Kadim Şehrin Sokaklarından Nobel’e: Necib MAHFUZ

30.09.2020
Kadim Şehrin Sokaklarından Nobel’e: Necib MAHFUZ

Nobel ödüllü ilk Müslüman ve tek Arap yazar olan Necib Mahfuz, ülkesinde seveni kadar sevmeyeni olsa da şüphesiz Ortadoğu’nun en büyük yazarlarından biridir.

Necib Mahfuz, 1911 yılında Kahire’nin Cemaliye bölgesinde yaşayan 6 çocuklu bir ailenin en küçük çocuğu olarak doğdu. İsmini kendini doğurtan Doktor Necib Paşa Mahfuz’dan almıştır [1]. Gerek doğduğu coğrafya, gerek doğduğu dönem gereği birçok insan profilini gözlemleme şansı bulmuştur. Kahire gibi kozmopolit ve kalabalık bir metropol de doğmasını avantaja çevirmiş, âdeta kentin simgelerinden biri haline gelmiştir.

Edebiyat ile ilgilenmeye henüz 10 yaşlarındayken Mustafa Lutfi el-Manfuluti’nin şiirlerini ve makalalerini okuyarak başladı. Mustafa Lutfi el-Manfuluti harici Abbas Mahmud el-Akkad, İbrahim el-Mazini ve Taha Hüseyin gibi yazarlar fikir dünyasında yer verdiği ve Mahfuz’u etkileyen ilk yazarlardır [2].

Kahire Üniversitesi’nde Felsefe öğrenimi gören Necib Mahfuz, 18 yaşlarına kadar edebiyatta sadece okuyucu olarak yer aldı. Mahfuz, yazarlık hayatına Selame Musa’nın el-Mecelle el-Cedide dergisinde 1928 yılında öykü yazarak başladı. 11 sene  kadar çeşitli makaleler ve öyküler yayınladı ancak yazarlık kariyerindeki büyük adımı 1939 yılında ilk romanı olan Abes el-Akdar’ı yayınlayarak attı. Bu büyük adımdan 8 yıl sonra çıkardığı “Midak Sokağı” isimli roman ile kendisini Nobel ödülüne götüren serüvene başlamış oldu.

 

Midak Sokağı” Arap edebiyatı’nda büyük ses getiren bir eser oldu. Mahfuz, bu romanda Kahire’nin ara sokaklarından birinde, şehrin gündelik keşmekeşine kendini kaptırmış Abbas ve Hamide’nin aşk serüvenini  kaleme almıştır. Mahfuz, aynı zamanda bu eserde  Abbas ve Hamide’nin yaşadıklarını üstünden bir süre geçtikten sonra adeta yok sayan, ”gece gibi örten”  Kahire halkını da sosyolojik olarak başarılı şekilde yansıtmıştır.

 

1957’de yayınladığı “Kahire Üçlemesi” veya Mısır’daki yaygın adı ile “Üçleme”, Necib Mahfuz’un en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilir. Mahfuz bu roman üçlemesinde bir tüccar olan Ahmet Abdülcevat ve ailesinin I. Dünya Savaşı ve kendini “Hür Subaylar Hareketi” olarak adlandıran bir cuntanın Mısır’da 1952’de gerçekleştirdiği “Mısır Devrimi” arasında yaşadıklarını anlatır. Yazar bu üçlemede sadece Abdülcevat ve ailesinin değil, Mısır toplumunun ülkedeki politik değişikliklere gösterdiği reaksiyonlara adeta ayna tutmuş, bu dönüşümü de mükemmel şekilde kaleme almıştır.

 

Yazarlık kariyerinin haricinde çeşitli devlet kurumlarında çalışmayı sürdüren Mahfuz, 1971 yılında Kültür Bakanlığında müsteşar olarak görev alırken aktif bürokratlık kariyerinden emekli olmuştur [3].

Bu sırada süren Arap-İsrail savaşlarının her anına tanıklık eden Mahfuz, Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat’a İsrail ile yaptığı barış antlaşmasından dolayı destek verdiği için çeşitli Arap ülkelerinde adeta ambargo uygulandı ve kitaplarının satılması yasaklandı. Bu ambargo” kendisinin Nobel Edebiyat Ödülü’nü aldığı 1988 senesine kadar sürdü.

Bu ödülden 1 sene sonra, Mısırdaki çeşitli radikal İslam grupları tarafından kendisi adına ölüm emri çıkarıldı. 1994 senesinde evinin önünde bıçaklı saldırıya uğrayan Mahfuz, saldırıdan yaralı kurtuldu ancak sağ kolundaki sinirler zedelendiği için yazarlık hayatını sürdürmekte güçlük çekmeye başladı. İlerleyen yaşına rağmen içindeki edebiyat sevgisi hiç azalmayan Mahfuz, kısa hikayeler yazarak yazarlık kariyerini sürdürdü. [4]

2006 yılında düştü ve kafasından yaralandı. Bu dönemde aynı zamanda böbrek ve kalp rahatsızlıkları olan Mahfuz’un bedeni, ilerleyen yaşının da etkisiyle daha fazla dayanamadı ve 30 Ağustos 2006 yılında hayata gözlerini yumdu. 70 yıl süren yazarlık kariyerine 34 roman ve yüzlerce kısa hikaye sığdırmıştır.

31 Ağustos 2006’da Mısır’da, adeta aşık olduğu Kahire’de, devlet töreni ile sonsuzluğa uğurlandı.

 

Yazar: Ali Okay Yazici

 

            KAYNAKÇA

YAZAR BİLGİSİ
Ali Okay Yazici
Ali Okay Yazici, 2000 yılında Van'da doğdu. Lise eğitimini 2018 yılında Edirne'de tamamlayan Okay, üniversite öğrenimini Türk-Alman Üniversitesi Kültür ve İletişim Bilimleri bölümünde sürdürmektedir. Miskinler isimli bir Podcast kanalında podcaster olarak görev alan Okay, Sinema, tarih ve amatör fotoğrafçılık alanlarıyla uğraşmayı ve kısa videolar hazırlamayı sevmektedir.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.