Gerçek ve Gerçek Dışının Kesiştiği Yer: Uyku ve Rüyalar (Hypnos ve Morpheus)

Gerçek ve Gerçek Dışının Kesiştiği Yer: Uyku ve Rüyalar (Hypnos ve Morpheus)

Uykunun Mitolojisi

Hypnos (Uyku); gecenin çocuğu, ölümün kardeşi, rüyanın babası. Yaşamımızın üçte birini geçirdiğimiz, her canlının temel ihtiyacı olan bir fenomen olan “uyku”, Yunan mitolojisindeki en gizemli tanrılardan birisidir. Bazı kaynaklara göre Kaos’tan bile eski bir tanrıça olarak ele alınan Nyx’in iki oğlundan biri olarak tanımlanması, uykunun eski çağlarda bile bütün canlıların temel özelliklerinden biri olarak kabul edildiğini gösterir. Uykunun kişileşmiş hâli olan Hypnos, içinden Lethe Irmağı‘nın aktığı, gündüz ile gecenin birleştiği yerde uyur. Efsaneye göre Hypnos’un kardeşi Thanatos (ölüm), ölü ruhları Hades’in yeraltı şehrine götürürken bu ırmaktan geçirir. Lethe Irmağı’ndan su içenler, bütün dünyevi anılarını unutur ve tamamen bir “hatırasal boşluk” durumuna düşerler.

Hypnos and Thanatos, Sleep and His Half-Brother Death by John William Waterhouse

Lethe Irmağı, insanları olduğu kadar tanrıları da uyutma özelliğine sahiptir. Unutma hâliyle özdeşleşen bu ırmağın uyku getirici özelliği, eski çağlarda yaşamış insanların uykuya bakışını gözler önüne serer. Ölümün kardeşi olması dolayısıyla uyku, aslında ölüm kadar korkulan bir figürdür. Edgar Allan Poe, uyku için “küçük bir ölüm” tanımlamasını kullanmıştır. Uykuda da ölüm gibi bir hiçlik, tamamen unutma hâli, dünyeviden sıyrılma, bilinçsizlik ve hareketsizlik hâkimdir. Tabii ki ölümden farklı olarak bu durum geçicidir. Ancak dışarıdan bakan birine göre uykuda olan ile ölü bir insanı ayırmak oldukça güçtür. Ölüm de kendi başına sonsuz bir uykudan başka nedir?

“Uyumayı istiyorum, yaşamaktan çok uyumayı! / Ölüm kadar karanlık ve yumuşak bir uykuda”
-Lethe, Charles Baudelaire.

Selene ve Endymion, Flippo Lauri(1650)

Bu sorunun sorulmasına neden olan bir mit vardır Yunan mitolojisinde. Endymion, ay tanrıçası Selene’nin âşık olacağı kadar yakışıklı ve genç bir çobandır. Selene, onun gençliğinden ve güzelliğinden o kadar etkilenir ki babası Zeus’tan onu ölümsüz yapmasını ister. Zeus onu ölümsüz yapmak için Hypnos’a başvurur ve Endymion, Latmus Dağı’ndaki bir mağarada gözleri açık bir şekilde sonsuza dek uyuması için bırakılır. Böylece Selene (bazı kaynaklara göre ise Hypnos), Endymion’un hiç yaşlanmayacak olan güzel yüzünü sonsuza kadar izleyebilecektir.

Böylesine sonsuz bir uykunun ölümden farkı, bedenin bozulmaya uğramıyor olmasıdır. Bu mitten yola çıkarak eski çağlarda insanların; uykunun, güzellik ve gençliğin korunmasına yardımcı olduğunu düşündükleri aşikârdır. Uyku, yaşam ile ölüm arasındaki bir geçiş formu olduğu kadar aynı zamanda ölümü erteleyiştir. Endymion mitinin modern karşılığı, muhtemelen genç ve güzel çobanın yaşam ve ölüm arasında bir yerde, yani komada olduğudur.

