Paris’ten İstanbul’a Şehirlerin Yıkımı ve Değişimi

Paris’ten İstanbul’a Şehirlerin Yıkımı ve Değişimi

Yeni Güzel Paris

paristen-istanbul-sehirlerin-yikimi-ve-degisimi

Resim 1

1800’lerin ortalarında Avrupa’da insan sağlığının yalnızca Tanrı tarafından gönderilen bir lütuf ya da eksikliğinin bir ceza olmadığı anlaşılmış, sağlıkta hijyenin önemi anlaşılmaya başlanmıştı. İnsanın derisi üstüyle ve içiyle de çiziliyordu; damarları ve kemikleriyle bir insan haritası. Sağlıklı bir vücut için nefes alan, geniş damarların olması gerektiği gibi sağlıklı bir şehrin de nefes almasına izin veren geniş bulvarları, caddeleri olması gerekiyordu. Şehir artık sadece bir yaşam yeri olmaktan çıkmış, lüksün ve sosyal refahın arttığı bir sosyete ve tüketim merkezi haline gelmişti. Binaların estetiği ve güzelliği ön plana çıkıyordu. Güzellik ve lüks birer tüketim maddesi haline getirildiğinde şehirlerin de birer cazibe merkezi olması amaçlanmaya başladı. İnsan anatomisini çizer gibi artık şehirlerin de planları çiziliyordu.

Resim 2

Sanayi devriminin yükselmekte olduğu bütün şehirler gibi Paris de 3. Napolyon zamanında büyük bir değişimin eşiğindeydi. Şehirli burjuva nüfus artışının yanı sıra köyden şehre göçle birlikte işçi sınıfı da oluşuyordu ve bu, şehrin bazı bölgelerinde yoğunluğa, insan ve araç trafiklerine yol açıyordu. Zaman artık eskisi gibi bol bol kullanılabilecek bir şey değildi; dünyanın hızına, değişimin hızına ayak uydurabilmek için, çarkların dönebilmesi, makinelerin işleyebilmesi için zamanı en verimli şekilde kullanmak, yollarda hızla ilerlemek lazımdı.

3. Napolyon göreve geldiğinden itibaren şehrini güzelleştireceği konusunda sözler verdi. Paris uzun zamandır bünyesinde güzel binaları barındırıyordu elbette ancak güzel bir şehir değildi. Dar ve karanlık sokakları, içindeki ayrıcalıklı güzel binaları saklıyordu. Şehrin simgesi Notre Dame Katedrali bile çarpık yapılaşmanın sonucu olarak evlerin arasında kalmıştı. Evler yeterince ışık alamıyor, ışık alamayan evde hastalıklı insanlar doğuyordu. Napolyon yeni alanlar, “nefes alan sağlıklı sokaklar” açacağını müjdeliyordu. 1853 yılında göreve getirilen Seine valisi Georges-Eugène Haussmann bu yenilik için şehri kökten değiştirmeye razıydı ve önündeki on yedi yıl boyunca da kendi doğduğu bina dahil hiçbir binaya acımayacaktı.

Resim 3

Haussmann öncelikle Paris’in içinden geçen Seine nehrini temizlemekle başladı işe; sağlıklı bir vücuda öncelikle sağlıklı su girmesi lazımdı. Kanalizasyon sistemleri kurarak şehri kirli kokusundan arındırdı. Ancak bu kirli kokuyu getiren şey yalnızca sular değildi, şehrin kendisine yakışmayan kirli insanlarından da arındırılması gerekiyordu. Bu tarz insanlar şehrin dış çeperine, endüstriyel alana yakın yerleştirilirken şehri güzelleştiren tüketim insanları burjuvalar iç çepere yerleştirildi. Haussmann, Notre Dame Katedrali’nin da bulunduğu Ile de la Cite adasındaki neredeyse bütün ortaçağ evlerini yıktırdı ve yerine devlet binaları dikti. Tren garlarını bağlayan büyük bulvarları planladığı caddelerin üzerinde hiçbir evi bırakmadı. Yeni dikilecek evlerin hepsi belli boyutlara, belli dış görünüş özelliklerine uygun olmalıydı. Hangi katlarda kimlerin oturacağı bile belliydi. Anıtsal yapıları pek sevmezdi Haussmann ama tarihi bir değeri olan anıtsal binaların etrafının açılmasını da savunan oydu. Şehrin yeni opera binası olan Palais Garnier’in etrafındaki binalar asla söz konusu opera binası kadar ihtişamlı olmayacaktı. Mükemmel bir şehir yaratmak için hiçbir ayrıntı gözden kaçırılmamıştı. Louvre’un önünde uzanan ve pis sokaklarıyla ünlü olan Rivoli sokağı bütünüyle yıkılmış, yerine yeşil alan bırakılmıştı. Caddelerdeki yeşilliğe de oldukça önem verilmişti, bulvarların iki yanı ağaçlarla kaplanmıştı. Böylece tüm şehrin nefes alan bir varlık olması sağlandı- çıkmaz sokakları olmayan, damarların birbirine bağlandığı gibi sokakların ardı ardına sıralandığı ve sirkülasyonun sağlandığı bir varlık. Üstelik artık sokak lambalarıyla gece hayatı da başlamıştı. Şehir hava kararınca uyumak zorunda değildi artık; kahve, evleri ve insanları; sokak lambaları, şehirleri ayık tutuyordu.

