Sağım Solum Sobe: Sağ-Sol Ayrımı Nasıl Başladı?

Sağım Solum Sobe: Sağ-Sol Ayrımı Nasıl Başladı?

Günlük hayatta çokça duyduğumuz “sağ” ve “sol” kavramları hayatımıza Fransız Devrimi’yle birlikte girmiştir. Bu iki kavramın temeli kabaca, devrimden sonra kurulan mecliste yenilikçilerin sola, muhafazakarların da sağa oturtulmasına dayanmaktadır. Yaşanan fikir ayrılıklarını dönem basınının, oturma düzenine vurgu yaparak haberleştirmesi literatüre sağ ve sol kavramlarını kazandırmıştır.

Dönem parlamentosunda “sağ” tarafta oturanlar içerisinde, geçmiş rejimi ve imtiyazları temsil eden aristokratlarla ruhban sınıfının temsilcileri bulunurken “sol” tarafı burjuvazi temsil etmektedir.

Günümüzde sağ ve sol kavramları birçok ideolojiyi de içinde barındırarak siyasal spektrumda incelenmektedir.  Özellikle Batı toplumlarında ideolojiler ya da görüşler, diğer görüşlere anti-tez olarak doğup gelişmektedir.

Bu dönemde gençler komünizm, sosyalizm, milliyetçilik, kapitalizm ve faşizm gibi birtakım düşünce akımlarının rüzgarına kapılmıştır. Bu tarz düşüncelerin palazlanmasının Bolşevik İhtilali’ne dayandığı düşünülmektedir. Çünkü İhtilal’den sonra ortaya çıkan sol eğilim, buna tepki olarak konumlanan sağ düşüncenin daha da gelişmesine yol açmıştır (Gümüş,2009).

20.yüzyılın sonlarına gelindiğinde bu dönemi yaşamış gençlerin, çocuklarını karışık siyasi ortamdan sakındığı ve çocuklarını apolitikleştirdiği görülmektedir.

Bu dönemde politik spektrumun ortalarında yer alan “ılımlı” düşünceler ortaya çıkmaya başlamıştır. Örneğin: 1930- 1945 yıllarında suçlulara karşı radikal çözümler uygulanırken günümüzde dünyada gerginliklerin azaltılması ve toplum yararına ılımlı çözümler üretilmesi düşüncesi hâkim olmuştur. Bu da sağ siyasetin yapı taşı olan statükoyu koruma amacı taşımaktadır.

 

 Devlet etkisine dayanan üç eksenli siyasi yelpaze.

 

Günümüzde siyasi spektrumun uçları halen uzlaşmaya pek yatkın değildir. Ancak aşırı uçlar kendi içlerinde birçok noktada benzerlikler göstermektedir. Bunların başında -istisnalar olmakla birlikte- şimdiyle ilgilerini kesmek ve gerçeklikten uzaklaşmak gelmektedir.

Türkiye’de Sağ ve Sol Ayrımı

Türk toplumu Avrupa’ya nazaran daha toplulukçu bir kültüre sahiptir. Bu da toplumsal kimliğin öne çıkmasına neden olmaktadır. E. Olcay İmamoğlu’na göre Türkiye’de 3 farklı ideolojinin baskın olduğu düşünmektedir. Bunlar; laik-solcu, milliyetçi muhafazakâr ve liberaldir (Dalmış, 2000).

19.yy’da başlayan batılılaşma hareketinin meyveleri Cumhuriyet Dönemi’nde toplanmıştır. Cumhuriyet ile birlikte dine odaklı Osmanlı kimliği reddedilmeye çalışılmış, bunun yerine daha seküler, batıcı, gelişmeci, barışsever ve insan odaklı bir Türk kimliği inşa edilmeye uğraşılmıştır.

Türkiye’de üç farklı sosyo-siyasal kimlik vardır. Bunlardan ilki Türk etnik kimliğine dayalı milliyetçi ideolojidir. Bu, milliyetçi parti ve etnik merkezci değerlerle ilişkili bir kimliktir. İkinci bir kimlikse dine dayalıdır ve örtülü bir laiklik karşıtı görüştür. Üçüncü bir kimlik, vatansever ve laiklikle ilişkili ve batı hakkında olumlu görüşler besleyen “Kemalist” ideolojidir (Gümüş, 2009).

 

 

Türk Siyasetinin Acı Gerçeği “Fişleme”

27 Mayıs Darbesi, Türkiye’deki kutuplaşmanın başlangıcı olarak kabul edilebilir. Çünkü 1961 Anayasası’yla birlikte üniversiteler özgürleşmiş ve fikirlerin yüksek sesle söylenebilmesinin sağlanması 68 kuşağının rüzgarına kapılınmasını kolaylaştırmıştır.

Bu dönemdeki gösterilerde karşıt görüşlü öğrencilerin çatışmalarında dönem polisi, çoğunlukla sol görüşlü öğrencilere karşı sert bir tutum içerisine girmiştir. Bu durum sol siyasi grupların silahlanmasına yol açmış ve misillemelerle durumun vahametini arttırmıştır. Sonucunda da 12 Mart Muhtırası, 12 Eylül gibi askeri müdahalelere neden olmuştur.

Bu dönemlerdeki fişlemelerin kamuoyu tarafından öğrenilmesi 12 Eylül sonrasına denk düşmektedir. 12 Eylül sonrasında 1.683.000 kişinin fişlenildiği düşünülmektedir (Vikipedi, 2021). Türkiye’de sağ sol çatışmaları sonucunda ölü sayısı 1978 yılında 1000’i, 1979 yılında 1500’ü aşmış ve ardında birçok faili meçhul cinayet bırakarak tarihin tozlu sayfalarına karışmıştır.

Yazar: Yücelhan Danacıoğlu
Editör: Ozan Yazıcı

Kaynakça

 

Görsel Kaynakça

 

YAZAR BİLGİSİ
Yücelhan Danacıoğlu
Yücelhan DANACIOĞLU 1999 yılında Zonguldak’ta doğdu. Bilecik Ertuğrul Gazi Anadolu Lisesini 2017 yılında bitirdi ve şuanda Marmara Üniversitesi'nde Fransızca Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü'nde öğrenimini sürdürmektedir. 21 Haziran 2020 tarihinde MozartCultures ekibine katılmıştır. Sosyoloji, Politika ve Tarih alanında yazılar yazmaktadır.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.