Uyku ve Bilinç

Tarihteki ilk tıp doktoru olan Hipokrat, uykuyu ölümle ilişkilendirirken, onun, ölümün bir formu olmaktan çok, kendi başına ayrı bir form olduğu görüşünü savunur:

“Uyuyan bedenin hiçbir algısı yoktur; ama uyanıkken ruh her şeyin bilincindedir- görünür olanı görür, duyulanı duyar, yürür, dokunur, acıyı hisseder, düşünür. Kısacası, bedenin ve ruhun tüm işlevleri uyku sırasında ruh tarafından yerine getirilir.”

Uykunun tamamen bir bilinçsizlik hâli olduğu düşüncesi, modern tıpta artık kabul görmemektedir. Uyku hâlinde bilincin en az duruma indirilmiş olduğu doğru olmakla beraber uykunun farklı aşamalarında beyindeki kortikal aktiviteler de değişiklik gösterir.

Uykunun farklı evreleri eski çağlardan beri uykuya atfedilen özelliklerle kesişir. “Yavaş dalga evresi” olarak adlandırılan uyku evresinde, kortikal aktivite en az seviyededir ve bu evrede vücut tam bir dinlenme hâlindedir. Uykuya verilen yenileyici ve iyileştirici özellik, uykunun bu evresiyle ilgilidir. Ancak uykunun eski çağlarda merak uyandırıcı aynı zamanda korkutucu sayılabilecek çok önemli bir özelliği daha vardır: rüya görmek. REM uykusu olarak adlandırılan evrede beyin, en az uyanık hâldeki kadar aktiftir. REM uykusu sırasında görsel ilişki korteksinin aktifliği rüya görmeyi sağlar. Bu sırada kaslarda paralize durum gözlenir, bu da rüyada hareket etmeyi engeller. Uykunun ölüme en yakın olduğu durum bu paralize hâl olarak gösterilebilir,  burada beden ne kadar pasif bir durumdaysa beyin de bir o kadar aktiftir.

Ary de Vois, Jacob’s Dream, 1660–80.

Kişinin, uykuya daldığında günlük hayatı tamamen unutması söz konusu değildir; nitekim görsel ilişki korteksinde ilişkiye sokulan imgelerin oluşabilmeleri için daha önce en az bir kere algılanmış olmaları gerekmektedir. Modern tıpta uykunun, eski çağlarda varsayılanın aksine hafızayı silmekten çok, sağlamlaştırdığı düşünülmektedir. Rüya görmek de hafıza takviyesi için önemli bir araçtır. Hipokampus bölgesi, uyurken seçili bir şekilde unutuş gerçekleştirir; önemli görülen şeylerin varlığı sağlamlaştırılırken önemsiz bilgiler silinir. İnsan beyni, çocuk yaşlardan başlayarak neyin önemli neyin önemsiz olduğunu ayırt etmede oldukça iyi bir seçicidir.

Burada görüldüğü gibi, antik zamanlardaki tekil ve sakin uyku algısıyla şimdiki karışık ve dinamik uyku algısı, birbirinden oldukça farklıdır.

Uykunun Çocukları: Rüyalar

Morpheus ve Iris,  Pierre-Narcisse Guérin (1811)

Morpheus, antik Yunancada “şekil, form” anlamına gelmekle beraber Hypnos’un çocukları olan Oneiori’nin (rüyalar) de başında gelen mitolojik figürdür. Morpheus daha çok, kehanet getiren kahramanca rüyalarla ilişkilendirilir. Rüya, sonralarında kazanacağı çekiciliğe antik Yunan mitolojisinde ulaşamamış olacak ki Morpheus ve kardeşleri, mitolojide büyük bir alan kaplamaktan çok şiir ve edebiyatta kendilerine yer bulurlar. Bu, muhtemelen antik çağlarla modern zamandaki rüya ve bilincin kavranış biçimindeki farklılıktan kaynaklanmaktadır. İlk tanrılardan biri olarak Nyx’e adanan hiçbir kültün olmaması ve Nyx’in daha çok başka kültlerin arka planında anlatılması; gecenin, antik çağ insanları için çoğunlukla bilinmez, karanlık ve verimsiz olmasından kaynaklandığı düşünülebilir.

