oluşturmaktır” demiştir (Sayın, 2018:285). Baudelaire onun için şöyle diyordu:

Delacroix’in başarısı kimi zaman insanın yüceliğini ve doğal dokusunu bir çeşit hatırlama sanatı olarak görünüyor bana… İyi bir resim, onu yaratan görüşten şaşmayan bir resim, bir dünya gibi konmalıdır ortaya. Delacroix’un dehasının başlıca özelliği yozlaşmadan kesinlikle uzak oluşu, yalnız ilerlemeyi göstermesidir. Eugene Delacroix başlangıçtaki devrimciliğini hiç yitirmemiştir. (Fischer, 1990:66-67)

Eugene Delacroix, çabuk yapılmış çizgi resimlerine çok önem vermiştir:

Ressam, diyordu, kroki çizmekte o kadar usta olmalı ki, bir evin üçüncü kat penceresinden sokağa düşen bir adamın düşmesi sırasında resmini yapıvermeli. (Berk, 1972:114)

Cézanne, Delacroix’in Cezayirli Kadınlar tablosuna bakarak “Hepimiz şu Delacroix denen adamın içindeyiz işte! Her şey birbirine bağlı, bir bütünün parçası olarak işlenmiş.” demiştir (Fischer, 1990:66).

Halka Yol Gösteren Özgürlük (Eugene Delacroix, 1830)

 

Caspar David Friedrich (1774-1840)

Manzara resimlerini adeta şiirselleştiren Alman ressam, insanları, geçmişe özlem duygusu içinde resmetmiştir. İnsanları arkadan resmederek onları sıradanlaştırmış ve onların hakkındaki bilgiyi izleyicinin hayal gücüne bırakmıştır. Resimlerinde uzaklara doğru bir perspektif vardır. Derinlemesine bir çözümleme yapmayan ressam, özel bir renk kullanımına gitmiştir. Aldığı din eğitimi nedeniyle sanatın dinsel, doğanın kutsal olduğuna inanmıştır.

“Ressam önünde gördüğünü değil, kendi ruhi durumunu resmetmelidir.” (Turani, 1992:564)

Buz Denizi (Caspar David Friedrich, 1823-1824)

 

John Constable (1776-1837)

İngiliz romantik John Constable, doğa resimlerini uygulayan ilk ressamdır. Günlük yaşam sahnelerini, vahşi manzaraları ve harabeleri resmeden ressam, ışık ve renge önem vermiştir.

“Eski ressamların gördükleri tarla, çimen, güneş daima atölyede hayalden çalışılmıştır ve yaratma değildir. Dünya büyüktür, iki gün birbirine benzemez, hatta iki saat bile. Dünyanın yaratılışından bu yana, birbirine benzeyen iki yaprak bile yoktur. Hakiki sanat eserleri, doğanın eserleri gibi, tamamen birbirlerinden farklıdır.” (Turani, 1992:502)

Saman Arabası (John Constable, 1821)

Joseph Mallord William Turner  (1775-1851)

Manzara ve deniz resimlerinde kullandığı parlak renklerden dolayı ışığın ressamı olarak tanınan İngiliz ressamdır. Işığın etkileri üzerine oldukça kafa yoran Turner, manzara resimlerinde ayrıntıdan arınmaya çalışmıştır. Resimlerinde keskin konturlar kullanmamıştır. Bundan dolayı resimler, sis perdesindeymiş gibi görünür. Desene dayalı ilkeleri yıkan ressam, manzara dışında ev içi ressamlığında da oldukça başarılıdır. Yağlı boya resimlerinde sulu boya tekniğini kullanmıştır.