Geniş bulvarların açılma nedenlerinden bir tanesi olarak da politik sebepler gösterilir. Askerlerin ve polislerin kendilerinden kaçan göstericileri dar ve karışık sokaklarda yakalaması zordu, ayrıca asker konvoyları, atlı birlikler düz ve geniş bulvarlarda bütün ihtişamlarını sergileyerek yürüyebilir, düşmanlarına, isyancılara gözdağı verebilirlerdi.

Resim 4

Haussmann, 17 yıl süren çabalarının sonucunda ortaya gerçekten bir çoklarınca dünyanın en güzel şehri olarak adlandırılan Paris’i çıkardı. Bu süreçte 20.000 ev yıktığı ve 30.000 ev inşa ettiği söylenirdi. Bu müthiş hızlı bir değişimdi. Ne var ki yıkarak geçtiği caddelerden geriye bıraktığı yüz binlerce Parisli evinden olmuş, on binlercesi Paris’i terk etmek durumunda kalmıştı.

Haussmann’ın şehircilik anlayışı birçok çağdaşına ve kendisinden sonra gelenlere ilham kaynağı oldu ve Haussmannizasyon adı verilen bir akım doğdu. Paris’in Haussmannlaşması herkes için iyi bir anlam ifade ediyor değildi; Fransız Devrimi’nin kalıntılarını silip süpürdüğü, zengin kesimle fakir kesim arasına sert ve sahte çizgiler çekerek şehirde renk kaybına yol açtığı gerekçesiyle başta Victor Hugo olmak üzere bir çok sanatçı tarafından da eleştirildi.

İstanbul’un Nazım Planı

Resim 5

‘Konstantinapol’ün ortaçağın Paris’i olarak bilinmesi tesadüf değildir. Bir Slav sözüne göre şehirlerin çarı, kralı ya da kraliçesi…Konstantinapol’e gitmek ve Ayasofya’yı görmek bugün Paris’e ve Notre Dame’a gitmekten daha çok şey ifade ederdi.” Ressam Alexis Gritchenko İstanbul için bu sözleri sarf ettiği 1920 yılında şehir yaşayacağı değişimin henüz farkında değildi. Üstelik Paris ile İstanbul’u karşılaştırması belki sadece bir öngörüden ibaretti.

Resim 6

İstanbul 2600 yıllık geçmişi ile yüzyıllardır imparatorluklara başkentlik yapmış, üzerinde barındırdığı devletler kadar da yorulmuştu. Tarihte bu kadar savaş verilmiş başka bir şehir yoktur belki de. Üzerinde barındırdığı kültür yoğunluğu ve her dinden, milletten, her kesimden insanı İstanbul’u beslemiş ve şehircilik anlayışı başlamadan çok öncesinden itibaren sokakları fokur fokur kaynayan bir metropol haline getirmiştir. Ancak Cumhuriyet’in ilanıyla başkentlik unvanı elinden alınmış ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında şehir çokça göz ardı edilmişti. Şimdiyse, 1930’lu yılların başında gözler tekrardan İstanbul’a çevrilmişti.

1930ların başlarında İstanbul yeni değişimlere gebeydi. Her eski şehir gibi sokakları düzensiz, dar ve karanlıktı. Her köşe başında Eski Osmanlı İmparatorluğundan izler taşıyordu. Bunu değiştirmek isteyen Büyükşehir Belediyesi 1933 yılında şehri Avrupai bir düzene göre yeniden planlayacak mimarlar için bir yarışma başlattı. En sonunda 1936 yılında Paris modern şehir planlamacılarından olan Henri Prost, İstanbul’a davet edildi ve şehrin geleceği tıpkı Haussmann gibi Fransız olan mimarın ellerine teslim edildi. İstanbul’un Nazım Planı böylece doğmuş oldu.