Rüya, günümüzde önemli inceleme alanlarından bir tanesidir. Rüyanın, REM uykusu sırasında yaşanan kortikal ilişkilenmelerden oluştuğu görüşü yaygınlaşmadan önce rüyalar, bir kehanet aracı olarak ya da “bilinçdışının dışavurumu” olarak görülmüştür. Hipokrat, hastalarına rüyalarını sorarak onlarda belirtilerini aramıştır. Freud, kendi rüya teorisine göre rüyaları psikanalizin temeline oturtup onların, insanların bastırılmış isteklerinden doğan dışavurumlar olduğunu söylemiştir. Carl Jung’a göre ise rüyalar, insanın bilinçdışının bilinciyle konuşma şeklindedir.

Rüyalar konusundaki tartışmalar dolaylı olarak gerçek ve hayalî olan arasındaki tartışmayı da doğurmuştur. Antik Çin düşünürü olan Chuang-Tzu, bir gece rüyasında kelebek olduğunu görür; çiçekten çiçeğe uçar, rüzgârı kanatları arasında hissederken bir kelebek olduğundan oldukça emindir. Ancak sabah uyanır ve bunun bir rüya olduğunu, aslında insan olduğunu fark eder. Ama aklına bir soru düşmüştür. Uyurken bir kelebek olduğundan ne kadar eminse uyanıkken de bir insan olduğundan aynı derecede emindir; peki gerçekte rüyasında kelebek olduğunu gören bir insan mı, yoksa insan olduğunu gören bir kelebek midir? Batılı filozoflardan Descartes, rüya argümanında benzer bir düşünceyi dile getirir. Descartes’a göre insan gerçeklikten, ancak uyurken kendisinden emin bir şekilde gördüğü rüyalar kadar emin olabilir.

Dream Caused by the Flight of a Bee Around a Pomegranate a Second Before Awakening, Salvador Dali

Gerçek ve hayalî arasındaki bu tartışmanın meyvesi olan yaratıcılık, bir artistik öge olarak kullanılır. Hipnagojik evre, uyanıklıktan uykuya geçme hâli sırasında yaşanan, hâlüsinojenik olayların görüldüğü ya da duyulduğu bir zaman dilimidir. Beethoven, Richard Wagner, Walter Scott, Salvador Dali, Thomas Edison, Nikola Tesla ve Isaac Newton gibi sanatçı ve bilim insanları uyku ile uyanıklık arasındaki bu evrenin yaratıcılıklarını artırdığını söylemişlerdir. Bu evrede beyin, uyanık bir hâlde olmasına rağmen bilinçdışı olarak imgeler gösterebileceği gibi, kişiyi gün içerisinde odaklanılan problemlerin çözümüne de ulaştırabilir. Gerçek-rüya karışıklığı durumunun, sınırda (borderline) kişilik bozukluğu gibi kişilik problemleri veya uyku problemleri yaşayanlar arasında yaygın olduğu kadar, rüyalarını hatırlama dereceleri yüksek olan kişilerde de sıklıkla görüldüğü tespit edilmiştir.

Rüya görmek bir çeşit oyun gibidir: Zamansal ve mekânsal kavramın olmadığı, gerçekçilik ile fantastiğin iç içe geçtiği bir oyun. Rüya durumunda gerçek hayatın sınırları yok olur, ilişkilendirmeler tepe noktaya ulaşır; uyanıkken gidemeyeceğimiz yerlere gider, yapamayacağımız şeyleri yaparız. Uyku ve rüya durumu, günlük hayatın çoğu zaman “acı verici gerçekliği”nden kaçmak olarak yorumlanabilir. Yeni gerçeklik yaratımından doğan fantezi dünyaları, çoğu zaman rüya benzeri imgelerden oluşur. Yaratıcılık da rüyaların bu “eşsiz sonsuzluğu”nda yatar. Michel Foucault, “Rüya, kendisini oluşturmak için ilk koşuldur.” der. Mary Shelley, ünlü romanı Frankenstein’ı bir gece rüyasında görerek yazdığını söyler. Shakespeare’in ünlü oyunu “Bir Yaz Gecesi Rüyası”, içerisinde rüya tarzı imgelemlerin olduğu bir oyundur.