Lordlar Kamarası ve Avam Kamarası Yangını (Joseph Mallord William Turner, 1834)

Jean-Louis-André-Théodore Géricault (1791-1824)

Atlara hayranlık duyan Fransız ressamın yapıtlarındaki piramit biçimli hareket, ters ışık uygulamaları, dehşet sahneleri onu romantizmin temsilcilerinden biri yapmıştır. İngiltere’ye gittiği dönemde değişik bir ışık tekniği ile rengin tabloya hâkimiyetini ve manzara sahnelerini daha farklı ele almayı keşfetmiştir. Yaşam mücadelesi veren figürlerin yaşadığı zorluğu ışık ve rengi kullanarak ustalıkla resmetmiştir.

Medusa’nın Salı (Théodore Géricault, 1818-19)

Johann Heinrich Füssli (1741-1825)

İngiltere’deki romantik hareketin en önemli ressamlardan biri olan İsviçreli ressam Füssli, aynı zamanda sanat üzerine yazılar yazmıştır. Resimlerinde düş gücüne, kaygıya ve şiddete yer vermiştir. Konularının büyük çoğunluğunu mitolojiden ve edebi eserlerden almıştır. Shakespeare ve klasik yazarların metinlerini tasvir etmiştir.

Kabus, (Johann Heinrich Füssli, 1781)

William Blake (1757-1827)

Kendi dünyasında yalnızlığı seven, melankolik ve karmaşık düşleri olan İngiliz ressam ve şairdir. Dindar bir insandır ve akademi kurallarını önemsememiştir. Kendi düşsel ve fantastik dünyasında kendine oluşturduğu mitolojiyi resmetmiştir. Gerçek yaşamdan çizmeyi reddetmiştir. Romantik bir kişiliğe sahip olan Blake, saydamlığını sevdiği sulu boya tekniğinden çok yararlanmıştır.

Günlerin Başlıngıcı (William Blake,1794)

 

Yazar: Görkem Tırıç
Editör: Başak Tufan & Fuad Eren

 

Ayrıca Bakabileceğiniz Diğer Yazılar:

 

Kaynakça

  • Berk, N. (1972). Resim Bilgisi. İstanbul: Varlık.
  • Claudon, F. (2006). Romantizm Sanat Ansiklopedisi. İstanbul: Remzi.
  • Fischer, E. (1990). Sanatın Gerekliliği. Ankara: Verso – İmge.
  • Gombrich, E. (2007). Sanatın Öyküsü. İstanbul: Remzi.
  • Gök, K. (2017). Romantizm ve Romantizm Akımının Fotoğraf Sanatına Etkisi. Bartın Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi. 2(2), 41-71. Erişim Adresi: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/395280
  • Göktepe, M. (2020). Romantizm Sanat Akımı ve Sanatçıları Üzerine Bir Değerlendirme. Journal Of Arts. 3(1), 45-66. Erişim Adresi: https://journals.gen.tr/arts/article/view/966/653/
  • Sayın Alsan, Ş. (2018). Başlangıcından Bu Yana Sanatın ve Yaratıcılığın Tarihi. Ankara: Gece.
  • Sözen, M., Tanyeli, U. (2016). Sanat Sözlüğü Kavram ve Terimleri. İstanbul: Remzi.
  • Turani, A. (1992). Dünya Sanat Tarihi. İstanbul: Remzi.

Görsel Kaynakça

YAZAR BİLGİSİ
Görkem Tırıç
Görkem TIRIÇ, Uludağ Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü yüksek lisans öğrencisidir. Kitap okumaya ve araştırma yapmaya ilgi duymaktadır. Avrupa Sanatı, Bizans Sanatı, Türk Sanatı, Mimari, Mitoloji gibi alanlarda yazılar yazmakta olan Görkem Tırıç mozaik sanatıyla da yakından ilgilenmektedir. Yazılarını daha kaliteli ve geniş bir kitleye ulaştırmak amacıyla 2020 yılında MozartCultures yazar ekibine dahil olmuştur. Aynı zamanda sosyal medya ekibinde görev almaktadır. Kaya tırmanışı, doğa yürüyüşü ve yüzme, hobilerinin başında gelmektedir.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.