Henri Prost, diğer şehir planlamacıları gibi hemşerisi Haussmann’e özeniyordu. Modern bir şehrin kurulabilmesi için öncelikle eski şehrin yıkılmasının taraftarıydı. İstanbul için geniş bulvarlar, nefes alan sokaklar ve yeşil alanlı meydanlar hayal ediyordu. Şehrin güzelliği elbette ki odak noktasıydı. Bir yandan hijyen ve temizlik de ön planda olacaktı. Ona göre tramvayların önemi yakın zamanda yitirilecek ve ulaşım yerini çoğunlukla arabalara bırakacaktı. Bu yüzden tramvay yollarının yapımındansa caddelerin yapımına ağırlık verdi. Bugünkü Taksim- Yenikapı caddesinin açılmasını sağladı.

1936 tarihli bu fotoğrafta görülen evlerin hepsi Atatürk Bulvarı’nın açılması sırasında yıkılmıştır. Resim 7

Eski İstanbul’un şimdikine hiç benzemediğini söyleriz, bu yalnızca yeni yapılan binalardan dolayı değil, aynı zamanda yıkılan binalardan da dolayıdır. Prost’un İstanbul için yarattığı nazım planı birçok tartışmalara sebep oldu. Neyin tarihi eser olarak sayılıp neyin sayılmayacağı gündeme geldi. Prost surların hiçbir önemi olmadığını, yıkılmaları gerektiğini savunuyordu. Eski mahallerdeki ahşap evler, camiler ve hanlar yıkılmalıydı. Ayasofya’nın öneminin farkındaydı elbet, onun etrafını açmak için çalışmalar yapılması gerektiğini savunuyordu ancak Sultanahmet camii için aynı fikirde değildi. Sultanahmet meydanının açılmasını, dükkanların yıkılmasını ve yerine denizi gören bir amfi tiyatro yapılmasını düşünüyordu. Onların arkasına ise belediye binalarını yerleştiriyor ve bu kesimi bir idari bölgeye çeviriyordu. Şimdiki Eminönü Meydanının açılmasını, Valide Han’ının ve balık pazarın bir kısmının yıkılmasını öngören de oydu. Planları arasında Eyüp mezarlığının sanayi bölgesi haline getirilmesi de vardı. Şimdiki Mimar Sinan Üniversitesi’nin bulunduğu bina ve Çırağan Sarayı dahil birçok yalı konağının da yıkılması gündeme gelmişti.

Ortadan kaldırılacak sokaklar, yıkılacak hanlar, istimlak edilecek evler İstanbul’un kültürel dokusunu tehdit ediyordu. Halk tepkiliydi. Müzeler ve Eski Eserleri Koruma Cemiyeti bu yıkımlara itiraz etti. Eminönü’ndeki yıkımlar kapsamında olacak Hünkar Kasrı bu itirazlar sonucu kurtuldu. Ancak bu yıkımları savunanlar da vardı. Son Posta yazarı Burhan Cavit eski yapıları “bir an önce kurtulmaları gereken ölü bir miras” olarak tanımlıyordu ve Prost, İstanbul planını bitirene kadar Müzeler ve Evkaf Cemiyetlerinin tatil edilmesi gerektiğini söylüyordu.

Resim 8

Henri Prost, İstanbul nazım planını 1939 yılında bitirdi ve tasarı meclisten geçti. Gezi parkını içine alan alanın açılması, Dolmabahçe’deki stadyumun açılması sağlandı. Kuruçeşme’deki yıkılan yalıların yerine kömür depolarının konulması, Haliç’in sanayi bölgesi haline gelmesi gibi kararlar da olumsuz yönleriyle birlikte İstanbul’a miras kaldı. Divanyolu’nun genişletilmesi ve Binbirdirek Meydanı’nın açılması için bölgede bulunan birçok Osmanlı eseri yıkıldı. Karaköy’deki yıkımları halk arasında tepki yaratsa da hükümet tarafından mani olunmadı. Ne var ki (ve kanımca neyse ki) tasarıdaki birçok plan hemen yürürlüğe girmedi. 1950 yılında yeni kurulan Demokrat Parti hükümeti ile birlikte Prost görevinden alındı. Ama şehirleşme çabası henüz bitmiş değildi. Adnan Menderes 1956 yılında başlattığı kentsel imar furyasıyla yoğun bir yapım-yıkım çabası içine girişti. Yapılan her yolun ardından şehir bir “hafriyat alanı”na dönüyordu. Bu yıkım furyasında birçok tarihi eser de kör kazmaya takılarak can verdi. Adnan Menderes 1960 darbesi sonrasında yargılanırken savunmasında İstanbul’u soktuğu hal üzerine Prost planını örnek aldığını dile getirmişti.