Bu bağlantılar göz önüne alındığında, uykunun yaratıcılığı artırdığı söylenebilir. Ancak Charles Dickens gibi birçok ünlü sanatçı, uyku kadar uykusuzluklarının da bir yaratıcı güç olduğunu söyler. Uykusuz kalan insan, geceye tanıklık eder ve bu gece, içinde bilinmezi olduğu kadar romantikliği de barındırır. Charles Dickens, uykusuzlukla baş etme yöntemi olarak geceleri uzun yürüyüşlere çıktığını söylemiştir. Gecenin içinde tanık olduğu karabasanvari görüntüler yazılarında kendilerine yer edinmiştir. Gecenin deneyimlenmesini konu alan “Gözleri Tamamen Açık” gibi filmlerde gece ve uykusuzluk durumu, rüyalar kadar sonsuz ihtimaller taşıyan, en az onun kadar fantastik ve gerçek dışı ögeler barındırabilir.

Gerçek dışı olaylar, Yunan mitolojisinin temelini oluştururken, rüyaların bu kadar az yer kaplamasına Bir açıklama getirilecek olunursa Mitoloji, insanların dış dünyanın gerçeğini anlamlandırma çabası üzerine kurulu olan, gerçeklikten uzak durumlardır, denilebilir. Rüyalar da mitoloji gibi gerçeklikten uzak durumlardan oluşmaktadır. Eski çağ insanlarının hayatları, hâlihazırda gerçek dışı ögelerden oluştuğu için bu insanların, rüyalarını mitolojinin doğal bir parçası olarak algılayıp şu anki rüya ve uyku idrağından farklı bir şekilde idrak etmiş olmaları muhtemeldir.

“The Vision of Tundale”, 1520s

Yazar: Sıla Mutaf
Editör: Emine Türal

Mitoloji serimizin diğer yazılarına ulaşmak için:

 

Kaynakça:

Bresson, J., Liu, N., Fischler, M., & Bresson, A. (2013). Anesthesia, Sleep and Death: From Mythology to the Operating Room. The Open Mind117 (5).

Carlson, N. R. (2010). Physiology of behavior. Boston: Allyn & Bacon.

Nahum, C. (2020). The art of dreams: creativity through the unconscious. ArtUk.org

Runco, Mark A., Pritzker, Stephen R. (1999). Encyclopedia of Creativity: a-h.

Skrzypińska, D., Hołda, M., Szmigielska, B., & Słodka, M. (2018). The phenomenology of dream–reality confusion: A quantitative study. Dreaming28(3), 245-260. https://doi.org/10.1037/drm0000078

Siegel, I. & Kryger, M. (2016). When sleep is intertwined with myth. Sleep Health. DOI:https://doi.org/10.1016/j.sleh.2016.06.006

Whelan, E. (2019). Morpheus: The God of Dreams. Classical Wisdom.

Görsel Kaynakça:

https://i.pinimg.com/originals/f4/ce/49/f4ce498f4ee9ecaaa1b9f442955f87f7.jpg

https://en.wikipedia.org/wiki/Morpheus#/media/File:Guerin_Pierre_Narcisse_-_Morpheus_and_Iris_1811.jpg

https://en.wikipedia.org/wiki/Dream_Caused_by_the_Flight_of_a_Bee_Around_a_Pomegranate_a_Second_Before_Awakening#/media/File:Dream_Caused_by_the_Flight_of_a_Bumblebee_around_a_Pomegranate_a_Second_Before_Awakening.jpg

https://en.wikipedia.org/wiki/Hypnos#/media/File:Waterhouse-sleep_and_his_half-brother_death-1874.jpg

https://www.artsy.net/article/artsy-editorial-art-historys-iconic-depictions-dreams-renaissance-surrealism

ETİKETLER: ,
YAZAR BİLGİSİ
Sıla Mutaf
Sıla Mutaf, 2000 yılında İzmir'de doğdu. Boğaziçi Üniversite'sinde Psikoloji ve Tarih bölümlerinde okuyor. Yazı yazmak ve seyahat etmek en büyük tutkusu, bir de insan denen varlığı anlamayı başarırsa başı göklere erecektir. MozartCultures'da sanat, edebiyat, tarih, sinema üzerine yazılar yazmak için katıldı.
YORUMLAR

  1. eftun murat mutaf dedi ki:

    Ölüm,yaşam,uyku,rüyalar,mitoloji ve bağlantıları…çok güzel bir çalışma olmuş.Zevkle okudum.