Paris’in bu hızlı değişimine inat İstanbul asla tamamlanamayan bir şehir gibi durmadan bir inşaat halini sürdürüyor. Yenileşme, modernleşme çabasına değerleri bilinmeyen eski binalar tabiri yerindeyse “kayboluyor.” Peki İstanbul nazım planı neden başarısızlığa uğradı? Belki Prost’un planı, İstanbul için oldukça geç kalınmış bir plandı. Henri Prost bu planını sunarken muhtemelen halkın tepkisini göz önünde bulundurmamış olacaktı. Yıkılmış bir imparatorluğun sakinleri eski değerlerine olduğundan daha çok sahip çıkıyordu ve halk, tepki gösterebileceği yayın organlarına sahipti. Ancak Hausmann’in zamanında ve 3. Napolyon’un iktidarında Paris’in alt kesim sakinleri seslerini çıkarmaktan acizdiler. Yayın organlarını elinde tutan burjuvazi ise şehrin en gözde yerlerine kurulmuştu zaten. Şimdinin gözlükleriyle baktığımızda sorgulamamız çok doğal ve de gerekli: refah dolu ve sağlıklı, geniş bulvarlı, özenle baktığımız Avrupai şehirlerin oluşum aşamalarında yapılan fedakarlıklar tarihi dokunun kaybolmasına değer miydi?

Resim 9

KAYNAKÇA:

Akpinar, I. (2014). The Rebuilding of İstanbul Revisited: Foreign Planners in the Early Republican Years. New Perspectives on Turkey, 50, 59–92. Erişim adresi: https://doi.org/10.1017/S0896634600006580

Georges-Eugène Haussmann: Günümüz Paris’ini İnşa Eden Vali. (2019, May 26). Homo Homini Lupus. Erişim adresi: https://www.homohominilupus.com/georges-eugene-haussmann-gunumuz-parisini-insa-eden-vali/

Haussmann’ın Paris’i Gerçekten Haussmann’ın Eseri… (n.d.). Retrieved October 16, 2020, Erişim adresi: https://www.mimarizm.com/haberler/haussmann-in-paris-i-gercekten-haussmann-in-eseri-mi_117518?PageNo=2

Henri Prost’un İstanbul Planlaması |. (n.d.). Retrieved October 16, 2020. Erişim adresi: http://mimdap.org/2016/09/henri-prostun-ystanbul-planlamasy/

Murat Aykaç ERGİNÖZ’ün Kişisel Web Sitesi. (n.d.). Retrieved October 15, 2020. Erişim adresi: http://www.muraterginoz.com/haussman.htm

Paris during the Second Empire. (2020). In Wikipedia. Erişim adresi: https://en.wikipedia.org/w/index.php?title=Paris_during_the_Second_Empire&oldid=967329245

Prost ve İstanbul Dönüşümleri. (n.d.). Retrieved October 16, 2020. Erişim adresi: https://v3.arkitera.com/h52964-prost-ve-istanbul-donusumleri.html

Görseller:

Kapak görseli: http://mimdap.org/2016/09/henri-prostun-ystanbul-planlamasy/

1: https://en.wikipedia.org/wiki/Paris_in_the_Belle_%C3%89poque

2: https://www.wikiwand.com/en/Haussmann%27s_renovation_of_Paris

3: https://pixels.com/featured/2-parisian-street-scene-jean-beraud.html

4: https://www.meisterdrucke.uk/fine-art-prints/French-School/419357/Caricature-of-Baron-Georges-Eugene-Haussmann-(1809-91)-as-a-builders-mate,-c.1870-.html

5: https://fac.arch.hku.hk/asian-cities-research/istanbul-1930s-1940s-the-spine-road-network-under-prost-plan/

6: https://maximus101.livejournal.com/36700.html

7: https://www.weloveist.com/10-photos-old-istanbul-1930s-istanbul

8: https://tr.wikipedia.org/wiki/Dosya:Turkey,_Istanbul,_Pera.jpg

9: https://maximus101.livejournal.com/36700.html

YAZAR BİLGİSİ
Sıla Mutaf
Sıla Mutaf, 2000 yılında İzmir'de doğdu. Boğaziçi Üniversite'sinde Psikoloji ve Tarih bölümlerinde okuyor. Yazı yazmak ve seyahat etmek en büyük tutkusu, bir de insan denen varlığı anlamayı başarırsa başı göklere erecektir. MozartCultures'da sanat, edebiyat, tarih, sinema üzerine yazılar yazmak için katıldı.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.